Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/85
Karar No: 2021/300

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/85 Esas 2021/300 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/85 E.  ,  2021/300 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ceza Dairesi


    Çocuğun basit cinsel istismarı suçundan sanık ..."in TCK’nın 103/1-1. cümle, 103/3-c, 43/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.05.2017 tarihli ve 127-118 sayılı hükmün sanık müdafisi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 08.09.2017 tarih ve 1799-1563 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık müdafisi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 10.05.2018 tarih ve 347-3582 sayı ile;
    "Kayden 12.09.2002 doğumlu olup suç tarihinde on beş yaşından küçük olan mağdure Şevval’in velayet hakkına sahip annesi müşteki Sevda’nın, yargılama sırasında sanıktan şikâyetçi olmadığını belirtmesine karşılık, hakkında kamu davası açılan sanığın, mağdurenin abisi ve müştekinin de oğlu olması nedeniyle mağdureyi bu dosyada temsil etmesi hususunda temsil kayyımı tayin edilerek yokluğunda kurulan hüküm ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda vaki istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın, mağdurenin yaşı itibariyle onu temsilen davaya katılma ve hükümlerle ilgili kanun yollarına başvurma hakkı bulunan temsil kayyımına tebliğ edilmediği anlaşıldığından, öncelikle İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli hükmü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının tayin edilecek temsil kayyımına tebliğiyle tebligat parçasının eklenmesi ve anılan hükümlerle ilgili kanun yollarına başvurulduğu takdirde bu hususta ek tebliğname düzenlenmesinden sonra Dairemize iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine," karar verilmiştir.
    Mağdureye atanan kayyıma yapılan tebligat sonrası kararın temyiz edilmemesi üzerine Yargıtay 14. Ceza Dairesince 25.04.2019 tarih ve 402-9385 sayı ile İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında usulüne uygun tebligata rağmen duruşmalara katılmayan Bakanlık vekilinin anılan hükme yönelik Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyize hakkı bulunmadığından vaki temyiz isteminin 5271 CMK’nın 298. maddesi gereğince reddine oy birliğiyle, sanık müdafisinin temyiz istemi bakımından yapılan incelemede; kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasına ise oy çokluğuyla karar verilmiş,
    Daire Üyeleri ... ve M. Artuç;
    "Sanığın aşamalarda tutarlı biçimde kardeşi olan mağdurenin telefonla sürekli oynadığından tartıştıklarını, o nedenle kendisine suç attığını bildirmesi karşısında bu beyanı doğrulayan tanığın annesi olan ..."in beyanları değerlendirilmeden ve neden itibar edilmediği gösterilmeden mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanına dayanarak eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle karar verildiğinden, Yerel Mahkeme kararının bozulması gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.12.2019 tarih ve 96240 sayı ile;
    "...Mağdur ... sanığın annesi olan müşteki sıfatı ile aşamalarda beyanına başvurulan ancak şikâyetçi olmayan ..."in soruşturma aşamasında sanık oğlunun, mağdur kızına yanlışlıkla dokunmuş olduğuna, duruşmada ise oğlunun kızının telefonla çok vakit geçirmesine müdahale ettiği ve bu nedenle aralarında tartışmaların meydana geldiğine dair beyanda bulunduğu, ..."in duruşmadaki bu anlatımının sanığın duruşmada yaptığı savunmayı doğrular mahiyette olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Sanık ... mağdurun annesi olan ..."in beyanı gerekçeli kararda şikâyetçi beyanı olarak yer almıştır. Bu beyanla sanık ... mağdur arasındaki husumete dair bilgi verdiği anlaşılan ..."in beyanlarına delilerin değerlendirilmesinde yer verilmemiş, bu beyana itibar edilip edilmediği hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadan hüküm gerekçesi açıklanmıştır. CMK"nın 230/1-b maddesi gereğince hükmün gerekçesinde; delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesinin zorunlu olduğu gözetildiğinde ..."in aşamalarda alınan beyanlarının sanık lehine veya aleyhine delil olarak kabul edilip edilmediğinin, reddedilmiş ise bunun nedenlerinin hüküm gerekçesinde gösterilmesi gerektiği hâlde gösterilmemiş olması nedeniyle hükmün bozulması gerekirken onanmış olması nedeniyle anılan Yüksek Daire kararına itiraz etmek gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 22.01.2010 tarih, 7294-629 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; müşteki ...’in beyanlarına ilişkin olarak Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında bir değerlendirme yapılmaması nedeniyle İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararının Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği, bu bağlamda bu hususu değerlendirmeyen Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Tanık ... tarafından düzenlenen tutanağa göre; 23.03.2017 tarihinde teneffüs esnasında mağdurenin gelerek uykusuz kalması nedeniyle derslere adapte olamadığını söylediğini, mağdureye sebebini sorması üzerine, ağabeyinin tacizine uğradığını söylediği,
    23.03.2017 tarihinde mağdure tarafından hazırlanan ve 24.03.2017 tarihinde mağdurenin eğitim gördüğü okul idaresi tarafından emniyet müdürlüğüne gönderilen dilekçede; "Haziran 2016’da beraber uyurken abim eliyle özel bölgeme dokundu. Elimi alıp kendi özel bölgesine dokundurdu. Vücudumun çeşitli yerlerine dokundu ve öptü. Fark ettiğim için ondan uzaklaştım. Geceleri gelicek diye aylardır uyumuyorum derslerde uyumamın sebebi bu. 19 Mart 2017 Pazar gecesi beraber uyuduğumuzda benim onun yaptıklarını bilmesi için kendime yaklaştırmam doğrultusunda Haziran ayında yaptıklarını tekrar yapmıştır. Yakınlaşması doğrultusunda napıyosun çık dışarı senden nefret ediyorum annemler öğrenmesin diye söylemiyorum demem ile odadan tamam kardeşim diyerek çıkmıştır." şeklinde içerik bulunduğu,
