Esas No: 2020/21
Karar No: 2021/285
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/21 Esas 2021/285 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 20. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 377-467
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar ... ve ..."in, 5237 sayılı TCK"nın 188/3-5, 31/3, 192/3, 62, 52/2-4, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 820 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, taksitlendirmeye, müsadereye ve mahsuba ilişkin Karaman Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2016 tarihli ve 199-162 sayılı hükümlerin, sanıkların müdafileri tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 14.04.2017 tarih ve 377-467 sayı ile, CMK"nın 280. maddesinin 2. fıkrası gereğince Yerel Mahkemece kurulan hükümlerinin kaldırılmasına, sanıkların uyuşturucu madde ticareti suçundan TCK"nın 188/3, 31/3, 62, 52/2, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay hapis ve 40 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, müsadereye ve mahsuba karar verilmiş, ancak istinaf kanun yoluna sanıkların lehine başvurulmuş olması nedeniyle CMK"nın 283. maddesi uyarınca sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 40 TL adli para cezasına hükmedilmiştir.
Hükümlerin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı ve sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 05.06.2017 tarih ve 377-467 sayı ile; verilen kararların CMK"nın 286. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kesin nitelikte ve bu nedenle temyiz kanun yolunun kapalı olması nedeniyle temyiz istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Temyiz istemlerinin reddine dair bu ek kararın da Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı ve sanık ... müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 25.09.2019 tarih ve 7382-4806 sayı ile;
"CMK’nın 286/2-b maddesinde yer alan "İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları" temyiz edilemeyeceğine ilişkin düzenleme karşısında, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin "temyiz isteminin reddine" ilişkin ek kararının kanuna uygun olduğu anlaşıldığından; CMK’nın 302/1. maddesi gereğince, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin "temyiz isteminin reddi" kararına ilişkin temyiz isteminin esastan reddine" oy çokluğu ile karar verilmiş,
Daire Başkan İ. Köklü ve Daire Üyesi Y. Bakırcı; "Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin, sanık ... hakkında verdiği 4 yıl 2 ay hapis ve 41 gün adli para cezasına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince yeniden duruşma açılarak sonuç olarak verilen 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezasına ilişkin olan ve CMK"nın 283. maddesine göre aleyhe istinaf başvurusu bulunmaması nedeniyle 4 yıl 2 ay hapis 2 gün adli para cezası kararına karşı temyiz yasa yoluna başvuru yolunun açık olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ceza yargılamasında, ilk derece, istinaf ve temyiz olmak üzere üç dereceli bir yargılama usulü öngörmüştür. Kanun"un 272. maddesine göre ilk derece mahkemelerinin bu maddenin (3) numaralı fıkrasında sayılan istisnaların dışında kalan hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulması mümkündür.
Kanun’un 286. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerinin temyiz edilebilmesi öngörülmüştür. Kanun’un 286. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) ila (ı) bentlerinde ise bu kuralın istisnalarına yer verilmiş ve bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin temyiz edilemez nitelikteki kararları belirlenmiştir. Buna göre; a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları, b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları, c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, d) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları, e) Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları, f) Sadece eşya ve kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, h) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, (ı) Bu sayılanlarda yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan veya kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemez.
5271 sayılı CMK"nın 286. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde "İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının" temyiz edilemeyeceğini düzenlemiştir.
Somut olayımızda ise Karaman Ağır Ceza Mahkemesi"nin 09.12.2016 tarih, 2015/199 esas ve 2016/162 sayılı kararıyla Sanık ...’in TCK"nın 188/3-5, 31/3, 192/3 ve 62. maddeleriyle 4 yıl 2 ay hapis ve 41 gün adli para cezasıyla mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Bu karara karşı sanık ... müdafii tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi duruşma açarak yargılama yapmış ve 05.06.2017 tarih, 2017/377 esas ve 2017/467 sayılı kararıyla sanık ...’in TCK"nın 188/3, 31/3 ve 62 maddeleriyle 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 283. maddesi gereğince istinaf yoluna sanık lehine başvurulduğunda yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacağından sanığın sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 2 gün karşılığı 40 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu bilgiler ışığında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendine göre ilk derece mahkemesinden verilen 4 yıl 2 ay hapis ve 41 gün adli para cezasına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine yeniden duruşma açarak yargılama yapmış ve sonuç cezayı artırmak suretiyle 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası olarak belirlemiştir. CMK"nın 283. maddesi uyarınca infazı gereken cezanın 4 yıl 2 ay hapis ve 2 gün olarak belirlenmesi bu hükmün temyiz kapsamı dışında tutulmasını gerektirmemektedir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, CMK"nın 286. maddesinin (2) fıkrasının (d) bendine yapılan iptal başvurusu üzerine yaptığı inceleme sonucunda, 27.12.2018 tarih, 2018/17 esas ve 2018/118 sayılı kararıyla bu yasa hükmünün Anayasa"ya aykırı olduğundan iptaline karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme iptal gerekçesinde özetle;
Anayasanın "Hak arama hürriyeti" karar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
Diğer bir ifadeyle adil yargılanma hakkının güvencelerine riayet edilmiş olsa da hakimin gerek maddi vakıaların değerlendirilmesinde gerekse hukuk kurallarının uygulanmasında yanılgıya düşmesi ve buna bağlı olarak hukuka aykırı hüküm vermesi söz konusu olabilmektedir. Böyle kararlara ilgililerin veya toplumun katlanmasını istemek adalete olan güveni sarsar ve hukuk devletini zedeler. Bu nedenle hak arama hürriyetinden yararlanılabilmesi bakımından adil ve isabetli olmadığı düşünülen bir hükmün başka bir yargı mercii tarafından denetlenmesi bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Anayasamız açısından bu gereklilik, özel olarak düzenlenen hak arama hürriyetinin kapsamı ve mahiyetinden kaynaklanmaktadır.
