13. Hukuk Dairesi 2012/25020 E. , 2013/7743 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki irtifak bedeli davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, asıl davada; davalı tarafından ... enerji nakil hattına ait 2003 – 2006 yılları arasında ödenmesi gereken arazi tahsis bedelinin eksik ödendiğini ileri sürerek 183.823.08.TL asıl alacak ve 190.060.74.TL gecikme zammı olmak üzere toplam 373.883.82.TL alacağın KDV" si ile birlikte tahsiline; birleşen davada; davalı tarafından... – İbradı enerji nakil hattına ait ödenmesi gereken arazi tahsis bedelinin eksik ödendiğini ileri sürerek 38.936.18.TL asıl alacak ve 39.149.93.TL gecikme zammı olmak üzere toplam 78.086.11.TL alacağın KDV" si ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, öncelikle husumet yokluğu nedeniyle ayrıca esastan da davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, her ne kadar 04.04.2002 tarihli protokolün dayanağı olan 6831 Sayılı Yasanın 17. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilince, yeni yapılan yasal düzenlemede “Devletçe yapılan veya işletilenlerden bedel alınmayacağı” hükmü getirilmekle davacının bedel isteyemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; taraflar arasında 6831 Sayılı OK.nun 17. maddesi uyarınca 4.4.2002 tarihinde bedeli karşılığında enerji nakil hattı geçirilmek üzere protokol düzenlenmiş olup, mahkemenin red kararına gerekçe yaptığı 17. maddenin 3. fıkrası (Anayasa Mahkemesinin 08/11/2003 tarihli ve 25283 sayılı R.G.de yayımlanan, 17/12/2002 kabul tarihli ve E. 2000/75, K. 2002/200 sayılı kararı ile iptal edilen fıkra) “Turizm alan ve merkezleri dışında kalan Devlet ormanlarında kamu yararına olan her türlü bina ve tesisler için gerçek ve tüzelkişilere, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığınca bedeli karşılığı izin verilebilir...” şeklinde iken; iptal kararından sonra yapılan düzenlemede: “Savunma, ulaşım, enerji, haberleşme, su, atık su, petrol, doğalgaz, altyapı ve katı atık bertaraf tesislerinin; sanatoryum, baraj, gölet ve mezarlıkların; Devlete ait ..., eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın Devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde, gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Devletçe yapılan ve/veya işletilenlerden bedel alınmaz...” hükmü getirilmiştir.
Davalı TEDAŞ’ın 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunduğu açıktır. Anılan KHK, Kamu İktisadi Teşebbüslerini İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Bunlardan İktisadi Devlet Teşekkülleri, sermayesinin tamamı Devlete ait olmak, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek ve hususi hukuk hükümlerine tabi bulunmak üzere; Kamu İktisadi Kuruluşları ise, yine sermayesinin tamamı Devlete ait olmak ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mallar ve hizmetler üretmek, pazarlamak üzere kurulmuşlardır.
233 sayılı KHK"nin 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır.
233 sayılı KHK hakkındaki bu kısa açıklamadan sonra, davalı TEDAŞ"ın ana statüsü bakımından incelenmesinde yarar görülmüştür.
Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK.nin verdiği yetki ile Resmi Gazetenin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim, İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) unvanı ile İktisadi devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
TEDAŞ Ana Statüsünün 4. maddesinde, bu Teşekkülün elektrik dağılımı yanında, faaliyet konuları ile ilgili menkul, gayrimenkul almak ayni ve likri haklara tasarruf etmek için işletme, iştirak kurarak çalıştırabileceği ve bütün bunları bir ticari işletme kurup işleten tacir gibi verimlilik ve karlılık esaslarına göre yapabileceği belirtilmiştir.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri ticari işletme kurup işlettikleri için, tacirdirler. Sermayelerinin Devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesi, bu kurumlara kamu hukuku müessesesi vasfı kazandırmaz; özel hukuk tüzel kişileridirler ve haklarında hususi hukuk hükümleri uygulanır.
Bu nedenlerle devlet ormanlarında irtifak hakkı tesisi için izin verilmesi kamu yararı bulunması koşuluna bağlı tutulmuş olup, davalı özel hukuk tüzel kişisi olmakla izin isteminin ancak bedeli karşılığı olması gerektiği ancak bu bedelin de davaya konu enerji nakil hatlarını fiilen kullanan dava dışı ... Elektrik Dağıtım A.Ş." nden istenebileceği, bu davada davalıya husumet düşmeyeceği gözetilmeden, davalı kurumdan bedel alınamayacağına dair yanılgılı gerekçe ile davanın esastan reddi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın gerekçesi ile birlikte düzeltilerek onanması HUMK.’ nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının hüküm bölümünün 1. bendinin çıkarılarak yerine "Davacı tarafından davalı aleyhine açılan asıl dava ve birleşen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE" cümlesinin yazılmasına, 3.bendinin çıkarılarak yerine “Davalı, asıl davada ve birleşen davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesap ve takdir olunan 1.000.00.TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" yazılmasına, kararın gerekçesi ile birlikte değiştirilmiş ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.