22. Hukuk Dairesi 2016/6818 E. , 2019/5142 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan ... Güvenlik ... Eğitim Hizm. Ltd. Şti vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketler nezdinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, çalışmasının halen devam ettiğini, işyerinde 24 saat çalışma – 24 saat dinlenme şeklinde vardiyalı çalışma düzeninin bulunduğunu, müvekkilinin günlük 12 saate varan çalışması olduğunu, resmi ve dini bayramlarda da aynı şekilde çalıştığını, çalışmalarının karşılığında hak kazandığı ücretin ödenmediğini ileri sürerek fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekilleri tarafından cevap dilekçesi ibraz edilmemiş olup; davalı ... Güvenlik ... ve Eğitim Hizmetleri Ltd. Şti. vekili yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalı ... Güvenlik ... ve Eğitim Hizmetleri Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazına davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı itirazı geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazına davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, davacı davasını 16.10.2015 tarihinde ıslah etmiş olup, ıslah dilekçesi davalı ... Güvenlik ... ve Eğitim Hizmetleri Ltd. Şti."ne 26.10.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı tarafından 06.11.2015 havale tarihli dilekçede zamanaşımı itirazı ileri sürülmüştür. Süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı itirazının ıslaha karşı zamanmaşımı itirazı olduğu kabul edilmek suretiyle, davacının hak kazandığı alacaklarının miktarının yöntemine uygun biçimde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı itirazı değerlendirilerek belirlenmesi gerekmektedir. Her ne kadar mahkemece, davalının ıslaha karşı zamanaşımı def"inin değerlendirilmesi amacıyla ek rapor kapsama aldırılmış ise de, ek raporda yapılan değerlendirmenin hatalı olduğu anlaşılmıştır. Zira ek raporda, ıslah zamanaşımına uğramayan miktarın davacının toplam talebinin altında olduğu dikkate alınarak, dava dilekçesindeki ve ıslah dilekçesindeki miktarların zamanaşımına uğramadığı belirtilmiş olup; Mahkemece de davacınınn taleplerinin zamanaşımına uğramadığı kabul edilerek kök rapordaki miktarlara hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları hüküm altına alınmıştır. Ancak yapılması gereken, 06.11.2015 tarihinden önceki taleplerin zamanaşımına uğradığı kabul edilerek, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinin ıslah zamanaşımına uğramayan kısmının hesaplanması, dava dilekçesinde her bir alacak için belirtilen miktarların zamanaşımına uğramadığı kabul edilerek ilgili taleplere eklenmesi, toplam hesap edilen miktar üzerinden %30 hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle talep konusu alacakların hesaplanmasıdır. Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de, yukarıda belirtilen şekilde yapılacak hesaplamadan sonra, ıslah zamnaşımına uğrayan ve bu sebeple reddedilen alacak bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı lehine vekalet ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği yeniden değerlendirilmelidir.
3-Taraflar arasında, davalı ... Güvenlik ... ve Eğitim Hizmetleri Ltd. Şti."nin işçilik alacaklarından doğan sorumluluğunun sınırlı olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmkatadır.
İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanununun 6.ncı maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
Değinilen Yasanın 120. nci maddesi hükmüne göre, 1475 sayılı Yasanın 14. üncü maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.
İşyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. 1475 sayılı Yasanın 14. üncü maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Yasanın 6. ncı maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.
Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden son işveren sorumlu olup, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanunun 6.ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
Yargıtay ilke kararlarında işçilik alacaklarından işverenlerin sorumlulukları yukarda belirtildiği üzere kabul edilmektedir.
Somut olayda davacının 01.06.2008 - 31.12.2013 tarihleri arasında davalı ... Güvenlik ... ve Eğitim Hizmetleri Ltd. Şti. nezdinde, 01.01.2014 tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar da diğer davalılar nezdinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından ve tanık beyanlarından işverenlerin değişmesine rağmen faaliyet gösterilen işyerinin ve işin aynı olduğu, davalılar arasında işyeri devri ilişkisi bulunduğu anlaşılmıştır. Dava tarihi ise 01.07.2014 olup, devirden itibaren iki yıllık süre içerisinde davanın açıldığı sabittir. Bu sebeple devreden davalı ... Güvenlik ... ve Eğitim Hizmetleri Ltd. Şti."nin hüküm altına alınan işçilik alacaklarından devir tarihinden önceki döneme ilişkin miktar ile sınırlı olarak sorumlu olduğu gözetilerek müştereken-müteselsilen sorumluluğun belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karara verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.