Anayasa’nın 154. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir" kuralına yer verilmiştir.
Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin, Sözleşme’ye ek 7 nolu Protokol’ün 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde "Mahkeme tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkûm edilen herkes, mahkûmiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir" denilmek suretiyle ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet ve cezaların denetlenmesini talep hakkı güvenceye bağlanmıştır. Yine Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da "Bir suçtan hüküm giyen herkes, mahkûmiyet ve cezanın yasalara uygun olarak daha yüksek bir yargı organınca yeniden incelenmesi hakkına sahip olacaktır" biçiminde benzer bir kurala yer verilmiştir.
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti kapsamındaki hükmün denetlenmesini talep etme hakkı, kişinin aleyhine verilen bir hükmün başka bir yargı mercii tarafından gözden geçirilmesini ve denetlenmesini isteyebilmesini teminat altına almaktadır.
Sonuç olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi duruşma açıp yargılama yaparak, Karaman Ağır Ceza Mahkemesi"nin kararını kaldırmış ve yeni bir hüküm kurmuştur. Yeni hükümde belirlenen ceza ise 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası olup, ilk derece mahkemesince verilen cezayı artırması nedeniyle CMK"nın 286. maddesinin 2 fıkrasının (b) bendi kapsamındadır.
Açıkladığımız nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükmünün temyiz yasa yolunun açık olduğu düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun temyiz isteminin reddine ilişkin kararına katılmıyoruz." düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.11.2019 tarih ve 43570 sayı ile;
"...5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ceza yargılamasında, ilk derece, istinaf ve temyiz olmak üzere üç dereceli bir yargılama usulü öngörmüştür. Kanun"un 272. maddesine göre ilk derece mahkemelerinin bu maddenin (3) numaralı fıkrasında sayılan istisnaların dışında kalan hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulması mümkündür.
Kanun’un 286. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerinin temyiz edilebilmesi öngörülmüştür. Kanun’un 286. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) ila (ı) bentlerinde ise bu kuralın istisnalarına yer verilmiş ve bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin temyiz edilemez nitelikteki kararları belirlenmiştir. Buna göre; a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları, b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları, c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, d) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları, e) Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları, f) Sadece eşya ve kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, h) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, (ı) Bu sayılanlarda yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan veya kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemez.
5271 sayılı CMK.nın 286. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde "İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının" temyiz edilemeyeceğini düzenlemiştir.
