Esas No: 2018/552
Karar No: 2021/286
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/552 Esas 2021/286 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanık ..."ın ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan TCK"nın 257/2, 62, 50/1-a, 52/2 ve 53/5. maddeleri uyarınca 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Yozgat Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2014 tarihli ve 132-223 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 09.04.2018 tarih ve 192-2653 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.10.2018 tarih ve 68193 sayı ile;
“...2577 sayılı Kanun"un 31. maddesi delaletiyle 6100 sayılı Kanun"un 76. maddesi gereğince dava açıldığı sırada vekâletnamenin ibrazı gerekmekte olup katılan tarafından çıkarılan vekâletnamenin hükümlü avukata ne zaman ulaştığına dair tarafların beyanları arasında çelişki bulunmaktadır.
Katılan safahatta alınan beyanlarında hükümlü avukata vekâlet çıkardığını beyan etmekle bu vekâleti ne şekilde avukata ulaştırdığına dair herhangi bir açıklamada bulunmamış, buna dair bilgi ve belgeleri dosyaya ibraz etmemiştir.
Dosyada dinlenen tanıklardan Cemil katılanın kardeşi olup, beyanında avukat ile büroda görüştüklerini, avukata belgeleri ve posta ile gelen vekâleti ibraz ettiğini ifade etmiş ve müteakiben kendilerinin belgeleri verdiklerini, vekâletin sonradan katılan tarafından doğrudan avukatın bürosuna gönderildiğini hatta avukatın "Bu davalar uzun sürmez siz rahat olun vekâlet geldiği gün davayı açarım" dediğini ifade ederek önceki beyanlarını tavzih etmiş,
Tanık Çağlar, tanıklar Cemil ve Ahmet"in Kasım ayı içerisinde büroya ellerinde vekâlet ve evrak ile geldiğini, hükümlü avukatın tanıklar ile görüştüğünü ve dava süresinin geçtiğini söylediğini, hatta bu arada katılan ile telefonla görüşmeler yaptığını, hükümlünün telefonda "Süreyi geçirmişsiniz niye bu kadar oyalandınız" diye kızdığını, evrakları gösterince tebligat usulsüz olduğu için sürenin geçmeyebileceğini söylediğini, bunun üzerine hükümlü avukatın idare mahkemesine dava açtığını ifade etmiş,
Tanık Ahmet, Cemil"in avukat tavsiyesi talebiyle yanına geldiğini kendisine hükümlü avukatın telefonunu verdiğini, bir süre sonra Cemil ile birlikte avukatın yanına gittiklerini, kendisinin konuşmalara kulak misafiri olduğunu, konuşmalardan Cemil"in evraklar ve vekâletin birlikte avukata verildiğini anladığını, telefon görüşmesi duymadığını, konuşmalar sırasında Cemil"in avukata abisinin Ankara"da oturduğunu, tebligatın yengesine yapıldığını, avukatın da "İyi o zaman daha süre var" gibi bir söz dediğini duyduğunu, ancak süre geçmiş gibi bir söz duymadığını, kendilerinin ne zaman gittiğini bilmediğini ancak anız yakmanın Eylül ayı sonu Ekim ayı başı olduğunu, o zaman gitmiş olabileceklerini ifade etmiştir .
