8. Hukuk Dairesi 2011/474 E. , 2011/4432 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine ve Yukarısivri Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08.10.2010 gün ve 28/437 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde, 105 ada 288 sayılı parselin mera niteliği ile kadastro çalışmaları sırasında tespit edildiğini, 1951 yılında babası ...tarafından İbrahim Demirci adlı şahıstan senet karşılığında satın alındığını, toplam 5 parça taşınmazın tescilini istediğini, babasının ölümüne kadar dava konusu taşınmazların babası tarafından tasarruf edildiğini, ölümünden sonra ise mirasçılar arasında yapılan paylaşım sonucu kendisine intikal ettiğini, mera parseli içerisinde sınırlandırılan 5 parça tarla niteliğindeki taşınmazlara ilişkin mera sınırlandırmasının iptali ile ayrı ayrı parsel numarası verilerek adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı, Yukarısivri köyü tüzel kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişi Cüneyt Kılıç’ın 21.9.2010 tarihli raporu ekinde sunulan krokide 288 A, B, C, D ve E harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümleri hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mera sınırlandırılmasının iptali isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 105 ada 288 sayılı parsel, 20.11.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında “orta malı mera” olarak sınırlandırılmıştır. Kadastro tutanağı 29.1.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Parselin toplam miktarı 149 hektar 7414.13 (1.497.414.13 m2)’dir. Paftasında da açıkça işaretlendiği gibi tescili istenen taşınmaz bölümleri sözü edilen 288 sayılı mera parseli içerisinde değişik yerlerde yer almış bulunmaktadırlar. Keşif gününün belirlendiği 21.5.2010 günlü yargılama oturumu ara kararında; mahalli bilirkişilerin dava konusu köye komşu köylerden tespiti ile keşif gününde hazır edilmeleri için müzekkere yazılmasına, tarafların tüm delillerini keşif mahallinde hazır etmelerine karar verilmiştir. Tanıklar konusunda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bu şekilde verilen keşif ara kararının 1, 2 ve 3 nolu bentlerinin usulüne uygun olarak verildiğinden söz edilemez. Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede tarafların tanık ve delillerini sunmaları konusunda mahkemece, kendilerine herhangi bir süre ve imkan tanınmadığı belirlenmiştir. Uyuşmazlık meraya ilişkin bulunduğuna göre mahkemece, yerel bilirkişilerin komşu köylerden seçilerek tespit edilmesi ve idari birimler aracılığıyla bu konudaki listenin alınması, komşu köylerden dava konusu yerleri bilen yaşlı tanıklarını bildirmeleri için de taraflara süre ve imkan tanınması gerekir. Mahkemece bu hususlar gözardı edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazların babasından kendisine taksimle kaldığını bildirmiş, dinlenen yerel bilirkişiler ise, taksimden söz etmemişler ve taşınmazların davacıya intikal biçimi konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır. Dava konusu taşınmazlar davacının babasından kalmış olup, ölümünden sonra paylaşım, satış veya bağış gibi bir yolla davacıya kalmış veya davacı tek mirasçı ise, davanın bulunduğu bu biçimi ile yürütülmesi uygundur. Ancak, davacının babasından kalan dava konusu yerler mirasçıları arasında paylaşıma tabi tutulmamış ise, terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup davacının TMK.nun 701 ve 702. maddeleri uyarınca tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve ehliyeti bulunmamaktadır. Bu taktirde dava koşulunda davanın reddine karar verilmesi gerekir. Bu nedenle öncelikle davacının babasına ait veraset belgesinin alınması, dava konusu taşınmaz bölümlerinin paylaşım sonucu davacıya kalıp kalmadığının saptanması ve belirtilen açıklamalar doğrultusunda davanın yürütülmesi gerekmektedir.
O halde mahkemece yapılacak iş; dava konusu taşınmazın 1.497.414.13 m2 büyüklüğünde bir yer olduğu gözetilerek kadastro tespitinin yapıldığı 20.11.2008 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1980-1988 yılları arasında) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları bulunduğu yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, dava konusu taşınmazın sınırları içinde bulunduğu Yukarısivri köyü tüzel kişiliği adına tahsisli veya kadim mera kayıtlarının olup olmadığının Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüğü ile İlçe Özel İdare Müdürlüğünden sorulması, varsa tahsisli ve kadim mera kayıtları ile haritaların da aynı şekilde ilgili yerlerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, uzman bilirkişi jeodezi ve fotogametri mühendisi ile bir kadastro teknisyeni, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla tahsisli ve kadim meraya ilişkin kayıt ve belgeler ile haritaların, hava fotoğrafları ile birlikte yeniden yapılacak keşifte yöntemine uygun bir biçimde zemine uygulanması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre dava konusu taşınmaz bölümlerinin kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı veya hangi nitelikte bulundukları konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması, aynı biçimde tescili istenen taşınmazların tahsisli ve kadim mera kayıtları kapsamında kalıp kalmadığının saptanması, tahsisli ve kadim mera kayıtları kapsamında kalmadıklarının anlaşılması halinde kadim mera araştırmasının yapılması, HUMK.nun 258 ve 259. maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, dava konusu taşınmaz bölümlerinin kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasındaki çelişkinin HUMK.nun 265. maddesi gereğince giderilmesi, daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi ziraat mühendisi aracılığıyla taşınmazlar ile çevrelerindeki taşınmazların toprak yapısı birlikte incelenmek suretiyle tescili istenen yerlerin kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığı yönünden gerekçeli ve denetime açık rapor alınması gerekmektedir.
Keşifte dinlenen yerel bilirkişiler aynı köyden olup, birlikte dinlendikleri anlaşılmaktadır. HUMK.nun 265. maddesi uyarınca dinlenecek tanıklar ayrı ayrı dinlenir. Tanıklar hakkındaki hükümler aynı zamanda bilirkişiler hakkında da uygulanır. Bu nedenle tüm bilirkişilerin birlikte dinlenilmesi, HUMK.nun 265. maddesine aykırılık oluşturur. O halde, dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların birbirlerinden bağımsız olarak dinlenmeleri zorunlu olup, sadece beyanlar arasındaki çelişki görüldüğü taktirde yüzleştirilerek dinlenilir. Bu bakımdan yerel bilirkişilerin birlikte dinlenmesi usule aykırıdır.
Kabul şekline göre de yargılama giderlerinin Hazineden alınarak davacıya verilmesi yerinde değildir. TMK.nun 713/1. maddesi uyarınca zilyetliğe dayalı olarak açılan tescil ve mera sınırlandırılmasının iptali davalarında aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri kanuni hasım durumunda bulunduklarından her türlü yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden bağışık bulunmaktadırlar. Hüküm kurulurken tüm yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, eksik harcın ise, davacıdan alınmasına karar verilir. Bu nedenle bu hususun mahkemece gözönünde tutulması gerekir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.