21. Hukuk Dairesi 2019/4085 E. , 2020/2413 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi(Müstemir Yetkili)
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, Kurum işleminin iptaline, iptal edilen hizmet sürelerinde Bağ-kur sigortalısı olduğunun tespitine, 01/06/2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığına karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davalı Kurumun 13/07/2011 tarihli ... sayılı işleminin iptali ile davacının hizmetlerinin silinmesi işleminin iptaline ve silinen hizmet sürelerinde Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine ve 01/06/2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, Dairemizin 02/10/2017 günlü, 2016/4317 Esas 2017/7077 Karar sayılı bozma ilamına uyularak, davanın kabulüne karar verilmiştir.6100 sayılı HMK"nın 297 ve 298. maddelerine göre yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkrasının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.Öte yandan, 1479 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinde yaşlılık aylığından yararlanma koşulları öngörülmüştür. Sigortalıya, yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için kural olarak maddede (ve 1479 sayılı Kanun’un geçici 10’uncu maddesinde) belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, talepte bulunmak ve talepte bulunulan tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olmak gerekir.Somut olayda, mahkemece her ne kadar davacının 1479 sayılı yasa kapsamında 04/02/1993-13/12/2013 tarihleri arasında zorunlu esnaf bağkur sigortalısı sayıldığına ilişkin kurulan hüküm yerinde ise de, davacının 23/05/2011 tarihinde tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığı koşullarını sağlayıp sağlamadığı araştırılmadan, buna ilişkin yapılacak değerlendirmenin karar yerinde gösterilmemesi hatalı olmuştur. Bununla birlikte davacının tahsis talep tarihi itibariyle prim borcunun bulunup bulunmadığı varsa ödediği primlerin ne kadar sigortalılık süresini karşıladığı dosya kapsamından kesin bir şekilde tespit edilemediğinden bu durum da açıklığa kavuşturulmalıdır.Yapılacak iş, davacının 04/02/1993-13/12/2013 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun kabulü halinde, 19/01/1988 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı olduğu dikkate alındığında tahsis talep tarihinde (23/05/2011) prim borcunun bulunup bulunmadığını, prim borcu var ise yaptığı prim ödemelerinin 19/01/1988 tarihinden itibaren ne kadar sigortalılık süresini karşıladığını belirlemek, buna göre yaşlılık aylığı koşullarının oluşup oluşmadığını tartışmak ve hükmün gerekçe kısmında da göstermek suretiyle sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,16/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.