    09.05.2017 tarihinde psikolog bilirkişi tarafından dosyaya sunulan rapora göre; mağdureyle yapılan görüşmede; mağdurenin anne, baba, ağabeyi ve anneannesiyle yaşadığını, anneannesinin yatalak, hasta ve bakıma muhtaç olduğunu, yaşanan olaylardan önce ebeveynleriyle ilişkilerinde belirgin problemler olmadığını, ev işlerine yardım etmemesi, odasına kapanması ve sıklıkla telefonla oynaması nedenleriyle ağabeyiyle anlaşamadığını ve tartışmalar yaşadığını, yaşanan olaylardan sonra ağabeyiyle bir süre konuşmadığını ancak daha sonra aralarındaki sıkıntıyı giderdiklerini ve artık daha sağlıklı bir şekilde iletişim kurduklarını belirttiği, mağdurenin anne ve babasının mağdureye karşı ilgili, anlayışlı, koruyucu ve kollayıcı bir tutum içinde olduğunun öğrenildiği, adli görüşme odasına geliş nedeniyle ilgili mağdureye sorular sorulması üzerine; daha önce olay nedeniyle iki kez ifade verdiğini, ifadelerin içeriklerini hatırladığının belirtildiği, mağdurenin ifade verirken üzgün, kaygılı ve ağlamaklı olduğu ancak kendisine yöneltilen soruları anlamakta herhangi bir sıkıntı yaşamadığı ve sorulara açık ve net cevaplar verebildiği, ifade sürecinde mağdurenin iş birlikçi bir tutum sergilediği, biyopsikososyal gelişiminin yaşıtlarıyla uyumlu olduğunun gözlemlendiği, sonuç olarak; mağdurenin herhangi bir bakım engeli, süregelen bir rahatsızlığı, madde kullanım öyküsünün bulunmadığı, eğitim yaşantısının yaşadığı olayların etkisiyle sekteye uğradığı, derslerinin kötüleştiği, olayın aile içinde yaşandığı ve mahiyeti gereği tüm bireyler üzerinde travmatik etkiler oluşturma riski taşıdığı, bu nedenle çocuğun yaşadığı sürecin olumsuz etkilerinden kurtulabilmesi, anne ve babasının ise bu süreçte doğru davranış modelleri sergileyerek sağlıklı ebeveyn-çocuk ilişkileri kurabilmek adına mağdure ile anne ve babasına danışmanlık tedbirinin uygulanmasının yararlı olacağının belirtildiği,
    24.04.2017 tarihinde kolluk görevlisi tarafından düzenlenen tutanağa göre; sanığın ailesiyle birlikte yaşadığı, Karagöz Otomotiv isimli iş yerinin ortaklığını yaptığı, bekâr, lise mezunu ve aylık gelirinin 1500 TL olduğu,
    Müşteki ... tarafından yazıldığı belirtilen, el yazılı, imzasız ve tarihsiz, ekinde ...’e ait kimlik fotokopisi bulunan dilekçede özetle; mağdurenin evin tek kız çocuğu olduğu, daha önce bir yaşındaki kızlarını kaybetmeleri nedeniyle mağdurenin bir dediğini iki etmediklerini, 2-3 yıl önce mağdureye cep telefonu aldıklarını, o tarihten sonra mağdurenin sürekli telefonla ilgilendiğini, kendisine ev işlerinde yardım etmediğini, kendisinin ve eşinin mağdureye kıyamadıklarını ancak mağdurenin ağabeyinin mağdureye karşı daha disiplinli olduğunu, zaman zaman mağdureden telefonu alıp sakladığını, telefonu yasakladığını, bu zamanlarda mağdurenin sinirlenip kavga ettiğini, bu kavgalara alt kat komşuları Nurgül Gülen’in tanık olduğunu, her defasında gelip mağdureyi sakinleştirdiğini, mağdurenin Nurgül ablasını çok sevdiğini, mart ayında Nurgül Gülen’in 3 kez gürültü nedeniyle gelip mağdureyi sakinleştirdiğini, mağdurenin Nurgül’e, sokaktayken sanığın gelerek arkadaşlarının içinde cep telefonunu çekip aldığını, çocuk gibi kendisini azarladığını anlattığını ve "Bu şekilde telefonumu bir daha alırsa onu doğduğuna pişman ederim. Beni nasıl insan içinde rezil eder. Görecek gününü o." dediğini Nurgül"ün anlatmasıyla öğrendiğini, sanığın aklı başında, işinde gücünde bir çocuk olduğunu, mağdureyi çok sevdiğini ve iyiliğini istediğini, mağdureyle mağdurenin okulda yazdığı yazı konusunda görüştüğünde mağdurenin "Olay ne büyüdü bu kadar. Ben yanlış anlamışım işte. Ne var bu kadar büyütecek?" dediğini, mağdureye “Bak polisler çağırıyor.” dediğinde ve mağdure avukatla konuştuğunda ağabeyinin bu yüzden başının derde girebileceğini öğrenen mağdurenin şok olduğunu, "İyi de ben şaka yaptım ki. Öyle şey olur mu? Ben sadece benle uğraşmasın. Dersini alsın. Telefonu elimden almayı kesip bana çocuk gibi davranmayı bıraksın diye sadece küçük bir şaka yaptım." dediğini, mağdurenin dersi dinlemediği için kendisini uyaran öğretmenine mazeret olarak bu durumu anlattığını, iki kardeşin mahkemede birbirlerine sarılıp ağlayarak ayrılmalarının gözünün önünden gitmediğini, sanığın mağdureye bir kötülük yapmış olması hâlinde birbirlerine sarılıp ağlamalarının mümkün olmadığını, her iki çocuğunun da masum olduğunu, mağdureye "Ağabeyin geri dönecek." demelerine rağmen mağdurenin "Söylediğim yalanın ağabeyimi hapse götüreceğini bilmiyordum. Neden buna inanmıyorlar? Beni mi cezalandırıyorlar?" dediğini, mahalledeki "Halime" isimli bir kişiden mart ayının birinci ya da ikinci haftası sanık ... mağdurenin çok ciddi bir şekilde kavga ettiklerini duyduğunu, evde iş yaparken yardımcı olması için mağdureye seslendiğini ancak mağdurenin duymazlıktan geldiğini gören sanığın, mağdurenin yanına giderek arkadaşlarının içinde onun elinden telefonu alıp "Sen ne biçim kızsın? Kadın bağırıyor orada. Kılın kıpırdamıyor. Kalk git eve kadıncağıza yardım et." şeklinde kızıp küfür etmesi nedeniyle sanık ... mağdurenin kavga ettiklerini öğrendiğini, mağdurenin ise "Sen bana insanların içinde nasıl böyle bağırırsın? Sensin salak. Ver telefonumu." diyerek sanığa saldırdığını, orada bulunan kişilerin sanık ... mağdureyi ayırdığını, mağdurenin sanığa "Sen görürsün. O telefonu bana vereceksin. Seni mahalleye rezil edeceğim. Bir daha al telefonumu bak ben neler yapıyorum." dediğini öğrendiğini, bu olaydan 4-5 gün sonra sanık ... mağdurenin yine telefon yüzünden evde kavga ettiklerini, mağdurenin sanığa "Sen nasıl telefonumu