Katılan tarafından çıkarılan vekâletnamenin Ankara ilinden 16.10.2006 tarihinde çıkarıldığı sabit olup anılan vekâletin ne şekilde avukata ulaştırıldığında dair bir tespit ve araştırma yoktur. Sanığın savunmasında ifade ettiği hususlarının ve katılanın iddialarının ispatı açısından öncelikle postada geçecek süre de nazara alınarak katılandan söz konusu vekâletin ne şekilde gönderildiği sorularak, varsa buna ilişkin belge ve bilgilerin temini, sonrasında ilgili kurumdan vekâletin kime ve ne zaman teslim edildiği araştırılmadan, vekâletin ve tanıkların büroya ne zaman geldiklerinin tespiti açısından da katılana ait telefon kayıtlarının dosya arasına getirtilmeden, tanık Ahmet"in beyanlarını yorumlamada hata yapılıp katılanın kardeşinin beyanları, hükümlü ile aynı büroda çalışan avukata üstün tutularak eksik araştırma ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 30.10.2018 tarih ve 11761-8289 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kırşehir Baro Başkanlığının 13.05.2013 tarihli ve 228 sayılı yazısına göre; sanığın Kırşehir Barosuna 215 sicil numarası ile kayıtlı olduğu ve avukatlık mesleğini fiilen sürdürdüğü,
Ankara 22. Noterliğince düzenlenen 16.10.2006 tarihli ve 09988 yevmiye numaralı vekâletnameye göre; Kırşehir Barosu avukatlarından ...’ın katılan ...’ın vekili olduğu,
Yozgat İdare Mahkemesinin 2006/19 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Kırşehir Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğünün 22.09.2006 tarihli yazısı ile 03.09.2006 tarihinde Kırşehir ili Mucur ilçesi Geycek Köyü"nde anız yaktığından bahisle ... hakkında düzenlenen 10.000 TL idari yaptırım kararının ...’a tebliğ edilmesine karar verildiği, ilgili yazının Mucur ilçesi Geycek Köyü"nde ...’ın yengesi Emine Öcal’a 02.10.2006 tarihinde tebliğ edildiği, davacı ... vekili ... tarafından Kırıkkale İdare Mahkemesine gönderilmek üzere Kırşehir Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben yazılan 03.11.2006 havale tarihli dava dilekçesinde ...’ın adresi olarak Geycek Köyü-Mucur ilçesinin gösterildiği belirtilerek hukuka aykırı olarak ve para cezasının fahiş olarak düzenlendiğinden bahisle idari para cezasının indirilmesinin ve iptalinin talep edildiği, Kırıkkale İdare Mahkemesince 16.11.2006 tarih ve 1409-1505 sayı ile, 12.10.2006 tarihli HSK kararı uyarınca Yozgat İdare Mahkemesinin yargı çevresinin Yozgat ve Kırşehir illeri olarak belirlendiğinden dosyanın Yozgat İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, Yozgat İdare Mahkemesince yapılan yargılamada Kırşehir Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğünün 11.01.2007 tarihli cevap dilekçesi ile husumetin Kırşehir Valiliğine değil Çevre ve Orman Bakanlığına yöneltilmesi ile esasa ilişkin olarak Mucur ilçesi Geycek Köyü nüfusuna kayıtlı ve aynı yerde oturan ...’ın anız yaktığı anlaşıldığından davacının davasının reddine karar verilmesinin talep edildiği, Mahkemece 09.08.2007 tarih ve 19-906 sayı ile idari yaptırım kararına karşı 30 gün içinde dava açılabileceği, idari işlemin 02.10.2006 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 03.11.2006 tarihinde kayda giren dilekçe ile dava açıldığından ve en son 02.11.2006 tarihinde mesai saati bitimine kadar dava açılması gerekirken bu süre sona erdikten sonra açılan davanın süre aşımı sebebiyle