Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/464
Karar No: 2021/280

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/464 Esas 2021/280 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/464 E.  ,  2021/280 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ceza Dairesi

    Sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eylemin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın, TCK"nın 87/4, 29/1, 53/1, 63 ve 58. maddeleri uyarınca 7 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Karabük Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.01.2017 tarihli ve 16-7 sayılı hükme yönelik sanık müdafisi, katılanlar vekilleri ve Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince yapılan yargılama sonucunda 05.05.2017 tarih ve 804-908 sayı ile; CMK"nın 280/2. maddesi uyarınca Karabük Ağır Ceza Mahkemesinin 18.01.2017 tarihli ve 16-7 sayılı kararının kaldırılmasına, eylemin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın, TCK"nın 81/1, 29, 62, 53/1-2-3, 63 ve 58/6-7. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.
    Hükmün sanık müdafisi ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.03.2020 tarih, 1552-993 sayı ve oy çokluğuyla temyiz itirazlarının esastan reddine karar verilmiş,
    Daire Üyeleri H. Kırca ve C. Topaktaş; "...Burada öncelikle tartışılması gereken husus, sanığın eyleminin kasten öldürme suçu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği olmalıdır.
    Öldürme olayından 3 gün kadar önce sanık ile maktul arasında bir tartışma yaşanmış bu tartışmada maktul sanığa küfretmiştir. Olay günü de sanıkla maktul arkadaşları da olduğu hâlde parkta bir araya gelmişlerdir. Üç gün önce meydana gelen olay konuşulduğu sırada, maktulün aramızda bir şey yok demesi üzerine sanık sinirlenmiş, "Nasıl bir şey yok sen anama avradıma küfretmedin mi?" diyerek önce sanığın yüzüne doğru bir tekme vurmuş, bu sırada maktul sırtüstü yere düşmüş, araya tanıklar girdiğinde ve tanıkların engellemelerine rağmen sanık boyun ve yüz bölgesine doğru bir ya da iki tekme daha savurmuştur. Maktulün ölüm nedeni Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesince küt kafa ve boyun travmasına bağlı olarak beyin kanaması ve medulla spinalis kanaması olarak değerlendirilmiştir.
    Maktul tekme darbeleri sonucunda ölmüştür. Olayda TCK"nın 6. maddesinin 1-f bendinde sayılan silah veya benzeri bir alet kullanılmamıştır. Tekme, ayakla vurmadır. Ayak vücudun bir uzvudur. Vücudun bir uzvu kullanılırken öldürmek amacıyla hareket edildiğini söylemek mümkün değildir. Ancak yerde ve sert zeminde olan bir kişinin kafasını sert zeminden alınan destekle ezmek veya ayaktaki ayakkabının özel yapılmış olması hâlleri istisna olabilir. Ancak olayımızda böyle bir durum söz konusu değildir.
    Bu olayda ölüm neticesi beklenen bir hâl olarak ortaya çıkmamıştır. Sanığın öldürmek amacında olduğunu mevcut hâl ve şartlara göre söylemek mümkün değildir. Sanığın öldürme amacıyla hareket etmediğini söylemenin en büyük iki nedeni olayın kavgayı aralayabilecek tanıkların yanında meydana gelmiş olması ve sanığın öldürme suçu yönünden elverişli bir aletle icraya başlamamış olmasıdır.
    Bir başka bakış açısından baktığımızda da, Dairemizin çoğunluğunun verdiği kararın hatalı olduğunu söylemek mümkündür. Bu da kavga sırasında tekme savuran isabet ettiremeyen ya da tekme ile vuran kişinin öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılmasının söz konusu olamayacağıdır. Öldürmeye teşebbüs suçunda elverişli vasıta ile icraya başlanmamış olması yaralama ve öldürmeye teşebbüs ayrımında en önemli kriterlerden biridir. Ölüm neticesinin meydana gelmemesi hâlinde öldürmeye teşebbüs sayılmayan bir durum, ölüm neticesinin meydana gelmesi hâlinde nasıl kasten öldürme sayılabilir. Üstelik TCK"nın 87/4. maddesinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamaya ilişkin bir düzenleme varken, bunun kabul edilmesi mümkün değildir.
    Bir diğer husus Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun raporunda da belirtildiği ve bu kısmı sabit olduğu üzere, maktulün kafatasında çökme kırığı veya başka kırık tarzı bir oluşumun olmamasıdır. Doğrudan ölüm neticesini doğuracak çökme kırığı tarzında bir kırık olmaması da suçun TCK"nın 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme kapsamında değerlendirilemeyeceğinin bir göstergesidir. Kaldı ki böyle bir kırık olsa bile TCK"nın 81. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Zira sanığın dış dünyaya yansıyan davranışları öldürme kastıyla hareket edilmediğini göstermektedir.
    Öncelikle bu olayın kasten öldürme olamayacağı kabul noktasından hareketle, diğer bir husus Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun çelişkili raporlarının hükme esas almaya elverişli olup olmadığıdır. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 20.06.2016 ve 07.12.2016 tarihli raporları söz konusudur. Bu raporlardan ilkinde; darbenin şiddeti ile ilgili bir değerlendirme yapılmış ve kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtilmiştir. İkinci raporun sonuç kısmının 1. paragrafında; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtildikten ve TCK"nın 86 ve 87. maddeleri kapsamında bir değerlendirme yapıldıktan sonra, 4. paragrafta kişinin kafa ve boyun bölgesindeki travmatik değişimlerin doğrudan ölüme neden olması nedeniyle 5237 sayılı TCK"nın 86-87. maddesi kapsamında değerlendirme yapılmadığı denilmek suretiyle aynı raporda çelişkiye düşülmüştür. İkinci raporun bu kısım yönünden birinci raporla da çeliştiği açıktır. Sanığın eyleminin TCK"nın 81. maddesi kapsamına girmediği kabul edildiğinde bu raporlar hüküm vermeye elverişli değildir. Zira TCK"nın 86/1 ve 86/3. maddesine girmeyen hâllerde TCK"nın 87/4. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Raporun TCK"nın 86/2. maddesi kapsamında olması hâlinde TCK"nın 85. maddesinin uygulanması söz konusu olacaktır. Darbenin şiddeti ile ilgili Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınması gerekmektedir.
    Yukarıda anlatıldığı üzere, sanığın TCK"nın 81. maddesi kapsamında cezalandırılamayacağını ve bu durumda raporlardaki çelişkinin giderilerek bir karar verilmesi gerektiği" düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 30.08.2020 tarih ve 37830 sayı ile;
    "...Başsavcılığımız ile Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkındaki suç vasfına ilişkindir.
    Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bahse konu kararında karşı oy kullanan üyelerin karşı oy gerekçelerinde de belirttikleri üzere; öldürme olayından 3 gün kadar önce sanık ile maktul arasında bir tartışma yaşanmış bu tartışmada maktul sanığa küfretmiştir. Olay günü de sanıkla maktul arkadaşları da olduğu hâlde parkta bir araya gelmişlerdir. Üç gün önce meydana gelen olay konuşulduğu sırada, maktulün aramızda bir şey yok demesi üzerine sanık sinirlenmiş, "Nasıl bir şey yok sen anama avradıma küfretmedin mi?" diyerek önce sanığın yüzüne doğru bir tekme vurmuş, bu sırada maktul sırtüstü yere düşmüş, araya tanıklar girdiğinde ve tanıkların engellemelerine rağmen sanık boyun ve yüz bölgesine doğru bir ya da iki tekme daha savurmuştur. Maktulün ölüm nedeni Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesince küt kafa ve boyun travmasına bağlı olarak beyin kanaması ve medulla spinalis kanaması olarak değerlendirilmiştir.
    Maktul tekme darbeleri sonucunda ölmüştür. Olayda TCK"nın 6. maddesinin 1-f bendinde sayılan silah veya benzeri bir alet kullanılmamıştır. Tekme, ayakla vurmadır. Ayak vücudun bir uzvudur. Vücudun bir uzvu kullanılırken öldürmek amacıyla hareket edildiğini söylemek mümkün değildir. Ancak yerde ve sert zeminde olan bir kişinin kafasını sert zeminden alınan destekle ezmek veya ayaktaki ayakkabının özel yapılmış olması hâlleri istisna olabilir. Ancak olayımızda böyle bir durum söz konusu değildir.
    Bu olayda ölüm neticesi beklenen bir hâl olarak ortaya çıkmamıştır. Sanığın öldürmek amacında olduğunu mevcut hâl ve şartlara göre söylemek mümkün değildir. Sanığın öldürme amacıyla hareket etmediğini söylemenin en büyük iki nedeni olayın kavgayı aralayabilecek tanıkların yanında meydana gelmiş olması ve sanığın öldürme suçu yönünden elverişli bir aletle icraya başlamamış olmasıdır.
    Bir başka bakış açısından baktığımızda da, bu da kavga sırasında tekme savuran isabet ettiremeyen ya da tekme ile vuran kişinin öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılmasının söz konusu olamayacağıdır. Öldürmeye teşebbüs suçunda elverişli vasıta ile icraya başlanmamış olması yaralama ve öldürmeye teşebbüs ayrımında en önemli kriterlerden biridir. Ölüm neticesinin meydana gelmemesi hâlinde öldürmeye teşebbüs sayılmayan bir durum, ölüm neticesinin meydana gelmesi hâlinde nasıl kasten öldürme sayılabilir. Üstelik TCK"nın 87/4. maddesinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamaya ilişkin bir düzenleme varken, bunun kabul edilmesi mümkün değildir.
