8. Ceza Dairesi 2020/4658 E. , 2020/16899 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : İftira
HÜKÜM : Mahkumiyet
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1)Sanık ... yönünden yapılan incelemede;
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10/2. maddesinin, "Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, önce bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanununu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, mercii tarafından, tebligata, Tebligat Kanunu"nun 23/1-89 ve Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, "Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması" gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerekir. Somut olayda, sanığın bilinen son adresine Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılmadan doğrudan Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre tebligat çıkartıldığı ve tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmakla, sanığın temyiz isteminin reddine dair Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.05.2015 tarihli ek kararı incelemeye yetkili olmadığı halde itiraz hakkında karar veren Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.06.2015 tarihli ek kararı hukuki değerden yoksun olup,sanık müdafinin Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.05.2015 tarihli ek kararına yönelik itirazının temyiz mahiyetinde olduğunun kabulü ile inceleme yapılarak, hükmolunan cezanın türü ve süresine göre sanık ... müdafinin duruşmalı inceleme isteğinin CMK.nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilerek inceleme yapılmıştır.
2)Sanık ... yönünden ise,
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre yapılacak tebligatın geçerlilik koşulları Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik"in 30. maddesinde gösterilmiş olup, anılan maddeye göre "adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması" gerekmekte olup; sanığın bilinen son adresine gönderilen 30.03.2015 tarihinde anılan Kanun"un 21. maddesine göre düzenlenen tebligat mazbatasında, adreste bulunmama sebebine dair beyanda bulunan ve 2 nolu haber kağıdının kapıya yapıştırıldığına dair bilgi verilen komşu, yönetici veya kapıcının isminin belirtilmediği, imzasının alınmadığı, imzadan imtina var ise bu durumun da belirtilmediği ve tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmakla, sanığın temyiz isteminin reddine dair 17.04.2019 tarihli ek karara yönelik itirazı incelemeye yetkili olmadığı halde, itirazı değerlendiren Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.05.2019 tarihli ek kararı hukuki değerden yoksun olup, sanığın ek karara itiraz dilekçesininin temyiz mahiyetinde olduğu kabul edilerek inceleme yapılmıştır.
Düzce Pusulası isimli yerel gazetede ""Akçeli işlere bulaşan İGM üyeleri varmış"" başlıklı bir yazıda, bir kısım il genel meclis üyelerinin ihalelerde bazı firmalara ayrıcalık tanıdıkları ve köylerdeki su kaynaklarının ticari işletmeye dönüştürülmesi için ruhsat karşılığında rüşvet isteyen bir il genel meclis üyesi olduğu,olayın kolluğa intikal ettiği, bir siyasi parti il başkanının olayı örtbas ettiğine dair haber yapılması üzerine resen soruşturma başlatıldığı, sanık ... ..."nun gazete ve bahse konu köşe yazısı sahibi olduğu, sanığın bu haberi MHP il başkanı olan sanık ..."ın basın toplantısında yaptığı açıklamalardan duyduğunu beyan ettiği,sanık ..."ın ise bu iddiaları öğrenmesi üzerine il genel meclis başkan ve üyesiyle görüştüğünü, AKP il genel meclis üyesi olan katılan ..."nun bir köy muhtarından rüşvet istediği hususunun kendisine iletildiğini beyan ettiği, tanık olarak beyanı alınan il genel meclis başkanı ..."ün ise bahsi geçen köy muhtarının sanık ... olduğunu beyan etmesi üzerine sanık ... ..."un beyanlarının alındığı ve sanık ..."un köyden çıkarılan suyu belediyeden kiraladıklarını, kira bedelinin yüksek istenmesi üzerine katılan ... ile görüştüğünü, başka firmaların da ihaleye girdiklerini,belediyeye 50.000 TL lik araç hibesi istediğini beyan ettiğinin anlaşılması karşısında,tüm dosya kapsamı ve sanıkların eylemleri değerlendirildiğinde,
Basın hürrriyeti Anayasamızın 28. maddesinde; "Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27"nci maddeleri hükümleri uygulanır..." şeklinde düzenlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "İfade özgürlüğü" başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasında ifade özgürlüğünün korunmasını, 2. fıkrası ise ifade özgürlüünün kullanılması üzerindeki kısıtlama sistemini düzenlemektedir. Her ne kadar 10. madde basın özgürlüğünden açıkça sözünü etmiyorsa da, AİHM, bu maddede ele alınan özgürlüklerin kullanılması bakımından basına özel statü tanıyan bir dizi ilke ve kuralı ortaya çıkaran kapsamlı bir içtihat hukuku geliştirmiştir.
Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birisi basındır. Basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenmek özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğindedir. (Centro Europa 7 S.R.L. ve Di Stefano, § 131)
Bir gazetecinin, bir başkasının ileri sürdüğü bir iddianın yayılmasına yardım ettiği için cezalandırılması basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına katkısını ciddi biçimde engeller; özel olarak güçlü nedenler olmadığı sürece, bu tür bir cezalandırma düşünülmemelidir. Gazetecilerin, başkalarına karşı hakaret veya provokasyon gibi görülebilecek ya da başkalarının şöhretlerine halel getirebilecek bir alıntıyı yaparken söylenenle aralarına sistematik ve formel biçimde mesafe koyması gerektiği yolunda genel bir talep, basının güncel olay, fikir ve kanaatler konusunda bilgi vermeye ilişkin rolü ile bağdaştırılamaz (Jersild-Danimarka, 1994; Thoma-Lüksemburg, 2001)
İfade özgürlüğü kapsamının sadece hoş karşılanan görüşlerin değil rahatsız edici görüşlerin açıklanmasını da kapsadığı ve basının kamu denetçisi rolünü gerçekleştirirken abartıcı hatta provoke edici olabileceği, basın mensuplarının tekrar ettikleri iddialarından kendilerini ayrık tutma konusunda genel bir yükümlülük yüklenemeyeceği gözetilmelidir. (AİHM- THOMA/LÜKSENBURG- 29.03.2001)
Soruşturmanın gizliliğini basının ihlal edebileceğine dair başvuru konusu olayda ise; devam etmekte olan bir tazminat davasının soruşturmasının gizliliğini bir basın toplantısı sırasında ihlal eden gazetecinin mahkum edilmesinin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir. (AİHM-WEBER/ İSVİÇRE- 22.05.1990 )
Tüm bu açıklamalar ışığında,sanık ... ..."nun isim belirtmeden köşe yazısında bahsettiği hususların basın özgürlüğü çerçevesinde, halkın haber alma hakkını sağlamak amacına yönelik olup haber verme sınırları içerisinde kaldığı, sanık ..."ın ise katılanlar hakkında suç isnadında bulunduğuna dair dosyada bir delil olmadığı, yapıldığı iddia olunan basın açıklamasına dair bilgi veya belgenin de dosya arasında yer almadığı, sanık ... ..."un ise gazete haberi sonrası resen başlatılan soruşturma sırasında beyanının alındığı, işlemediğini bildiği halde katılanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak yada idari yaptırım uygulanmasını sağlamak kastı ile hareket ettiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanıkların unsurları itibariyle oluşmayan müsnet suçtan ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
Yasaya aykırı, sanık ... müdafi, sanık ... ... ve sanık ..."un temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.