Esas No: 2019/292
Karar No: 2021/275
Karar Tarihi: 10.06.2021
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/292 Esas 2021/275 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 1218-1444
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ..."nin TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri gereğince 5 yıl 22 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 6. Ağır Ceza Mahkemesi"nce verilen 30.03.2018 tarihli ve 553-274 sayılı hükme yönelik sanık ve müdafisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 13.07.2018 tarih ve 1218-1444 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık ve müdafisince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16.Ceza Dairesince 24.01.2019 tarih ve 3729-408 sayı ile temyiz talebinin süresinden sonra yapıldığından bahisle sanığın temyiz isteminin reddine, sanık müdafisinin temyizine yönelik yapılan incelemede ise hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.02.2019 tarih ve 71062 sayı ile;
"Tutuklu sanık hakkındaki gerekçeli kararın sanık müdafisine 25/07/2018 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen 5271 sayılı CMK"nın 291/1. maddesinde öngörülen 15 günlük süre geçtikten sonra 17/08/2018 tarihinde sanık müdafi, 05/09/2018 tarihinde sanık tarafından temyiz başvurusunda bulunulduğu dosya kapsamı ile sabittir.
İşin tutuklu olması nedeniyle adli tatil içinde görülen işlerden olması karşısında, CMK"nın 331/4. maddesindeki düzenlemeye veya 14/02/1934 tarihli ve 47-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararındaki kabule göre temyiz süresinin adli tatil içinde işleyip işlemeyeceği ihtilafın konusudur.
5271 sayılı CMK"nın 331. maddesi hüküm tarihinde; "(1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuzbir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.
(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
(4) Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır" şeklindedir.
Maddenin 1. fıkrasında, ceza işlerini gören makam ve mahkemelerin her yıl Temmuzun yirmisinden Ağustosun otuzbirine kadar tatil olunacağı, 2. fıkrasında, anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 4. fıkrasında ise, adlî tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı ifade edilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, adlî tatil içinde görülebilen işler yönünden 4. fıkra hükmü uygulanmayacak, bu tür dava ve işlerle ilgili süreler adlî tatil içinde de işleyecektir. Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adlî tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adlî tatil içinde sona ermesi gerekir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, süre, adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Öte yandan 14/02/1934 sayı gün ve 47/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre de; adlî tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adlî tatile rastlayan dönemde tebliği geçerlidir. Ancak tatilde süre işlemeyeceği için, bu durumda mehil adlî tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/11/2013 tarih ve 272-524 sayılı kararı da bu yöndedir.
Yüksek Dairenin uygulamasının kabul görmesi hâlinde, gerekçeli kararın adli tatil içinde tebliği nedeniyle temyiz süresinin adli tatil bitiminden itibaren işlemeye başlaması gerekeceğinden, sanığın temyiz isteminin de süresinde kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak işin tutuklu olması nedeniyle adli tatil içinde görülebilen işlerden olması karşısında, sanık müdafiine gerekçeli kararın tebliğ tarihi olan 25/07/2018 gününden itibaren CMK"nın 291/1. maddesinde yazılı 15 günlük temyiz süresinin işlemeye başladığı, sanık müdafiinin 17/08/2018, sanığın 05/09/2018 tarihli temyizlerinin süresinden sonra olduğu bu nedenle temyiz isteminin reddi gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. Maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 24.01.2019 tarih ve 3021-2068 sayı ile; sanığın temyiz talebinin reddine ilişkin önceki karar kaldırılarak, sanık ve müdafisinin temyiz taleplerinin, adli tatilde temyiz sürelerinin işlememesi nedeniyle süresinde yapıldığından bahisle itiraz yerinde görülmemiş ve bozma kararı verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; tutuklu işler bakımından adli tatilde temyiz süresinin işleyip işlemeyeceği, sanık ve müdafisinin temyiz taleplerinin süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.03.2018 tarihli kararı ile sanık ..."nin silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5 yıl 22 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi sonucu sanık ve müdafisi tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 13.07.2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği ve bu kararın da 25.07.2018 tarihinde sanık müdafisine tebliğ edildiği, sanık müdafisinin 17.08.2018 tarihinde, sanığın ise 05.09.2018 tarihinde hükmü ayrı ayrı temyiz ettikleri anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK"nın "Adli tatil" başlıklı 331. maddesi;
"(1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar tatil olunur.
(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
(4) Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır",
Şeklinde iken, 26.08.2011 tarihli ve 28037 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 08.08.2011 tarihli ve 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 27. maddesi ile maddenin birinci fıkrası; “Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuzbir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler” şeklinde değiştirilmiştir.
Anayasa Mahkemesince 18.07.2012 tarih ve 2012-108 sayı ile CMK"nın 331. maddesinin 650 sayılı KHK ile değişik birinci fıkrasının iptaline karar verilmiş ancak söz konusu iptal hükmü 1 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bununla birlikte 27.06.2013 tarihli ve 6494 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 331. maddesinde değişiklik yapılmış ve maddenin birinci fıkrası; "Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler" şeklindeki son hâlini almıştır.
Aynı maddenin 2. fıkrasında, anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 3. fıkrasında Yargıtayın, yalnız tutuklu işlere ilişkin veya 5320 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılan Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapacağı, 4. fıkrasında ise, adli tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adli tatil içinde sona ermesi gerekmektedir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın süre, adli tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Öte yandan 14.02.1934 tarihli ve 47-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre de kararların, adli tatile rastlayan dönemde tebliği geçerli olmakla birlikte, tatilde süre işlemeyeceği için bu durumda temyiz süresi adli tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır.
Konunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun"da yer alan düzenlemesi kanunun 104. maddesinde yer almaktadır;
HMK"nın 104. maddesinde; "" Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır"" düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenlemeye göre adli tatile tabi olmayan işlerde sürelerin işleyeceği anlaşılmakta olup bu husus kanunun gerekçesinde de açık şekilde ifade edilmiştir.
Uyuşmazlık konusu CMK"nın 331. maddesinde, HMK"nın 104. maddesine benzer bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasından kaynaklanmakta olup, konunun aydınlatılabilmesi için CMK"nın kanun yollarına başvuru şart, usul ve sürelerini düzenleyen hükümleri yanında, adil yargılanma hakkı, kanun yoluna başvurma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı bakımından incelenmesi gerekmektedir.
T.C. Anayasanın 36. maddesinde ""Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir"" düzenlemesine yer verilmiş, AİHS"nin 6. maddesinde de "" Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin ‘Adil yargılanma hakkı’ başlıklı 6/1. maddesinde de; ‘Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir...’" düzenlemesi yer almıştır. Kanun yoluna başvurma hakkı adil yargılanma hakkının kullanılabilmesinin zorunlu bir unsuru olarak öne çıkmaktadır. Şöyle ki AİHS 7 nolu ek protokolünün "" Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı"" başlıklı 2. Maddesi uyarınca; "" kural olarak herkes aleyhine verilen mahkumiyet hükmünü yüksek bir mahkeme de yeniden inceletebilme hakkına sahiptir"" düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK"da itiraz ve temyiz kanun yollarına başvuru hakları ayrıntılı şekilde düzenlemiştir. CMK"nın 35. maddesi kararların hazır bulunmayan ilgilisine tebliğ edileceğini ve ilgili tutuklu ise usulünü, CMK"nın 39. maddesi sürelerin başlangıcı ve hesaplanması hususlarını, CMK"nın 273. maddesi istinaf başvuru usul ve süresini, CMK"nın 291. maddesi ise temyiz başvuru usul ve süresini yoruma yer bırakmayacak şekilde açık ve ayrıntılı hükümlerle düzenlenmiştir.
Bir kanun yolu başvurusunun esas yönünden mercisince incelenmesi, Anayasamızın 36. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında kalmaktadır.
Anayasamızın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesi; "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." şeklindedir.
Öğretide de kanun yoluna başvurmanın bir insan hakkı olduğu ifade edilmiştir.. (Yenisey-Nuhoğlu, Ceza Muhakeme Hukuku, 4.baskı s.838)
Görüldüğü üzere; temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına bağlıdır. Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı da bu anlamda mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak ölçülülük ilkesi uyarınca sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması da gerekir.
Anayasa ve yasalardaki emredici düzenlemelerden anlaşılacağı üzere;
Yargı mercilerince verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek açıklıkta taraflara bildirilmesi gereklidir. Kanun koyucu Anayasadaki emredici düzenlemeye paralel, ilgililerin “kanun yolunda” başvurularında hak kayıpları ile sonuçlanabilecek yanılgıyı önlemek için ayrıntılı düzenleme yapmak ihtiyacı hissettiği görülmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da; Kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet etmektedir. Bu bakımdan, iç hukuktaki usullerinin belirli ve öngörülebilir olması koşuluyla yargısal başvuruların birtakım kurallarına tabi tutulmasının tek başına mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak değerlendirilemeyeceği, ancak mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluğun ilgililere yüklenemeyeceği ve dava açma sürelerini düzenleyen karışık ve dağınık olan mevzuatın aşırı şekilci yorumunun mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği kabul edilmiştir.
Bilindiği üzere usul hükümlerinde kıyas yapılması mümkün olmakla birlikte, açık düzenleme bulunmayan hallerde hakkı kısıtlayıcı şekilde yorum yapılamayacaktır.
CMK"nın 331/4. maddesinde yer alan düzenleme adli tatilde sürelerin işlemeyeceği kuralına yer vermiştir. Madde metninde kuralın açık bir istisnası yoktur. Kuralın getirilme nedeni mahkemelerin çalışmaya ara verdikleri bu dönemde süreler yönünden ilgililerin hak kaybına neden olmamaktır. Adli tatil süresince tutuklu bulunan işlerin görülebilmesine yönelik düzenleme ise özünde adil yargılama için getirilmiş bir tedbir olan tutuklamanın ölçüsüz uygulanmasının önüne geçme isteğidir. Ceza Muhakemesi Kanununda, Hukuk Muhakemeleri Kanununun aksine adli tatilde görülebilen işler yönünden sürelerin işleyeceği şeklinde açık bir düzenlemeye yer verilmemiş olmakla, tutuklu işlerde adli tatil süresince temyiz sürelerinin işleyeceğinin kabulü, ilgili Kanun maddesinin 3. ve 4. fıkralarının bir arada değerlendirilmesi sonucu varılan bir yorum olup, tutuklu sanığın temyiz süresini kısıtladığı göz önüne alındığında da aleyhe bir yorumdur. İtiraz ve temyiz hakkının kullanılması ve sürelerle ilgili her hususu ayrıntılı şekilde düzenleyen kanun koyucunun tutuklu sanığın temyiz süresini kısıtlayacak bir istisnayı açıkça ifade etmemiş olması, kanun sistematiğine uygun bulunmadığı gibi tutuklu sanıkların kanun yoluna başvurma ve mahkemeye erişim haklarını kısıtlayacak aleyhe bir yorum yukarıda ifade edilen temel haklar çerçevesinde de hukuka uygun kabul edilemeyecektir. Diğer taraftan adli tatil döneminde sürelerin işleyip işlemeyeceği konusunda Yargıtay Ceza Dairelerin farklı kararlarının bulunması yasanın belirlilik ilkesinde sorun olduğu kabulüne götürecektir. Nitekim somut olayda sanık müdafisi maddedeki hükmü adli tatilde sürelerinin işlemeyeceği şeklinde değerlendirerek kanun yoluna adli tatil sonrasında başvurduğu görülmektedir.
Bu açıklamalara göre adli tatilde tutuklu işlerde de temyiz süresinin işlemeyeceği kabul edilmeli ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi"nin kararına yapılan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık müdafinin kendisine 25.07.2018 tarihinde, adli tatil içerisinde ve usulüne uygun tebliğ olunan hükme yönelik temyiz dilekçesini 17.08.2018 tarihinde süresinde, sanığın ise 05.09.2018 tarihinde ve yine süresinde verdikleri; CMK"nın 331/4. maddesinde yer alan düzenlemede adli tatilde sürelerin işlemeyeceği kuralına yer verildiği ve bu kuralın açık bir istisnası bulunmamasının mahkemelerin çalışmaya ara verdikleri bu dönemde süreler yönünden ilgililerin hak kaybına neden olmama gerekçesiyle yapıldığı, Ceza Muhakemesi Kanununda, Hukuk Muhakemeleri Kanununun aksine adli tatilde görülebilen işler yönünden sürelerin işleyeceği şeklinde açık bir düzenlemeye yer verilmemiş olmakla, tutuklu işlerde adli tatil süresince temyiz sürelerinin işleyeceğinin kabulünün ilgili Kanun maddesinin 3. ve 4. fıkralarının bir arada değerlendirilmesi sonucu varılan bir yorum olduğu ancak bu yorumun tutuklu sanığın temyiz süresini kısıtladığı göz önüne alındığında da aleyhe olacağı ve bu itibarla kanun koyucunun tutuklu sanığın temyiz süresini kısıtlayacak bir istisnayı açıkça ifade etmemiş olmasının, kanun sistematiğine uygun bulunmadığı gibi tutuklu sanıkların kanun yoluna başvurma ve mahkemeye erişim haklarını kısıtlayarak hukuka uygun kabul edilemeyeceğinden tutuklu işler bakımından adli tatilde temyiz süresinin işlemeyeceği, sanık ve müdafisinin temyiz taleplerinin süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığın itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu üyesi, tutuklu işler bakımından adli tatilde temyiz süresinin işleyeceği, sanık ve müdafisinin temyiz taleplerinin süresinde olmadığı düşüncesiyle itirazın kabul edilmesi yönünde oy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.06.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.