Görevi kötüye kullanma suçundan şüpheli Sema hakkındaki soruşturma evresi sonucunda Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen 25.05.2011 tarihli ve 2009/4989 soruşturma, 2011/1021 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itiraz üzerine, bir kısım eksikliklerin ikmal edilerek evrakın itirazen incelenmek üzere yeniden gönderilmesi için Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine dair, mercii İnebolu Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06.07.2011 tarihli ve 2011/316 değişik iş sayılı kararının Adalet Bakanlığı’nca 30.11.2011 gün ve 61059 sayılı yazı ile yasa yararına bozulmasının istenmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 31.01.2012 gün ve 404795 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Daireye gön-derilmekle incelendi:
İstem yazısında “İnebolu Ağır Ceza Mahkemesi’nce bir kısım eksik hususların tamamlanması için evrak Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173/3. maddesinde yer alan, “mahkeme, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hakimini görevlendirebilir” şeklindeki düzenleme karşısında, soruşturma eksikliklerinin Cumhuriyet Başsavcılığı’nca tamamlanmasına yönelik olarak yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Gereği görüşüldü;
5271 sayılı Ceza Yargılama Yasası’nın 160. maddesinin 1. fıkrasında “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.” 2. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 173. maddesinin 3. fıkrasında ise “Başkan, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hakimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder;” hükümleri yer almaktadır.
İncelenen dosyada; müşteki Ferhat 05.11.2009 tarihli şikayet dilekçesinde şüpheli Sema’nın suç tarihinde icapçı uzman hekim olmasına karşın görevi başında bulunmadığını dolayısıyla babasına gerekli müdahaleyi zamanında yapmayarak ölümüne neden olduğunu ileri sürmüştür. Şüpheli hekim hakkında Kastamonu Valiliği tarafından verilen 19.01.2010 tarihli soruşturma izni verilmemesi kararının Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi’nin 24.03.2010 tarihli kararıyla bozulması üzerine yürütülen soruşturma sırasında Adli Tıp Kurumu Birinci İhtisas Dairesi’nden alınan raporda hastaya yapılan acil müdahale ve uygulanan tedavi ile sevk işleminin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir. Ancak şüpheli icapçı hekimin haberdar edildiği halde hastaneye gelip hastayı muayene etmeden yapılması gerekenleri telefonla bildirmesinin, görevinin gereklerine aykırı bir davranış sayılıp sayılmayacağı, Ç… Devlet Hastanesi’ne sevk işleminde bir gecikme olup olmadığı ve bir gecikme varsa bunun icapçı hekimin haberdar edildiği halde hastaneye gelmeme biçimindeki ihmali davranışından kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda kesin, net ve açık bir kanaate varmayı kolaylaştıran bir araştırma ve inceleme yapılmadığı görülmektedir. Hastanın Dr. M… İ… K… Devlet Hastanesi’ne getirildiği ve icapçı hekimin haberdar edildiği saat yönünden şüpheli ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu anlaşılmaktadır. İcapçı hekimin görevinin ne olduğu ve nasıl yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin mesleki kurallar da irdelenmemiştir. Bu durumda üç hastane arasındaki sevk zincirinde bir gecikme olup olmadığı, gecikme varsa hangi nedenden kaynaklandığının, hastanın hastanelere giriş çıkış saatlerini gösteren belgeler getirtilip beyanlar arasındaki çelişkiler de giderilerek kesin biçimde saptanması, icapçı hekimin görevleri ve yerine getirilmesine ilişkin mesleki kuralların ilgili mercilerden istenip dosya içerisine konulması gerekmektedir. Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın belirtilen konularda ayrıntılı ve konuyu açıklığa kavuşturucu bir soruşturma yürütmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle itiraz merciinin esas hakkında karar verebilmek için soruşturmanın genişletilmesini istemesi hukuken gereklidir. Ancak bu durumda soruşturmanın hangi merci tarafından yapılması gerektiği sorunu ortaya çıkmaktadır. YCGK’nın, 04.12.2007 tarih ve 2007/247-257 sayılı kararında özetle “Cumhuriyet Savcısı tarafından ceza yargılamasının temel hedefi olan maddi gerçeğe ulaşma amacına yönelik olarak gerekli kanıtların toplanmadığı hatta buna teşebbüs bile edilmediği çok açık olarak anlaşılmakta, başka bir anlatımla soruşturma evresinin tamamlanmadığı net bir biçimde tespit edilmekteyse, soruşturma evresi Cumhuriyet Savcısınca tamamlanmalıdır. Aksinin kabulü halinde, soruşturma safhasının asıl yetkilisi olan Cumhuriyet Savcısı varken istisnai yetkili olan sulh ceza hakiminin soruşturmayı yapması sonucuna ulaşılır ki bu CYY’nin getirdiği sisteme ve yasanın amacına aykırıdır.” denilerek soruşturma eksikliğinin nasıl giderilmesi gerektiği gösterilmiştir. Anılan içtihat karşısında itiraz merciinin, dosyayı soruşturmayı tamamlaması için Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermesi hukuka uygundur.
Açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, 11.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.