Somut olayımızda ise Karaman Ağır Ceza Mahkemesi"nin 09.12.2016 tarih, 2015/199 esas ve 2016/162 sayılı kararıyla sanık ...’in TCK"nın 188/3-5, 31/3, 192/3 ve 62. maddeleriyle 4 yıl 2 ay hapis ve 41 gün adli para cezasıyla mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Bu karara karşı sanıkların müdafileri tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi duruşma açarak yargılama yapmış ve 05.06.2017 tarih, 2017/377 esas ve 2017/467 sayılı kararıyla sanıkların TCK"nın 188/3, 31/3 ve 62. maddeleriyle 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 283. maddesi gereğince istinaf yoluna sanıklar lehine başvurulduğunda yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacağından sanıkların sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 2 gün karşılığı 40 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu bilgiler ışığında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendine göre ilk derece mahkemesinden verilen 4 yıl 2 ay hapis ve 41 gün adli para cezasına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine yeniden duruşma açarak yargılama yapmış ve sonuç cezayı artırmak suretiyle 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası olarak belirlemiştir. CMK"nın 283. maddesi uyarınca infazı gereken cezanın 4 yıl 2 ay hapis ve 2 gün olarak belirlenmesi bu hükmün temyiz kapsamı dışında tutulmasını gerektirmemektedir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, CMK"nın 286. maddesinin (2) fıkrasının (d) bendine yapılan iptal başvurusu üzerine yaptığı inceleme sonucunda 27.12.2018 tarih, 2018/17 esas ve 2018/118 sayılı kararıyla bu yasa hükmünün Anayasa"ya aykırı olduğundan iptaline karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme iptal gerekçesinde özetle;
Anayasa"nın "Hak arama hürriyeti" karar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
Diğer bir ifadeyle adil yargılanma hakkının güvencelerine riayet edilmiş olsa da hakimin gerek maddi vakıaların değerlendirilmesinde gerekse hukuk kurallarının uygulanmasında yanılgıya düşmesi ve buna bağlı olarak hukuka aykırı hüküm vermesi söz konusu olabilmektedir. Böyle kararlara ilgililerin veya toplumun katlanmasını istemek adalete olan güveni sarsar ve hukuk devletini zedeler. Bu nedenle hak arama hürriyetinden yararlanılabilmesi bakımından adil ve isabetli olmadığı düşünülen bir hükmün başka bir yargı mercii tarafından denetlenmesi bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Anayasamız açısından bu gereklilik, özel olarak düzenlenen hak arama hürriyetinin kapsamı ve mahiyetinden kaynaklanmaktadır.
Anayasa’nın 154. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir" kuralına yer verilmiştir.
Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin, Sözleşme’ye ek 7 nolu Protokol’ün 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde "Mahkeme tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkûm edilen herkes, mahkûmiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir" denilmek suretiyle ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet ve cezaların denetlenmesini talep hakkı güvenceye bağlanmıştır. Yine Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da "Bir suçtan hüküm giyen herkes, mahkûmiyet ve cezanın yasalara uygun olarak daha yüksek bir yargı organınca yeniden incelenmesi hakkına sahip olacaktır" biçiminde benzer bir kurala yer verilmiştir.
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti kapsamındaki hükmün denetlenmesini talep etme hakkı, kişinin aleyhine verilen bir hükmün başka bir yargı mercii tarafından gözden geçirilmesini ve denetlenmesini isteyebilmesini teminat altına almaktadır.
Sonuç olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi duruşma açıp yargılama yaparak, Karaman Ağır Ceza Mahkemesi"nin kararını kaldırmış ve yeni bir hüküm kurmuştur. Yeni hükümde belirlenen ceza ise 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası olup, ilk derece mahkemesince verilen cezayı artırması nedeniyle CMK"nın 286. maddesinin 2 fıkrasının (b) bendi kapsamındadır.
Açıkladığımız nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin sanıklar ... ve ... hakkındaki mahkûmiyet hükmüne temyiz yasa yolunun açık olduğu, mahkemenin temyiz taleplerinin reddine dair kararın usul ve yasalara aykırı oluşu nedeniyle kaldırılmasına ve temyiz incelemesine tabi tutulması gerektiği hâlde yazılı şekilde esastan reddine dair hüküm usul ve yasalara aykırıdır." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 20. Dairesince 27.11.2019 tarih, 5975-6524 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık ... hakkında Karaman Ağır Ceza Mahkemesince uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince CMK"nın 280. maddesinin 2. fıkrası gereğince kaldırılarak adı geçenin aynı Kanun"un 223. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendi uyarınca beraatine karar verilmiş ve söz konusu bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar ... ve ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesince sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen 4 yıl 2 ay hapis ve 820 TL adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümlerine yönelik yalnızca sanıklar müdafileri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak, sanıkların aynı suçtan 5 yıl 6 ay hapis ve 40 TL adli para cezasıyla mahkûmiyetlerine karar verildikten sonra, CMK’nın 283. maddesi uyarınca kazanılmış hakları gözetilerek sanıkların neticeten 4 yıl 2 ay hapis ve 40 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilen dosyada; Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi tarafından İlk Derece Mahkemesince verilen cezaların artırılıp artırılmadığının, bu bağlamda Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi kararının temyiz kanun yoluna tabi olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Karaman Cumhuriyet Başsavcılığının 30.11.2015 tarihli ve 3303-122 sayılı iddianame ile; sanıklar ... ve ... hakkında 17.10.2015 tarihinde ele geçirilen uyarıcı nitelikteki suç konusu tabletler nedeniyle uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılmaları istemiyle Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/199 esasına kayıtlı kamu davasının açıldığı,
17.10.2015 tarihinde ele geçirilen tabletlerle ilgi ve irtibatı bulunduğu ve bu bağlamda diğer sanıklar ... ve ... ile iştirak hâlinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği değerlendirilen inceleme dışı sanık ... hakkında da Karaman Cumhuriyet Başsavcılığının 04.02.2016 tarihli ve 315-11 sayılı iddianamesi ile; uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılması istemiyle Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/19 esasına kayıtlı kamu davasının açıldığı, yargılama sırasında 19.02.2016 tarih ve 19-30 sayı ile; söz konusu bu davanın Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/199 esas sayılı davasıyla birleştirilmesine karar verildiği,
Karaman Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, 09.12.2016 tarih ve 199-162 sayı ile; sanıklar ... ve ...’in uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3-5, 31/3, 192/3, 62, 52/2-4, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 820 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, taksitlendirmeye, müsadereye ve mahsuba, inceleme dışı sanık ...’ın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3-5, 52/2-4 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis ve 3.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve mahsuba karar verildiği,
İnceleme dışı sanık ... yönünden resen de istinafa tabi olan hükümlerin, sanıkların müdafileri ve inceleme dışı sanığın müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 14.04.2017 tarih ve 377-467 sayı ile; CMK"nın 280. maddesinin 2. fıkrası gereğince Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2016 tarihli ve 199-162 sayılı kararının kaldırılmasına, inceleme dışı sanık ...’ın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendi uyarınca beraatine, sanıklar ... ve ...’in uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3, 31/3, 62, 52/2, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay hapis ve 40 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, müsadereye ve mahsuba karar verildiği, ancak istinaf kanun yoluna sanıkların lehine başvurulmuş olması nedeniyle CMK’nın 283. maddesi uyarınca sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 40 TL adli para cezalarına hükmedildiği,
Hükümlerin sanık ... müdafisi ve sanıkların lehine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 05.06.2017 tarih ve 377-467 sayı ile; sanıklar ... ve ... yönünden verilen kararların CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kesin nitelikte ve bu nedenle temyiz kanun yolunun kapalı olduğu gerekçesiyle temyiz isteklerinin reddine karar verildiği,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin temyiz istemlerinin reddine dair ek kararın da, sanık ... müdafisi ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 25.09.2019 tarih ve 7382-4806 sayı ile; CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde yer alan, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz edilemeyeceğine ilişkin düzenleme karşısında, temyiz taleplerinin reddine ilişkin ek kararın kanuna uygun olduğu gerekçesiyle temyiz istemlerinin reddine oy çokluğuyla karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazetede ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli bir yargı sistemine geçilmiştir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK"nın 280 ile bu kararlara karşı temyiz kanun yolunu düzenleyen aynı Kanunun 286. maddelerinin birlikte değerlendirilerek, kanun koyucunun bu düzenlemelerle neyi amaçladığının ve ceza yargılamasında kıyas ve yorumun hangi hallerde mümkün olduğunun irdelenmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK"nın, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin inceleme tarihinde yürürlükte olan "Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma" başlıklı 280. maddesi;
"(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (c), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
c) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
(2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar" şeklinde iken; 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunun 15. maddesiyle, birinci fıkranın (a) bendinde yer alan “(c)” ibaresi “(a), (c), (d)” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkraya (a) bendinden sonra gelmek üzere (b) ve (c) başlığı altında aşağıdaki bentler eklenmiş, mevcut (b) ve (c) bentleri (d) ve (e) bentleri olarak aynı şekilde teselsül ettirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
c) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,"
"(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar”
08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7079 sayılı Kanunun 92. maddesiyle maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “maddede” ibaresi “maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde” şeklinde değiştirilerek madde son halini almıştır.
Görüldüğü üzere; 5271 sayılı CMK"nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar "istinaf başvurusunun esastan reddine", "düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine", "hükmün bozulmasına" ve "davanın yeniden görülmesine" olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir. Bu kararlardan hangilerinin temyiz edilemeyecekleri, hangilerinin ise temyiz kanun yoluna tabi oldukları aynı Kanun’un 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ayrı ayrı sayılmıştır.
5271 sayılı CMK"nın "Temyiz" başlıklı 286. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,
h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.” şeklinde düzenlenmiş iken;
28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 78. maddesiyle ikinci fıkranın (d) bendinde yer alan "suç niteliğini değiştirmeyen" ibaresi "her türlü" şeklinde değiştirilmiş; (f) bendinde yer alan "bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile" ibaresi metinden çıkarılmış, aynı fıkranın (c), (e) ve (g) bentleri ise;
“c) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”
“e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları”
“g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar” şeklinde değiştirilmiştir.
Bu değişiklikler sonrasında, CMK"nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi “Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”, aynı fıkranın (f) bendi ise “On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları” hâlini almıştır.
05.08.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle, CMK"nın 286. maddesinin ikinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere “c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,” bendi eklenmiş, diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesi sonucunda CMK"nın 286. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) (Ek: 20/7/2017 - 7035/20 md) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
d) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md.) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
f) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
h) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md.) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
i) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Anayasa Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 71-118 sayılı kararıyla CMK"nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, söz konusu bu iptal hükmü 15.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine doğan yasal boşluk ise, 28.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle giderilmiş, iptal gerekçesi doğrultusunda yeniden düzenlenen CMK"nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi; “İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,” şeklindeki son hâlini almıştır.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK"nın 272. maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna, istinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi hükümlerine karşı olağan kanun yolu olarak da CMK"nın 286. maddesi uyarınca temyiz kanun yoluna başvurulabilecektir. Kural bu olmakla birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı CMK"nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasında, istinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı da CMK"nın 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında sayılmak suretiyle kuralın istisnaları gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunu oluşturan CMK"nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde; “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları” nın temyiz edilemeyeceği belirtilmiştir.
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, CMK"nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilebilmesi için birinci koşul; ilk derece mahkemesinden verilen bir "mahkûmiyet" hükmünün bulunması ve bu hükmün de "beş yıl veya daha az hapis cezalarına" ilişkin olmasıdır. İkinci koşul ise; bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen, ilk derece mahkemelerince hükmolunan beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bir kararın varlığıdır. Birinci koşul yönünden uygulamada tereddüde yol açacak bir durum görülmemekle beraber, ikinci koşul olan bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen ve "hapis cezalarını artırmayan" kararın niteliğinin belirlenmesi yönünden, kanun koyucunun düzenlemeyi yapmaktaki amacı, kanunun sistematiği, kıyas ve yorumun mümkün olup olmadığının değerlendirmesi gerekmektedir.
Bir karar veya hükme ilişkin kanun yolunun belirlenmesi sırasında öncelikle kanunun sistematiği ve normları dikkate alınacak, bu belirleme yapılırken kıyas ve yorum yoluna başvurulabilecektir. Ceza muhakemesinde kıyas ve her türlü yorum mümkün olmakla birlikte, temel hak ve özgürlükleri daraltan normlar ile istisnai normlarda kıyas yasağı mevcuttur. Kanun koyucunun düzenlediğinin aksine sonuçlara ulaşmaya izin verecek şekilde, kıyas veya yorum yoluyla temel hak ve özgürlüklere ilişkin normları daraltıcı, istisnai normları genişletici şekilde hareket etmek mümkün değildir. CMK"nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü"ne ilişkin temel hak ve özgürlükler kapsamında kalması, hem de istisnai bir norm olma özelliği taşıması karşısında, bir bölge adliye mahkemesi kararının bu bent kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin yorum yapılırken, hak arama özgürlüğünü daraltıcı nitelikte kıyas yapılamayacağı gibi bu düzenlemenin istisnai nitelikte olması nedeniyle kapsamını genişletici şekilde yorum da yapılamayacağı gözetilmelidir.
Bu noktadan hareketle; CMK"nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde geçen “hapis cezalarını artırmayan” ibaresinden anlaşılması gerekenin; "cezayı aynı tutan" ya da "cezayı eksilten" kararlar olduğunun, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilecek olan kararın da yine bir “hapis cezası” olacağının, ancak bu kararın ilk derece mahkemesince verilen hapis cezasını artırmamakla birlikte, aynı miktarda veya daha az bir ceza olması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Dolayısıyla bölge adliye mahkemesi ceza dairesi tarafından verilecek "hapis cezasını artırmayan" kararın, yine hapis cezasına ilişkin bir "mahkûmiyet" kararı olması gerekmektedir. İlk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi ceza dairesi arasında “mahkûmiyet” hükmü yönüyle bir uyuşmazlık bulunmaması ve ilk derece mahkemesince verilen beş yıl veya daha az hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün bölge adliye mahkemesi ceza dairesince artırılmaması durumunda bu kararın “temyiz edilemez” nitelikte bir karar olmasını amaçlayan kanun koyucunun, bu düzenleme ile usul ekonomisini de gözettiğini söylemek yanlış bir yorum olmayacaktır.
Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusunun çözüme kavuşturulması açısından “aleyhe değiştirme yasağı” kavramına da değinilmesi gerekmektedir.
Cezayı aleyhe değiştirme yasağı öğreti ve uygulamada; "İstinaf ya da temyiz kanun yoluna yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından başvurulduğunda hükümde yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir anlatımla aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması" şeklinde tanımlanmaktadır.
Cezayı aleyhe değiştirme yasağı, hükmün istinaf ya da temyiz incelemesine başlarken, bakış açısını belirleyen bir usul kuralı olduğu gibi, bozmadan sonraki aşamada da ceza miktarının sınırını belirleyen bir yargılama ilkesidir. Bu sebeple istinaf veya temyiz incelemesinde öncelikle kanun yoluna ilişkin başvurunun lehe veya aleyhe mi olduğu tespit edilip, inceleme buna göre yapılmalı ve sanık lehine tecelli eden bir hatanın doğuracağı hukuki neticeler aleyhte başvuru bulunmadıkça değiştirilmemelidir.
Latince "Reformatio in pejus" olarak adlandırılan, öğreti ve uygulamada ise, "Lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe ya da ağırlaştıramama kuralı, aleyhe bozma yasağı" olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine bozulabileceğini düşünen sanığın bazı davalarda istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Bu kuralla ilgili olarak istinaf kanun yolu bakımından CMK"nın 283. maddesinde; “İstinaf yoluna yalnız sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.” şeklinde, temyiz kanun yolu açısından ise aynı Kanun’un 307. maddesinin beşinci fıkrasında; "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz." biçiminde düzenlemelere yer verilmiştir.
Kanundaki bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza miktarı ile sınırlı olacak, sanık veya onun lehine ilgililer tarafından istinaf ya da temyiz davası açıldığında, hem yasa yolu makamınca hükmün bozulmasından sonra yapılan yargılama aşamasında, hem de bölge adliye mahkemesi ceza dairesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulması aşamasında belirlenen ceza ve sonuç, önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacaktır.
Gerek bölge adliye mahkemesi ceza dairesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden verilen hükümde, gerekse yasa yolu makamının bozma kararı üzerine yerel mahkemece kurulan hükümde, yaptırım ve sonuçları aleyhe değiştirme yasağına aykırılığın söz konusu olup olmadığı, önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması suretiyle belirlenecektir.
Ceza Genel Kurulunun 20.06.2006 tarihli ve 124-165 sayılı kararında; istinaf ve temyiz kanun yolları bakımından pozitif hukukumuzda yer alan "cezanın aleyhe değiştirilmemesi" ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmadığı, kanunun düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensip olduğu açıklanmıştır.
Belirtildiği üzere aleyhe değiştirme yasağı münhasıran cezalar ile ilgili ve sınırlı olup, fiilin nitelendirilmesinde ve suç adının belirlenmesinde geçerli değildir. Cezalar 5237 sayılı TCK"nın 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirleri ile diğer müesseselerin bu yasak kapsamda değerlendirilemeyeceği Ceza Genel Kurulunca duraksamasız olarak kabul edilmiştir.
Öte yandan, istinaf ya da temyiz kanun yoluna yalnızca sanık veya sanık lehine Cumhuriyet savcısı ya da CMK’nın 262. maddesi uyarınca sanığın eşi veya yasal temsilcisi tarafından başvurulması nedeniyle aleyhe değiştirme yasağı kuralı gereğince belirlenen ceza, sanığın sabit kabul edilen eyleminin karşılığı olan asıl ceza olmayıp CMK’nın 283 ve 307. maddelerinde belirtilen koşul ve kural gereği zorunlu olarak belirlenen ve infaz edilmesi gereken cezadır. Buradan hareketle, cezanın yasal sonuçlarının aleyhe değiştirme yasağı kuralınca zorunlu olarak belirlenen cezaya göre değil, hükmolunması gereken diğer bir anlatımla sabit olan suç için tespit edilen asıl cezaya göre belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşmak yanlış bir değerlendirme olmayacaktır.
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun; “Sanığın cezasının 6 ay 20 gün hapis cezası olarak yerine getirilmesinin belirtilmiş olmasındaki amaç; eylemin karşılığının sonuçta bu miktar ve tür ceza olduğunu göstermek değil, CYUY.nın 326. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen koşul ve kural gereği, zorunlu olarak infaz edilebilecek cezanın tür ve miktarını belirlemektir.” şeklindeki 17.11.1998 tarihli ve 282-348 sayılı, “Son hükümde, sanığın cezasının 11 ay 20 gün olarak belirlenmesindeki amaç, eylemin karşılığının sonuçta bu miktar ceza olduğunu göstermek değil, CYUY.nın 326. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen koşul ve kural gereği, zorunlu olarak infaz edilebilecek cezanın tür ve miktarını belirlemektir.” biçimindeki 23.03.2004 tarihli ve 41-70 sayılı ve “Şu halde, suç tarihinin 19.04.2005 olduğu da nazara alındığında; uygulama yeri olmayan 5237 sayılı Yasanın 150/2. maddesinin yerel Mahkemece uygulanmış olması sebebiyle ceza 2 yıl 1 ay hapse kadar düşmüş ve Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan ‘hükmün açıklanmasının ertelenmesi’ müessesesinin uygulanabilirlik sınırları içerisine girmiş ise de; sanığın sabit kabul edilen eyleminin asıl cezası 2 yıl 1 ay olmayıp, 4 yıl 2 ay olduğundan; hükmolunması gereken ceza miktarı itibarıyla, 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına olanak bulunmamaktadır. Aksi hâl sanığın; önceki yanılgılı uygulama nedeniyle ortaya çıkan hafif sonuç cezadan, ikinci kez mahkûmiyetin sonuçlarını da kapsayacak şekilde yararlandırılmasını sağlayacak, sanığa daha önce bir kez tanınmış olan atıfet genişletilmek suretiyle hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına, adalet ve eşitlik ilkelerinin zedelenmesine yol açılmış olacaktır.” açıklamalarını içeren 04.03.2008 tarihli ve 47-43 sayılı kararlarında da, aleyhe değiştirme yasağı uyarınca belirlenen cezanın, sabit kabul edilen eylemin asıl cezasını değil, infaz edilmesi gereken cezayı ifade ettiği açıkça vurgulanmıştır.
Yapılan açıklamalardan sonra, temyizde esas alınması gereken hükmün sanığın sabit kabul edilen eylemi sonucu hükmolunan asıl ceza mı yoksa aleyhe değiştirme yasağı nedeniyle belirlenen ceza mı olduğu üzerinde durulması gerekmektedir.
CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin, ilk derece mahkemesinin beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan, diğer bir anlatımla “cezayı aynı tutan” ya da “cezayı eksilten” kararları temyiz edilemeyecektir. Söz konusu bu düzenleme ile kanun koyucu, temyiz edilebilirlik yönünden cezanın artırılması kriterini esas almıştır. Sanık lehine istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, aleyhe değiştirme yasağı uyarınca sonuç cezanın ilk derece mahkemesince hükmedilen ceza miktarına indirilmesi ve infazın bu ceza üzerinden yapılmasına karar verildiği durumda da, hükmün temyiz edilebileceğini kabul etmek gerekir. Zira burada bölge adliye mahkemesi ceza dairesince tayin olunan sonuç ceza, sanığın sabit kabul edilen eyleminin karşılığı olan asıl ceza olmayıp CMK’nın 283. maddesi gereğince yasal zorunluluk nedeniyle belirlenen ve infaz edilmesi gereken cezadır. Sabit görülen suçun asıl cezası ise bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin, ilk derece mahkemesince hükmedilen beş yıl veya daha az hapis cezasını artıran cezadır. Bu hâliyle, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin temyiz edilebilirlik yönünden aradığı, cezanın artırılması şartı gerçekleştiğinden, aleyhe değiştirme yasağı gereğince sanığa aynı cezanın verilmesinin zorunlu olduğu, cezanın artırılamadığı durumlarda da, hükmün temyize tabi olduğunu kabul etmek yerinde bir uygulama olacaktır.
Bu hususta öğretide de, “Yalnızca sanık lehine istinaf kanun yoluna başvurulması nedeniyle aleyhte değiştirme yasağı uyarınca sanığa aynı cezanın verildiği hâllerde de hükmün temyize tabi olduğunu kabul etmek gerekir. Gerçekten, bu ihtimalde, daha önce verilen ceza, aleyhe kanun yoluna başvurulmadığı için tayin edilmektedir. Suçun niteliğine veya suçun gerektirdiği ceza miktarına bağlı hak yoksunlukları ki, bu yoksunluklar bazen ceza kadar acıtıcı olabilir, af, zamanaşımı gibi kurumlar ise doğru bir şekilde tayin edilen suçun niteliğinin gerektirdiği ceza miktarına göre tayin edilecektir. Bu da göstermektedir ki, bu hâlde aleyhte değiştirme yasağı uyarınca belirlenen ceza suçun gerektirdiği ceza olmayıp, infaz edilmesi gereken cezadır. O nedenle, aleyhte değiştirme yasağı uyarınca cezanın artırılamadığı hâllerde de hükmün temyize tabi olduğunu kabul etmek gerekir.” (Seydi Kaymaz, Ceza Muhakemesinde İstinaf, Seçkin Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2017, s.273-274), “İlk derece mahkemesinin beş yıldan az hapis cezasına ilişkin hükmüne yönelik istinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince suç vasfı değiştirilerek sanık hakkında beş yıldan fazla hapis cezasına hükmedilmesine rağmen, aleyhe değiştirme yasağı nedeniyle sonuç cezanın ilk derece mahkemesince hükmedilen ceza miktarına indirilmesi ve infazın bu miktar üzerinden yapılmasına karar verilmesi hâlinde, asıl ceza