4. Ceza Dairesi 2012/7581 E. , 2012/9604 K.
"İçtihat Metni"
5320 sayılı CYY Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8/1 maddesine 5560 sayılı Yasa ile eklenen son cümlesinde "Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir." hükmü yer almaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.3.2012 tarih ve 204709 sayılı yazısında sanığın üzerine atılı suçun oluştuğu 8.6.3004 tarihinden itibaren lehine hükümler taşıyan 765 sayılı T.C.K.nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı C.M.K.nun 223. maddeleri uyarınca öncelikle, zamanaşımı sözkonusu olduğundan dolayı yerel mahkemece tesis edilen hükmün bozulmasına karar verilip sonra da gerçekleşen zamanaşımı sebebiyle açılmış olan kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek söz konusu maddi hatanın düzeltilmesi talep edilmiştir. Yapılan incelemede Dairemizin 8.2.2012 tarih ve 2011/20539-2012/2308 sayılı kararında yazım yanılgısı olarak nitelenebilecek herhangi bir maddi hata bulunmadığı görülmüştür. Talep yazısında belirtildiği gibi kamu davasının düşürülmesine karar verilmeden önce yerel mahkemenin kararının bozulmasına hükmedilebilmesi için halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYY"nın 321. ve 322. maddelerinde de öngörüldüğü üzere yerel mahkemece verilen tarih itibariyle hükümde bir kanuna aykırılık halinin varlığının saptanması gerekmektedir. Somut olayda yerel mahkeme hükmünün bozulmasını gerektiren herhangi bir hukuka aykırılık nedeni tespit edilmemiştir. Sanığın üzerine atılı suç tarihinden itibaren 765 sayılı T.C.K.nun 102/4 ve 104/2 maddeleri uyarınca 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımı inceleme tarihinden öncesinde gerçekleşmiştir. Yargıtay"ın, inceleme yaptığı tarihte gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar vermesine yasal bir engel yoktur. Yürürlükteki ceza yargılama mevzuatımızda düşme kararından önce yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesine dayanak alınacak herhangi bir hüküm yer almamaktadır.
Açıklanan nedenlerle istem yazısındaki düşünce yerinde görülmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Dairemizin, 8.2.2012 tarih ve 2011/20539-2012/2308 sayılı kararıyla ilgili maddi hata düzeltme isteğinin REDDİNE, 18.04.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(K)
KARŞI OY:
Halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYY.nın 322/1 nci maddesindeki düzenlemeye göre, “hükme esas olarak tespit edilen vakalara tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı o hüküm bozulmuş ise” Yargıtay, burada sayılan dokuz nedene dayalı olarak “kendisi davanın esasına hükmeder”.
Bu düzenleme gösteriyor ki, Yargıtay’ın işin esasına hükmedebilmesi için, önce hükmü bozması gerekir; hüküm bozulmadan işin esasına karar verilemez. Yani Yargıtay’ın esas mahkemesince verilen hükmü bozmadan esasından bitirmeyle sonuçlanabilecek bir karar vermemesi gerekir. Çünkü, Yargıtay’ın işin esasına karar vermesiyle, esas mahkemesinin direnme yetkisi elinden alınmaktadır. Zira, CYY.nın 322/3 ncü maddesindeki düzenlemeye göre, “Yargıtay’dan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır”; Oysa düzelterek onama veya düşme gibi kararlarda, pratikte olduğu gibi, esas mahkemeleri direnmemekteler.
Diğer yandan, bozma kararı ile suçun vasfı belirlenmiş ve belirlenen vasfa göre zamanaşımı değerlendirmesi yapılmaktadır. Oysa, bozma kararı verilmeden doğrudan zamanaşımından düşme kararı verilmesinde, esas mahkemesinin kararı bozulmadığı için, hukuken varlığını sürdürüyormuş gibi değerlendirilmeye elverişli olmaktadır.
Bir başka açından, örneğin, zimmetten hüküm kurulmuş ve temyiz incelemesinde görevi ihmal olarak nitelenmiş olursa, nitelendirmenin yanlış olduğundan hüküm bozulup, doğru vasfa göre zamanaşımından düşme kararı verilmesi gerekecektir. Dolayısıyla, böyle bir somut olay için örneklediğimiz durumun, vasıf değişikliği olmayan ve temyiz aşamasında zamanaşımı dolmuş olan temyiz konuları bakımından da bozma kararının verilmesinden sonra, zamanaşımından düşme kararı verilmesi gerekir.
Zaten, temyiz üzerine, temyiz edenlerin hukuka aykırılık iddialarına verilecek yanıt, hükmün onanması veya bozulmasıdır. Diğer kararlar, bu iki temel kararla bağlantılı ve ikincil karar türleridir. Zamanaşımıyla düşürme kararı bozma üzerine verilebilecek ikinci kararlardandır.
Temyiz incelemesinde, esas mahkemesinin kararı hukuka uygun olsa bile, yargılamanın bütünlüğü içerisinde, temyiz aşamasında zamanaşımının dolması, hükmün yanlışlığından olmasa da, hükmün kesinleşmesine kadar geçecek süre içerisinde sanığa tanınan suçun zamanaşımına uğraması hakkının teslimi için, hükmün bozulmasını zorunlu kılar.
Bir başka açıdan ise, eğer hükmün bozulmasına karar vermeksizin, doğrudan zamanaşımından davanın düşürülmesine karar vermeyi kabul edecek olursak, hüküm tarihinde veya dava açılıncaya kadar zamanaşımı dolmuş olursa, yine de hükmün bozulmasına karar vermeme durumunda, yanlış hüküm bozmadan doğrudan düşme kararı verilmesi sağlanmış olacağından, yine yasadaki koşula uygun olmayan bir karar verilmiş olacaktır.
Gerekçeleri çoğaltmak mümkündür. Tüm bu nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme isteğinin kabulü gerekirken, reddine ilişkin yüksek çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir. 18.04.2012