    Bir diğer husus Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun raporunda da belirtildiği ve bu kısmı sabit olduğu üzere, maktulün kafatasında çökme kırığı veya başka kırık tarzı bir oluşumun olmamasıdır. Doğrudan ölüm neticesini doğuracak çökme kırığı tarzında bir kırık olmaması da suçun TCK"nun 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme kapsamında değerlendirilemeyeceğinin bir göstergesidir. Kaldı ki böyle bir kırık olsa bile TCK"nın 81. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Zira sanığın dış dünyaya yansıyan davranışları öldürme kastıyla hareket edilmediğini göstermektedir.
    Öncelikle bu olayın kasten öldürme olamayacağı kabul noktasından hareketle, diğer bir husus Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun çelişkili raporlarının hükme esas almaya elverişli olup olmadığıdır. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 20.06.2016 ve 07.12.2016 tarihli raporları söz konusudur. Bu raporlardan ilkinde; darbenin şiddeti ile ilgili bir değerlendirme yapılmış ve kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtilmiştir. İkinci raporun sonuç kısmının 1. paragrafında; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtildikten ve TCK"nın 86 ve 87. maddeleri kapsamında bir değerlendirme yapıldıktan sonra, 4. paragrafta kişinin kafa ve boyun bölgesindeki travmatik değişimlerin doğrudan ölüme neden olması nedeniyle 5237 sayılı TCK"nın 86-87. maddesi kapsamında değerlendirme yapılmadığı denilmek suretiyle aynı raporda çelişkiye düşülmüştür. İkinci raporun bu kısım yönünden birinci raporla da çeliştiği açıktır. Sanığın eyleminin TCK"nın 81. maddesi kapsamına girmediği kabul edildiğinde bu raporlar hüküm vermeye elverişli değildir. Zira TCK"nın 86/1 ve 86/3. maddesine girmeyen hâllerde TCK"nın 87/4. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Raporun TCK"nın 86/2. maddesi kapsamında olması hâlinde TCK"nın 85. maddesinin uygulanması söz konusu olacaktır. Darbenin şiddeti ile ilgili Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınması gerekmektedir.
    Yukarıda anlatıldığı üzere, sanığın TCK"nın 81. maddesi kapsamında cezalandırılamayacağını ve bu durumda raporlardaki çelişkinin giderilerek bir karar verilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 03.11.2020 tarih, 3646-2686 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporları arasında çelişki bulunup bulunmadığı, bu bağlamda sanık hakkında eksik araştırmayla mahkûmiyet hükmü kurulup kurulmadığının,
    2- Eksik araştırmayla hüküm kurulmadığının kabulü hâlinde sanığın eyleminin hukuki niteliğinin,
    Belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    17.08.2015 tarihli tutanakta; aynı tarihte saat 00.05 sıralarında meydana gelen ölüm olayıyla ilgili olarak Hürriyet Mahallesi, Kordon Park, Araç Çayı kenarı, orta bölümdeki dere kenarına gidildiği, dere kenarında ... isimli bir erkek şahsın yattığının görüldüğü, yapılan araştırmalarda, tanıklardan alınan bilgilere göre ...’in yanında en son ... isimli kişinin görüldüğü, her iki şahsın birkaç gün önce de kavga ettiklerinin öğrenildiği, ...’ın bulunduğu yer tespit edildikten sonra saat 02.30 sıralarında yakalanarak Asayiş Şube Müdürlüğüne getirildiğinin belirtildiği,
    17.08.2015 tarihinde saat 08.05"te düzenlenen olay yeri inceleme raporu formunda; olayın Balık Pazarı’nın devamında, Kordon Park olarak bilinen yerde, Araç Çayı kenarında meydana geldiği, cesedin bulunduğu yere yoldan bakıldığında ırmak kenarında ırmak boyunca devam eden sıralı ağaçların bulunduğu, ağaçların dallarının sık olduklarından cesedin bulunduğu noktanın park alanı içerisindeki yürüyüş yolundan bakıldığında ortamın karanlık olduğundan görülemediği, cesedin ağaçlık alan ile ırmak arasında kalan 2,5 metrelik toprak ve çimenlik alanda bulunduğu, cesedin belden aşağı kısmının sütre şeklinde toprak zeminden dere içerisine uzanır vaziyette olduğu, bacaklarının ıslak, dizlerinin altının ise çamurlu ve ıslak, vücudunun üst kısmının toprak zeminde olduğunun görüldüğü, şahsın üzerinde kahverengi ayakkabı, mavi renkli kot pantolon, siyah renkli kemer, göğüs alt kısmına kadar çekili vaziyette siyah-beyaz-lacivert çizgili tişört olduğu, olay yerinde yapılan teknik incelemede; cesedin toprak zemin üzerinde ayaklarının ırmak tarafına, güneydoğu istikametine bakar vaziyette, baş kısmının kuzeybatı istikametine sırtüstü yatar vaziyette olduğu, cesedin sağ kaş bitiminden başlayan 2,5x2,5 cm ebadında kızarıklık olduğu, sağ kol iç kısmında 112 ekiplerinin müdahalesine bağlı iğne izinin bulunduğu, ceset üzerinde başkaca bir kesici delici alet izinin olmadığı, çevrede yapılan bulgu incelemesinde cesedin başının sağ tarafında, çimen üzerinde siyah renkli Nokia marka cep telefonu, cesedin başının sol tarafında, 1 metre mesafede, 1 adet Efes ibareli dolu bira kutusu, yine bu kutunun yanında 1 adet beyaz renkli Muratti ibareli sigara izmariti, cesedin sol taraf bacak hizasında bira kutusu ile dere arasındaki kısımda 1 adet içilmemiş sarı filtreli Marlboro sigara, cesedin sol ayağına göre sol istikamette, su içerisinde kalan 40 cm mesafede bir adet Efes ibareli boş bira kutusu, cesedin sağ ayak ön kısmı dere içerisinde Efes ibareli boş bira kutusu görüldüğü, cesedin olay yerinden kaldırıldığı esnada sırtının altında 1 adet siyah renkli naylon poşet görüldüğü, cesedin bulunduğu bölgede suyun sığ ve hafif bulanık olduğu, su dibinin görülebildiği, su içerisinde ve olay yerinde suça konu olabilecek herhangi bir suç aletine rastlanılmadığının belirtildiği,
    17.08.2015 tarihli tutanakta; saat 00.05 sıralarında Hürriyet Mahallesi, Kordon Park, Araç Çayı kenarı orta bölümdeki dere kenarında meydana gelen kasten öldürme olayıyla ilgili olarak olay yeri ve çevresinde bıçak veya kesici alet olabileceği değerlendirilerek yapılan çalışmalarda, olay sonrası ve aynı gün sabah havanın aydınlandığı saatlerde yapılan araştırmada olay yeri civarı ve Araç Çayı kenarının suyun görünebilir kısımlarında herhangi bir bıçak veya kesici alete rastlanılmadığının bildirildiği,
    Karabük Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesince 17.08.2015 tarihinde saat 02.57"de düzenlenen genel adli muayene formunda; darp-cebir raporu için getirilen ..."ın genel durumunun iyi, koopere-oryente olduğu, sağ tibia ön yüzde ayak bileğinden yukarıya doğru uzanan 13 cm uzunluğunda yaygın kızarıklık bulunduğu, kesin raporun ortopedi uzmanınca verilmesi gerektiğinin belirtildiği,
    17.08.2015 tarihinde saat 04.31"de düzenlenen alkol raporunda; ...’ın 0,25 promil alkollü olduğuna dair tespitin yer aldığı,
    17.08.2015 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; 35-40 yaşlarında, 175-180 cm boylarında, 70-75 kg ağırlığında, bıyıklı, kahverenkli gözlü, birkaç günlük sakallı erkek cesedinde yapılan dış muayenede, sağ zigoma üzerinde 3x1,5 cm, sağ temporalde 4x0,4 cm, sağ kulak üzerinde ve sağ kulak önünde sıra ile 0,5 cm ve 1,5 cm uzunluğunda ve ebadında ekimozlar izlendiği, sağ dirsek iç büklümde iğne izi ile uyumlu görünüm saptandığı, yapılan dış muayenede kesici delici alet yaralanması ya da ateşli silah yaralanması lehine herhangi bir bulguya rastlanılmadığı, kesin ölüm sebebinin belirlenememesi üzerine klasik otopsi yapılmak üzere cesedin Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığına gönderilmesine karar verildiğinin belirtildiği,
    Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığınca düzenlenen 24.11.2015 tarihli otopsi raporunda; 178 cm boyunda, takriben 75-80 kg ağırlığında, 35-40 yaşlarındaki cesedin sağ frontal dış bölümde saçlı deri sınırında 5x0,4 cm ebadında ekimoz, sağ göz başlangıcından 3 cm dış bölümden zigomatik bölgeye uzanan 6x1,5 cm"lik ekimoz alanı içerisinde 2,5x2 cm’lik alanda zemini parşömenleşmiş sıyrık, sağ kulak tragusunda 1,5x1,5 cm ebadında ekimoz, çene sağda, içerisinde 0,2 cm, 0,2 cm ve 0,3 cm"lik sıyrıklar olan 2,5x2 cm ekimoz alanı, sağ omuz başı dış önde 0,4 cm çaplı ekimoz, sağ omuz başı önde 0,5 cm lik sıyrık, sağ el 2. metacarpal distal bölümde 1 cm çaplı ekimoz, ense sağ dış bölümde 2 cm çaplı ekimoz, sağ kol dış arka bölümde 1x1 cm ve 0,8x0,6 cm’lik ekimozlar tespit edildiği, ayak parmakları arasında ot ve çamur kalıntıları olduğu; saçlı deri altında dış muayenede sağ frontal bölgede tarif edilen ekimoz altına uyan bölgede 7x4 cm kanama ve ekimoz olduğu, sağ temporal adele ön üst bölümde kanama saptandığı, sol temporal kas grubunda kanama ekimoz görülmediği, kafa kubbe kemikleri sağlam bulunduğu; beyinde frontal ve her iki temporal loblarda yer yer kalınlığı 0,4-0,5 cm"ye ulaşan yaygın subaraknoid kanama olduğu, sağ temporal lob bazal bölümde ve orta kafa çukurunda 0,1-0,2 cm çaplı subdural kanamalar ve beyincikte subaraknoid kanamalar tespit edildiği, beyin, beyincik ve beyin sapı kesitlerinde başkaca makroskopik patoloji görülmediği, menengiel damar ve vertebral arter lümenlerinde makroskopik patoloji görülmediği, epidural mesafelerde kanama saptanmadığı, kafa kaide kemiklerinin sağlam bulunduğu; sağda zigomatik bölgede dış muayenede tarif edilen ekimoz altına uyan bölgenin kanamalı ekimozlu olduğu, yüz ve burun kemiklerinde makroskopik kırık görülmediği; boyun sağda arka bölümde dış muayenede ensede tarif edilen ekimoz altına uyan bölgede 3x1,5 cm ebadında ve çene sağda tarif edilen ekimoz altına uyan bölgede 2 cm çaplı kanama ve ekimoz olduğu, göğüs cilt altı yumuşak doku ve interpektoral kas yapılarında kanama ekimoz görülmediği; boyun yapılarının tetkikinde hyoid kemik, tiroid kartilaj ve boyun omurları sağlam bulunduğu, troid kartilaj sol boynuz çevre yumuşak dokuda 1,5x0,3 cm ebadında ekimoz tespit edildiği, özofagus lümeninin boş olduğu, trakea lümeninde sıvama köpüklü mayi olup alt bölümlerde hiperemik görünüm saptandığı, boyun sağda derin paravertebral kas yapılarında 8x6 cm"lik hematom olduğu, arteria carotis lümenlerinde makroskopik patoloji görülmediği, servikal 2-3. vertebral aralık seviyesinde subaraknoid kanama olduğu, sol yanda yüzeyel ve derin kas yapılarında özellik görülmediği; enseye şak atıldığı, servikal 6. vertebra hizasında 3 cm çaplı kanama ve ekimoz tespit edildiği, vertebralarda makroskopik kırık görülmediği, Morg İhtisas Dairesi Histopatoloji Tetkik Şubesince düzenlenen raporda, beyinde yaygın subaraknoidal taze kanama, beyin sapı-ponsta subaraknoidal taze kanama, parankimde taze kanama odakları, beyincikte subaraknoidal taze kanama, medulla spinaliste subaraknoidal taze kanama ve epidural fokal bir alanda ekstravaze eritrositler, durada parankimde ekstravaze eritrositler olduğu, beyin damarlarında makroskopik ve mikroskopik patoloji izlenmediği, damarlar çevresinde ekstravaze eritrositler tespit edildiği; kişinin ölümünün küt kafa travmasına bağlı beyin zarları kanaması sonucu meydana gelmiş olduğu, safrada ve mide muhteviyatında sistematikteki maddelerin bulunmadığı, kanda 178 mg/dL etanol bulunduğu, kanda, idrarda ve yağ dokuda sistematikteki maddelerin (uyutucu-uyuşturucu-uyarıcı maddeler dâhil) bulunmadığı,
    Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 20.06.2016 tarihli raporda; otopsisinde dış muayenede sağ omuz başı dış önde 0,4 cm çaplı ekimoz, sağ omuz başı önde 0,5 cm"lik sıyrık, sağ el 2. metacarpal distal bölümde 1 cm çaplı ekimoz, sağ kol dış arka bölümde 1x1 cm ve 0,8x0,6 cm"lik ekimozlar tespit edildiği dikkate alındığında; kişinin kafa ve boyun bölgesi dışındaki yaralanmalarının 5237 sayılı TCK"nın 86-87. maddeleri kapsamınca değerlendirildiğinde, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, kişinin ölümünün küt kafa ve boyun travmasına bağlı beyin kanaması ve medulla spinalis kanaması sonucu meydana gelmiş olduğunun ifade edildiği,
    Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 07.12.2016 tarihli raporda; kişinin kafa ve boyun bölgesindeki travmatik değişimlerin doğrudan ölüme neden olması nedeniyle 5237 sayılı TCK"nın 86-87. maddesi kapsamında olup olmadığına dair değerlendirme yapılmadığının mütalaa olunduğu,
    17.08.2015 tarihli telefon mesaj tespit tutanağında; olay tanıklarından Ahmet Kirman’ın ifadesinde ... ile mesajlaştığını beyan etmesi üzerine ...’dan rızasıyla alınan Galaxy A5 marka telefon incelendiğinde, ana ekranda bulunan mesajlar kısmına girildiği, 2 adet mesaj klasörü görüldüğü, Ahmet Kirman isimli klasör açıldığında 17.08.2015 tarihinde saat 00.12’de ...’ın Ahmet Kirman’a “Dükkanı kapattım cihan aldım” ve “s.kecem” yazılı mesajlar gönderdiği, Ahmet Kirman’ın saat 00.13’te “bırak sunu deyecek bı adam degıll” şeklinde cevap verdiği, ...’ın saat 00.13’te “Yüksel al başımdan kardeşim” diye başka bir mesaj gönderdiği, Ahmet Kirman’ın ise saat 00.16’da “Başkan benımdemı hatrım yok bırak sunu yarın işin gucun var gerek yok deyrnez onun için ugrasmaya” şeklinde mesaj gönderdiğinin belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... aşamalarda; maktul ...’in annesi olduğunu, olayın nasıl gerçekleştiğini bilmediğini, oğlunun kimseye zarar vermediğini, olayların 10 gün içerisinde gerçekleşmiş olduğunu, aralarında küfürleşme olmuş olabileceğini ancak bunun adam öldürmeyi gerektirecek bir şey olmadığını, sanığın ismini daha önce hiç duymadığını, oğlu olan maktule ölümünden 3 gün önceki olayı sorduğunda, Tuncay"ın çalıştığı lokalde oturduğunu, burada cep telefonunu unuttuğu için geri döndüğünü, Tuncay"ın kapıyı açmayınca cebindeki bozuk parayı cama attığını, daha sonra 4-5 kişi aşağıya inince kendini korumak için cebindeki çakı bıçağını salladığını söylediğini, bu hususun da bilinmesini istediğini, sanığın kiralık olduğunu, esas katillerin dışarıda elini kolunu sallayarak gezdiklerini, şikâyetçi olduğunu,
    Katılan ... aşamalarda; maktulün babası olduğunu, maktulün daha önceden ... ve ... ile bir husumetinin olmadığını ancak olay tarihinden yaklaşık 1 hafta önce maktul ...’ın, ..."a ait Ankara Caddesi üzerindeki mekânda ... ile birlikte alkol almış olduklarını, maktul ...’ın oradan ayrıldıktan sonra telefonunu unuttuğu için geri döndüğünde ...’a seslenmiş, Tuncay’ın cevap vermemesi üzerine cebinde bulunan bozuk parayı mekânın camını atmış, işaret yaparak telefonunun orada olup olmadığını sormuş olduğunu, bunun üzerine Tuncay ve mekânda bulunan diğer kişilerin maktul ..."ın taş attığını düşünerek sopalarla aşağıya inmiş olduklarını, maktul ...’ın da kendisini korumak için cebindeki çakı bıçağını çıkarmış ve bu sayede onlardan kurtulmuş olduğunu, bu olaydan 2 gün sonra ...’ın maktul ...’ı aradığını, telefonun Kamil tarafından çalıştığı kahvehaneye bırakıldığını, Ahmet Kirman’ın telefonda "Sen kimsin" dediğini, kendisinin de Cihan"ın babası olduğunu söylediğini, bunun üzerine Ahmet’in “Cihan"ı öldüreceğim, g.tüne şişe sokmazsam adam demesinler” şeklinde birçok tehditte bulunduğunu, Ahmet"e terbiyeli olmasını, zararı neyse gidereceğini söylediğini, daha sonra Ahmet ile maktul arasında tekrar bir münakaşa yaşandığını, birlikte karakola gittiklerini, kendilerinin de olaydan haberdar olduklarını, eşiyle birlikte karokala giderken eşinin maktul ...’ı aradığını, telefona Ahmet Kirman’ın çıktığını ve Cihan"ın yanında olduğunu, anlaştıklarını söylediğini, bunun üzerine eşiyle birlikte Ahmet’e ait mekâna gittiklerini, maktul ...’ın da yanlarına gediğini ve birlikte eve gittiklerini, ..."ın, ..."ı azmettirdiğini düşündüğünü, olayı görmediğini, şikâyetçi olduğunu,