kırarsın. Çık git odamdan." diyerek bağırıp çağırdığını, Nurgül Gülen’le birlikte mağdureyi zor sakinleştirdiklerini, mağdurenin Nurgül’e "Abla telefonuma dokunmasın. İster oyun oynarım. İster sohbet ederim. Dersime çalışırım çalışmam yeter ya. Keyfimin kâhyası mı? Mahvedeceğim onu. Görür o benle uğraşmak neymiş görsün bakalım. Beni insanların içinde rezil edemez. Ben çocuk değilim." dediğini, evlerinin üç oda bir salon olduğunu, bir yıl önce Ramazan ayında mağdurenin aynı odada yeğeni Büşra ile birlikte kaldığını, mağdurenin anlattığı gibi bir olayın yaşanmasının mümkün olmadığını, sanığın masum olduğunu, aksi hâlde sanığın karşısında ilk kendisini bulacağını, mağdurenin yalan söyleme alışkanlığının bulunduğunu, kızının okuldan kaçarak sinemaya gidip babasını telefonla arayarak karakoldan aradığını söyleyip şaka yaptığı zamanın da olduğunu, mağdurenin arkadaşı Nazlı’nın, mağdurenin sanıkla ilgili bir şeyler yapacağından, başına bir çorap öreceğinden dahi haberinin olduğunu, mağdurenin kendisine çok yakın ve bağlı olduğunu, sanığın mağdureye böyle bir şey yapması hâlinde mağdurenin ilk kendisine gelip olayı anlatacağını, 29.10.2016 tarihinde annesinin rahatsızlanması nedeniyle onun yanına gittiğini, mağdureyi de götürmek istediğini ancak mağdurenin, sanıkla kalmak istediğini söyleyip gelmediğini, 21.01.2017 tarihinde nişana gittiklerini, mağdurenin yine gelmeyip sanıkla evde kalmak istediğini, mağdurenin yazdıklarının doğru olması hâlinde evde sanıkla yalnız kalmak istemeyeceğini, sanığın cezaevinde olmasının en çok, yalan söyleyen mağdureyi üzdüğünü, mağdurenin yalan söylemekte yetişkin gibi bir bilincinin olmadığını, televizyonda çıkan haberlerden dahi etkilenmiş olabileceğini belirterek, Nurgül Gülen, Merve Sena Altun, Merve Karakaş, Halime Karakaş ve sanığın arkadaşlarının tanık sıfatıyla dinlenmelerini talep ettiği,
    Mağdure ... tarafından yazıldığı belirtilen, el yazılı, imzasız ve tarihsiz, ekinde ...’e ait kimlik fotokopisi bulunan dilekçede özetle; yalan söylediği için çok üzgün olduğunu, olaydan bir iki gün önce arkadaşlarının yanındayken ve ağabeyinin de yanında arkadaşları olduğu hâlde mahallede kendisini rezil ettiğini, bu yüzden ve ağabeyinin sürekli telefonuna el koyması ve kızmasına da duyduğu öfke nedeniyle öğretmenine ağabeyi hakkında yalan söylediğini, 2017 yılının Mart ayında Merve, Halime teyze ve Halime teyzenin kızıyla sokakta oturup çekirdek çitlediklerini, onlar muhabbet ederken, kendisinin de telefonla ilgilendiğini -yaşanan olaylardan sonra telefon bağımlısı olduğunu daha çok fark ettiğini-, telefona yine daldığı esnada ağabeyinin geldiğini fark etmediğini, annesinin söylendiğini duyduğunu ancak yardıma gitmediğini, o esnada aniden ağabeyinin arkadan yaklaşıp telefonunu kapıp kendisini iteklediğini, "Kalk git. Anneme yardım et. Salak salak çocuklar gibi dışarıda oyalanıyorsun. Kızlarla sohbet etsen gam yemeyeceğim. Kafan telefonun içine gömülü." dediğini, ağabeyinin yanında arkadaşlarının da olduğunu, bu nedenle insanların içinde çok utandığını, telefonu almak için ağabeyine saldırdığını, arkadaşlarının yanında ağabeyinin kendisine bu şekilde davranmasının çok zoruna gittiğini, ağabeyinin daha önce evde de benzer davranışta bulunduğunu, evde annesinin yardım istediğini duymadığını, ağabeyinin gelip yatağa oturup kendisine nasihat ettiğini, kendisinin yine ilgisiz kalması nedeniyle telefonu elinden aldığını, bunun üzerine ağabeyine kızıp onu odadan kovduğunu, arkadaşlarının önünde de yapmasına çok üzüldüğünü, ona küfür edip "Sen görürsün. Bunun hesabını vereceksin." gibi şeyler söylediğini, o günün hemen ertesinde okuldan Nazlı ve mahalleden arkadaşı Merve ile konuştuğunu, öğretmenine ağabeyini şikâyet edeceğini söylediğini, Merve’nin kendisine "Ağabeyin haklı ama." dediğini, Merve’ye "Haklı değil. Beni rezil edemez." diyerek cevap verdiğini, Merve’nin hocanın bir şey yapamayacağını söylemesi üzerine, Merve’ye "Beni dövdüğünü söylesem." dediğini, Merve’nin "Hangi ağabey kardeşini dövmüyor ki?" şeklinde konuştuğunu, yazıyı yazdığı gün dersi dinlemediği için öğretmenin kendisine kızdığını, "Uyuklama. Dersi dinle." dediğini, sınıfta çok utanıp öğretmenin yanına gittiğini, o anda ne söyleyeceğine karar veremediğini ve öğretmenine "Uyuma dediniz ama bilmiyorsunuz." dediğini, öğretmenin de yönlendirmesiyle ağabeyi hakkında yalan söylediğini, öğretmenin, yalanı bu kadar büyüteceğini bilmediğini, öğretmenin sadece ailesine söyleyeceğini, ailesinin de ağabeyini uyaracağını, bu sayede ağabeyinin kendisinden uzak durup telefonunu almayacağını düşündüğünü, ağabeyinin masum olduğunu, cezaevinde olmasının kendisini üzdüğünü, bu vicdan azabından kurtulmak istediğini, duruşma günü ağabeyi tutuklandığında ellerinde kelepçe takılı olduğu hâlde kendisine sarıldığını, kendisi ağabeyini teselli edeceğine ağabeyinin kendisini teselli ettiğini, evde sinir krizi geçirdiğini, ağabeyiyle telefon konusunda çok kavga ettiklerini ancak tüm bunların kendisinin iyiliğini istediği için olduğunu yeni anladığını, yazdığı yazıdaki her şeyin uydurma olduğunu, 2016 yılında Ramazan ayında ve tüm yaz boyunca teyzesinin kızı Büşra ile aynı odada kaldıklarını, ne 2016 yılının Haziran ayında ne de 2017 yılının Mart ayında ağabeyinin kendisine bir şey yaptığını, olayları uydurduğunu aynı günlerde hem psikoloğa hem de psikiyatriste anlattığını, yazıyı yazdığı gün Dilek öğretmenin kendisine "Serap hocaya dediklerini buraya yaz." dediğinde de uydurduğu gibi yazamadığını, Dilek öğretmenin kendisini yönlendirmesiyle o şekilde yazabildiğini, ağabeyinden binlerce kez özür dilediğini, ağabeyine sarılıp ağladığını, ağabeyinin kendisine "Artık bir daha yalan söylemezsin. Beni düşünme. Derslerini ihmal etme. Derslerine çalış." diyerek nasihatte bulunduğunu, ağabeyinin suçsuz olduğunu bile bile cezaevinde olmasının kendisini kahrettiğini ifade ettiği,
