8. Hukuk Dairesi 2012/450 E. , 2012/9604 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 26.10.2011 gün ve 436/963 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, dava konusu 165 ada 54 parselin 1/2 payının müvekkillerine ait olduğunu diğer 1/2 pay sahibi ... oğlu ...’in tapulama tespiti sırasında ölü olduğu gibi nüfus kayıtlarında yapılan araştırmalarda kim olduğunun belirlenemediğini, avlulu kargir ev niteliğindeki taşınmazın 50 yılı aşkın süre vekil edenleri tarafından kullanıldığını açıklayarak ... Oğlu ... adına kayıtlı 1/2 payın iptaliyle müvekkilleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, 13.05.2011 tarihli oturumda, TMK.nun 713/2. maddesindeki malikin tapu kaydından anlaşılamaması nedenine dayanıldığını açıklamıştır.
Davalı Hazine vekili, davanın yersiz açıldığını, kazanma koşullarının oluşmadığını, davacılar tarafından ... oğlu ...’in mirasçısı oldukları iddiasıyla açılan mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davanın Şanlıurfa 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/17-623 Esas ve Karar sayılı ilamıyla davanın reddine karar verildiğini, mirasçısız ölen kayıt maliki terekesinin Hazineye intikal ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuş, TMK.nun 501.maddesi uyarınca 1/2 payın iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tapu kaydı ve dayanak belgelere göre tapu kayıt malikinin bilinen kişilerden olduğu, davacılar lehine kazanma koşullarının oluşmadığı, kayıt malikinin mirasçılarının belirlenemediği açıklanarak davanın reddine, dava konusu ... oğlu ... üzerinde kayıtlı 1/2 payın iptaliyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kargir ev niteliğindeki 160 m2 yüzölçüme sahip dava konusu 165 ada 54 parsel, Mart 1291 tarih 14 sayılı tapu ve 194 sayılı vergi kaydı kapsamında kaldığı açıklanarak 28.09.1965 tarihinde 1/2 oranında ... oğlu ölü Hasan ve biraderi ölü ... adına tespit edilmiş, kadastro tutanağının 21.09.1966 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapu kaydı oluşmuştur.
Dava; TMK.nun 713/2.maddesinde yazılı “maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan” nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak gerekli bilginin tapu sicilinden çıkarılmasının imkansız olmasıdır (HGK.nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar sayılı ilamı). Kütükteki bilgi ve belgelerden, gerekli dikkati gösteren herkesin malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde ve malik sütununun boş bırakılması, malik adının müphem ve yetersiz gösterilmesi, malik adının silinmiş ve yenisinin yazılmamış olması gibi hallerde malikin tapu kütüğünden anlaşılamadığı sonucuna varılabilir. Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, tapu kaydında 1/2 pay maliki ... oğlu ...’in, aynı oranda pay sahibi olan ve davacıların kök miras bırakanı ... oğlu ölü Hasan’ın biraderi olduğu anlaşıldığına ve davacılar lehine anılan maddede yazılı kazanma koşullarının gerçekleşmediği belirlendiğine göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Dava, TMK.nun 713/2. fıkrasında yer alan; “… maliki tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan …” hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1–2. fıkraları uyarınca açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Kural olarak, tapu iptali ve tescil davalarında, dava, kayıt malikine, kayıt maliki ölüyse mirasçılarına yöneltilerek açılır. Davacılar vekili, dava dilekçesinde, davalı olarak kayıt maliki ... oğlu ...’i göstermemiş, davayı Hazineye yöneltmek suretiyle eldeki davayı açmıştır. TMK. nun 713/2. fıkrası gereğince, açılan davalarda Hazine, TMK.nun 501. maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla hasım gösterilmektedir. Kayıt maliki ... oğlu ...’in ölü olduğu kadastro tutanağında, diğer paydaş ... oğlu Hasan’ın biraderi olduğu da dayanak tapu kaydında açıklanmış olmasına karşılık, dava kayıt malikine ve ölü olduğu anlaşılmasına göre mirasçılarına yöneltilmemiştir. Yine; TMK.nun 713/2. maddesinde belirtilen hukuki sebeplerden birine dayanılarak açılan davalarda, bu tür davaların niteliği ve özelliği gereği husumetin yargılama sırasında tamamlanması mümkündür. Mahkemece, bu eksiklik yargılama sırasında yerine getirilmemiş ve davada taraf teşkili sağlanmamıştır. Her ne kadar davacılar tarafından her iki kayıt malikinin mirasçılarının belirlenmesi amacıyla açılan mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davada, davacıların ... oğlu Hasan mirasçıları olduğu, diğer paydaş ... oğlu ...’in mirasçısı olduğunu kanıtlayamadıkları ve kayıt maliki ... oğlu ... mirasçılarının belirlenemediği açıklanarak mirasçılık belgesine ilişkin davanın reddine karar verilmiş ise de; adı geçen kayıt maliki yönünden yeterli araştırma yapılmamış, nüfus kayıtları getirtilmek suretiyle mirasçı bırakmadan ölüp ölmediği belirlenmemiştir. Bu nedenle mahkemece kayıt maliki ... oğlu ...’in mirasçı bırakmadan öldüğü yönündeki değerlendirmesine katılma olanağı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, bir davanın görülebilmesi için öncelikle davada taraf teşkilinin sağlanması gereklidir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesiyle mümkün olur. HUMK.nun 73. maddesinde; “Kanunun gösterdiği istisnalar haricinde Hakim her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez” denilmektedir. Madde metninde açıkça görüldüğü üzere taraflar, yöntemine uygun bir biçimde davet edilmedikçe mahkemece karar verilemez. Aynı durum Hukuk Muhakemesi Kanununun 27. maddesinde de; “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler” amir hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu maddede yer alan “hukuki dinlenilme hakkı" tabiriyle 73. maddesindeki durum ifade edilmiştir. Bu hak, Anayasanın 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Bu hak iddia ve savunma hakkı olarak bilinse de iddia ve savunma hakkından daha geniş ve daha üst bir kavram olarak nitelendirilmektedir. Somut olayda, mahkemece, her ne kadar, kayıt maliki ... oğlu ...’in mirasçı bırakmadan öldüğü gerekçesiyle TMK.nun 501. maddesi uyarınca 1/2 payın iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilmiş ise de, yargılama sırasında tapu kayıt malikinin mirasçılık belgesinin alınması için davacı tarafa süre ve imkan verilmemiş ve usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanamamıştır. Böylece, davada taraf sıfatıyla savunma hakkı tanınmamış ve daha ötesi savunma hakkı kısıtlanmıştır.
Saptanan bu somut ve hukuki olgulardan da anlaşılacağı üzere davada taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulamaz (HGK.nun 22.02.2012 Tarih, 2011/8-763 E. 2012/85 sayılı kararı).
Öyleyse mahkemece yapılacak iş, kayıt malikinin mirasçılarının kesin bir biçimde saptanabilmesi için ... oğlu ...’in hasımlı (hasım Hazine olmak üzere) veraset belgesinin alınıp dosyaya konulması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması; mirasçılık belgesine göre belirlenecek yöntem ile taraf teşkili sağlanarak davanın yürütülmesi, tebligatlar yönünden 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerinin göz önünde tutulması, dava dilekçesinin varsa mirasçılarına tebliğ ettirilmesi, bu yolla da taraf teşkili sağlanamadığı takdirde ilanen tebliğ yolunun düşünülmesi, böylece taraf teşkilinin sağlanması ondan sonra işin esasına girilerek bir hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası hakkında hüküm kurulması doğru olmamış ve taraf teşkiline ilişkin hükümlerin kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle aykırılık kendiliğinden dikkate alınmıştır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi uyarınca uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 30.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.