inceleme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, hükmün davacı vekili ... tarafından 25.10.2007 tarihli dilekçe ile verilen kararın usule aykırı olduğu gerekçesiyle temyiz edildiği, temyiz dilekçesinde davacının adresinin Mucur Geycek Köyü olarak yazıldığı, Danıştay 6. Dairesince 20.11.2009 tarih ve 10391-11299 sayı ile bozma istemi yerinde görülmeyerek hükmün onanmasına karar verildiği, Danıştay 6. Dairesinin onama kararına karşı davacı vekili ... tarafından idari yaptırım kararının ... ile birlikte ikamet etmeyen yengesine tebliğ edildiğinden itiraz süresinin öğrenme tarihinden itibaren başlatılması gerektiği düşüncesiyle karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine Danıştay 14. Dairesince 18.11.2011 tarih ve 5896-3049 sayı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği, kararda tetkik hâkiminin düşüncesi ile ilgili bölümde; tebligatın davacının yengesine yapıldığı ve davacının beyanına göre de aynı konutta oturmadıklarından tebligatın usulsüz olması nedeniyle kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile kararın bozulması gerektiği hususuna yer verildiği, Danıştay savcısının ise kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından istemin reddinin karar verilmesini talep ettiği ve bu nedenle kararın düzeltilmesi isteminin reddine karar verildiği,
Ankara 16. Noterliğince 04.03.2013 tarih ve 05690 sayı ile ... tarafından ...’a hitaben düzenlenen ihtarnameye göre; ..."ın adına düzenlenen idari para cezasının iptali için dava açma süresinin dolmasına rağmen sanık tarafından davanın açıldığı, temyiz isteminin reddedildiği, arabasının üzerine konulan haciz şerhinden dolayı durumu öğrendiği, tarafına tazminat ödenmemesi hâlinde ... hakkında suç duyurusunda bulunulacağı,
Kırşehir 2. Noterliğinin 07.02.2013 tarihli ve 01223 sayılı ihtarnamesine göre; ... tarafından ...’a hitaben tazminat istemine ilişkin zamanaşımı defi ve itirazında bulunulduğu, davanın sonucunun daha önceden bilindiği, vekâletnamenin gönderilmesi üzerine davayı hemen açtığı, tebligata rağmen davanın geç açılmasında ...’ın kusurlu olduğunun ifade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 11.04.2013 tarihli şikâyet dilekçesinde; hakkında düzenlenen idari para cezasının iptal edilmesi için idare mahkemesine dava açması için sanığa vekâletname verdiğini, sanık tarafından süresinde dava açılmadığından davanın reddedildiğini, sonrasında da temyiz istemi reddedilip karar düzeltme talebinin de geri çevrildiğini, bir ay önce maaşına bloke konulması ve aracının üzerine haciz şerhi işlenmesi üzerine bunu öğrendiğini, vekâletnameyi dava açma süresi içinde verdiğini, süresinden sonra vekâletname vermesi hâlinde sanık tarafından uyarılmasının gerektiğini, sanığa dava harç ve giderleri ile vekâlet ücreti ödediğini, sanığın kendisini aşamalarda bilgilendirmediğini,
Savcılıkta; Mucur ilçesi Budak Köyü"nde kardeşi tanık Cemil"e ait tarlada 2006 yılında gerekli önlemleri aldıktan sonra anız yaktığını, sonrasında ise tarlayı sürdüğünü, köyde başka yerde yakılan anızdan da sorumlu tutularak hakkında 10.000 TL idari para cezası verildiğini, bunu öğrenmesi üzerine Ankara 22. Noterliğince düzenlenen 16.10.2006 tarihli vekâletname ile sanığı vekil tayin ettiğini, sanığın yasal süreden sonra Yozgat İdare Mahkemesine başvurduğunu, davanın reddedildiğini kardeşi olan tanık Cemil’den