Hukuk Genel Kurulu 2017/798 E. , 2017/1466 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.09.2014 gün ve 2014/570 E., 2014/873 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ile davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 11.11.2015 gün ve 2015/8935 E.,2015/20252 K. sayılı kararı ile;
(…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın arazi niteliğinin kabulü ile gelir metodu esas alınarak ve kamulaştırma bedelinin tespit edilmesinde ve bu şekilde değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin temyizine gelince;
Kamulaştırma Kanunun 25/2. maddesinde ""Mahkemece verilen tescil kararı tarihinden itibaren taşınmaz mal sahibinin kamulaştırması kararlaştırılan taşınmaz malda yeni inşaat veya ekim ve mevcut inşaata esaslı değişiklikler getirmek gibi kullanım hakları kalkar. Bundan sonra yapılanların değeri dikkate alınmaz "" Hükmü yer almakla olup, mal sahibinin kamulaştırılan taşınmaz üzerinde dava açılmasından sonra, tescil kararı verilmesinden önce fidanların dikildiği ve 6495 sayılı Yasa ile Kamulaştırma Kanununun 25.maddesine eklenen hüküm kapsamında ilan yapıldığı da ileri sürülmediğinden fidanların kanundan kaynaklanan bir hakkın kullanılması sonucu dikilmeleri iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmeyeceği gözetilerek karşılığına hükmedilmesi gerekirken, dava açıldıktan sonra dikildiklerinden bahisle hükmedilmemesi,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili davalıya ait taşımazın Ilısu Barajı ve HES Baraj Gölü alanında kalması nedeniyle kamulaştırmasına karar verildiğini, kamulaştırılacak taşınmazın değerinin belirlenmesi amacıyla uzlaşma komisyonu kurulduğunu ve mülk sahibinin kamulaştırmaya konu taşınmazı pazarlıkla satmak hususunda iradesini bildirmek ve uzlaşma komisyonu ile pazarlık görüşmeleri yapmak üzere davet edildiğini, ancak mülk sahibinin pazarlık görüşmesine katılmadığını, bu nedenle de kamulaştırma işleminin satın alma usulü ile gerçekleşmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili dava konusu taşınmazın değerinin düşük belirlendiğini, taşınmazın konumu ve niteliğinin dikkate alınması gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 25. maddesinde 02.08.2013 tarihinde yapılan değişiklik ile kamu yararı kararının ilanından sonra taşınmaz üzerinde yapılacak sabit tesisler ile dikilecek ağaç değerinin bedel tespiti davasında dikkate alınmayacağının kanun hükmü haline geldiği, madde gerekçesine bakıldığında düzenlemenin amacının, kamulaştırmanın öğrenilmesinden sonra kamulaştırılacak alanda kalan taşınmaz üzerinde yapı ve sabit tesis yapılmak suretiyle haksız kazanç elde edilmesinin önüne geçmek olduğu, dava tarihi itibariyle anılan düzenlemenin yapılmamış olduğu iddia edilse dahi haksız kazanımların koruma görmeyeceğinin hukukun bilinen ilkeleri arasında yer aldığının Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi ile BK"nın 77. ve devamı maddelerindeki düzenlemelerden anlaşılacağı, kamulaştırılacak taşınmazla ilgili davacı idare tarafından düzenlenen kıymet takdir raporundaki taşınmaz bilgileri ile yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporundaki taşınmaz bilgilerinin birbirini tutmadığı, keşif sırasında taşınmaz üzerinde kıymet takdir raporunda yer almayan yeni fidanların bulunduğunun gözlemlendiği, kamulaştırma kararı alınan ve kısa süre sonra terk edileceği bilinen bir alana fidan dikilmesinin olağan bir durum olmadığı ve söz konusu davranışın, taşınmazın kamulaştırma bedeline etkili olması amacıyla yapılan bir inşa faaliyeti olarak kabul edilmesinin gerektiği, Özel Daire bozma kararı sonrasında yeniden yapılan bazı keşiflerde bir kısım taşınmazlar üzerinde bulunan fidanların kurumaya terk edildiği, bir kısım taşınmazlar üzerinde bulunan fidanların ise keşif yapılacak başka taşınmazlara taşındığının ve dikildiğinin tespit edilmesinin de bu yargıyı güçlendirdiği, mülkiyet hakkının dürüstlük kuralı çerçevesinde kullanılmasının gerektiği ve hakkın açıkça kötüye kullanılmasının Kanun tarafından korunmayacağının TMK’nın 2. maddesinde açıkça ifade edildiği, dolayısıyla kıymet taktir raporunun düzenlendiği tarihten sonraki ancak keşif tarihinden önceki bir zamanda dikildiği anlaşılan fidanların bedellerinin toplam bedele dahil edilmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı ve taşınmaz malikleri lehine haksız kazanç oluşturacağı, hâl böyle olunca fidanların değerlerinin bedel tespitinde dikkate alınmasının yerinde olmadığı, bunun dışında yapılan keşif neticesinde bilirkişi kurulundan aldırılan raporda taşınmazın bedelinin tespit edildiği, bilirkişi raporunun ayrıntılı ve denetime açık, bilimsel verilere uygun olduğu, kamulaştırma kriterlerini taşıdığı, bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı idare vekili ve davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece TMK’nın 2. maddesine göre herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğu ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni tarafından korunmayacağı, davalının kamulaştırma kararı alınan taşınmaz hakkında işlemin iptali yönünde bir dava açmadığı, el atılacağı kesin olan taşınmaz üzerinde idari tespit sırasında yer almayan nar fidanlarının dava açılmasından kısa süre önce dikilmesinin olağan bir tarım faaliyeti olarak kabul edilemeyeceği ve bu eylemin taşınmazın kamulaştırma bedelini arttırma amaçlı bir tasarruf işlemi niteliğinde olduğu, mahkemece, davalının dürüstlük kuralına aykırı davranarak haksız kazanç elde etme amacıyla taşınmaz üzerine nar fidanı diktiği ve davalının davranışının TMK’nın 2. maddesi uyarınca Kanun tarafından korunamayacağı ifade edilerek kamulaştırma bedelinin tespitinde fidan değerinin dikkate alınmayacağının açıklamasına karşın, Özel Daire bozma kararında mahkeme gerekçesinin hiç değerlendirilmediği, oysa ki her hak gibi mülkiyet hakkının da dürüstlükle kullanılması gerektiği, bu yönüyle yeni dikilmiş nar fidanlarının bedelinin ödenmemesi yönündeki mahkeme kabulünün Kamulaştırma Kanunu’nun ve Medeni Kanunun amacına uygun olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemiyle açılan eldeki davada taşınmaz üzerinde bulunan fidanların değerinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
I- Davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekilinin temyizi yönünden;
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce mahkemece verilen ilk kararın davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edildiği, Özel Dairece davacı idarenin temyiz itirazları reddedilerek davalı lehine bozma kararı verildiği, direnme kararının ise aynı şekilde davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edildiği dikkate alındığında, bozma öncesi kararı temyiz eden ve temyiz itirazları reddedilen davacı idarenin direnme kararını temyizinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda temyiz isteminin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak görüşülüp, tartışılmıştır.
Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olduğu kadar temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
Mahkemenin ilk hükmünü temyiz edip, bu istemi Özel Dairece reddedilen taraf yönünden karar kesinleşmiş olmakla, artık bu tarafın direnme kararını temyizde de hukuki yararı bulunmamaktadır.
O halde davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
II- Davalı vekilinin temyizi yönünden;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ışığında somut olay incelendiğinde; her ne kadar kamulaştırma işlemlerinin başladığı sırada hazırlanan kıymet taktir komisyonu raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde fidan bulunduğuna dair bir bilgiye yer verilmemiş ise de 13.06.2014 tarihindeki keşif sırasında mahkeme tarafından yapılan gözlemde taşınmazın üzerinde sulama havuzunun bulunduğu, taşınmazın üç tarafının tel örgü ile çevrili olduğu, taşınmaz üzerinde 3x5 aralıklarla dikilmiş, 3-4 yaşlarında nar fidanlarının olduğunun gözlemlendiğinin keşif zaptına yazıldığı, fotoğrafların da bu gözlemi doğruladığı anlaşılmıştır.
Kamulaştırma Kanunu’nun 25. maddesinde taşınmazın mülkiyetinin idareye geçmesinin, mahkemece verilen tescil kararı ile olacağı açıkça düzenlenmiştir. Tescilin medeni hukuktaki anlamı mülkiyetin el değiştirmesidir. Tescil kararının verilmesinden önce taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı davalı malike ait olup, malik mülkiyet hakkından doğan tasarruf yetkisini kanunun tanıdığı sınırlar içerisinde kullanabilir. Taşınmaz üzerine yapı yapılması ya da taşınmazda tarımsal faaliyette bulunulması veyahut ağaç dikilmesi bu tasarruf yetkisinin kapsamı içerisindedir.
Bu durumda Kamulaştırma Kanunu’nun 25/2 maddesi hükmünün somut olayda uygulama yeri olamadığı da dikkate alınarak dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan fidanlar için bozma kararında belirtilen hususlar değerlendirilmek suretiyle bedele hükmedilmesi gerekir.
Ne var ki, mahkemenin ilk kararının temyizi üzerine Özel Daire tarafından yapılan inceleme neticesinde verilen bozma kararında “mal sahibinin kamulaştırılan taşınmaz üzerinde dava açılmasından sonra, tescil kararı verilmesinden önce fidanların dikildiği” şeklinde bir açıklamaya yer verilmiş ise de, bu hususun maddi hataya dayalı olarak yazıldığı, dolayısıyla bu maddi hatanın bozma kararından çıkarılması gerektiği anlaşılmıştır.
Öte yandan, Özel Daire bozma kararında “…fidanların kanundan kaynaklanan bir hakkın kullanılması sonucu dikilmeleri iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmeyeceği gözetilerek karşılığına hükmedilmesi gerekirken dava açıldıktan sonra dikildiklerinden bahisle hükmedilmemesi,…” nin doğru görülmediği belirtilmiş ise de, fidanların bedelinin belirlenmesi için gerekli olan araştırmanın nasıl yapılacağı konusunda bir ayrıntıya yer verilmediği dikkate alınarak, bozma kararının “…Hükmü yer almakta olup…” kısmından sonra gelmek üzere “…keşif tarihi ve mahkeme gözlemine göre taşınmazdaki fidanların 6495 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce dikildiğinin sabit olduğu ve söz konusu Yasa maddesindeki muhtesat bedelinin dikkate alınmayacağına ilişkin hükmün de uygulama yerinin bulunmadığı, kaldı ki…” yine “…gözetilerek,…” kısmından sonra, “…karşılığına hükmedilmesi,…” kısmından önce gelmek üzere “…fidanların dava tarihi itibari ile ve adet olarak maktu bedelleri Siirt İl Tarım Müdürlüğünden getirtilip, bilirkişi raporunun denetlenmesi, İl Tarım Müdürlüğü resmî verisi ile bilirkişi raporu faklı ise İl Tarım Müdürlüğü resmî rakamlarına göre fidan bedelleri belirlenerek…” ifadesinin eklenmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Buna göre belirtilen genişletilmiş gerekçelerle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle;
Özel Daire bozma kararında yazılan “mal sahibinin kamulaştırılan taşınmaz üzerinde dava açılmasından sonra, tescil kararı verilmesinden önce fidanların dikildiği” ibaresinin bozma kararından çıkarılması suretiyle maddi hatanın DÜZELTİLMESİNE,
Özel Daire bozma kararına “…Hükmü yer almakta olup…” kısmından sonra gelmek üzere “keşif tarihi ve mahkeme gözlemine göre taşınmazdaki fidanların 6495 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce dikildiğinin sabit olduğu ve söz konusu yasa maddesindeki muhtesat bedelinin dikkate alınmayacağına ilişkin hükmün de uygulama yerinin bulunmadığı, kaldı ki…” yine “…gözetilerek,…” kısmından sonra, “…karşılığına hükmedilmesi,…” kısmından önce gelmek üzere “…fidanların dava tarihi itibari ile ve adet olarak maktu bedelleri Siirt İl Tarım Müdürlüğünden getirtilip, bilirkişi raporunun denetlenmesi, İl Tarım Müdürlüğü resmî verisi ile bilirkişi raporu faklı ise İl Tarım Müdürlüğü resmi rakamlarına göre fidan bedelleri belirlenerek…” ifadelerinin EKLENMESİNE,
Bu haliyle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatıranlara geri verilmesine, 29.11.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.