    Mağdurenin arkadaşı Merve Sena Altun tarafından yazıldığı belirtilen, el yazılı, imzasız ve tarihsiz, ekinde Merve Sena Altun’a ait kimlik fotokopisi bulunan dilekçede; mağdureyle çok yakın arkadaş olduklarını, mağdurenin hiçbir zaman kendisine sanığın cinsel bir hareketinden bahsetmediğini, gerçekten bu tür bir şey yaşanmış olsaydı mağdurenin mutlaka kendisine anlatacağını, mağdurenin ağabeyiyle mağdurenin bitmek bilmeyen telefon ve internet düşkünlüğü nedeniyle sürekli didişip kavga ettiklerini bildiğini, 2-3 yıldır mağdurenin kendisiyle buluştuğunda dahi elinden telefonu düşürmediğini, bir taraftan telefonla oynayıp diğer taraftan kendisiyle konuştuğunu, gittikleri bir kafede internet ağı olmadığı takdirde oturmadığını, telefonuna internet de bağlatınca mağdurenin kendileriyle buluştuğunu ancak aralarında yok gibi davranıp telefonla uğraştığını, geceleri dahi mağdurenin telefon yüzünden uyumadığını bildiğini, mart ayının ortalarında mağdurenin evinin önünde akşam saatlerinde oturup sohbet ettiklerini, Merve Karakaş’ın da işten döndükten sonra yanlarında çekirdek çitleyip muhabbet ettiğini ve Merve"nin pazara giden annesi Halime"yi beklediğini, mağdurenin kendisini cep telefonuna kaptırmış bir hâlde pür dikkat oyun oynadığını, mağdurenin annesinin 2-3 kez mağdureye seslendiğini, mağdurenin duymadığını, mağdureyi, annesinin kendisine seslendiği hususunda uyardıklarını ancak mağdurenin aldırış etmediğini, o esnada mağdurenin ağabeyinin arkadaşlarıyla yürümekte olduğunu gördüğünü, annesinin seslenmesini sanığın duymuş olduğunu düşündüğünü, sanığın hızla gelip mağdurenin elinden telefonu aldığını, "Kızım duymuyor musun kadının sesini? Yardıma gitsene. İçeride işi gücü, babaanneyi bırakmışsın kadının üzerine gelip burada telefonla oyun oynuyorsun. Hayır muhabbet etsen için yanmayacak. Mal gibi gözünü şu aptal telefondan ayırmıyorsun. Aha bak mal gibi bakıyor. Mala döndün geri zekâlı. Kalk hadi." dediğini, mağdurenin ise ağabeyine saldırıp hızla telefonu aldığını, ardından sanık ... mağdurenin arasında itiş kakış yaşandığını, sanığın tekrar telefonu alıp mağdureyi ittirdiğini, mağdurenin ise avazı çıktığı kadar bağırıp ağabeyine küfrettiğini, "Sen kendini ne zannediyorsun? Ben çocuk değilim. Bu şekilde telefonumu alamazsın. Yardım etmiyorum işte. Sen beni bu şekilde itemezsin. Sensin mal, geri zekâlı." gibi laflar ettiğini, Merve ile Merve"nin annesi Halime"nin ise mağdureye kızdıklarını, "Ağabeyin haklı. Kalk. O kadın içeride neler çekiyor. Bir elini yardıma götürmüyorsun be kızım." dediklerini, mağdurenin sanığa "Ver lan telefonumu." dediğini, sanığın ise telefonu cebine koyup "Git anneme yardım et. Ödevlerini yap. Telefonla oynamakla olmaz." dediğini, mağdurenin ise sanığa "Sen göreceksin. Beni burada rezil ettin ya. Ben de seni rezil edeceğim. Göreceksin sen." diyerek cevap verdiğini, bu olayı Merve Karakaş, Halime Karakaş, sanığın arkadaşı Emre Alkan ve Sertan’ın gördüklerini, bu olaydan hemen sonra da mağdurenin sanıkla ilgili yalan söylediğini, hatta o hafta içerisinde telefonda kendisine ağabeyiyle ilgili bir yalan söyleyeceğini yazdığını, "Ne bulsam?" diye sorduğunu, mağdureye "Kızım saçmalama. Abi kardeş arasında bu kavgalar olur. Ne büyüttün bu kadar?" dediğini, mağdurenin ise ağabeyinin dışarıda kendisine yönelik o davranışını hazmedemediğini söylediğini, "Ona öyle bir oyun oynamalıyım ki utançtan mahalleye çıkamamalı." dediğini, mağdureye "Ne yapacaksın kızım? Dövdü beni diye hocaya mı şikâyet edeceksin? Yok olmaz o." demesi üzerine mağdurenin "Dövdü desem ciddiye almazlar. Öyle bir şey demeliyim ki öğretmen annemi çağırıp uyarmalı, tüm mahalle duyduğunda utanmalı. Bir daha benle uğraşmamalı." dediğini ancak nasıl bir oyun oynayacağını anlatmadığını, kendisinin mağdureyi de sanığı da tanıdığını, sanığın namazında ve niyazında bir kişi olduğunu, sanığın mağdureyi çok sevdiğini, ona çok düşkün olduğunu, mağdurenin iyi bir insan olduğunu ancak daha kindar ve agresif davrandığını, mağdurenin sinirle sanık hakkında böyle bir yalan uydurmuş olabileceğini, nitekim kendisine de uyduracağını söylediğini, mahkemede ifade vermeye hazır olduğunu bildirdiği,
    Mağdurenin teyzesinin kızı Büşra Karakaş tarafından yazıldığı belirtilen el yazılı, imzasız ve tarihsiz, ekinde Büşra Karakaş’a ait kimlik fotokopisi bulunan dilekçede; ailesinde herkesin çalıştığını, 4 yıldır yaz aylarında okullar tatil olduğunda teyzesinin evine giderek yaz boyunca orada kaldığını, mağdurenin odasında iki yatak bulunduğunu, yataklardan birisinin kendisine ait olduğunu, kapıya yakın olan yatakta yattığını, yaz boyunca evlerinde kaldığı 3 aylık süreçte sanığın mağdureye karşı hiçbir cinsel hareketine şahit olmadığını, mağdureyle yakın arkadaş olduklarını, kış aylarında da mağdurenin kendilerine geldiğini, görüşüp yazıştıklarını, mağdurenin hiçbir şekilde sanığın cinsel yaklaşımı hakkında konuşmasına şahit olmadığını, mağdure ve sanık arasındaki tek sıkıntının mağdurenin telefona olan düşkünlüğü olduğunu, mağdurenin sabahtan gecelere kadar telefonun başından ayrılmadığını, telefonuna internet bağlandığından beri sürekli Whatsapp, Twitter, İnstagram ve Facebook gibi sitelerde vakit geçirdiğini, neredeyse tüm internet oyunlarını oynadığını, annesine yardım etmemesi nedeniyle sanık ... mağdurenin sık sık tartıştıklarını, teyzesinin ve eniştesinin mağdurenin her dediğini yaptıklarını, bu nedenle mağdurenin kendilerinden farklı olarak her istediğini aldıran, rahatına düşkün ve sorumsuz bir şekilde yetiştiğini, ilginin hep üzerinde olmasını istediğini, yaz aylarında evlerinde kaldığı süre boyunca teyzesine mağdurenin değil kendisinin yardım ettiğini, bir yıl önce Ramazan ayında da kendisinin Ankara’da olduğunu, istisnasız her gece mağdurenin odasında kaldığını, sanığın bir kez dahi odaya habersiz girdiğine tanık olmadığını, normalde sahura kadar ayakta durduklarını, film izleyip yürüyüş yaptıklarını, sahurda uyuduklarını, uyuya kaldıkları zamanlarda teyzesinin kendilerini uyandırdığını, mağdurenin her defasında huysuzluk yapıp kalkmadığını, bir iki kez mağdureyi uyandırmaya çalıştığını ancak mağdurenin kalkmadığını, bunun üzerine kendisinin giderek sanığa söylediğini, sanığın da kızarak mağdureyi kaldırdığını ve mağdurenin yatağa tekrar yatmaması için sanığın yatağa uzandığını, sanığın asla mağdurenin yatağında uyumadığını ya da birlikte yatmadıklarını, yazın sonuna kadar mağdurenin odasında kaldığını, ne mağdurenin ne de sanığın telefonla ilgili tartışmaları dışında bir tartışmalarına şahit olmadığını, bu zamanlarda sanığın mağdurenin telefonuna el koyup annesine yardım etmesi için mağdureyi uyardığını, mağdurenin de her defasında sanıkla kavga ettiğini, mağdurenin sanığa yönelik farklı bir davranış sergilediğine tanıklık etmediğini, mağdureyle samimi olduğunu, herhangi bir şey yaşanmış olsaydı mağdurenin, kendisine anlatacağını, o yaz kendi ağabeyi Eren’in de Ankara"ya geldiğini, sahur ve iftarda hep birlikte olduklarını, sahurlarda çok muhabbet ettiklerini, mağdurenin yalnız dahi kalmadığını, asla sanığın ve mağdurenin birbirlerine karşı cinsel bir hareketine tanık olmadığını, 2017 yılının Mart ayında ise mağdurenin telefonla konuştukları sırada kendisine sanıkla kavga ettiklerini, arkadaşlarının yanında sanığın telefonunu elinden aldığını, kendisine küfür ettiğini, bütün mahalleye rezil olduğunu anlattığını, mağdureye telefonla az ilgilenmesini tavsiye ettiğini, mağdurenin ise kendisine "Anlamıyorsun. Hep telefonuma el koyuyor. Bana çocukmuşum gibi davranıyor. Kızıyor. Telefonumu da geri vermiyor. Bütün mahallenin yanında beni rezil etti. Küfretti. Hiç hak etmedim ben bunu. Ama görür o. Rezil edicem onu. Hele bir daha alsın telefonumu elimden bak ben neler yapacağım ona." dediğini, telefonda da çok sinirli olduğunu, kendisinin mağdureyi ciddiye almadığını, başka konulardan muhabbet açtığını, sonradan mağdurenin kendisine sanık hakkında yalan söyleyerek intikam almak istediğini ve sonrasında çok pişman olduğunu da anlattığını belirttiği,
    Sanık müdafisi tarafından dosyaya, Ankara Batı Çocuk Mahkemesinin 2017/116 tedbir talepli dosyasına sunulan raporun bir suretinin eklendiği, raporda özetle; mağdure ve annesinin kliniğe geldikleri, 08 Nisan 2017 tarihli ilk görüşmede; ağabeyine kendisinin telefonunu aldığı için öfkelendiğini ve annesi tarafından ağabeyinin cezalandırılmasını sağlamak için okulda öğretmenine ağabeyi tarafından tacize uğradığını söylediğini, sonrasında okul müdürünün yaşadığı olayı kendisine yazdırdığını ifade ettiğini, çok korktuğunu, konunun bu kadar detaylandırılacağını bilmediğini ve telaşa kapıldığını, sürece bağlı olarak şaşkınlık, korku, suçluluk duygusu içinde olduğunu belirttiği, 21 Nisan 2017 tarihli görüşmede; ağabeyi ile olaydan önce iyi bir iletişim içinde olduklarını, beraber müzik dinlediklerini, sohbet ettiklerini, ağabeyinin şimdiye kadar kendisine hep korumacı yaklaştığını, mağdurenin "Telefonumla çok zaman geçirdiğimde ders çalışmak için beni uyarır." dediğini, bir yıl önce Ramazan ayında sahura kalktıklarında annesinin yemeği hazırlarken ağabeyiyle yan yana uzandıkları yerde uyuya kaldıklarını, annesi geldiğinde uyanıp yemek yediklerini, ağabeyiyle zaman zaman yan yana uzanıp sohbet ettiklerini ve müzik dinlediklerini belirttiği, ağabeyiyle ilgili konuşma sırasında ağabeyine yönelik yoğun suçluluk duygusu hissettiğinin gözlemlendiği, 13 Mayıs 2017 tarihinde yapılan görüşmede; mahkemede ağabeyinin suçlandığını hissedip rahatsız olduğunu söylediğinin, konuyu konuşurken sesinin titrediğinin belirtildiği, patlayıcı tarzda ağlama nöbetine girdiğinin gözlemlendiği, "Ağabeyimin bir suçu yok." diyerek tekrar eden konuşmalarda bulunduğunun ve yoğun suçluluk duygusu yaşadığının gözlemlendiği, 2 Haziran 2017 tarihinde yapılan görüşmede; telefonuyla normalden fazla zaman geçirdiğini, hatta bağımlısı olduğunu, bu nedenle diğer sorumluluklarını yerine getiremediğini, odasında yalnız kalmayı tercih ettiğini ve arkadaşlarıyla daha çok zaman geçirmek istediğini, ayrıca cezaevinde ağabeyini ziyaret ettiklerinde ağabeyinin kendisine kırgın dahi olmadığını, kendisini çok güler yüzle karşıladığını, hatta dersleri ve ödevleri konusunda yine koruyucu yaklaşıp iyiliğini istediğine dair öğütler verdiğini, yapılan 4 seans görüşme boyunca mağdurenin yaşadığı sürecin duygusal bir travma niteliğinde olup genel anlamda anksiyete bozukluğu olarak değerlendirildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdure 29.03.2017 tarihinde Savcılıkta; lise birinci sınıf öğrencisi olduğunu, Eryaman’da annesi, babası, ağabeyi ve babaannesiyle birlikte yaşadığını, tamamen yanlış anlaması üzerine olayın gerçekleştiğini, uyurken ağabeyinin, cinsel bölgelerine, ön özel bölgesine dokunduğunu zannettiğini, olayı okulda arkadaşlarına anlattığını, arkadaşlarının, olayı öğretmene anlatmasını söylediklerini, olayı coğrafya dersinin öğretmenine anlattığını, odada uyurken olayın gerçekleştiğini, odasında 22 yaşındaki ağabeyiyle birlikte uyuyor olduklarını, olayı tamamen yanlış anladığını, ağabeyinin kendisini normal olarak yanaklarından öptüğünü, onun dışında herhangi bir şey gerçekleşmediğini, mağdureye 23.03.2017 tarihli üzerinde ... yazılı kağıdın gösterilerek sorulması üzerine; söz konusu yazıyı kendisinin yazdığını ancak olay tarihinde olayı yanlış anlayıp abartarak o şekilde yazdığını, öğretmenine anlattığı hususları öğretmeninin kendisinden yazmasını istediğini, o nedenle yazdığını, olayın duyulmasını istemediğini, ağabeyinin bu olayı duyması hâlinde yanlış anlaşılma olsa dahi kendisinin onun hakkında bu şekilde düşünmesi nedeniyle üzüleceğini, olayı tek bilen kişinin annesi olduğunu, annesinin de okula yansıdıktan sonra durumdan haberdar olduğunu, kimseden şikâyetçi olmadığını,
