3. Hukuk Dairesi 2015/2021 E. , 2016/2076 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı kurumun su abonesi olduğunu, 15/02/2012 tarihi ile 15/03/2012 tarihleri arasındaki sarfiyata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen 6.336,90-TL tutarındaki bedele itiraz ettiklerini, davalı tarafın yapılan itiraza sayaçta herhangi bir arıza olmadığı şeklinde cevap verdiğini, sayacın değiştirildiğini, davalı idarenin bu kez Ekim 2012 dönemine ait 18.421,05-TL tutarında fatura tanzim ederek davacı yönetime gönderdiği bedele de itiraz edildiğini, yapılan itiraza hidrofor sisteminde ultraviyole hattında yenileme yapılmış olmasının yüksek miktardaki su tüketiminin sebebi olacağı şeklinde cevap verildiğini, davacı müvekkili tarafından yapılan teknik inceleme neticesinde bu nedenin aşırı tüketime sebep olmayacağının anlaşıldığını beyan ve iddia ederek davalı idarenin sarf edilen suya karşılık tahakkuk ettirilmeyen fahiş fatura bedeline istinaden yapılan taksit taahhütnamesine göre idarece değiştirilen eski su sayacının 14/08/2012 ile 14/09/2012 tarihleri arasındaki bir aylık normal kullanımının da mahsup edilerek 12.000,00-TL kadar borçlu olunmadığının tespitine, tahakkuk ettirilen faturalar nedeniyle davalı idareye borçlarının olmadığının tespiti yönünde karar verilmesini ve ödemiş oldukları 4.732,82-TL nin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı yönetimin fatura bedeline yaptığı itirazdan sonra sayaç üzerinde yapılan muayene test ve ölçümlerde sayaçta her hangi bir arızanın söz konusu olmadığının anlaşıldığını, ikinci faturaya yapılan itirazdan sonra mahalde teknik elemanlarca yapılan inceleme sonucunda mahalde artezyen olmadığının fakat hidrofer sistemi olduğunun anlaşıldığını, hidrofor sistemine ait depodan çıkan hatta bir takım yenileme ve tadilatların olduğunun görüldüğünün, su deposunun taşmasını önleyen cekvalf sisteminin tamir görmüş durumda olduğunun cekvalf üzerindeki iz ve emarelerden anlaşıldığının, taşmanın tahliyesinin ise sistemin hemen altındaki üzeri demir ızgaralı rögara yönlendirildiğinin tespitinin yapıldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı idarenin iddia ve tespitlerinin isabetli olduğu, su sayacından sonraki tesisatta meydana gelen muhtemel bir arıza nedeniyle su kaçağı meydana geldiği ve sayacın kaçan bu suyu okumuş olabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HMK"nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca hakim; çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakim, kendisinin sahip olmadığı özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurur. Bu nedenle, bilirkişinin kendisinden sorulan husus hakkında, özel ve teknik bir bilgiye sahip olması, başka bir deyişle o konuda uzmanlaşmış olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir.
Somut olayda, mahkeme tarafından tanzim ettirilen bilirkişi raporu incelendiğinde,, raporun muarazayı aydınlatacak mahiyet taşımadığı, davacı tarafın bilirkişi raporuna haklı itirazlarını ve taleplerini somut verilerle cevaplamadığı , uyuşmazlık konusu ile ilgili kesin bir saptamada bulunulmadığı, ihtimallere göre değerlendirme yapıldığı, davalının tahakkuk ları esas alınarak hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; daha önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak konusunda uzman üçlü bilirkişi heyetinden, davacı tarafın gerek dava devam ederken gerekse temyiz dilekçesinde belirttiği itirazları da göz önünde bulundurularak,fazla tüketimin neden kaynaklandığının gerekirse sayacın doğru çalışır hale geldikten sonraki durumu ile daha önceki doğru çalıştığı dönemdeki tüketimleri de kıyaslanarak sayacın fazla su tüketimine esas etkenler olup olmadığı da araştırılarak hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınması, sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, mevcut bilirkişi raporu esas alınarak, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan