8. Hukuk Dairesi 2012/8756 E. , 2012/9635 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.12.2011 gün ve 267/705 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise katılma yolu ile davalılar vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.06.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalılar vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, davacıların Kocaeli 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/593 Esas 2010/660 Karar sayılı ilamı gereği Kasapoğullarından ... oğlu ... mirasçısı olduklarını, miras bırakan ...nın 1923 yılında yapılan Lozan Antlaşması"na eklenen protokol uyarınca nüfus mübadelesi çerçevesinde ailesi ile Türkiye"ye geldiğini ve Kocaeli"deki Şemsibey Çiftliğine yerleştirildiğini, iskanen kendine verilen taşınmazların Kocaeli Kadastro Mahkemesinin 05/12/1996 tarih 1992/38 Esas 1996/140 Karar sayılı ilamı sonunda Yenimahalle 44 ada 21, 22, 23 ve 24 parsellerin oluştuğunu, şüyulandırma sonunda 2820 ada 1 parsel, 2814 ada 1 parsel, 2809 ada 3 parsel, 2816 ada 3 parsel, 2817 ada 2 parsel olarak davalıların miras bırakanı olan müdahiller...., ..., ..., ...., ...., ..., ... ve ... adlarına payları oranında karar verilerek tescil edildiklerini, dava konusu Yenimahalle 44 ada 24 parselin ise imar uygulaması sonucu 1021 ada 256 parsel, 2816 ada 3 parsel, 2817 ada 2 parsel, 2820 ada 1 parsel olarak tapuya tescil edildiğini, karara bağlanan dosyada gerçek bilgilerin verilmemesi ve Kadastro Mahkemesindeki veraset ilamında yapılan yanlış çevirme sebebiyle bu hatanın oluştuğunu, davalıların gerçekte bu yerin Kasapoğullarından ...oğlu ..."nın yeri olduğunu bildikleri halde kendi adlarına tescil ettirmelerinin doğru olmadığını ve miras hakkının kamu düzenine ilişkin bir hak olduğunu açıklayarak işbu tapuların iptali ile vekil edenleri adına miras payları oranında tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, Kadastro Mahkemesince verilen kararın üzerinden 10 yıldan fazla süre geçtiğini, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiğini, davacıların ..."ın mirasçısı olarak haklarını kazandıklarını ve adlarına düşen gayrimenkulleri aldıklarını ve dava dışı üçüncü kişilere sattığını, Kadastro Mahkemesi kararının doğru olduğunu, ... ile ..."ın farklı kişiler olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasının hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi üzerine hüküm esası bakımından davacılar vekili, vekalet ücreti bakımından katılma yolu ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamı ve dava dilekçesi ile toplanan delillerden davacılar vekili tarafından, dava konusu taşınmazların iskanen davacıların miras bırakanlarına verildiği ve davacıların da intikalen hak sahibi oldukları iddia edildiğine göre kadastro öncesi nedene dayanıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının incelenmesinde 44 ada 21, 22, 23 ve 24 parsellerin 1964 yılında yapılan tapulama tesbiti sırasında firari ve mütegayyip eşhastan metruk bu taşınmazların iskan mübadillerinden ... oğlu Hasan ve aile efradına tahsis edildiğinin iskan kayıtlarının zemine tatbikinden anlaşıldığı, haricen satın alma ile ...zilyetliğine geçmiş ise de firari ve mütegayyip ve iskan mübadillerinden terk edilmiş yerlerden olduğu açıklanarak Hazine adına tespiti için komisyona sunulmuş, Şehir Kadastro Mahkemesinin 1965/67 Esas numaralı dosyasında da davalı olduğu şerhi verilmiştir. 26.04.1965 tarihinde açıldığı anlaşılan davada verilen önceki kararların temyiz üzerine Yargıtay tarafından incelenerek bozulması sonrası son olarak Kocaeli Kadastro Mahkemesinin 05.12.1996 tarih 1992/38 Esas 1996/140 Karar sayılı ilamı ile, tapu kayıt maliklerinin 1939 yılı ile tesbitlerin yapıldığı 1964 yılı arasında 25 yılı geçkin zamandır taşınmaz başlarına gelmedikleri niza ve ihtilaf çıkarmadıkları, taşınmazların muhtelif kişilerce ve muhtelif zamanlarda işgal edildiği, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi gereği kayıt maliklerinin 20 yıl önce öldükleri ve tapuların anlatılan nedenle geçerliliklerini kaybettikleri, davacı Agasyanlar lehine tescil kararı verme imkanı görülmediği gerekçesi ile ...’ın kayıtları ve mirasçıları dikkate alınarak İzmit ... 44 ada 21 parselin 383 m2, 22 parselin 228 m2, 23 parselin 353 ve 24 parselin 13728 m2 olarak tamamı 32 pay olarak 2 payının ... oğlu ...’in oğlu ...eşi ..., 6 payının bu ...’in oğlu ..., 4 payının .. oğlu ...’in evladı ..., 1 payının ... oğlu ...’ın karısı ... 1 payının...çocuğu ..., 1 payının .kızı ..., 1 payının ... çocuğu İpek, 8 payının ...’ın ...’dan olma kızı...’nin oğlu ..., 8 payının da ...’ın 2.karısı ...dan olma evladı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, davacı Agasyanların davasının reddine karar verilmiş, karar 13.04.1998 tarihinde kesinleşerek tapuya hükmen 23.12.1998 tarihinde tescil edilmiştir. Bu taşınmazlardan 44 ada 24 parselden, imar uygulaması nedeniyle gerek ifraz gerek birleşmeler sonunda yeni parsellerin oluştuğu anlaşılmaktadır.
İncelenmekte olan bu dava, tutanakların kesinleştiği 13.04.1998 tarihinden itibaren 766 sayılı Kanunun 31/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra 30.06.2010 tarihinde açılmıştır. Anılan maddedeki 10 yıllık süre hak düşürücü nitelikte olup, olumsuz dava koşuludur. Hak düşürücü sürenin gerçekleşmesi, işin esasının incelenmesini önler. Hak düşürücü süre tüm def’i ve itirazlardan önce nazara alınır. Bu nedenle; yargılama bitinceye dek hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hâkim tarafından kendiliğinden de göz önünde tutulur. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında, tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz denilmektedir. Açıklanan nedenle mahkemece, kadastro öncesi sebebe dayanılarak açılan davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacılar vekilinin işin esasına yönelen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün esasının ONANMASINA,
Davalılar vekilinin katılma yolu ile vekalet ücretine yönelen temyiz itirazlarına gelince; dava dilekçesinde dava değeri 20.000 TL gösterilerek açılmış ve harç bu değer üzerinden yatırılmıştır. Yargılama sırasında davacıların mirasçılık belgelerine göre paylarının karşılığı değerin 5.043.061,62 TL olduğu belirlenerek bu miktar üzerinden 10.11.2011 tarihinde 74.593 TL harç tamamlanmıştır. Mahkemece davanın reddedilmesi üzerine 20.000 TL değer üzerinden davalılar lehine yazılı şekilde 2.400 TL. nisbi vekalet ücretine hükmedilmiştir. Yargılama sırasında harcı tamamlanan değer ve dava konusu edilen taşınmazlardaki davacıların talepte bulundukları miras payı net şekilde belirlenerek bu paylara isabet edecek harcı yatırılmış değer üzerinden davalılar lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği nisbi vekalet ücreti takdiri gerekirken dava dilekçesindeki miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin katılma yolu ile temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün vekalet ücretine ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, aşağıda dökümü yazılı davacılara ait 21,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna ve istek halinde 21,15 TL peşin harcın temyiz eden davalılara iadesine 30.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.