8. Hukuk Dairesi 2011/710 E. , 2011/4418 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.09.1996 gün ve 161/674 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, vergi kaydı, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak 3622 ve 3724 parsellerin tapu kayıtlarının iptaliyle vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, önceki kararda, atiye terk nedeniyle 3724 parsel hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 3622 parsele ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün kabule ilişkin bölümü davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiş, Dairece, çevre parsellere ilişkin tapu kayıtları ile varsa dayanak belgelerinin getirtilerek inceleme yapılması elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek bozma sevkedilmiş, mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne kısmen reddine 3622 parsel kapsamında kalan ve teknik bilirkişi raporunda A ile gösterilen 50.000 m2 yerin tapu kaydının iptaliyle davacılar adına tapuya tesciline, B harfiyle gösterilen bölüme ilişkin davanın reddine karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir
Tarla niteliğindeki 52400 m2 yüzölçüme sahip dava konusu 3622 parsel, sınırındaki 3621 parselle birlikte kullanıldığı, her iki taşınmazın ...zilyetliğinde bulunduğu, ölmesi üzerine mirasçılarına kaldığı gerekçesiyle 11.05.1984 tarihinde 3621 parselin miktar fazlası olarak Hazine adına tespit edilmiş, komisyon kararının 27.07.1987 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapu kaydı oluşmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi bozma gerekleri de tam olarak yerine getirilmemiştir. Mahkemece, taşınmazın sınırında bulunan 3621 parsele ait kadastro tutanağı, varsa dayanak belgeleri, çevresinde bulunan 3619, 3625 ve 3630 parsellere ait hüküm dosyaları ile 3619 parselin tespitine esas 07.03.1977 tarih 406 sayılı tapu kaydının dayanağı olan 4753 sayılı
Kanun uyarınca Toprak Tevzi Komisyonu çalışmalarına ilişkin belirtmelik ve tablendikatif tutanakları ile komisyonca düzenlenen haritaların getirtilerek taşınmaz yönünü nasıl gösterildiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde açıklanan 1936 tarih 402 sayılı vergi kaydının 3 yönü hali göstermektedir. Mahkemece usulüne uygun olarak mera araştırması yapılmamış, taşınmazın bulunduğu yerde tahsisli mera bulunup bulunmadığı İl Özel İdaresi, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık, Tapu ile Kadastro Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulmamış ve taşınmazın niteliği ziraatçı uzman bilirkişi dinlenilmek suretiyle duraksamaya yol açmayacak şekilde tespit edilmemiştir.
Esasen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile de ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK;nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir.Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının yukarıda yazılı kurumlardan sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tespiti, Toprak Tevzi Komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanakların onaylı ve okunaklı fotokopileri ve dayanağı belgeler ile hüküm dosyaları getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tespit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlar da düşünülerek bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun şekilde mera araştırması yapılmamış olması isabetsizdir.
Diğer yönden; bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit ve sınırlandırma tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait (1964 – 1984 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların uzman bilirkişi aracılığı ile usulüne uygun olarak stereoskopla incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmaz sınırlarının belirlenmesi bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Mahkemece; az yukarıda açıklanan harita ve belgelerin eksiksiz olarak getirtilmesi, ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle sınırlandırma tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği, kullanım süresinin ve ne zaman kullanılmaya başlandığı ve mera niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir. Dava konusu yerin tahsisli ya da kadim mera olup olmadığı uyuşmazlık konusu oluşturduğundan, meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından yerel bilirkişilerin mahkemece belirlenmesi, aynı biçimde komşu köylerden tanıklarını belirleyip bildirmeleri için taraflara süre ve imkan tanınmalıdır. Mahkemece anılan araştırma ve incelemeler yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA,19.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.