Esas No: 2021/524
Karar No: 2021/848
Karar Tarihi: 24.06.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/524 Esas 2021/848 Karar Sayılı İlamı
T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ... - ...
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : ...
KARAR NO : ...
KARAR TARİHİ : ...
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : ...
ÜYE : ...
ÜYE : ...
KATİP : ...
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ... ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : ...
NUMARASI : ... Esas ... Karar
DAVACI : ...
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ... SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. ...
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : ...
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : ...
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 05.06.2016 günü dava dışı sürücüsü ...'nın idaresindeki ... plaka sayılı çekici ve arkasına takılı ... plaka sayılı yarı römorku ile seyir halinde iken, "ada etrafında dönene YOLVER" levhasına uymadan 25m. fren izi ile duramayıp girdiği Hüdai Caddesi dönel kavşağında aracının sol ön kısmı ile soldan ada içinden Eski Ankara-Ereğli bağlantı yoluna seyreden ... yöntemindeki ... plakalı kamyonetin sağ yan kısmına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, kamyonet içerisinde yolcu olarak bulunan ...'ın ağır şekilde yaralanarak çalışma gücünün azaldığını, kazaya karışan ve ... adına kayıtlı olan ... plaka sayılı çekiciyi, 12.07.2015 başlangıç ve 12.07.2016 bitiş tarihli olarak düzenlenmiş ... nolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi ile sigorta koruması altına alan davalı Halk Sigorta A.Ş. aleyhine trafik sigorta poliçesinin Sakatlık Teminatı Klozu'ndan doğan sorumluluğa bağlı olarak Konya ... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin ... Esas ve ... Karar sayılı dosyasında sürekli sakatlık zararının tazmini için açılan maddi tazminat dava dosyasında alınmış olan; Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 09.05.2018 tarihli Rapor da; ... plaka sayılı çekici sürücüsü ...'nın %75 oranında kusurlu olduğu, müvekkilinin tedavi ve iyileşme süresinde geçici iş göremezlik zararı ile yaralanmasının niteliği gereği bakıcıya muhtaç kalması sonucu bakıcı gideri zararı olduğunu, ayrıca tedavisi için SGK tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen kaçınılmaz tedavi giderleri de olduğunu, davalı sigortacının, geçici iş göremezlik süresinde uğranılan maddi zarar, tedavi ve iyileşme süresinde uğranılan bakıcı gideri zararı ile SGK tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan maddi zararı tazmin etme sorumluluğunun bulunduğunu, zararların tazmini hususunda davalı sigorta şirketine müracaat edildiği, ancak herhangi bir ödemede bulunulmadığı, arabuluculuk faaliyetlerinden de sonuç alınamadığını belirterek; fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere; İyileşme ve Geçici İş Göremezlik Süresinde Uğranılan 10,00 TL, Tedavi ve İyileşme Süresindeki Bakıcı Giderinden Doğan 10,00 TL, Belgelenemeyen Kaçınılmaz Tedavi Giderlerinden Doğan 10,00 TL maddi tazminatların, kaza tarihinde geçerli kişi başı poliçe limitleri ile sınırlı olarak dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkilesine verilmesine, zorunlu arabuluculuk faaliyeti için yapılan giderler ile sarfına mecbur kalınacak yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; Kazaya karıştığı beyan edilen ... plaka sayılı aracın Müvekkili Şirket nezdinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, ancak aracın söz konusu poliçe teminatı altına alınmış olmasının, teminatın tamamen ve otomatik olarak ödeneceği anlamına gelmeyeceğini, dava konusu trafik kazasında kusur durumunun uzman bilirkişi heyetinden alınacak ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzimi ile saptanmasının gerektiğini, ayrıca yargılamaya konu olaya ilişkin cezai tahikat dosyası var ise kusur durumunun tespiti açısından incelenmesinin gerektiğini, 01.06.2015 tarihi itibariyle değişmiş olan Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi Genel Şartları uyarınca, Müvekkili Sigorta Şirketinin geçici iş göremezlik tazminatlarından ve bu dönemde doğan bakıcı giderlerinden ve tüm tedavi giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, bu risklerin açıkça teminat dışı bırakıldığını, bu bağlamda SGK tarafından karşılanmış olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi giderleri teminat dışı olduğunu ve Müvekkili Şirketin sorumluluğu bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının iş göremezlik oranlarının tespitleri Adli Tıp Kurumunca yapılmasının gerektiğini, davacıların bahsi geçen iş göremezlik ve beden gücü kaybı tazminat talepleri ile her türlü diğer tazminat talepleri için, Karayolları Trafik Kanunu ve 5510 sayılı yasa hükümleri gereğince Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacılara yapılmış olan ödemeler ve masraflar sorularak tazminat taleplerinden düşülmesi gerektiğini, yine olayda var ise hatır taşımacılığına dair gerekli indirimlerinin yapılmasının gerektiğini , zamanaşımı itirazlarının da bulunduğunu belirterek; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesi ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya ...Asliye Ticaret Mahkemesinin ... tarih ... Esas ... Karar sayılı gerekçeli kararı ile; "...Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 05.06.2016 tarihinde dava dışı sürücüsü ...'nın idaresindeki ... plaka sayılı çekici ve arkasına takılı ... plaka sayılı yarı römorku ile seyir halinde iken, dava dışı ... yöntemindeki ... plakalı kamyonetin sağ yan kısmına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, kamyonet içerisinde yolcu olarak bulunan davacı ...'ın yaralandığı, kazaya karışan ve ... adına kayıtlı olan ... plaka sayılı çekicinin davalı Halk Sigorta AŞ. nezdinde 12.07.2015 - 12.07.2016 tarihleri arasında ... nolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi sigortalı olduğu, davalı aleyhine davacının sürekli sakatlık zararının tazmini için Konya ... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin ... Esas ve ... Karar sayılı dosyasında davanın ikame edildiği, bu dava dosyasına ilişkin aldırılan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 09.05.2018 tarihli rapor da; ... plaka sayılı çekici sürücüsü ...'nın %75 oranında kusurlu olduğu, yapılan yargılama sonucunda davacı lehine 30.489,45 TL sürekli sakatlık tazminatına hükmedildiği, ancak davacının aynı kazaya ilişkin tedavi ve iyileşme süresinde geçici iş göremezlik zararı ile yaralanmasının niteliği gereği bakıcıya muhtaç kalması sonucu bakıcı gideri zararı olduğunu, ayrıca tedavisi için SGK tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen kaçınılmaz tedavi giderlerinin de bulunduğu, dava konusu edilen zararların tazmini hususunda davalı sigorta şirketine müracaat edildiği, ancak herhangi bir ödemenin bulunmadığı, davacının dava konusu kazaya bağlı olarak iyileşme süresinin 18 ayı bulduğu, bu süre zarfında kişinin herhangi bir gelir getirecek işte çalışamayacağı, bu sürenin geçici iş göremezlik süresi olduğu, iyileşmesi süresi zarfında kişinin 3 ay süre ile bir başkasının yardımına ihtiyaç duyacağı hususunun alınan raporlar uyarınca sabit olduğu, aktüer bilirkişi marifetiyle maddi zarar hesaplamasının yapıldığı, davacının maddi zararlarının tazmininde davalı sigorta şirketinin ZMMS poliçesi kapsamında sorumluluğunun bulunduğu kabul edilerek; davanın kabulü ile; 05.06.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 18.426,83 TL geçici iş göremezlik zararı, 16.677,25 TL bakıcı gideri zararı, 6.750,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri zararı, olmak üzere toplam 41.854,08 TL maddi tazminatın, davalı sigorta şirketinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına poliçe limiti ile sınırlı olarak, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair; 1-Davanın KABULÜ ile; 05.06.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 18.426,83 TL geçici iş göremezlik zararı, 16.677,25 TL bakıcı gideri zararı, 6.750,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri zararı, olmak üzere toplam 41.854,08 TL maddi tazminatın, davalı sigorta şirketinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına poliçe limiti ile sınırlı olarak, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE," karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; 01/06/2015 tarihinde değişen poliçe genel şartlarının yargılamaya konu olaya da uygulanması gerektiği hususunda tereddüt olmadığını, olayın 05/06/2016 tarihinde gerçekleştiğini, uygulamanın kaza tarihinde geçerlilikte olduğunu, hal böyle iken; 01.06.2015 tarihi itibariyle değişmiş olan Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi Genel Şartları uyarınca, Müvekkili Sigorta Şirketinin geçici iş göremezlik tazminatlarından ve bu dönemde doğan bakıcı giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, bu risklerin açıkça teminat dışı bırakıldığını, sorumluluğun SGK da olduğunu, müvekkili tarafından yargılamaya konu poliçede tedavi gideri için alınmış olan primin tamamının SGK na aktarıldığını, müvekkili şirket nezdinde tedavi gideri için prim bulunmadığını, SGK nun hiçbir ayrıma gitmeden kazazedelerin tüm tedavi giderlerini karşılamak zorunda olduğunu, ancak SGK nun tedavi giderlerini ödemekten ya da tam olarak ödemekten imtina edebildiğini, teminat dışı bırakılan tüm tedavi giderlerinden ve davadaki tüm tazminat kalemlerinden müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine, icranın tehirine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; ilk derece mahkemesi tarafından müvekkilinin geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı ile iyileşme süresinde uğradığı bakıcı gideri zararı ve fatura edilemeyen kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan maddi zararlarının tazminine karar verilmesinin hukuken doğru olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı tarafın istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen karar, davalı sigorta vekilince istinaf edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Teminat dışılık yönünden;
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin "Sağlık Giderleri teminatı" başlıklı (b) maddesinde " Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir." ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu'nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu'na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez. Ayrıca;
ZMMS sözleşmesindeki şartların davacı açısından bağlayıcı olmaması ve anayasa mahkemesinin 09/10/2020 tarihli resmi gazetde yayınlana 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 e 2019/40 k sayılı kararına göre 6704 sayılı kanunu 3.maddesiyle değiştirilen 90. maddesinn birinci cümlesinde yeralan "ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda " ibaresinin ve ikinci cümlesinde yeralan "ve genel şartlarda " ibaresinin iptal edilmiş olması sebebiyle de uygulanmayacaktır.
2- Kamu düzeni sebebiyle maluliyete yönelik;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu'nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, "Trafik Sigortası Genel Şartları" ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa'nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi'nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa'nın, "Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar." yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK'da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada "İptal kararları geriye yürümez" kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, "Devlete güven" ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa'nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa'nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa'ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve "İptal kararlan geriye yürümez" kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu'nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, "Trafik Sigortası Genel Şartları" ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu'nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık 'Genel Şartlar'ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar"ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu'na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan 'Genel Şartlar'ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay'ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym'ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. (Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve vergilendirilmiş gelirin nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından, vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece, AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak "belirlenecek uzmanlık alanlarına göre" oluşturulacak heyetten (alınan raporun uzmanlıkları belli olmayan araştırma görevlilerinden alınmış) maluliyet raporu tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Bu itibarla, davalı sigorta vekilinin kamu düzeni sebebiyle istinaf taleplerinin kabulü gerekmiştir.
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, davalı sigorta vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda "kamu düzenine ilişkin" sebeplerle kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesi gerektiği kararı verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatırana iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi....
...
Başkan
...
e-imzalı
...
Üye
...
e-imzalı
...
Üye
...
e-imzalı
...
Katip
...
e-imzalı
Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.