    Adli görüşmeci; mağdurenin ifadesinin güvenilir olmadığını düşündüğünü, ayrıca rapor hazırlayacağını,
    Mahkemede; evde telefonla uğraşmasına ağabeyinin çok kızdığını, öğretmeninin annesini çağıracağını, annesinin de ağabeyini uyaracağını, ağabeyinin de bir daha telefon kullanması nedeniyle kendisine kızmayacağını düşündüğünü, bu olayı anlattığında müdür yardımcısı Dilek öğretmenin, kendisinin yurda gideceği, adli işlemlerin başlayıp ağabeyinin ceza alacağı hususlarını hiç söylemeden kendisine dilekçe yazdırdığını, bu şekilde olacağını bilmesi hâlinde zaten doğruları söyleyecek olduğunu, bilirkişi tarafından mağdureye, ağabeyiyle arasında daha önce ifadesinde belirttiği şekilde bir olay yaşanıp yaşanmadığının sorulması üzerine; yaşanmadığını, bilirkişinin mağdureye ifadesinde ağabeyinin dokunduğu yerlerden ayrıntılı olarak bahsettiğini, cinsel organına iki kere dokunduğunu, aradaki süreçte geceleri uyuyamadığını söylediğini bunların doğru olup olmadığını sorması üzerine; doğru olmadığını, bilirkişinin mağdureye ifadesinde belirttiği şeylerin o anda mı aklına geldiğini yoksa öncesinde düşünüp de mi söylediğini sorması üzerine; o anda aklına geldiğini, ailesine söyleneceğini, annesinin ağabeyine kızacağını, annesiyle konuşulduğunda da gerçeklerin ortaya çıkacağını düşündüğünü, bilirkişi aracılığıyla mağdureye 2016 yılı Ramazan ayı içerisinde sahur vakti yaklaşırken sanığın, yatağına gelip gelmediğinin sorulması üzerine; o gün cinsel anlamda hiçbir şey yaşanmadığını, annesinin sofrayı hazırlaması için kendisini çağırdığını ve kendisinin muhtemelen duymadığını, ağabeyinin "Anneme yardım et." demek için yanına geldiğini ve yatağına uzandığını, yatağında uyuması gibi bir şeyin olmadığını, bilirkişi marifetiyle mağdureye 19 Mart 2017 tarihi Pazar gecesi ağabeyinin yanına gelip gelmediğinin, aralarında herhangi bir tartışma yaşanıp yaşanmadığını sorulması üzerine; o gün yine kendisinin telefonla çok uğraşması nedeniyle ağabeyiyle tartıştıklarını, sonrasında ağabeyinden odadan çıkmasını istediğini, bilirkişi marifetiyle bir yıl önce Ramazan ayında ve 19 Mart 2017 tarihinde sanığın, yatağına uzanıp uzanmadığının ve yatağında uyuyakalıp kalmadığının sorulması üzerine; ağabeyinin geldiğinde yatağa uzandığını ancak uyuyup kalmadığını, bilirkişi marifetiyle mağdurenin 23.03.2017 tarihinde kendi el yazısı ile yazdığı beyanı okunarak hâlihazırdaki ifadesi ile yazının içeriği arasında çelişki oluştuğunun, neden bu şekilde bir iddiada bulunduğunun, kardeşini toplum içerisinde sıkıntıya sokacak mahiyette yüz kızartıcı bir olayı ortaya atmasının nedeninin ne olduğunun, başka bir iddia da ortaya atabileceğinin sorulması üzerine; öyle bir dilekçe yazdığını ancak hangi amaçla yazdırıldığını bilmediğini, öylesine yazmasının istendiğini düşündüğünü, bilirkişi marifetiyle mağdureye tanık ..."ün hangi dersin öğretmeni olduğunun sorulması üzerine; coğrafya öğretmeni olduğunu, bilirkişi marifetiyle mağdureye tanık ... ile görüştüğünde ağabeyinin kendisine tacizde bulunduğundan bahsedip bahsetmediğinin sorulması üzerine; bahsetmediğini, soruşturma aşamasında alınan ifadesi okunup kısmi çelişki nedeniyle sorulması üzerine; coğrafya öğretmeninin yanına gittiğinde yanında arkadaşı Nazlı’nın olduğunu, coğrafya öğretmenine Nazlı’nın değil kendisinin anlattığını, bilirkişi marifetiyle mağdureye taciz olayıyla ilgili arkadaşı Nazlı"ya bir şeyler anlatıp anlatmadığının sorulması üzerine; Nazlı"ya tacizden bahsetmediğini, ağabeyinin kendisine kızdığını, bu nedenle annesine söyleyeceklerini, annesinin de ağabeyine kızacağını düşünüp söylediğini, bilirkişi marifetiyle mağdureye çocuk izlem merkezinde verdiği ifadesinde ağabeyinin davranışlarını, yanaklarından öptüğünü yanlış anladığını söylediğinin belirtilerek sorulması üzerine; ilk geldiğinde bir insanı "Merhaba." şeklinde öpmek gibi bir biçimde ağabeyinin de "Ne yapıyorsun?" diye öptüğünü, bir keresinde de telefon için ağabeyinin kendisini uyardığını, bunun üzerine ağabeyine sert çıktığını, ağabeyinin de odadan çıktığını, bilirkişi marifetiyle mağdureye uyurken ağabeyinin, kendisini yatakta öpmesi gibi bir durumun olup olmadığının sorulması üzerine; olmadığını, bilirkişi marifetiyle mağdureye çocuk izlem merkezindeki ifadesinde uyurken ağabeyinin yanağından öptüğünü söylediğinin sorulması üzerine; ağabeyinin kendisini uyurken değil, yatakta uzanırken haziran ayında öptüğünü, bilirkişi marifetiyle mağdureye 19 Mart 2017 tarihinde ağabeyine neden tepki gösterdiğinin, neden odadan çıkmasını istediğinin sorulması üzerine; tartıştıklarını, kendisinin çok fazla sinirlendiğini, odasından ağabeyinin çıkmasını istediğini, şikâyetçi olmadığını, tanık ...’ün beyanının alınmasından sonra sorulması üzerine; artık bunun bitmesini istediğini ancak kendisinin coğrafya öğretmeninin yanına Ceren ile değil Nazlı isimli arkadaşıyla gittiğini,
    Müşteki ... 29.03.2017 tarihinde Kollukta; mağdurenin annesi olduğunu, mağdurenin okul idaresine verdiği dilekçeden kendisine bahsettiğini, oğlu olan sanığın mağdureye dokunması olayını mağdureyle görüştüğünde mağdurenin gece uyudukları esnada sanığın kendisine sarıldığını fark ederek uyanıp kalktığından bahsettiğini, mağdureden sanığın bilerek dokunmasının olmadığını öğrendiğini, sanığın çok akıllı bir çocuk olduğunu, oğlunun, kızını sürekli arkadaşlarına ve çevresine dikkat etmesi hususunda uyardığını, oğlunun bu tür bir eylemde bulunacağını kesinlikle düşünmediğini, kızının olayı büyüttüğüne inandığını, kızıyla görüşmesinde kızının "Net değil." dediğini,
