10. Hukuk Dairesi 2014/8541 E. , 2015/3155 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iptal edilen 506 sayılı Kanun kapsamındaki isteğe bağlı ve zorunlu sigortalı sürelerinin geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.01.1985 - 31.12.1988 tarihleri arasında ...den 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi (506 sayılı Kanun) kapsamında bildirimleri bulunan davacının, 14.03.1989 tarihli başvurusuna istinaden yine aynı kapsamda 01.04.1989 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalılığının da bulunduğu; söz konusu şirket kayıtlarında yapılan denetimle davacının aynı zamanda şirketin ortaklarından olduğunun belirlenmesi üzerine re"sen iptal bordrosu tanzim edilmek suretiyle zorunlu sigortalı bildirimlerin ve devamında da isteğe bağlı sigortalılığının iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, 01.01.1985 – 04.10.2000 tarihleri arasındaki dönemde iptal edilen sigortalılıklarının geçerli olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davaya konu sürede davacının 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi (1479 sayılı Kanun) kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7"nci maddesi uyarınca davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun 24/I-d maddesine göre, “Limited şirketlerin ortakları” Bağ-Kur sigortalısı sayılmışlardır. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4/b-3 maddesine göre de "Limited şirketlerin ortakları” aynı kapsamda sigortalı sayılmışlardır. Aynı Kanunun 53"üncü maddesinde, "... 4"üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sayılanlar, kendilerine ait veya ortak oldukları işyerlerinden dolayı, 4"üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı bildirilemezler." hükmü düzenlenmiştir. Dairemizin yerleşik görüşlerine göre de, kural olarak limited şirket ortakları az sayıda olmaları nedeniyle kendi işini yapan kimse konumunda oldukları için, 1479 sayılı Kanuna (5510 sayılı Kanun 4/b maddesi) tabi zorunlu sigortalı sayılırlar. Başka bir deyişle bunların ortağı oldukları limited şirketteki çalışmaları, hizmet akdine değil, vekalet akdine dayalıdır ve 506 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanun 4/a maddesi) kapsamında sigortalı olarak kabul edilmeleri mümkün değildir. Bu kuralın istisnası, limited şirket ortağı, başka işverenlere ait olan işyerlerinde hizmet akdine göre çalışmışsa, o taktirde 506 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanun 4/a maddesi) kapsamında sigortalı sayılabilir. Bu nedenle, davacının 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu bildirimlerinin bulunduğu dönemdeki sigortalılığının iptaline ilişkin Mahkeme kararı yerindedir.
Ne var ki; davacının davalı Kurum tarafından hangi tarihler arasında 1479 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi) kapsamında sigortalı kabul edildiği anlaşılamamaktadır. Zira, 1479 sayılı Kanunun Geçici 18 ve 5510 sayılı Kanunun Geçici 8"inci maddelerindeki düzenlemeler gereği 02.08.2003 (01.10.2008) tarihlerinden önce Bağ-Kur sigortalılık tescili bulunmayanların 04.10.2000 (01.10.2008) tarihlerinden öncesine ilişkin olarak 1479 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi) kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olmaları mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle Mahkemece; davacının iptal işlemi öncesindeki 506 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı ve 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olduğu tarihlerin davalı Kurumun kabulündeki sigortalı süreler de sorulmak suretiyle şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve buna göre zorunlu sigortalılık ile çakışmayan isteğe bağlı sigortalı sürelerin çakışma nedeniyle iptal edilemeyeceği nazara alınarak, deliller değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 26.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.