3. Hukuk Dairesi 2020/2099 E. , 2020/2922 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 06/07/2006 tarihli sözleşme uyarınca Ankara ... AVM’de bulunan mağazada kiracı olduğunu, kira sözleşmesine istinaden kiraya verene 1.444.320 Euro bedelli teminat mektubu verdiğini, şirket adına iflasın ertelenmesi talebi ile başvuru yaptıklarını, başvuru sonucu 08/02/2013 tarihli karar ile Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/21 esas sayılı dosyası üzerinden aleyhine başlatılmış ve başlatılacak olan tüm takip işlemlerinin durdurulmasına ilişkin tedbir kararı verildiğini, tedbir kararı yürürlükte olmasına rağmen davalının 29/04/2013 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile 854.447,48 TL alacaklı olduğunu iddia ettiğini, şirket kayıtlarının incelenmesi neticesinde 02/05/2013 tarihi itibariyle alacak tutarının 498.666 TL olarak gözüktüğünü belirterek davalıya 02/05/2013 tarihi itibariyle 355.781 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine ve teminat mektubunun nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı süresinde davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi"nin 04/11/2014 tarih, 2014/8041 Esas 2014/11883 Karar sayılı ilamı ile "....Taraflar arasında dava açılmadan önce karşılıklı olarak keşide edilen ihtarnameler ve davalının yargılama aşamasında sunduğu beyan ve dilekçelerden taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira bedelindeki artışın hangi tarihten itibaren ve hangi oranda yapılacağı noktasında toplandığı ancak mahkemenin uyuşmazlık konusu üzerinde herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapmaksızın salt taraflarca sunulan ekstreler üzerinden inceleme yaparak karar verdiği görülmüştür. Oysa ki hakim kendisine sunulmuş olan bir davada, ilk iş olarak davanın çözümlenmesi bakımından tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tespit ederek, tahkikatı da uyuşmazlığa konu noktalar üzerine hasretmeli ve bilirkişi incelemesi de bu çerçevede yapılmalıdır. Belirtilen bu olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hüküm bu nedenle bozulmalıdır. " gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, kira alacağından kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta; yargılama devam ederken İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2013/21 Esas sayılı dosyasından 16/07/2013 günü saat 12:27"den itibaren davacı şirketin iflasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu noktada uyuşmazlığın çözümünde öncelikle incelenmesi gereken husus, taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı noktasındadır.
Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Bir davada davanın taraflarının yapılan hukuki işlemlerden haberdar olmaları, davacının duruşma gününden haberdar olması, usulüne uygun olarak duruşma gününden haberdar olup hazır olabilmesi usulüne uygun tebligat yapılmasına bağlıdır. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde "Hukuki dinlenilme hakkı" düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK."nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun amir hükmü gereğidir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 11. ve Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince; vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 191. maddesi gereğince, borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür. Müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesi uyarınca da masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Belirtilen hükümler gereğince; iflasın açılmasıyla taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK"nın 226-229. maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK"nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Dairesine aittir.
Müflisin, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybettiği söylenemese de, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflâs idaresine ait olacaktır. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, İİK"nın 194. maddesi gereğince müflisin davacı ve davalı bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durması öngörülmüştür.
İİK"nın 194. maddesine göre; "Acele haller müstesna olmak üzere iflasın açılması ile kural olarak müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra devam olunabilir. "
İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı açılmış olan davalardır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, usul işlemleri farklılık arz eder.
Müflisin davacı olduğu davalarda; iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir. (İİK md. 245). Hiçbir alacaklı davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
Müflisin davalı olduğu davalarda ise; iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( İİK md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı çekişmeli alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK"nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan
mahkemenin asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar vermesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekir.
Yukarıdaki yasal hükümler ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede; davanın 14/05/2013 tarihinde açıldığı, yargılama devam ederken İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2013/21 Esas sayılı dosyasından 16/07/2013 günü saat 12:27"den itibaren davacı şirketin iflasına karar verildiği, müflis ... Yapı Marketleri A.Ş."nin iflasla tüzel kişiliğinin sona erdiği ve davayı takip yetkisinin iflas idaresine geçtiği gözetilerek müflis ... Yapı Marketleri A.Ş. adına iflas idaresi memurluğundan alınan vekâletnamenin dosyaya sunulmadığı ve taraf teşkilinin sağlanmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla; mahkemece, davacı müflis şirket yönünden, iflas idaresine gerekli tebligatların yapılıp taraf teşkili sağlandıktan sonra yukarıda açıklanan usullere göre yargılamaya devam edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, müflis davacı şirketin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK" nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.