    Katılan ... Mahkemede; maktul ...’ın resmî nikâhlı eşi olduğunu, olayı görmediğini, olay gecesi saat 23.30 sıralarında maktul ..."ın işlettiği kahvehaneden eve geldiğini, kendisinin yaz tatili nedeniyle eve yeni döndüğünü, evde yiyecek bir şey bulunmadığını, maktul ...’ın marketten yiyecek bir şeyler almak için dışarı çıktığını, kendisine açık market bulamayacağını söylemesine rağmen yiyecek almak için evden çıktığını, bir daha da geri gelmediğini, olayın meydana geldiği yer ile maktulün devamlı alışveriş yaptığı marketin aynı yönde olduğunu, ancak etraftan duyduğu kadarıyla kimliğini tespit edemediği bir kadının aynı gece olay yerinin ters istikametindeki pazar yerinde maktul ...’ın da karıştığı bir kavganın yaşandığını öğrendiğini, bunu cenaze sırasında yengeleri ve teyzelerinden duyduğunu, maktul ...’ın olay öncesi ve olay günü herhangi bir hastalığı veya rahatsızlığının bulunmadığını, maktulün bir kişinin tekmeleriyle ölecek birisi olmadığını, kendisini savunabilecek durumda olduğunu, tahminince maktule birden fazla kişinin saldırdığını, şikâyetçi olduğunu,
    Katılan ... Mahkemede; maktul ...’ın oğlu olduğunu, olay gecesi evde uyuduğunu, olayı görmediğini, şikâyetçi olduğunu,
    Tanık ... Kollukta ve Savcılıkta benzer şekilde; olay gecesi saat 01.00 sıralarında akrabasının düğününden sonra Kordon Park’ta oturan arkadaşları ..., ..., Hayri Yılmaz ve ..."nin yanına gittiğini, birlikte alkol aldıkları sırada maktul ... ile sanık ...’ın çay kenarına indiklerini, yanlarından geçerken selam verdiklerini, maktul ...’ın elinde siyah bir poşet gördüğünü, muhtemelen içinde bira bulunduğunu, maktul ... ve sanık ...’ın çay kenarında görünmediklerini ancak seslerinin geldiğini, aralarında yaklaşık 50 metre kadar mesafe olduğunu, yaklaşık 20 dakika sonra ...’ın geldiğini ve kendilerine “Hayırlı akşamlar gençler. Cihan ile Tuncay"ı gördünüz mü?” dediğini, kendisinin de “Ağabey çayın kenarına indiler, gel ben sana göstereyim” diyerek Ahmet ile birlikte çayın kenarına indiklerini, maktul ... ve sanık ...’ın çay kenarında oturduklarını, ikisinin de elinde bira kutuları bulunduğunu ve alkollü olduklarını, Ahmet’in “Cihan sen git. Tuncay sen de kalk gidiyoruz” dediğini, Ahmet’in bu şekilde 2-3 kez ısrar ettiğini ancak ikisinin de gitmek istemediklerini söylediklerini, Ahmet’in kendisine hitaben “Bak Bahattin sen şahitsin birbirleri ile kavga ederlerse bizi bağlamaz” dediğini, maktul ...’ın da “Biz ne kavgası edeceğiz. Biz kardeşiz, aramızda bir şey yok” demesi üzerine sanık ...’ın ayağa kalkarak “Bizim aramızda nasıl bir şey yok? Sen benim anama avradıma küfrettin” diyerek maktul ..."a tekme attığını, tekmenin boynuna ve yüzüne denk gelmiş olabileceğini, maktulün sırtüstü yere düştüğünü, Ahmet ile birlikte sanık ..."ı tuttuklarını ancak sanık ...’ın iterek kendilerine de vurmaya çalıştığını, sanık ...’ın yerde yatan maktul ..."a 2-3 tane daha tekme attığını, atmış olduğu bu tekmelerin maktul ..."ın neresine geldiğini görmediğini ancak muhtemelen yüzüne veya boynuna isabet ettiğini, Ahmet ile sanık ..."ı zorla yukarı çıkardıklarını, tekrar aşağıya inerek maktul ..."a baktıklarını, maktul ...’ın çay kenarında yerde yattığını, maktul ...’ın bayıldığını zannettikleri için yüzüne birkaç defa hafif şekilte tokat attığını ancak maktul ...’ın ayılmadığını, çaydan avucuna su alıp maktulün yüzüne serptiğini ancak yine canlanmadığını, Ahmet’in 112"yi aramalarını söylediğini, kimin aradığını bilmediğini, bir süre sonra olay yerine 112 acil servis görevlileriyle polislerin geldiğini, maktul ..."ın bulunduğu yeri kendilerine gösterdiklerini, olay esnasında sanık ..."ın ve Cihan"ın elinde herhangi bir bıçak, taş veya benzeri alet olmadığını, sanık ...’ın maktul ..."a sadece birkaç defa tekme attığını, Ahmet’le birlikte yanlarına gittiğinde sanık ... ve maktul ..."ın yan yana iki arkadaş gibi oturmakta olduklarını, aralarında herhangi bir tartışma veya kavga olmadığını, maktulün sanığın sağ bacağına tekme attığını görmediğini, maktul ...’ın sanığa kafa sallayarak “Görüşeceğiz” dediğine, kendisinin de “Bana da mı bıçak vuracaksın?” dediğine şahit olmadığını,
    Tanık ... Kollukta; Dayanışma Lokali isimli iş yerini işlettiğini, sanık ...’ın yanında çalıştığını, maktul ...’in Karabük Belediyesi İtfaiyesinde çalıştığını ve aynı zamanda kahvehane işlettiğini, olaydan yaklaşık bir hafta önce tatile gittiğini, tatilde bulunduğu sırada maktul ...’ın, kendisine ait iş yerine gelerek çalışanı sanık ...’a ve kendisine küfrettiğini öğrendiğini, bu durumu kendisine sormak için maktul ..."ın iş yerine gittiği esnada maktul ... ile yolda karşılaştığını, maktule “Sen iş yerime gelerek bana neden küfrettin?” dediğini, maktulün de “Senin iş yerine geldim. Bana kapıyı açmadılar. Benim de kafam iyiydi, onun için küfretmişimdir” diye cevap verdiğini, aralarında münakaşa yaşandığını, bunun üzerine maktulün 155’i aradığını, bulundukları yere gelen polislerin kendilerini polis merkezine götürdüklerini, maktulün şikâyetçi olmadığını söylemesi üzerine karakoldan ayrıldıklarını ve kendisine ait iş yerine gittiklerini, burada muhabbet ederken maktulün babasının aradığını, maktul ...’ın da babasına kendisinin yanında olduğunu söylediğini, maktulün babasının yanlarına geldiğini ve maktulü alarak gittiğini, maktul ...’ın aşırı şekilde alkollü olduğunu, bu anlattıklarının olaydan üç veya dört gün yaşandığını, o günden sonra maktul ..."ı bir daha görmediğini, olay gecesi saat 00.02’de sanık ...’ın kendisini aramış olduğunu ancak duymadığını, daha sonra arandığının farkına vardığını, 17.08.2015 tarihinde saat 00.08’den 00.11"e kadar sanık ...’ı beş defa aradığını ancak sanık ...’ın telefonu açmadığını, sanık ...’ın saat 00.12"de kendisine “dükkanı kapattım, cihan"ı aldım s.kecem” diye mesaj attığını, kendisine cevap olarak “bırak şunu değecek bir adam değil” diye mesaj attığını, sanığın da “Yüksel al başımdan kardeşim” diye mesaj gönderdiğini, kendisinin de “Başkan benimde mi hatrım yok, bırak şunu yarın işin gücün var değmez onun için uğraşmaya" diye cevap yazdığını, saat 00.12 ve 00.14‘te iki kez aradığını ancak sanık ...’ın telefonunun kapalı olduğunu, saat 00.14’te maktul ..."ı aradığını ve nerede olduklarını sorduğunu, maktulün, sanık ...’la caddede olduklarını söylediğini, kendisine eve gitmelerini söylediğini, maktul ...’ın “Sıkıntı yok” diyerek telefonu kapattığını, daha sonra saat 00.17"de iki defa Tuncay"ı aradığını, cep telefonunun yine kapalı olduğunu, sanık ...’a ulaşamayınca saat 00.17"de tekrar maktul ..."ı aradığını, maktulün “Birer bira aldık, çay kenarına iniyoruz” dediğini, kendisine tekrar eve gitmelerini söylediğini, maktulün de “Sen rahat ol” diyerek telefonu kapattığını, saat 00.18"de sanık ..."ı tekrar aradığını ancak telefonunun yine kapalı olduğunu, kavga edecekleri düşüncesiyle içinin rahat etmediğini ve evinden çıkarak aracıyla yanlarına gittiğini, kordon boyu yürüdüğünü, bankta dört-beş kişinin oturduğunu, içlerinden tanıdığı olan Bahattin’in “Hayırdır abi nereye gidiyorsun?” dediğini, “Cihan ve Tuncay"ı gördün mü?” diye sorduğunu, Bahattin’in de gördüğünü ve çayın kenarına indiklerini söylediğini, Bahattin’le birlikte çayın kenarına indiklerini, maktul ... ve sanık ...’ın çay kenarında oturmakta olduklarını, ikisinin de elinde bira gördüğünü ve alkollü olduklarını, sanık ...’ın kendisini görünce ayağa kalktığını, sanık ..."a “Abi hadi seni eve bırakayım” dediğini, sanığın da “Yok sen git herhangi bir sıkıntı yok” diye cevap verdiğini, sanık ..."a “Gel hadi gidiyoruz, seni eve bırakacağım” diyerek ısrar ettiğini, maktul ...’ın da kendisine hitaben “Sen git Ahmet, ben onu bırakırım” dediğini, bunun üzerine kendilerine “Bak ben gidiyorum, Bahattin de şahit, kavga ederseniz karışmam” diyerek yukarı çıkmak için arkasını döndüğü sırada maktul ...’ın “Benim Tuncay’la herhangi bir sorunum yok” dediğini, bu esnada geri dönerek sanık ... ve maktul ..."a baktığını, sanık ...’ın “Nasıl sorunum yok benim seninle, sen benim anama avradıma sövmedin mi?” diyerek oturmakta olan maktul ..."ın suratına doğru tekme attığını, maktulün sırtüstü yere düştüğünü, Bahattin ile birlikte sanık ..."ı tuttuklarını, bu sırada sanık ...’ın yerde yatan maktul ..."a birkaç defa daha tekme attığını, bu tekmelerin maktulün neresine geldiğini görmediğini, Bahattin ile birlikte sanık ..."ı zorla yukarı çıkardıklarını, tekrar aşağıya inerek maktul ..."a baktıklarını, maktulün çay kenarında düşmüş olduğu yerde yatmakta olduğunu, bayıldığını zannederek ayıltmak için yüzüne birkaç defa hafif şekilde tokat attığını ancak maktulün ayılmadığını, Bahattin’in de çaydan avucu ile su getirerek maktulün yüzüne serptiğini ancak maktulün yine canlanmadığını, hemen yukarıya çıkıp 112’yi aradıklarını, kimin aradığını bilmediğini, yukarı çıktıklarında sanık ...’ın orada olmadığını, olay esnasında sanık ...’ın elinde herhangi bir alet veya taş olmadığını, sanığın maktul ..."a sadece tekme attığını,
    Savcılıkta; Bahattin’le birlikte maktul ... ve sanık ..."ın yanlarına gittiklerinde ikisinin de elinde bira kutuları gördüğünü, yan yana oturmakta olduklarını, yanlarına varınca sanık ...’ın ayağa kalktığını, sanığa “Hadi gidelim. Ben seni eve bırakayım” dediğini, sanığın ise “Bir sıkıntı yok. Biz konuşacağız” dediğini, gitmek için ısrar ettiğini, bu sırada maktul ...’ın “Ahmet sen git, ben onu eve bırakırım, bir sıkıntı yok” dediğini, bunun üzerine Bahattin"e dönerek “Bahattin, şahitsin kardeşim, ben gidiyorum, kavga ederlerse karışmam” dediğini, tam arkasını döndüğü sırada sanık ...’ın maktule “Senin benimle sıkıntın yok mu?" diye bağırdığını, maktul ... ve sanık ..."ın olduğu yöne döndüğünde maktulü yerde yatarken gördüğünü, o anda bir ses de duyduğunu, sanığı tekme atarken görmediğini ancak duyduğu ses üzerine döndüğü yerde de maktulü görünce sanığın tekme attığını anladığını, Bahattin ile hemen sanık ..."ı tuttuklarını, sanık ...’ın aralarından maktul ..."a tekme atmaya çalıştığını, sanığın maktulün omzunun yukarısına doğru tekme attığını, karanlık olduğu için tam olarak maktul ..."ın neresine vurduğunu göremediklerini ancak maktul ..."ın baş kısmının kendilerinden yana, ayaklarının ise derenin olduğu kısımda bulunduğundan sanığın tekmelerinin maktulün baş kısmına doğru olduğunu fark ettiklerini, Bahattin’le birlikte Tuncay"ı yukarıya çıkarttıklarını, bu sırada sanık ...’ın kendilerine “Sıkıntım yok diyor ancak bıçak çekiyor” dediğini ancak maktul ..."da bıçak olup olmadığını görmediğini, maktulün sanığın bacağına tekme attığını görmediğini, yanlarına gelmeden önce aralarında tartışma veya kavga olup olmadığını bilmediğini, tekme atma anında maktulün “Görüşeceğiz”, sanık ...’ın da “Bana da mı bıçak vuracaksın?" dediklerini duymadığını, böyle bir şey söylemiş olsalardı bunu duyabileceğini, Bahattin’le birlikte sanık ..."ı yukarıya çıkarken sanığa “Niye vuruyorsun abi sen?” diye sorduğunda sanığın, “Sıkıntım yok diyor bana bıçak çekecekti" diye cevap verdiğini ancak maktul ..."da bıçak veya benzeri bir şey görmediğini, sanık ... ilk tekmeyi attıktan sonra maktul ..."dan hiçbir ses veya tepki gelmediğini, doğrudan sırtüstü düştüğünü, Tuncay’ı tutarken maktule tekme salladığı sırada yine maktulden bir tepki gelmediğini ancak o sırada maktulün öldüğünü anlamadıklarını, ses gelmediği için bayıldığını zannettiklerini,
    Mahkemede önceki ifadelerinden farklı olarak; sanık ... ile maktul ...’ın yanlarından ayrılacağı sırada tam arkasını döndüğünde "küt" diye bir ses duyduğunu, sanık ...’ın, Cihan"a tekme attığını düşündüğünü, araya girdiklerini, maktul ...’ın yerde yattığını, olay yerinin karanlık olduğunu, sanık ..."ı tutmaya çalıştıkları sırada maktul ..."ın hareket edip etmediğini fark edemediğini, sanık ...’ın bu sırada birkaç tekme daha salladığını ancak maktul ..."a değip değmediğini bilmediğini, sanık ..."ı yukarıya çıkardıklarını, sanığa “Neden adama tekme atıyorsun?” diye sorduğunu, sanığın da “Siz arkanızı dönünce elini beline attı. Bıçak çıkarmak isteyince ben de vurdum” diye cevap vermediğini, sanıkla maktul arasında başka bir husumet olmadığını, maktul ..."ın üzerinde bıçak veya benzeri bir şey görmediğini, yine sanığa yönelik “Görüşeceğiz” dediğini de duymadığını, maktul ..."ı önceden tanıdığını, kendisinin bıçak taşıdığını bildiğini, alkol almadığı süreçte herhangi bir taşkınlığını olmadığını, ancak alkol aldığında kendini kaybedip birkaç kez kavga ettiğini,
    Tanık ... Kollukta ve Savcılıkta benzer şekilde; sanık ...’ın üvey kardeşi olduğunu, kendisinin Ahmet Kirman"ın lokalinde çalıştığını, zaman zaman bu iş yerinde sanığa yardım ettiğini, olaydan 3-4 gün önce yine lokalde Tuncay"a yardım ettiği sırada gece 01.30 sıralarında maktul ...’ın alkollü bir şekilde lokalin kapısına geldiğini, kapalı olan kapıyı açmalarını istediğini, kapıyı açmadıklarını, bunun üzerine maktulün kapıyı tekmelediğini ve iş yerinin camını taşladığını, sanığa, kendisine ve Ahmet’e hitaben “Hepinizin a.ına koyacağım, kardeşinin de a.ına koyacağım, onu keseceğim” diyerek hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, sanık ...’ın aşağıya inmek istediğini ancak buna müsaade etmediğini, maktul alkollü olduğundan herhangi bir adli birime müracaatta bulunmadıklarını, bu olay sonrası maktul ...’la aralarında herhangi bir sorun olmadığını, olay tarihinde sanık ...’ın eve geldiğini ve maktul ...’la tartıştıklarını söylediğini, kendisine “Evine git, sabah konuşuruz” dediğini, olayla ilgili ayrıntılı bir şey anlatmadığını, daha sonra polislerin gelerek sanık ...’ı sorduklarını, kendilerine sanığı bulabilecekleri yerleri söylediğini,
    Tanık ... Mahkemede; sanık ve maktulün arkadaşları olduğunu, olay tarihinde Fuat, Bahattin, Hayri ve Yüksel’le birlikte alkol aldıkları sırada maktul ... ve sanık ...’ın ellerinde poşetlerle yanlarına geldiklerini, maktul ...’ın, sanık ..."ın koluna girdiğini, kendilerine selam verdiğini, sanık ...’ın yanlarında kalmak istediğini ancak maktul ...’ın “Aşağıya gidelim” diyerek sanık ..."ın koluna girdiğini ve birlikte aşağıya doğru gittiklerini, bir süre sonra Ahmet Kirman’ın geldiğini, Bahattin’le beraber maktul ... ve sanık ..."ın yanına gittiklerini, kavga olayına şahit olmadığını, herhangi bir şey de duymadığını,
    Tanık ... Mahkemede; olaya şahit olmadığını, sanık ...’ın yukarı çıktığında maktul ..."ın kendisine küfrettiğini ve ayrıca bıçak çektiğini söylediğini,
    Tanık ... Mahkemede; sanık ... ve maktul ...’ı tanıdığını, olay tarihinden birkaç gün önce sanığın çalıştığı lokalde müşteri olarak bulunduğu sırada maktul ...’ın buraya gelip sanık ..."a küfrettiğini, bu olay nedeniyle aralarının açıldığını, olay tarihinde de maktul ..."ın kahvehanesinde oturmakta olduğunu, maktul ...’ın kahvehaneden çıkıp sanık ..."ı alarak birlikte büfeden alkol aldıklarını, kendisinin de arkadaşlarıyla alkol alıp Kordon Park’a gittiklerini, maktul ...’ın Kordon Park’a gitmeden önce kahvehanenin önünden geçtiğini, sanık ..."ın koluna girmiş hâlde olduğunu, kendilerine de “Biz barıştık” dediğini, Kordon Park"tayken maktul ... ve sanık ...’ın yanlarından geçip çay kenarına indiklerini, aralarında 20-25 metre mesafe olduğunu, bir süre sonra yanlarına gelen Ahmet Kirman’ın maktul ... ve sanık ..."ı sorduğunu, daha sonra Ahmet ile Bahattin’in aşağıya indiklerini, Ahmet geri geldikten sonra aşağıdan bağrışma sesleri geldiğini, akabinde sanık ...’ın yanlarına gelerek maktul ..."ın kendisine bıçak çekip küfrettiğini ve eve gideceğini söylediğini, kavga olayına şahit olmadığını, maktul ...’ın durumunu öğrenince ambulansı arayıp haber verdiğini, maktul ...’ın bıçak taşıyan, alkol aldığında da kavga eden birisi olduğunu,
    Tanık ... Mahkemede; sanık ve maktulün arkadaşı olduklarını, olay tarihinde büfeden bira aldıklarını gördüğünü, “Nereye gidiyorsunuz?” diye sorduğunda, “Konuşacağız” dediklerini, “Ben de geleyim mi?” diye sorduğunda ikisinin birlikte “Özel bir şey konuşacağız, sen gelme” dediklerini, 45 dakika sonra kavga olayını duyduğunu,
    Tanık ... Mahkemede; olay tarihinden 3 gün önce sanık ..."ın çalıştığı lokalde müşteri olarak bulunduğu sırada gece saat 23.00 sıralarında sanık ...’ın lokalin kapısını kapattığını, bir süre sonra maktul ...’ın alkollü bir şekilde gelip içeri girmek istediğini, sanık ... engel olunca Tuncay"a sinkaflı şekilde küfrettiğini, ayrıca lokalin camına taş attığını, maktul ..."ın o akşam lokale daha önce gelip gelmediğini bilmediğini, maktul ... taş atınca ...’ın, Cihan"ın yanına gittiğini, kavga etmeye başladıklarını, maktul ..."ın elindeki bir şeyle Ramazan"a doğru hamle yaptığını, karanlık olduğundan elinde ne olduğunu görmediğini, daha sonra Ramazan"ı gördüğünde gömleğinin çizilmiş olduğunu fark ettiğini,
    Tanık ... Mahkemede; olay tarihinden 3 gün önce sanık ..."ın çalıştığı lokalde oturduğunu, sanık ...’ın temizlik yapacağı için lokalin kapısını kilitlediğini, bu sırada maktul ...’ın alkollü bir şekilde gelip içeri girmek istediğini, sanık ...’ın maktulü içeri almayınca maktul ...’ın küfrettiğini ve daha sonra lokalin camına taş attığını, bunun üzerine sanık ...’ın maktul ..."ın yanına gittiğini, kavga etmesinler diye kendisinin de yanlarına gittiğini, bu sırada maktul ...’ın bıçak salladığını, araya girince bıçağın vücuduna değdiğini, bunun üzerine kaçtığını, maktul ...’ın bir süre kendisini kovaladıktan sonra arkasından gelmediğini, daha sonra sanık ...’ın gelip maktul ..."ı sakinleştirdiğini söylediğini, bıçağın vücudunu çizdiğini fark ettiğini ancak polislere olayı tam olarak aksettirmeyince olayın kapandığını, maktul ...’ın bıçak taşıdığını, alkollüyken kavga ettiğini de duyduğunu, bu tartışmadan 1 gün sonra maktul ... ile karşılaştığını, maktulün kendisine “Benim seninle sorunum yok. Benim problemim Tuncay ile” dediğini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık Kollukta; tanık ..."a ait lokalde çalıştığını, olay tarihinden 3 gün önce Ahmet’in tatilde olduğu zamanda, iş yerinde ağabeyi tanık Yusuf, soyadlarını bilmediği Levent, Cihan ve Ramazan’ın müşteri olarak bulundukları esnada maktul ...’in saat 23.00 sıralarında elinde biralarla iş yerinin önüne geldiğini, maktulün alkollü olması ve elinde bira görmesi nedeniyle iş yerinin kapısını açmadığını, bunun üzerine maktul ...’ın iş yerinin kapısını tekmelediğini ve camına taş attığını, bunun üzerine ağabeyi Yusuf’un cama çıktığını ve maktule “Alkollüsün git” dediğini, maktul ...’ın da “O kardeşin kapıyı açmadı, onun amına kayacağım” dediğini, ağebeyi Yusuf da “Bu olanları Ahmet duymasın” demesi üzerine maktulün, “O Ahmet’in de amına koyacağım” dediğini, iş yerinde müşteri olan Ahmet"in arkadaşı Ramazan’ın merdivenlerden aşağı koşarak indiğini, maktul ...’ın Ramazan’a bıçak savurduğunu, bıçağın Ramazan"ın göğsüne ve karnına isabet ettiğini, bu olaydan sonra maktulün kendisine “Seninle de görüşeceğiz, seni de öldüreceğim” dediğini, ihbar üzerine polislerin geldiğini ancak maktul ... hakkında şikâyetçi olmadıklarını, Ramazan"ın yaraları sıyrık şeklinde olduğundan onun da şikâyetçi olmadığını, olay tarihinde temizliği bitirip iş yerini kapattıktan sonra büfeye bira almak için gittiğini, büfenin az ilerisinde kendi iş yerinin önünde maktul ..."ı gördüğünü, maktulün kendisini yanına çağırdığını, tatsızlık olmasın yine sarhoştur diye yanına gittiğini, maktulün, koluna girerek “Gel seninle biraz konuşalım” dediğini, birlikte büfeden birer tane bira aldıklarını ve maktulün yönlendirmesiyle Kordon Park’a gittiklerini, maktulün aşırı şekilde alkollü olduğunu, maktul ile aralarında tatsızlık çıkaçağını anlayınca patronu Ahmet"e, kendisinden küçük olması ve ondan yardım istemeyi gururuna yedirememesi nedeniyle yanına çabuk gelmesi için “Cihan"ı aldım onu s.kecem” diye mesaj attığını, maktul ...’ın kendisini Kordon Park’ın yanındaki çayın kenarına götürdüğünü, maktulün “Şimdi burda konuş, Ahmet de yok, abin de yok” dediğini ve sağ bacağına doğru tekme attığını, maktulün üzerinde bıçak vardır düşüncesiyle yanına fazla yaklaşmadığını, o esnada yukarıdan Ahmet ve Bahattin’in geldiklerini, onların gelmesiyle ortalığın biraz durulduğunu, Ahmet’in kendisine “Hadi abi gidiyoruz” dediğini, maktul ..."ın da “Yok onu ben bırakacağım” dediğini, Ahmet’in “Tamam o zaman ben gidiyorum, kavga etmeyin o zaman” diyerek arkasını döndüğünü, bu esnada maktul ...’ın kafasını sallayarak “Görüşeceğiz” dediğini, maktule “Bana da mı bıçak vuracaksın?” diyerek sinirlendiğini ve tekme attığını, tekmenin maktul ..."ın karnına isabet ettiğini, yere çömelmiş şekilde duran maktulün yere düştüğünü, karanlık olduğundan nasıl düştüğünü görmediğini, sonra Ahmet ve Bahattin’in araya girerek kendisini çayın kenarından yukarıya doğru götürdüklerini, Ahmet ve Bahattin"in araya girmesi esnasında maktul ...’ın yerden kendisine doğru tekme attığını, bunun üzerine kendisinin de maktule tekme attığını, atmış olduğu tekmelerin vucüdunun neresine geldiğini bilmediğini, Ahmet ve Bahattin’in kendisini çayın kenarından yukarı çıkardıklarını, taksiye binerek önce ağabeyi Yusuf"un yanına gittiğini, olayı anlattıktan sonra ağabeyinin “Evine git, yarın konuşuruz” demesi üzerine ayrıldığı eşinin ikametine gittiğini, yaklaşık bir saat sonra polislerin geldiklerini, maktulü öldürme kastının olmadığını, olayın bir anda geliştiğini, maktul ..."ın öldüğünü burada öğrendiğini, kendisinin ölümüne neden olacak bir şey yapmadığını,
    Savcılıkta önceki ifadesinden farklı ve buna ek olarak; olay tarihinden 3 gün önce yaşanan olayın ertesi günü saat 20.00-21.00 sıralarında müşteriye sigara almak için çıktığı sırada Çakıl Büfe’de maktul ..."ı gördüğünü, maktulün alkollü olduğunu ve kendisine “Seninle görüşeceğiz, seninle işim bitmedi” dediğini, maktule cevap vermeden iş yerine döndüğünü, olay tarihinde Çakıl Büfe’nin orada maktul ...’ı gördüğünde kendisine "gel" diye işaret ettiğini, bir an önce konuşup bu mesele kapansın diye düşünerek maktulün yanına gittiğini, maktul sürekli bıçak taşıdığı ve kendisini tehdit ettiği için maktulden korktuğunu, maktulün koluna girerek “İki tane bira alalım, sizin dükkânda konuşalım” dediğini, maktule iş yerinde içki içilmediğini ve isterse onun kahvesinde konuşabileceklerini söylediğini, bunun üzerine maktulün “Ben iki tane bira alacağım, arkada Kordon’da konuşacağız” dediğini, Kordon Park’a gittiklerinde maktulün kendisine tehdit içeren herhangi bir şey söylemediğini ancak kendisini ısrarla çayın aşağı kısmına çağırdığını, maktulün kendisine “Burada abin de yok, Ahmet de yok, şimdi konuş bakalım” dediğini ve sağ bacağının kaval kemiğine tekme attığını, bu sırada Ahmet ve Bahattin’in geldiğini, Ahmet’in “Abi, Cihan durun bir dakika” diye bağırdığını, maktulün tekmesi üzerine yere düştüğünü, Ahmet ve Bahattin’in Cihan"ı kenara çektiklerini, Ahmet’in maktul ..."a niçin böyle yaptığını sorduğunu, Cihan’ın da Ahmet"e “Benim onunla özel konuşacaklarım var” dediğini, Ahmet’in kendisine “Gel abi seni eve bırakayım” dediğini, maktul ...’ın da “Yok yok hayır Ahmet, siz karışmayın, ben onunla konuşacağım” dediğini, Ahmet’in Bahattin"e dönerek “Yeter artık Cihan, Bahattin şahitsin, ben gidiyorum, kavga gürültü olursa sen de şahit ol bak” dediğini, Ahmet’in arkasını döndüğü sırada maktul ...’ın oturmuş vaziyette olduğunu, maktulün elini arkasına atarak yerden üzerine doğru kalktığı sırada üstünde bıçak olduğunu düşünerek maktule tekme attığını, attığı tekmenin maktulün karnına geldiğini, Ahmet’in hemen araya girdiğini, maktulün yere sırtüstü düştüğünü ancak hâlen ayaklarıyla kendisine vurmaya çalıştığını, kendisinin de maktulün ayaklarına doğru tekme salladığını, çelişki üzerine sorulduğunda Ahmet ve Bahattin geldiklerinde yerde olduğunu, Cihan’ın kendisine tekme attığını, maktule “Senin benimle sıkıntın yok mu?” demediğini, “Sıkıntın yoksa niye beni buraya getirdin” dediğini, maktulün de kısık sesle “Seninle görüşeceğiz” dediğini, maktulün kafasına doğru tekme sallamadığını,
    Mahkemede önceki ifadesinden farklı ve buna ek olarak; olay tarihinden 3 gün önce iş yerinin önünden yaşananlardan 2 gün sonra ağabeyi Yusuf’la birlikte maktulün babasının yanına giderek maktulün yaptıklarını anlattıklarını, babasının “Onu uyarırım” dediğini, yine bu süreçte maktul ...’ın ... ve ...’la kendisine haber gönderip “Onu bu caddede görmeyeceğim" şeklinde tehditlerde bulunduğunu, suç tarihinde maktul ...’ı büfenin ilerisinde alkol alırken gördüğünü, maktulün kendisine küfrettiğini, olay büyümesin diye lokale döndüğünü, saat 23.30 sıralarında lokali kapattığını, eşine sigara almak için aynı büfeye gittiğini, maktul ve arkadaşlarının hâlen aynı yerde alkol almaya devam ettiklerini, maktulün kendisini görmesi üzerine tekrar küfrederek yanına çağırdığını, aynı zamanda üzerine yürüdüğünü, Kordon Park’a gittiklerinde maktule çayın kenarına inmek istemediğini söylediğinde maktulün “Burada alkol alırsak polisler bizi hemen kaldırır, aşağı inip konuşalım” dediğini, çay kenarına indiklerinde birkaç dakika birşey konuşmadıklarını, biraları açıp birkaç yudum içtiklerini, maktulün kendisine “Şimdi konuş bakalım. Dükkânın sahibi sen misin? Sen kimsin beni içeri almıyorsun?” diye söyleyip bacağına tekme attığını, maktule “Olayı büyütmeyelim” dediğini ancak maktulün birkaç kez daha tekme attığını, bu sırada Ahmet ve Bahattin’in geldiğini, maktulün kendisine tekme attığını görmediklerini, Ahmet’in kendisine götürmek istemesine rağmen maktulün buna izin vermediğini, maktulün “Biz kardeşiz. Aramızda herhangi bir problem yok” demesi üzerine maktule “Hem problem yok diyorsun hem de küfür ve tehditlerle beni darbediyorsun” diye söylediğini, Ahmet ve Bahattin’in birkaç adım attıkları sırada maktulün elini beline doğru götürerek “A.ına koduğumun çocuğu” diye küfredip tornavida ya da bıçak benzeri bir şey çıkardığını, ne çıkardığını tam olarak göremediğini, kendisini korumak için maktule bir tekme attığını, tekmenin neresine geldiğini bilemediğini, tekmeden sonra yere düşen maktulün yerdeyken de tekme atmaya çalıştığını, Ahmet ve Bahattin’in araya girerek kendisini oradan uzaklaştırdıklarını, olay sırasında maktule sadece bir kez tekme attığını, amacının öldürmek ya da yaralamak olmadığını, kendisini korumak istediğini, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, önceki ifadelerinin doğru olduğunu, maktul yere düştükten sonra tekme sallamaya devam edince kendisine birkaç tekme salladığını ancak Ahmet ve Bahattin araya girdiği için ne onun tekmesinin ne de kendi tekmesinin birbirlerine değmediğini, polislere maktulün olay sırasında bıçak ya da tornavida çektiğini söylediğini ancak olay yeri incelemede böyle bir şeye rastlamadıklarını söylediklerini, ısrar etmesine rağmen tutanağa geçirmediklerini, iddianamede bahsedilen mesajları kendisinin gönderdiğini, maktulün küfretmesi üzerine Ahmet bir an önce yanına gelsin diye bu mesajı çektiğini, Ahmet’in kendisinden 5 yaş küçük olması nedeniyle ona “Gel beni kurtar” demeyi gururuna yediremediğini, bu yüzden böyle bir mesaj attığını, maktulü öldürmek gibi bir kastı olsaydı üzerine silah, bıçak veya benzeri birşey alması gerektiğini, ayrıca Ahmet’in lokalde ruhsatlı silahı olduğunu, isteseydi bu silahı alabileceğini, maktulle alkol aldıkları yerin taşlık bir alan olduğunu, büyük taşların bulunduğunu, maktulün bir taşın üzerine düştüğünü, başını çarpıp çarpmadığını bilmediğini, olay yerinin karanlık olduğunu, maktülün herhangi bir baygınlık geçirmediğini, çünkü yerde yattığı süreçte tekme sallamaya devam ettiğini, maktule tekme atarken baş ve boyun bölgesine gelsin diye seçerek tekme atmadığını, elinde bıçak ya da tornavida var diye kendisini korumak istediğini, zaten maktulün bıçak taşıdığını herkesin bildiğini, yerdeyken maktule kesinlikle vurmadığını, olayın kaza sonucu meydana geldiğini,
    Savunmuştur.
    Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
    I- Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporları arasında çelişki bulunup bulunmadığı, bu bağlamda sanık hakkında eksik araştırmayla mahkûmiyet hükmü kurulup kurulmadığı;
    Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığınca düzenlenen 24.11.2015 tarihli otopsi raporunda, “...Maktulün sağ frontal dış bölümde saçlı deri sınırında 5x0,4 cm ebadında ekimoz, sağ göz başlangıcından 3 cm dış bölümden zigomatik bölgeye uzanan 6x1,5 cm"lik ekimoz alanı içerisinde 2,5x2 cm’lik alanda zemini parşömenleşmiş sıyrık, sağ kulak tragusunda 1,5x1,5 cm ebadında ekimoz, çene sağda içerisinde 0,2 cm, 0,2 cm ve 0,3 cm"lik sıyrıklar olan 2,5x2 cm ekimoz alanı, sağ omuz başı dış önde 0,4 cm çaplı ekimoz, sağ omuz başı önde 0,5 cm lik sıyrık, sağ el 2. metacarpal distal bölümde 1 cm çaplı ekimoz, ense sağ dış bölümde 2 cm çaplı ekimoz, sağ kol dış arka bölümde 1x1 cm ve 0,8x0,6 cm’lik ekimozlar tespit edildiği... ölümün küt kafa travmasına bağlı beyin zarları kanaması sonucu meydana gelmiş olduğu”nun belirtildiği, Mahkemece maktulün vücudunda meydana gelen yaralanmaların TCK’nın 86 ve 87. maddeleri kapsamında değerlendirilmesinin istenilmesi üzerine Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 20.06.2016 tarihli raporda; “...Maktulün sağ omuz başı dış önde 0,4 cm çaplı ekimoz, sağ omuz başı önde 0,5 cm"lik sıyrık, sağ el 2. metacarpal distal bölümde 1 cm çaplı ekimoz, sağ kol dış arka bölümde 1x1 cm ve 0,8x0,6 cm"lik ekimozlar tespit edildiği dikkate alındığında; kişinin kafası ve boyun bölgesi dışındaki yaralanmalarının 5237 sayılı TCK’nın 86-87. maddeleri kapsamınca değerlendirildiğinde, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, kişinin ölümünün künt kafa ve boyun travmasına bağlı beyin kanaması ve medulla spinalis kanaması sonucu meydana gelmiş olduğu”nun ifade edildiği, bu rapor üzerine Mahkemece maktulün kafa ve boyun bölgesindeki yaralanmaların TCK’nın 86 ve 87. maddeleri kapsamında değerlendirilmesinin istenilmesi üzerine Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 07.12.2016 tarihli raporda ise, “...Kişinin kafa ve boyun bölgesindeki travmatik değişimlerin doğrudan ölüme neden olması nedeniyle 5237 sayılı TCK"nın 86-87. maddesi kapsamında değerlendirmesi yapılmadığı” ifadelerine yer verildiği anlaşıldığından, raporlar arasında herhangi bir çelişki bulunmadığı, Adli Tıp Kurumunca ölüm sonucunu meydana getiren kafa ve boyun bölgesindeki yaralanmaların TCK’nın 86 ve 87. maddeleri kapsamında olup olmadığına dair bir değerlendirme yapılamacağının açıkça belirtildiği, bu durumda yeniden aldırılacak bir raporun sonuca etkili olmayacağı anlaşıldığından, yeni bir rapor aldırılmasına gerek olmadığı ve sanık hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
    II- Sanığın eyleminin hukuki niteliğinin belirlenmesi;
    5237 sayılı TCK’nın “Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesi;
    "Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” hükmünü içermektedir.
    “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin 4. fıkrası ise suç ve karar tarihindeki hâli ile;
    “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”, şeklinde iken 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle, bu fıkrada yer alan “onaltı” ibaresi “onsekiz” şeklinde değiştirilmiş, TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrası “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
    Konuya ilişkin TCK"nın 87. maddesinin gerekçesinde ise; “Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir” açıklamasına yer verilmiştir.
    765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161.).
    765 sayılı TCK’daki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’da haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
    5237 sayılı TCK’nın “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi;
    “(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir.
    Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
    Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, İstanbul 2015, s. 286 vd; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, c 3, s. 2484 vd.).
    5237 sayılı TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nın 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası veya 1. fıkrası ile birlikte 3. fıkrası kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.
    Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK"nın 87. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması için;
    a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,
    b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında yaralanmış olması veya 86. maddenin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiilinin üçüncü fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi,
    c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
    d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,
    Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
    Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
    Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK"nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.
    Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
    Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.
    Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nın “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Suçun vasıflandırılması için failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu büyük önem taşımaktadır.
    5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
    İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
    Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.

    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ...’ın, tanık ...’a ait lokalde çalıştığı, itfaiye memuru olan maktul ...’in aynı zamanda bu lokalin yakınlarında kahvehane işlettiği, sanık ... ile maktul ...’in birbirlerini tanıdıkları, olay tarihinden 3 gün önce saat 01.30 sıralarında maktul ...’ın alkollü bir şekilde tanık Ahmet’e ait lokale geldiği, tanık Ahmet’in o tarihlerde il dışında tatilde olduğu, o sırada içeride temizlik yapan sanık ...’ın lokalin kapısının kilitlediği, maktul ...’ın içeride bulunanlardan lokalin kapısını açmalarını istediği ancak sanık ...’ın maktule alkollü olarak mekâna giremeyeceğini söyleyerek kapıyı açmadığı, bunun üzerine maktulün lokalin kapısını tekmelediği ve camına taş attığı, sonrasında maktul ...’ın, sanık ... ve tanık Ahmet’e küfrettiği, seslerin yükselmesi üzerine lokalde bulunan tanık ...’ın aşağı inerek maktul ...’ın yanına gittiği, burada taraflar arasında tartışma yaşandığı ancak tarafların şikâyetçi olmamaları nedeniyle herhangi bir adli işlem yapılmadığı, maktul ... ile sanık ... arasında bu olay nedeniyle bir anlaşmazlık bulunduğu, sanık ...’ın 16.08.2015 tarihinde saat 23.00 sıralarında lokali kapattıktan sonra eşine sigara almak için Çakıl Büfe’ye giderken maktul ...’in sanık ...’ı görmesi üzerine sanığa “Gel” şeklinde işaret yaptığı, sanık ...’ın da birkaç gün önce yaşanan olayı konuşmak amacıyla maktulün yanına gittiği, maktul ...’ın sanığın koluna girerek “Ben iki tane bira alacağım, arkada Kordon’da konuşacağız” dediği ve sanık ... ile maktul ...’ın birkaç adet bira alarak Kordon Park"a gittikleri, bu sırada sanık ...’ın, tanık Ahmet’e “dükkanı kapattım, Cihan"ı aldım, s.kecem” şeklinde mesaj göndererek durumdan tanığı haberdar ettiği, sanık ve maktulün çay kenarına oturarak birlikte alkol aldıkları, bir müddet sonra tanıklar ... ve ...’ın sanık ve maktulün yanına geldikleri, tanık Ahmet’in maktul ...’a “Sen kalk git” deyip sanık ...’a da “Kalk gidiyoruz” dediği, tanık Ahmet’in 2-3 kez bu şekilde ısrar etmesine rağmen maktul ...’ın “Biz arkadaşız, kardeşiz, ben Tuncay"ı bırakırım” dediği, bunun üzerine tanık Ahmet’in tanık Bahattin’e dönerek “Sen şahitsin, aralarında kavga ve herhangi bir şey olursa bizi bağlamaz” dediği, bu söz üzerine maktul ...’ın “Biz niye kavga edeceğiz, aramızda kavga edecek ne var?” dediği, bu sırada sanık ...’ın ayağa kalkarak maktul ...’a “Bizim aramızda nasıl bir şey yok, ana avrat küfretmedin mi bana?” diyerek yanında oturmakta olan maktul ...’ın yüzüne doğru tekme salladığı, maktulün sırtüstü yere düştüğü, tanıklar Ahmet ve Bahattin’in hemen araya girdikleri, sanık ...’ın tanıkları itekleyerek yerde yatan maktulün boyun ve yüz bölgesine doğru bir iki tekme daha salladığı, tanıklar Ahmet ve Bahattin’in, sanık ...’ı tutup olay yerinden uzaklaştırarak yola çıkardıkları, maktulün bayıldığını sanan tanıkların çabalarına rağmen maktulün kendisine gelmemesi üzerine olay yerine ambulans çağrıldığı, yapılan müdahaleye rağmen maktulün küt kafa ve boyun travmasına bağlı medulla spinalis kanaması ve beyin kanaması sonucu vefat ettiği olayda;
    Sanık ... ile maktul ... arasında 3 gün önce yaşanan olaylar nedeniyle bir anlaşmazlık bulunduğu sabit olmakla birlikte, bu anlaşmazlığın öldürme amacını güdecek ölçüde bir husumete dönüştüğü hususunda net bir belirleme yapılamaması, zira sanık ... ve maktul ...’ın 3 gün önceki meseleyi konuşmak amacıyla çay kenarına giderken yanlarına kesici, delici veya yaralayıcı herhangi bir alet ya da silah almadıklarının sabit olması, sanık ...’ın maktulün baş ve boyun bölgesine doğru vurduğu tekmelerin ölüm sonucunu doğurmaya elverişli alet olarak değerlendirilemeyecek olması karşısında; sanığın olay öncesi, olay sırası ve olay sonrasında dış dünyaya yansıyan davranışlarına göre öldürme kastıyla hareket etmediği, bu bağlamda sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturmadığı anlaşılmaktadır.
    Maktulü öldürme kastıyla hareket etmeyen ve öldürme suçu için elverişli herhangi bir alet ya da silah kullanmayan sanık ...’ın, yaralamak amacıyla maktulün başına doğru bir kez tekme atması, maktulün yere düşmesi üzerine sanık ...’ın yine yaralama kastıyla maktulün kafa ve boyun bölgesine doğru 1-2 kez daha tekme atması, Adli Tıp Kurumunca maktulün kafa ve boyun bölgesindeki yaralanmaların TCK’nın 86 ve 87. maddesi kapsamında kalıp kalmadığına dair bir değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiş olmakla birlikte, kafa ve boyun travmasına bağlı beyin ve medulla spinalis kanamasına neden olan yaralanmaların TCK’nın 86/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ölüm sonucunu doğuran maktulün kafa ve boyun bölgesindeki yaralanmaların TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte bir yaralanma olarak değerlendirilemeyeceği, maktulün kafa ve boyun bölgesinde meydana gelen yaralanmalar ile ölüm sonucu arasında illiyet bağının bulunması karşısında; sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu ve silahtan sayılacak herhangi bir alet kullanmayan sanığın TCK"nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiilini aynı maddenin üçüncü fıkrasını ihlal etmeksizin işlemesi karşısında, TCK’nın 87/4. maddesinin ilk cümlesi uyarınca cezalandırılması gerektiği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, özel dairenin onama kararının kaldırılmasına, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, bozma nedeni ve sanığın cezaevinde geçirdiği süreye göre infazın durdurulmasına, sanığın başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmaması hâlinde tahliyesi için yazı yazılmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının,
    a) Birinci uyuşmazlık bakımından REDDİNE,
    b) İkinci uyuşmazlık bakımından KABULÜNE,
    2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 10.03.2020 tarihli ve 1552-993 sayılı temyiz itirazlarının esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA,
    3- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 05.05.2017 tarihli ve 804-908 sayılı mahkûmiyet kararının, sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı kabul edilerek Özel Dairenin temyiz itirazlarının esastan reddi kararının kaldırılıp Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmesi ve bozma nedenine göre cezanın İNFAZININ DURDURULMASINA ve sanığın TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde sanığın derhâl salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
    5- Dosyanın, kararı bozulan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede her iki uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi