8. Hukuk Dairesi 2011/205 E. , 2011/4250 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Konur Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.11.2010 gün ve 419/470 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı ve davalı Hazine vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan ve köy içi mevkiinde yer alan 10 dönüm yüzölçüme sahip bir adet taşınmazın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hükümleri uyarınca adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili ise; dava konusu taşınmaz bölümünün kadastro çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığını, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenine dayalı iktisap şartlarının davacı yararına gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın reddi ile dava konusu yerin Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini istediklerini belirtmiştir.
Mahkemece, tescil talep edilen ev ve müştemilatının bulunduğu kısım ile yonca ekili ve sebzelik olarak kullanılan dava konusu yerde imar-ihyanın yapılmadığının belirlendiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm esası davacı tarafından ; davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen Hazinenin tescil isteğine ilişkin olarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması nedeniyle de davalı Hazine vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava; kadastroca tespit dışı bırakılan taşınmazın TMK’nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tescil isteğine ilişkin bulunmakta olup; 14.11.2008 tarihinde yerinde yapılan keşfe bağlı olarak teknik bilirkişiler...ve ... tarafından düzenlenen 17.11.2008 günlü rapor ve krokide dava konusu taşınmazın krokisinde B harfi ile gösterilen 1175 m²"lik bölümünün Hazine adına kayıtlı 537 ada 1 parselde kaldığı, krokisinde C harfi ile gösterilen 7048,75 m²"lik bölümün ise, taşlık alan olarak tespit dışı bırakılan alanda yer aldığı belirtilmiştir; uyuşmazlık konusu taşınmazın krokisinde B harfi ile gösterilen 1175 m² yüzölçümlü taşınmaz bölümünün yapılan imar uygulamaları sonuncunda 11.2.2008 tarihinde davalı Hazine adına tapuya kaydedilen 537 ada 1 parselde kaldığı anlaşıldığına ve bu alanın taşlık ve kayalık bir yapı gösterdiği, üzerinde herhangi bir imar-ihya çalışması yapılmadığı, tarımsal faaliyete konu olmadığı zirai uzman bilirkişi Fatih Asak tarafından düzenlenen 22.12.2008 hakim havale tarihli rapor uyarınca belirlendiğine göre; bu kısma ilişkin olarak davanın reddine karar verilmesinde ve bu alan zaten Hazine adına kayıtlı bulunduğundan, Hazinenin tescile ilişkin isteği konusunda değerlendirme yapılmamış olmasında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden bu yöne ilişen davacı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile krokisinde B harfi ili gösterilen 1175 m² taşınmaz bölümüne yönelik olarak verilen redde ilişkin hüküm bölümünün ONANMASINA ,
Dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre dava konusu olan ve krokisinde C harfi ile gösterilen 7048,75 m² yüzölçümlü taşınmaz bölümünün, 1955 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır. 14.11.2008 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde ve daha sonra oturumlardaki açıklamalarında; dava konusu taşınmazın davacının babası Abdülhakim Karadağ tarafından tarım arazisi olarak tasarruf edilen yerlerden iken Abdülhakim’in ölümüyle davacıya intikal ettiği diğer mirasçıların bu yer üzerindeki haklarını davacıya devrettiklerini, taşınmaz üzerinde yer alan evin, 35-40 yıl önce davacı tarafından yapıldığını evin yapılmasından günümüze kadar taşınmazın ev, bahçe ve tarla niteliğiyle davacı tarafından tasarruf edilmekte olduğunu, dava konusu taşınmazın taşlık olduğunu hiç görmediklerini çok eskiden beri tarla olarak tasarruf edilen yerlerden olması nedeniyle imar-ihyaya ihtiyaç göstermediğini bildirmişlerdir. Zirai uzman bilirkişi 22.8.2008 hakim havale tarihli raporunda dava konusu taşınmazın taşlılık problemi olmayan, toprak derinliği (60-70 cm) bitkisel üretime uygun nitelikte, %1-2 meyile sahip 25-30 yıldan beri tarım arazisi olarak kullanılan yerlerden bulunduğunu açıklamıştır. 4.6.2010 günlü keşfe bağlı olarak harita mühendisi İsmail Kızıltaş tarafından düzenlenen 22.10.2010 günlü raporda da dosya içinde mevcut bulunan 1984 tarihli hava fotoğrafına göre, dava konusu yerin bir kısmının ekili araziye denk geldiği ve üzerinde evin var olduğunun görüldüğü ancak fotogrametri aletinin bulunmaması nedeniyle ne kadarlık kısmının ekili araziye denk geldiğinin tam olarak belirlenemediği bildirilmiştir.
Her ne kadar 1984 yılında taşınmazın ne kadarlık kısmının ekili araziye denk geldiği belirlenememiş ise de, 1984 yılında evin var olması ve etrafındaki arazinin de ekilip sürülen yerlerden bulunması karşısında, uyuşmazlıkla ilgili bilgilerine başvurulan yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının doğrulandığı ve dava konusu bu taşınmaz bölümünün en az 1984 yılında tarım arazisi niteliğinde bulunduğu ve ondan sonra ev, bahçe ve tarla olarak kullanılan yer olduğu kabul edilmelidir. Bir yerin ne kadar süre ile ekilip biçildiği maddi olaylardan olup, yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile açıklığa kavuşturulur. Dinlenenlerin yaşlarının taşınmazın tespit dışı bırakıldığı tarihteki niteliğini bilmeye elverişli olmaması veya ne zaman nasıl ve kim tarafından imar-ihya edildiğinin bilinmemesi, o yerin imar-ihya edilmediğini göstermez. Diğer bir anlatımla 25-30 yıl gibi bir süre ile üzerinde tarımsal faaliyet yapılan bir yerin öncesi imar-ihyayı gerektiren bir nitelik taşıyor olsa bile imar-ihyanın 25-30 yıl öncesinde bittiği ve yerin tarım arazisi haline geldiğinin kabul edilmesi gerektiği düşünülmelidir. Kaldı ki, bir yerin taşlık niteliği ile tespit dışı bırakılan alanda kalması o yerinde tamamının taşlık olduğunu da göstermez. Taşlık alanların arasında imar-ihyaya ihtiyaç gösteremeyen ham toprak nitelikli alanlar olabileceği ve bu gibi alanların üzerine ev yapmak şeklinde var olan zilyetlik yolu ile edinmenin mümkün bulunduğu da bilinmelidir. Mahkemece açıklanan bu olguların göz ardı edilmesi sonucunda, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, sadece taşınmazın tespit nedeninden hareketle somut olaya uymayan bir gerekçe ile krokisinde C harfi ile gösterilen taşınmaz bölümüne yönelik olarak da davanın yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile krokisinde C harfi ile gösterilen 7048,75 m² yüzölçümlü taşınmaz bölümüne ilişkin hükmün HUMK 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve bozma nedenine göre; Hazinenin bu taşınmaz bölümüne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 2588 sayılı Kanunla eklenen 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi uyarınca Hazineden harç alınmasına mahal olmadığına ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,25 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 14.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.