8. Hukuk Dairesi 2011/462 E. , 2011/4446 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ve ... ile Hazine ve Karaağaç Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 27.08.2010 gün ve 115/620 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 159 ada 1 sayılı parselin kadastro çalışmaları sırasında vekil edenleri adına tespit ve tescil edildiğini, 40.56 m2 olduğunu, normalinde arsalarının 50 m2 olması gerektiğini, yanlışlıkla 40 m2 olarak tespitinin yapıldığını, 10 m2’lik kısmın köy boşluğu olarak bırakıldığını açıklayarak tespit dışı bırakılan 10 m2’lik yerin 159 ada 1 parsele katılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davaya katılması sağlanan dahili davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Köy tüzel kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın davaya katıldığı halde beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişinin rapor ve krokisinde kırmızı ile taralı A harfi ile gösterilen 10 m2’lik yerin davacılara ait 159 ada 1 sayılı parsele eklenmek suretiyle adlarına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece, 28.5.2010 tarihli yargılama oturumu ara kararı ile 15.7.2010 günü saat 09.00’da keşif yapılmasına, iki adet kadastro bilirkişisinin refakate alınmasına karar verilmiş, tanıkların ne şekilde dinleneceği hususunda bir açıklamaya yer verilmemiştir. Belirtilen günde keşif yapılmadığından 20.8.2010 tarihli ara kararı gereğince keşif günü ve saati belirlenmiş, mahalli bilirkişiler ile tespit bilirkişilerinin keşif mahallinde hazır edilmesi konusunda müzekkere yazılmasına karar verilmiş, yine tanıkların ne şekilde dinleneceği konusunda bir açıklamaya yer verilmemiştir.
Davacılar vekili 12.6.2009 tarihli dilekçesiyle dört adet tanığını bildirmiştir. Davacı taraf zilyetliğe dayanarak tescil isteğinde bulunduğuna göre zilyetlik maddi olaylardan olup 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesi uyarınca tanık ve yerel bilirkişi dahil olmak üzere her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Davacı taraf tanık bildirdiği ve bu tanıklardan vazgeçilmediği halde mahkemece herhangi bir gerekçe gösterilmeden tanıkların dinlenilmemesi usule aykırıdır.
4721 sayılı TMK.nun 713/1. maddesine dayalı olarak açılan zilyetlikten tescil davaları kamu düzeni ağırlıklı davalar olup kendiliğinden araştırma ve inceleme yöntemine tabidirler. Tescili istenen taşınmaz köy boşluğu denilen yerde kaldığına göre bu konuda kapsamlı bir araştırma ve incelemenin yapılması, taşınmazın sınırları içinde bulunduğu köy tarafından herhangi bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması zorunludur. Bu bakımdan öncelikle davacı taraf tanıkları ile yerel bilirkişilerin HUMK.nun 258 ve 259. maddeleri gereğince davetiye ile çağrılmak suretiyle keşif yerinde dinlenilmeleri, tanıklar ile yerel bilirkişi beyanları arasında herhangi bir çelişki bulunduğu taktirde bu çelişkinin HUMK.nun 265. maddesi gereğince giderilmesi ve ondan sonra toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bundan ayrı çifte tapunun oluşumunun önlenmesi açısından teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenmek suretiyle dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması gerekir.
Öte yandan TMK.nun 713/1. maddesi gereğince açılan tescil davalarında aynı Kanunun 3. fıkrası uyarınca Hazine ve ilgili tüm kamu tüzel kişileri kanuni hasım durumunda olup her türlü yargılama giderleri ile vekalet ücreti ve harçtan sorumlu tutulamazlar. Bu nedenle hüküm kurulurken, yapılan tüm yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına, eksik harcın davacı taraftan alınmasına ve davacı taraf yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına karar verilir. Daire ve Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. Kabule göre eksik nispi harcın köyden alınmasına, yargılama giderlerinin ise davalılardan alınmasına karar verilmesi ve davacılar yararına vekalet ücreti takdiri yerinde değildir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA 19.9.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.