değişen suç vasfına göre belirlenen beş yıldan fazla hapis cezası olduğundan bu hüküm temyiz edilebilir.” (Fidan Balcı, Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2020, s.337) şeklinde görüşler bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Karaman Cumhuriyet Başsavcılığınca sanıklar ...ve ...hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılmaları istemiyle Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/199 esasına kayıtlı kamu davasının açıldığı, sanıklar ...ve ...ile iştirak hâlinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği değerlendirilen inceleme dışı sanık ... hakkında da Karaman Cumhuriyet Başsavcılığınca Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/19 esasına kayıtlı kamu davasının açıldığı, yargılama sırasında söz konusu bu davanın Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/199 esas sayılı davasıyla birleştirilmesine karar verildiği, Karaman Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sanıklar ...ve Murat"ın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3-5, 31/3, 192/3, 62, 52/2-4, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 820 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, taksitlendirmeye, müsadereye ve mahsuba, inceleme dışı sanık ..."in uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3-5, 52/2-4 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis ve 3.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve mahsuba karar verildiği, inceleme dışı sanık ... yönünden resen de istinafa tabi olan hükümlerin, sanıkların müdafileri ve inceleme dışı sanığın müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince Karaman Ağır Ceza Mahkemesince verilen hükümlerin kaldırılmasına, inceleme dışı sanık ..."in uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine, sanıklar ...ve Murat"ın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3, 31/3, 62, 52/2, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay hapis ve 40 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, müsadereye ve mahsuba karar verildiği, ancak istinaf kanun yoluna sanıkların lehine başvurulmuş olması nedeniyle CMK’nın 283. maddesi uyarınca sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 40 TL adli para cezalarına hükmedildiği, hükümlerin sanık ... müdafisi ve sanıkların lehine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince sanıklar ...ve ...yönünden verilen kararların CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kesin nitelikte ve bu nedenle temyiz kanun yolunun kapalı olduğu gerekçesiyle temyiz isteklerinin reddine karar verildiği, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin temyiz istemlerinin reddine dair ek kararın da, sanık ... müdafisi ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinden yer alan, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz edilemeyeceğine ilişkin düzenleme karşısında, temyiz taleplerinin reddine ilişkin ek kararın kanuna uygun olduğu gerekçesiyle temyiz istemlerinin reddine oy çokluğuyla karar verildiği dosya kapsamında;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatları da gözetildiğinde, Yerel Mahkemece sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan hükmolunan 4 yıl 2 ay hapis cezasının yalnızca sanıklar lehlerine istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan duruşmalı inceleme sonucu hükmolunan 5 yıl 6 ay hapis cezası, sanıkların sübut bulan eylemlerinin karşılığında verilen asıl cezadır. Aleyhe değiştirmeme yasağı gözetilerek CMK’nın 283. maddesi uyarınca verilen 4 yıl 2 ay hapis cezası ise sanıkların eylemlerinin asıl cezası olmayıp infaz edilmesi gereken cezayı ifade etmektedir. Bu anlamda temyiz incelemesine konu edilmesi gereken cezanın da, sanıkların sabit olan suçları için tespit edilen, Yerel Mahkemece verilen 4 yıl 2 ay hapis cezasını artıran ve asıl ceza olan 5 yıl 6 ay hapis cezasına göre belirlenmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla itiraza konu somut olayda, CMK"nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi kapsamında kaldığı için kesin nitelikte olan ve bu nedenle temyiz kanun yolu incelemesine tabi olmayan bir karardan söz etmek mümkün değildir.
Söz konusu yaklaşım, sanıklar hakkında Bölge Adliye Mahkemesince hükmolunan cezaların temyiz edilebilmesi sonucunu doğurması nedeniyle hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğü ile hem de ceza muhakemesinde istisnai normların geniş yorumlanmaması gerektiği ilkesiyle de bağdaşmaktadır.
Bu itibarla,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin temyiz istemlerinin reddine dair kararının kaldırılmasına, temyiz incelemesi için dosyanın Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 25.09.2019 tarihli ve 7382-4806 sayılı temyiz istemlerinin reddi kararının KALDIRILMASINA,
3-Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 173 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 02.09.2020 tarihinden geçerli olarak kapatılmasına ve tüm işlerin Yargıtay 10. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, dosyanın temyiz incelemesinin yapılabilmesi amacıyla Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.