öğrendiğini, sanığa da sorduğunda mahkemenin yanlış karar verdiğini ve hükmü temyiz edeceğini söylediğini, daha sonra ise Mucur Mal Müdürlüğünce maaşına ve banka hesaplarına bloke ve aracına haciz şerhi konulduğunu Mucur Mal Müdürlüğüne gidip hakkında verilen idari para cezasını ödediğini, sanığın idare mahkemesi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurduğunu bildiğini ancak sonraki işlemlerden haberinin olmadığını, sanığın kendisini vaktinde bilgilendirmesi hâlinde idari para cezasını zamanında ödeyip haciz işlemine maruz kalmayacağını, sanığın gereksiz yere temyiz ve karar düzeltme yoluna başvurarak kendisini mağdur ettiğini,
Mahkemede; hakkında düzenlenen idari para cezasını tebliğ aldıktan sonra süresi içerisinde sanık ile görüşerek bu cezanın iptali için idare mahkemesine dava açması amacıyla Kırşehir"de bulunan kardeşi tanık Cemil aracılığıyla sanıkla irtibat kurup vekâletname verdiğini ve ücretini de sanığa peşin olarak ödediğini ancak sanığın süresi içerisinde dava açmadığı gibi temyiz ve karar düzeltme sonucunda verilen kararları da kendisine bildirmediğini, memur olması sebebiyle maaşına haciz konulması üzerine davanın sonucunu öğrendiğini, idari para cezası olan 10.000 TL ile dava ve yazışma işlemlerinden doğan masraflar da dahil olmak üzere toplam 12.000 TL’lik zararının olduğunu, sanık tarafından bir ödeme yapılmadığını,
Tanık Cemil Öcal; kardeşi olan ve Ankara’da ikamet eden katılanın anız yaktığı gerekçesiyle hakkında idari para cezası düzenlenince kendisinden bir avukat bulmasını istediğini, tanık Ahmet aracılığıyla sanığa ulaşıp olayı anlattığını, sanığın vekillik edeceğini kabul etmesi üzerine katılanın Ankara’dan vekâletname gönderdiğini ve vekâletnamenin posta ile gönderildiğini, kendisinin de evrakı tanık Ahmet ile birlikte verdiğini, daha doğrusu evrakı daha önce sanığa verdiklerini, vekâletnamenin ise evrakı verdikten bir hafta sonra doğrudan sanığın adresine katılan tarafından gönderildiğini, evrakı teslim ettiklerinde “Bugün davanın son günü, süre geçmiş!” şeklinde bir konu geçmediğini, sanığın “Tamam davayı ben açarım, siz rahat olun, bu davalar uzun sürmez, siz vekâletnameyi gönderin, vekâletname geldiği gün itibarıyla davanızı açarım.” dediğini, bunu sanığın bürosunda telefon ile katılana bildirdiklerini, onun da sanık adına vekâletname verdiğini, evrakı teslim ettikleri gün tebligatın yanlış yapıldığına ya da dava açma süresinin geçtiğine dair aralarında konuşma olmadığını, yanında arkadaşı tanık Ahmet’in de olduğunu, ücret ve masraf vermediklerini, belirli bir ücretin davadan sonra verileceği konusunda anlaştıkları hâlde vermediklerini, yazılı bir sözleşme de yapmadıklarını,
Tanık ...; sanığı yakın köylüsü, katılan ve tanık Cemil’i de köyde komşuları olması nedeniyle tanıdığını, tanık Cemil’in, katılanın anız yaktığından bahisle hakkında idari para cezası verildiğini söyleyip, bu konuda kendilerine yardım edecek bir avukat olup olmadığını sorması üzerine sanığın kartvizitini verdiğini, daha sonra birlikte sanığın bürosuna gittiklerini, bu tarihten önce tanık Cemil"in sanığın bürosuna gidip gitmediğini bilmediğini, büroda sanığın ortağı olan tanık Çağlar ile bir çalışanlarının da bulunduğunu, tanık Cemil’in sanığa idari para cezasına ilişkin tebligat ve vekâletname olduğunu söylediği evrakı verdiğini, konuşmalara kulak misafiri olduğunu, bu sırada katılan ile telefonda görüşülüp görüşülmediğini hatırlamadığını, tanık Cemil’in sanığa herhangi bir ödeme yapmadığını, para konusunun konuşulmadığını, sanığın katılanın vekili olarak işlemler yapmayı kabul ettiğini, tanık Cemil ile sanık arasında katılan adına çıkarılan tebligatın, katılanın köydeki bir akrabasına tebliğ edildiğine dair konuşma geçtiğini, ancak tanık Cemil’in katılanın Ankara"da oturduğunu söylemesi üzerine sanığın “İyi o zaman daha süresi var” dediğini, tanık Cemil’in beyanının okunması üzerine; görüşmelerinde tanık Cemil’in sanığa toplu bir evrak verdiğini ancak içinde vekâletname olup olmadığını ve hangi tarihte büroya gittiklerini tam olarak hatırlayamadığını,
Tanık ...; 2006 yılında sanık ile aynı avukatlık bürosunda çalıştıklarını, Kasım ayı içerisinde katılanın bir yakınının elinde evrakla büroya gelip durumu anlattığını, sanığın evraka baktıktan sonra dava açma süresinin geçtiğini söylediğini, katılanın yakınının katılanı telefonla aradığını, o kişinin telefonuyla sanığın katılanla görüşüp "Süreyi geçirmişsiniz, niye bu kadar oyalandınız!" diyerek kızdığını, daha sonra sanıktan mesleki olarak daha kıdemli olduğu için sanığın evrakı kendisine gösterdiğinde, sürenin geçtiğini ancak tebligatın ne zaman yapıldığına ilişkin yeniden bir araştırma yapılması gerekebileceğini söylediğini, katılanın yakınının tekrar katılanı telefonla aradığında tebligatın Mucur ilçesinin Geycek Köyü"nde katılanın yengesine yapıldığını öğrendiklerini, katılanın MERNİS adresinin ve esas ikamet adresinin neresi olduğunu öğrenmelerini istediğini, tekrar telefon ile görüşüldüğünde katılanın ikametgahının Ankara olduğunu öğrendiklerinde sanığa tebligatın usulsüz olduğunu, sürenin geçmeyebileceğini söylediğini, sanığın da aynı gün içerisinde Kırıkkale İdare Mahkemesine gönderilmesi için Kırşehir Adliyesine dava dilekçesi verip dava açtığını, davanın reddedilmesi sonrasında temyiz edildiğini, kararda Danıştay tetkik hâkiminin de tebligatın usulsüz olduğuna dair görüş bildirdiğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Savcılıkta; Ankara’da ikamet eden katılanın Ankara Noterliğinde kendisinin gıyabında vekâletname çıkardığını, söz konusu vekâletname ve idari yaptırım kararı kendisine getirildiğinde itiraz süresinin geçtiğinden bahisle ilk başta vekillik etmeyi reddetmeyi düşündüğünü ancak aynı büroda çalışan kendisinden daha kıdemli olan avukat tanık Çağlar’ın tebligatın Ankara’da oturan katılanın, aynı konutta birlikte oturmadığı Kırşehir ili Mucur ilçesi Geycek Köyü"nde ikamet eden yengesine yapıldığından dava açma süresinin geçmediğini söylemesi üzerine evrakı alıp vekâletnameyi kabul ettiğini ve aynı gün de davayı açtığını, Kırıkkale İdare Mahkemesince davanın süresinde açıldığı kabul edilerek dosyanın esastan incelenmeye başlandığını, sonrasında HSK tarafından Kırşehir ilinin, Yozgat İdare Mahkemesinin idari yargı sınırları içine alınması üzerine dosyanın Yozgat İdare Mahkemesine gönderildiğini, yargılama sonucunda davanın süresinden sonra açıldığından bahisle reddedildiğini, hükmü temyiz ettiğini ve sonrasında karar düzeltme isteminde bulunduğunu, karar düzeltme aşamasında Danıştay Tetkik Hâkiminin de kendisiyle aynı düşüncede olup tebligatın usulsüz olduğundan davanın süresinde açıldığına dair görüş bildirildiğini, katılanın davanın sonucundan bilgi sahibi olmadığına dair beyanının asılsız olduğunu, davanın sonucu hakkında katılanı bilgilendirdiğini, aynı zamanda katılanın Mucur Mal Müdürlüğünden de davanın sonucunu öğrendiğini, idari para cezasına itiraz ettiğinden faiz işlemediğini ve bu nedenle de katılanın bir zararına neden olmadığını, yani katılanın ödemesi gereken miktarın idari para cezasının düzenlendiği tarihteki meblağ olduğunu,
Mahkemede; bu olaydan önce katılanı tanımadığını, katılanla görüşüp vekâletname almadığını, sonradan öğrendiği kadarıyla babasını ve amcasını tanıyan katılanın onlarla görüşüp kendisinden habersiz gıyabında vekâletname çıkardığını, katılanın adını hatırlayamadığı bir köylüsünün 03.11.2006 tarihinde, yani davayı açtığı tarihte vekâletname ve bir kısım evrakla birlikte büroya geldiğini, evrakı incelediğinde tebligattan itibaren 30 günlük dava açma süresinin geçtiğini fark edip bunu telefonla katılana bildirdiğini, bu sırada mesleğe yeni başlaması sebebiyle birlikte çalıştığı tanık Çağlar’dan evrakı incelemesini istediğini, onun da incelemesi neticesinde dosyadaki tebligatın usulsüz olabileceğini ve dava açılabileceğini söylediğini, katılanla tekrar konuştuğunda tebligatın köydeki yengesine yapıldığını, bu sırada Ankara"da oturduğunu söyleyince tebligatın usulsüz olduğu ve süreye bağlı kalmadan da dava açılabileceği düşüncesiyle, evrakın kendisine getirildiği gün olan 03.11.2006 tarihinde Kırıkkale İdare Mahkemesine gönderilmek üzere Kırşehir Adliyesine dava dilekçesi verdiğini, bir gün sonra HSK tarafından Kırşehir’in idari yargı çevresi bakımından Yozgat’a bağlanması üzerine dosyanın Yozgat İdare Mahkemesine gönderildiğini, adı geçen Mahkemece yasal süre geçtikten sonra dava açıldığından bahisle davanın süre yönünden reddedilmesi üzerine başvurmuş olduğu temyiz ve karar düzeltme taleplerinin reddedilmesi sonucu idari para cezasının kesinleştiğini, karar düzeltme aşamasında da Danıştay tetkik hâkiminin tebligatın usulsüz olduğuna dair görüş bildirmesine rağmen karar düzeltme talebinin reddedildiğini, katılanın bu aşamalardan haberinin olmadığına, haciz işlemi yapılması üzerine olaydan haberdar olduğuna dair beyanlarının asılsız olduğunu, katılanın bu yöndeki ifadelerinin çelişkili olduğunu, daha önceki ifadesinde temyiz aşamasından haberi olduğu şeklinde beyanda bulunduğunu, dava ve temyiz aşamalarında katılanın kendisine babası ve amcası aracılığıyla ulaştığında dava masrafı bile almayıp bunu kendisinin karşıladığını, buna rağmen tüm işlemleri ve başvuruları yaptığını, katılanın beyanlarındaki diğer bir çelişkinin ise şikâyet dilekçesine eklediği Yozgat İdare Mahkemesinin karar metninin UYAP Avukat Portaldan alınmış hâli olduğunu, katılanın kendisinden almış olduğu karar metnini şikâyet dilekçesine ekleyip karardan haberinin olmadığını iddia ederek haksız yere şikâyet ettiğini, ihmalinin olmadığını ve idari para cezası kesinleşene kadar faiz işlemediğinden katılanın aradan geçen süre zarfında herhangi bir faiz ödemeden ana parayı ödediğini, sorulması üzerine; düzenlediği dava dilekçesinde davanın süresinde açıldığına dair bir ibarenin olmaması ve tebligatın usulsüz olduğundan bahisle davaya devam olunmasına ilişkin talepte bulunmama sebebinin savunma zaafiyeti oluşturmamak ve karşı tarafa koz vermemek düşüncesi olduğunu, mahkemenin yetkisiz olduğunu,
Savunmuştur.
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir değişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Ankara’da ikamet eden katılan ..."ın Mucur ilçesi Geycek Köyü"nde 03.09.2006 tarihinde anız yaktığından bahisle Kırşehir Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından 22.09.2006 tarihinde düzenlenen 10.000 TL idari para cezasına ilişkin kararın katılanın köyde oturan yengesine 02.10.2006 tarihinde tebliğ edildiği, kendisine ceza verildiğini öğrenen katılanın, Ankara 22. Noterliğinin 16.10.2006 tarihli genel vekâletnamesi ile idari işlemin iptali için dava açması amacıyla sanığı vekil kıldığı, idari işlemin 02.10.2006 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen 30 günlük dava açma süresi geçtikten sonra 03.11.2006 tarihinde sanık tarafından dava açıldığından Yozgat İdare Mahkemesince süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verildiği, sanığın temyiz talebinde bulunduğu, temyiz isteminin reddedilmesi sonrasında yaptığı karar düzeltme istemi de reddedilince idari para cezasının kesinleştiği, hesaplarına bloke ve aracına haciz şerhi konulan katılanın idari yaptırım kararının sonucu hakkında bilgi sahibi olduğu, bu suretle sanığın katılanın mağduriyetine yol açtığı kabul edilen olayda;
Sanığın aşamalarda, katılan tarafından kendisi adına çıkarılan vekâletname ve bir kısım evrakla katılanın bir yakınının büroya geldiğini, evrakı incelediğinde tebligattan itibaren 30 günlük dava açma süresinin geçtiğini, ancak dosyadaki tebligatın usulsüz olabileceğini ve dava açılabileceğini düşündüğünü ve bu bilginin aynı büroda çalışan tanık Çağlar tarafından da doğrulanması üzerine bu konuda katılana telefonda bilgi verip vekâletnameyi teslim aldığı tarih olan 03.11.2006 tarihinde dava açtığını savunması, tanık Çağlar’ın da tebligatın usulsüz olduğundan dava açma süresinin geçmediğini sanığa söylediğini ve sanığın vekâletnameyi aldığı gün dava açtığını ifade etmesi, katılanın sadece sanığa vekâletname gönderdiğini belirtmiş ise de vekâletnamenin nasıl gönderildiğine dair bir açıklamada bulunmaması, tanık Ahmet’in, katılanın kardeşi tanık Cemil ile birlikte sanığın bürosuna gittiklerinde tanık Cemil’in katılanın Ankara’da ikamet ettiğini söylemesi üzerine sanığın “İyi o zaman daha süresi var.” dediğini beyan etmesi, tanık Cemil’in sanığa evrak verdiklerinde, sanığın “Tamam davayı ben açarım, siz rahat olun, bu davalar uzun sürmez, siz vekâletnameyi gönderin, vekâletname geldiği gün itibarıyla davanızı açarım.” demesi üzerine bunu telefon ile katılana bildirdiklerini, onun da vekâletnameyi bir hafta sonra sanığın bürosuna posta ile gönderdiğini ileri sürmesi karşısında; dosya kapsamından vekâletnamenin dava açma süresi içerisinde 16.10.2006 tarihinde düzenlendiği sabit olmakla birlikte söz konusu vekâletnamenin sanığa ne zaman ve ne şekilde teslim edildiği anlaşılamadığından; öncelikle bunun katılana sorularak açıklığa kavuşturulması, şayet tanık Cemil’in beyanında da belirtildiği üzere doğrudan sanığın bürosuna posta yoluyla gönderildiği tespit edilirse ilgili kurumdan söz konusu vekâletnamenin kime ve ne zaman teslim edildiğinin sorulması, evrakın sanığa teslim edildiği tarihte sanık ile katılanın tanık Cemil aracılığıyla telefonda konuştukları tanık Cemil ve sanık tarafından beyan edildiğinden vekâletnamenin verildiği 16.10.2006 tarihi ile davanın açıldığı 03.11.2006 tarihleri de dahil olmak üzere bu zaman arasında baz istasyon bilgileri de gözetilerek katılana ait telefon kayıtlarının getirtilmesi, sonrasında sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 09.04.2018 tarihli ve 192-2653 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
4- Yozgat Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2014 tarihli ve 132-223 sayılı sanık hakkında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
5- Dosyanın, Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.