20. Hukuk Dairesi 2012/13064 E. , 2013/2861 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ile Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek - 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sırasında, ..... İlçesi, .... Beldesi, 446 ada 1 parsel sayılı, 13243,91 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereği orman niteliğini kaybedip, orman kadastro komisyonlarınca orman alanı dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle, tutanağın beyanlar hanesine "2/B madde ve davalı ... lehine kullanım" şerhi verilerek, Hazine adına tarla niteliğiyle tespit edilmiştir.
Davacı ...; dava konusu taşınmazın bir bölümünün fiilen kendi kullanımında olduğu iddiasıyla, beyanlar hanesinde lehine kullanım şerhi verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Birleşen dosya davacısı ... vekili ise; taşınmazın fiîlen kendi kullanımında olduğu iddiasıyla, davalı gerçek kişi lehine verilen kullanım şerhini iptali ile yerine müvekkili lehine kullanım şerhi verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Orman Yönetimi ise, dava konusu taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tescili istemiyle, davaya katılma dilekçesi vermiştir (ancak, dosya arasında harç belgesi bulunmamaktadır).
Mahkemece, davacı ...’in davasının reddine, davacı ...’in davasının kısmen kabulüne, Orman Yönetiminin davasının kabulüne ve dava konusu 446 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın 22/12/2010 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ile gösterilen 12552,31 m² yüzölçümündeki bölümünün kullanıcı şerhi verilmeksizin orman vasfıyla Hazine adına, aynı krokide (B) ile gösterilen 691,90 m² yüzölçümündeki bölümünün ise, beyanlar hanesine “taşınmaz Sadi oğlu, 21.07.1981 doğumlu, ... tarafından kullanılmaktadır.” şeklinde kullanım şerhi ile birlikte tarla niteliğiyle tespit gibi Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davacı ... ile Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek - 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede tespit tarihinden önce 1946 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 23/08/1979 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması vardır.
Mahkemenin 22/02/2012 tarihli kısa kararında “davacı ..."in davasının kısmen kabulüne kısmen reddine, müdahil davacı ... İdaresinin davasının kabulüne, birleşen dosya davacısı - müdahil davacı ..."in davasının reddi ile teknik bilirkişilerin krokilerinde (A) ile gösterdikleri kısım hakkındaki zilyetlik şerhinin kaldırılmasına, taşınmazın kadastro tespiti gibi ... adına tapuya kayıt ve tesciline,” karar verilmiş iken, hüküm fıkrasında ise, çekişmeli 446 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kısa kararda tespit gibi tesciline karar verilen krokide (A) ile gösterilen bölümünün, bu kez orman niteliğiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ve ayrıca; 446 ada 1 parsel sayılı taşınmazı kısa kararda hakkında hüküm kurulmayan krokide (B) ile gösterilen bölümü de hükme eklenerek hüküm kurulmuştur. Bu suretle, kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. (HMK madde 298/2) Asıl olan, duruşma tutanağına yazılıp taraflara tefhim olunan karardır. Tefhim ile birlikte yargılamadan elini çekmiş olan hâkim tefhim ettiği kararı taraflara tebliğ etmek durumundadır. Sonradan yazılan gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması zorunludur. 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas ve 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, tefhim edilen kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasının gerektiği öngörülmüştür. Asıl talepler bakımından kısa kararda hükmedilmeyen bir hak ve yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olması veya tersi bir durumun çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. İçtihadı Birleştirme Kararında; çelişkinin varlığı tesbit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu sebeple bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu sebeple; mahkemece, bozmadan önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak suretiyle bir karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 18/03/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.