    Mahkemede; kızının, odasından çıkmadığını, sürekli telefonla ilgilendiğini, ev işlerinde kendisine yardımcı da olmadığını, oğlunun ise sık sık kızını uyardığını, oğlunun herhangi bir yanlış davranışına tanık olmadığını, iddia konusu olaylardan kızının kendisine hiç bahsetmediğini, olay adli mercilere intikal ettikten sonra haberdar olduğunu, kızına sorduğunda kızının kendisine bu tür isnatta bulunduğu takdirde ağabeyini uyaracağını düşündüğünü ifade ettiğini ancak kesinlikle oğlunun cinsel istismarda bulunduğundan bahsetmediğini, oğlundan şikâyetçi olmadığını, sorulması üzerine; karakola çağrıldıktan sonra okula giderek kızının durumunu öğrenmek istediğini, kızına ne olduğunu sorduğunda net cevaplar vermediğini, ilk ifadesinde bu hususu açıklamaya çalıştığını, tanık ...’ün beyanının alınmasından sonra sorulması üzerine; şayet geçen yıl Ramazan ayında ilk olay gerçekleşmiş olsa kızının, ağabeyinden uzaklaşmasının, kendisinin de bunu fark etmesinin gerektiğini, kızının ağabeyinden daha uyanık ve kendisini daha rahat ifade edebilecek bir kişiliğe sahip olduğunu,
    Tanık ... Mahkemede; mağdurenin coğrafya öğretmeni olduğunu, mağdurenin sınıfta uyuklaması üzerine teneffüste nedenini sorduğunu, mağdurenin önce bir şeyler anlatmak istemediğini, ardından yanına gelip ağabeyinin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu söylediğini ancak herhangi bir ayrıntı vermediğini, yaklaşık on aydır bu sürecin devam ettiğini ifade ettiğini, teneffüste geldiğinde mağdurenin yanında Ceren Deniz isimli arkadaşının olduğunu, Nazlı isimli öğrencinin o esnada mağdurenin yanında olup olmadığını hatırlamadığını, mağdurenin bu şekilde konuşması üzerine durumu önce rehberlik öğretmenine söylemek istediğini ancak kendisine ulaşamayınca okul idaresine anlattığını, yetkililerin isteği üzerine mağdurenin el yazısıyla yazdığı yaşadıklarını içeren notu idareye teslim ettiğini, kendisinin de duyduklarını yazıya döktüğünü,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık Kollukta; kız kardeşi olan mağdureyle bir yıl önce Ramazan ayında birlikte yattıklarının olduğunu ancak onun özel bölgesine dokunmadığını, suçlamayı kabul etmediğini, ayrıca 19 Mart 2017 tarihinde odada birlikte oturduklarını, mağdurenin yatağının üzerine uzandığını, orada uyuyakalmış olduğunu, mağdurenin kendisini uyandırıp "Dışarı çık." dediğini, kesinlikle tacizde bulunmadığını, odasına kimsenin girmesini istememesi nedeniyle mağdurenin kendisini dışarı çıkarttığını,
    Savcılıkta; Kolluk ifadesini tekrar ettiğini, kız kardeşi olan mağdureyle bir önceki yıl Ramazan ayı içerisinde birlikte yattıklarının olduğunu, Ramazan ayı olması nedeniyle sahura kalkmayı planladıklarını, mağdureyle birlikte yatmış olduklarını ancak iddia edildiği şekilde mağdurenin özel bölgelerine dokunmasının olmadığını, suçlamayı kabul etmediğini, 19 Mart 2017 tarihinde de odada birlikte oturduklarını, kendisinin kız kardeşinin yatağının üzerine uzanmış ve orada uyumuş olduğunu, kız kardeşinin kendisini uyandırıp "Dışarı çık." dediğini, kız kardeşine yönelik taciz eyleminin olmadığını, kız kardeşiyle aralarında herhangi bir husumetin bulunmadığını ancak mağdurenin, odasından dışarı hiç çıkmadığını, bu nedenle kendisini sürekli uyardıklarını, bu yüzden kendisi hakkında böyle ifade vermiş olabileceğini,
    Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; annesine yardımcı olmadığı için zaman zaman mağdureyle kavga ettiğini, bu nedenle mağdurenin kendisine iftira atmış olabileceğini, suçlamaları kabul etmediğini,
    Mahkemede; mağdurenin ağabeyi olduğunu, oto tamircisi olarak çalıştığını, son zamanlarda mağdureyle arasının kötü olduğunu, mağdurenin, odasından çıkmadığını ve sürekli cep telefonuyla ilgilendiğini, mağdurenin anne ve babasıyla dahi görüşmek ve odadan çıkmak istemediğini, bu nedenlerle son zamanlarda mağdureyle tartışmalar yaşadığını, bu yüzden mağdurenin söz konusu isnatları ortaya attığını düşündüğünü, sorulması üzerine; bir yıl önce Ramazan ayı içerisinde mağdureye nasihatlerde bulunduğunu, işten henüz gelmesi nedeniyle uyuyakalmış olduğunu ancak hiçbir zaman mağdureyle aynı yatakta yatmadığını, kendisine okunan mağdurenin el yazısıyla yazmış olduğu yazıdaki iddiaları kabul etmediğini, mağdureyle barıştığını, hakkında soruşturma başlayınca ona darıldığını ancak daha sonra barıştıklarını, sorulması üzerine; mağdureyi uyarması nedeniyle zaman zaman aralarında tartışmalar yaşandığını ancak mağdurenin neden böyle bir isnatta bulunduğunu anlayamadığını, soruşturma aşamasındaki beyanlarının okunup kısmi çelişki nedeniyle sorulması üzerine; bir yıl önce Ramazan ayı içerisinde kız kardeşinin odasında yaklaşık 5 dakika kadar yattığını, yatağa uzandığını ve uyuyakalmış olduğunu, yatağa uzandığında ayak ucu kısmında kız kardeşinin oturduğunu, annesinin sahur hazırlıkları yaptığını, sahur vaktine yakın bir zaman dilimi olduğunu, kız kardeşinin yatağında yaklaşık 5 dakika kadar yarı uyanık vaziyette tarif ettiği şekilde yatmış olduğunu ancak mağdureyle birlikte yatağa girmediğini, 19 Mart 2017 tarihinde yine kız kardeşinin odasında olduğunu, telefonla fazla ilgilendiği için onu uyardığını, biraz sinirli bir insan olduğunu, bu yüzden tepkisinde fazla ileriye gitmiş olabileceğini, bunun üzerine kız kardeşinin kendisinden odadan çıkmasını istediğini ve odadan çıktığını, 19 Mart 2017 tarihinde kız kardeşinin odasında bulunduğu esnada kısa süreliğine onun yatağının üzerine uzanmış olduğunu ancak uyumadığını, Kollukta ifade verirken böyle bir isnatla karşı karşıya kalması ve psikolojik olarak etkilenmesi nedeniyle kısmen farklı ifade vermiş olabileceğini,
    Savunmuştur.
    Yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece verilen 09.05.2017 tarihli kararda müşteki ..."in beyanlarına hangi nedenle itibar edilmediği tartışılmamıştır. Kararın istinaf edilmesiyle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusu esastan reddedilmiş, bu kararın da sanık müdafisi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında usulüne uygun tebligata rağmen duruşmalara katılmayan Bakanlık vekilinin anılan hükme yönelik Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyize hakkı bulunmadığından vaki temyiz isteminin 5271 CMK’nın 298. maddesi gereğince reddine ve sanık müdafisinin temyiz istemine yönelik yapılan incelemede; kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir",
    "Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
    "(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
    a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
    b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
    c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
    d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
    (2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
    (3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
    (4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir",
    "Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
    "(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
    (2) Hükmün başında;
    a) Hükmü veren mahkemenin adı,
    b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
    c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
    d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
    Yazılır.
    (3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
    (4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
    (5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
    (6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
    (7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir",
    Hükümlerine yer verilmiştir.
    Buna göre, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. "Başlık" bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
    Öte yandan, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Olay tarihlerinde yaklaşık 13 yıl 9 ay ve 14 yıl 6 aylık olan mağdurenin öğrenim gördüğü okulda öğretmenine, ağabeyinin tacizine uğradığını söylediği, kendisinden yaşadıklarını yazarak anlatması istenildiğinde 2016 yılının Haziran ayında beraber uyudukları esnada ağabeyinin, özel bölgesine dokunduğunu, vücudunun çeşitli yerlerine dokunup öptüğünü, 19 Mart 2017 tarihinde de eylemlerini tekrarladığını belirttiği, daha sonra aşamalarda ağabeyinin, özel bölgelerine dokunmadığını, yanlış anladığını, öğretmeninin, annesini çağıracağını, annesinin de ağabeyini uyaracağını, bu şekilde ağabeyinin, kendisinin telefonla uğraşmasına karışmayacağını düşünmesi nedeniyle böyle bir iddiada bulunduğunu belirttiği, sanığın ise aşamalarda suçlamayı kabul etmediği, annesine yardımcı olmaması ve sık sık telefonuyla ilgilenmesi nedenleriyle mağdurenin söz konusu isnatlarda bulunduğunu savunduğu, mağdure ve sanığın annesi olan müşteki Sevda’nın Kolluk beyanında mağdureyle konuştuğunda mağdurenin "Net değil." dediğini, Mahkeme beyanında mağdurenin kendisine yardımcı olmayıp sürekli telefonla ilgilendiğini, ev işlerinde kendisine yardımcı da olmadığını, sanığın ise sık sık mağdureyi uyardığını, sanığın herhangi bir yanlış davranışına tanık olmadığını, iddia konusu olaylardan mağdurenin kendisine hiç bahsetmediğini, olay adli mercilere intikal ettikten sonra haberdar olduğunu, mağdureye sorduğunda mağdurenin kendisine bu tür isnatta bulunduğu takdirde kendisinin ağabeyini uyaracağını düşündüğünü ifade ettiğini ancak kesinlikle ağabeyinin cinsel istismarda bulunduğundan bahsetmediğini belirttiği, gerekçeli kararda müşteki Sevda’nın beyanlarının tartışılmadığı, bu bağlamda beyanlarına hangi nedenle itibar edilmediğinin belirtilmediği, ayrıca sanık müdafisi tarafından sunulan 30.05.2017 tarihli istinaf istemine ilişkin dilekçede, 19.07.2017 havale tarihli dilekçede ve 20.10.2017 havale tarihli temyiz istemine ilişkin dilekçede tanık sıfatıyla dinlenmesini talep ettiği kişilerin bulunduğunu bildirdiği, ayrıca temyiz istemine ilişkin dilekçenin ekinde müşteki ... ve mağdure ... ile mağdurenin arkadaşı Merve Sena Altun ve mağdurenin kuzeni Büşra Karakaş’a ait olduğu belirtilen el yazılı, eklerinde dilekçeyi yazdığı ifade edilen kişilerin kimlik fotokopilerinin bulunduğu imzasız ve tarihsiz yazılarda olaya ilişkin beyanların aldığı, yine 20.10.2017 havale tarihli temyiz istemine ilişkin dilekçenin ekinde bulunan Ankara Batı Çocuk Mahkemesinin 2017/116 sayılı tedbir talepli dosyasındaki raporda; mağdureyle 08 Nisan 2017 tarihli ilk görüşmede; ağabeyine, kendisinin telefonunu aldığı için öfkelendiğini ve ağabeyinin annesi tarafından cezalandırılmasını sağlamak için okulda öğretmenine tacize uğradığını söylediğini belirttiği hususlarının da yer aldığı anlaşılan dosyada;
    Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olması, bu bağlamda yargılama sonucunda ulaşılan kanaatin, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eylemlerinin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açıkça hükmün gerekçesine yansıtılmasının gerekmesi karşısında, İlk Derece Mahkemesince müşteki ...’in beyanlarına hangi nedenle itibar etmediğine ilişkin bir gerekçe gösterilmeksizin, CMK"nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aykırılık oluşturacak şekilde reddedilen deliller belirtilmeden kurulan hükmün ve bu hükme dair Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararının Anayasa’da ve Ceza Muhakemesi Kanunu"nda öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 25.04.2019 tarihli ve 402-9385 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 08.09.2017 tarihli ve 1799-1563 sayılı kararının, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle istinaf isteminin kabulü yerine esastan reddine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi