Hukuk Genel Kurulu 2017/1363 E. , 2017/1471 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki karşılıklı olarak açılan “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mut Asliye Hukuk Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davada davacılardan ..."ın davasının reddine, ..."ın davasının ise açılmamış sayılmasına dair verilen 13.06.2013 gün ve 2006/289 E., 2013/380 K. sayılı kararının her üç tarafça temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 09.12.2013 gün ve 2013/17449 E., 2013/19408 K. sayılı kararı ile:
(…Dava ve birleşen dosyadaki davalar kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken, kusurları sonucu kişilere zarar vermelerinden kaynaklanan ve zarar görenlerin kamu görevlileri aleyhine açtıkları manevi tazminat davasıdır. Mahkemece, asıl davada davacı ..."ın isteminin kısmen kabulüne; birleşen dosyada davacılardan ..."ın isteminin reddine, ..."ın istemi yönünden de davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, tüm taraflarca temyiz edilmiştir.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. ( TC Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
Davaya konu edilen olayda; devlet hastanesinde başhekim olarak görevli davacı-birleşen dosya davalısı ... ile birleşen dosya davacılarından (asıl dosya davalısı) ilçe kaymakamı olarak görevli ... ve yine birleşen dosya davacılarından (asıl dosya davalısı) ilçe emniyet müdürü olarak görevli ... arasındaki, öğrencilerin zehirlenmesi nedeniyle devlet hastanesindeki tedaviler esnasında ve devamında yaşanan tartışmalar sırasında karşılıklı hakaretler ve kişilik haklarının ihlali iddiasıyla manevi tazminat istemlerinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Şu durumda, asıl dosyada davacı ..."ın ve birleşen dosyada davacı ..."ın davası yönünden, mahkemece kamu görevlisi olan davalılar hakkında, kusurlarına dayanılarak açılan davalar hakkında husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER: Davalı birleşen davacı ... vekili ve
Davalı birleşen davacı ...
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava karşılık olarak açılan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı birleşen davalı vekili, müvekkilinin Mut Devlet Hastanesi başhekimi olarak görev yaptığı sırada personelin önünde hakarete uğradığını, hukuk dışı yetkisiz bir talimata istinaden emniyet müdürlüğüne götürülerek gözaltına alındığını, bunun yanında davalıların basına sızdırdıkları yalan haberlerle kişilik haklarına çok ciddi şekilde saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.000,-TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı birleşen davacılar vekili, olayın olduğu gün davacının, müvekkili kaymakamın üzerine yürüyüp bağırdığını, diğer müvekkiline çık dışarı demek suretiyle onu odadan kovup hakaretler ettiğini, davacının sarhoş vaziyette hastalara müdahale etmesi nedeniyle saldırgan tutumunu devam ettirmemesi için ortamdan uzaklaştırılarak zorlama olmadan emniyete götürüldüğünü, müvekkili kaymakama gıyabında da hakaretler ettiğini belirterek müvekkili ... için 7.500,-TL, müvekkili ... için 7.500,-TL manevi tazminatın faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece birleşen dosya davacılarının Cumhuriyet savcısı yerine geçerek kişileri hürriyetinden yoksun bırakmasının devletin sorumluluğunda olmayacağı gerekçesiyle davanın devlete karşı açılamayacağı belirtildikten sonra davalı birleşen davacıların kendi görev ve yetkisinde olmadığı halde verdikleri talimatla davacının dosyada mevcut gazete nüshaları ve fotoğraflardan da sabit olduğu üzere basının, zehirlenmiş olan öğrencilerin ve ailelerinin yine diğer hastane personelinin yanında zor kullanılarak emniyet müdürlüğüne götürülmesinin kişilik hakkına saldırı teşkil edeceği gerekçesiyle davacı birleşen davalının davasının kısmen kabulü ile 3.000,00 TL manevi tazminata,
Davacının "ben sana kaymakam bey diyorsam sen de bana doktor bey diyeceksin" şeklindeki bağırarak söylemiş olduğu sözlerin ise en fazla saygı sınırını aşan davranış olarak değerlendirilebileceği, kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemeyeceği, bunun dışında davacı başhekimin davalı ..."ın üzerine yürüdüğü, karakolda milletvekili olduğu iddia edilen bir kişi ile telefonla görüşürken davalı ..."a hakaret ettiği şeklindeki iddiaların ise davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilmemesi sebebiyle başhekimin kaymakama yönelik eyleminin bağırma şeklinde olduğu gerekçesiyle davalı birleşen davacı ..."ın davasının reddine;
Birleşen dosya davacısı ..."la aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayan ve 07.03.2013 tarihli celsede işlemden kaldırılmasına karar verilen davalı karşı davacı ..."ın davasının ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 150. maddesi gereğince üç ay içerisinde yenilenmemesi sebebiyle açılmamış sayılmasına karar verildiği belirtilmiştir.
Her üç tarafın temyizi üzerine hükmün, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece davalı birleşen davacıların eylemlerinin hizmet kusuru ile ilgisi olmadığı, kişisel kast ve kusurdan kaynaklandığı belirtilerek önceki gerekçelerle direnme hükmü kurulmuştur.
Direnme kararı, davalı birleşen davacı ... vekili ve davalı birleşen davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, eldeki davaların kamu görevlilerinin hizmet kusurundan mı, yoksa kişisel kusurundan mı kaynaklandığı, burada varılacak sonuca göre davacı birleşen davalı ile davalı birleşen davacılara husumet yöneltilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında işin esasına girilmeden önce iki ön sorun tartışılmıştır.
Bu ön sorunlardan ilki, mahkemece davacı birleşen davalının davasının kabulüne, davalı birleşen davacı ..."ın davasının reddine, davalı birleşen davacı ..."ın davasının açılmamış sayılmasına karar verildiği, hükmün tüm taraflarca temyiz edildiği, bozma kararının "asıl dosyada davacı ..."ın ve birleşen dosyada davacı ..."ın davasına" yönelik olduğu ve bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmediğinin bozma kararında belirtildiği, bozma sonrası mahkemece her üç dava yönünden direnme kararı verildiği anlaşılmakla, davalı birleşen davalı ..."ın temyiz itirazlarının bozma kararında karşılanıp karşılanmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı birleşen davalı ..."ın temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu olup, davalı birleşen davacılardan ..."ın davasının açılmamış sayılmasına yönelik temyiz itirazının bulunmadığı, bu nedenle bozma kararında bu yönde bir eksiklik olmadığı sonucuna varılarak ön sorun bu şekilde aşılmış ve ikinci ön sorunun incelenmesine geçilmiştir.
İkinci ön sorun ise, davacı birleşen davalı vekilinin 03.02.2014 tarihli dilekçesiyle karar düzeltme isteminde bulunması üzerine, yerel mahkemece 18.02.2014 tarihli ek kararla "davacı vekilinin karar düzeltme isteminden vazgeçtiği" gerekçesiyle karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek yargılamaya devamla direnme kararı verilmiş olması karşısında, davacı birleşen davalı ... vekilinin karar düzeltme isteminin incelenebilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekip gerekmediği hususudur.
Hemen belirtmek gerekir ki karar düzeltme, hukukumuzda istinaf yolunun bulunmadığı dönemde kabul edilmiş bulunan bir kanun yoludur. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, Hukuk Muhakemeleri Kanununda karar düzeltme ile ilgili hükümlere (HUMK m.440-444) yer verilmemiştir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) Geçiçi 3. maddesi düzenlemesinde bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörüldüğü için HMK"nın temyize ilişkin hükümleri (m.427-444) ile karar düzeltmeye ilişkin hükümleri (m.440-442) uygulanmaya devam edilecektir.
Karar düzeltme Yargıtay"ın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlarına karşı tanınmış olağan bir kanun yoludur. Kanun yolu denince kural olarak, temyiz yolunda olduğu gibi bir kararın üst mahkeme tarafından incelenmesi anlaşılır. Oysa karar düzeltme yolunda karar düzeltme talebi, bu kararı vermiş olan Yargıtay dairesinde incelenip karara bağlanır. Bu nedenle karar düzeltme yolu, Yargıtay"ın temyiz incelemesi sırasında yapmış olduğu hatalardan dönmesini sağlayan, temyiz yolunun devamı niteliğinde kendine özgü bir kanun yoludur.
Yargıtay hukuk dairesine karar düzeltme incelemesi için gelen dosyalar öncelikle karar düzeltme talebinin süresi içinde olup olmadığı, Yargıtay kararının düzeltilmesi istenebilecek kararlardan olup olmadığı ve diğer usul eksiklikleri yönlerinden (ön) incelemeye tabi tutulur. Ön inceleme yetkisi, her halde Yargıtay"a (kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulan Hukuk Dairesine) aittir.
Somut olayda, davacı birleşen davalı ... 03.02.2014 tarihinde verdiği dilekçe ile karar düzeltme isteminde bulunması üzerine yerel mahkemece 18.02.2014 tarihli ek kararla "davacı vekilinin karar düzeltme isteminden vazgeçtiği" gerekçesiyle karar düzeltme dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere, yerel mahkemece karar düzeltme aşamasında ilgili dilekçenin reddine karar verildiği ve karar düzeltme yolunun usulüne uygun bir şekilde kullandırılmadığı açıktır. Davacı birleşen davalı tarafça yasaya uygun olarak başvurulan bir kanun yolunun kullandırılmamış olması HMK"nın 27. maddesinde (Mülga HUMK 73. maddesinde) düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına, buradan hareketle Anayasa’nın 36. maddesindeki adil yargılanma hakkına aykırıdır.
Hâl böyle olunca, HUMK"un 440 ve devamı maddelerinde belirtilen kanun yolu tamamlanmadan direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı kaldırılarak, davacı birleşen davalı vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmiş; bu nedenle temyiz itirazları bu aşamada inceleme konusu yapılmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, yerel mahkemenin 18.02.2014 tarihli davacı birleşen davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine ilişkin ek kararı ile 24.04.2014 gün ve 2014/89 E., 2014/138 K. sayılı direnme kararının KALDIRILMASINA, davacı birleşen davalı ... vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesi için dosyanın 4.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, tarafların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 29.11.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.