Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/2750
Karar No: 2017/1450

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2750 Esas 2017/1450 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/2750 E.  ,  2017/1450 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.12.2011 gün ve 2010/352 E., 2011/828 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.04.2014 gün ve 2012/8097 E., 2014/12839 K. sayılı kararı ile;
    "…A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı, davalı işveren bünyesinde 2001-2008 tarihleri arasında çelik imalatı ve montaj işinde çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile hafta ve genel tatili alacaklarını istemiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı, davacının istifa ederek işten ayrıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini feshetmekte haksız olduğu, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, genel tatil çalışması yaptığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı davalı temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Dosya içindeki 27.05.2008 tarihli ibraname de davacının kendi isteği ile işten ayrıldığı açıkça belirtilmiştir. Davacı bu belge altındaki imzayı kabul etmiş irade fesadı ile imzaladığını iddia ve ispat etmemiştir. Bu belge karşısında mahkemece davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken kabulü hatalıdır..."
    gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.



    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin davalı işyerinde 2001 yılından 2008 yılı mayıs ayına kadar kadar kesintisiz şekilde kaynak ustası ve şirket bünyesinde birçok görevde çalıştığını, iş sözleşmesinin feshinden önce sol gözünün rahatsızlandığını ve tedavi sürecine başladığını, bir dizi ameliyat geçirdikten sonra gözünde görme kaybı olduğuna ilişkin rapor verildiğini, işverene hastalığını ve yaptığı iş nedeniyle diğer gözünü de kaybetme riski olduğunu bildirdiğinde işveren vekilleri tarafından azarlandığını ve önüne ne olduğunu bilmediği bir takım belgeler konularak imzalamasını istediklerini, kendisinin de bu olay karşısında sinirlenerek belgeleri imzaladığını, ardından işveren vekilleri tarafından işle ilişiğinin kesildiğinin söylendiğini, iş sözleşmesinin feshinin haksız olduğunu ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili davacının işi bırakma nedeninin açıklandığı gibi olmadığını, davacının iş disiplinini yitirdiğini, çeşitli bahanelerle sık sık izin alarak işe gelmemeyi alışkanlık hâline getirdiğini, nitekim son olarak da kendi isteği ile işten ayrıldığını, bu hususun 27.05.2008 tarihli ibranameden de anlaşılabileceğini, kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanamayacağını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece yedi yılı aşkın kıdemi bulunan davacının dosyadaki belgelerden sağlık problemi yaşadığının açık olduğu, bu durumdaki bir çalışanın çalışma yeri değişikliği talebinin olağan olduğu, olayların gelişimden davacının çalışma niyetinin bulunduğu ve sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği anlaşılmakla birlikte davalının haklı fesih olgusunu ispatlayacak herhangi bir bilgi ve belge ibraz edemediği, davacı tarafından bir kısım evrakla birlikte kendisine imzalatıldığı savunulan 27.05.2008 tarihli belgenin ibra edilen alacaklar yönünden rakamsal bir ifade içermediği, matbu olarak düzenlendiği, bu nedenle anılı belgeye itibar edilemeyeceği, iş sözleşmesi haksız şekilde feshedilen davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hüküm davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece 27.05.2008 tarihli ibranamedeki imzanın davacıya ait olduğu konusunda ihtilaf bulunmadığı, ancak davalı tanığı Hanife’nin, “davacı işten ayrılırken dilekçe verdi, daha doğrusu belgeleri verdik yanımızda imzaladı” şeklindeki ifadesinin davacının istifa dilekçesi imzalayıp verdiği neticesini doğurur güçte bulunmadığı, ifade çelişkili olup davacının aşamadaki itirazları da gözetildiğinde istifa iradesi ile imza atıp atmadığı konusunda tereddüt oluştuğu, yedi yılı aşkın kıdemi bulunan bir çalışanın nedensiz yere istifa ederek işçilik haklarından vazgeçmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ibranamenin matbu olduğu ve alındığı yazılı işçilik alacaklarının rakamsal olarak ifade edilmediği, ödendiği iddia edilen alacaklara yönelik ödeme belgelerinin de bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, iş sözleşmesinin davacı işçinin istifası ile sona erip ermediği, buradan varılacak sonuca göre davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    İş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile sözleşmeyi derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24’üncü maddesinde, işçinin önelli fesih bildirimi ise aynı Kanunun 17’inci maddesinde düzenlenmiştir. Kanunda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş olmamakla birlikte, işçinin haklı bir neden olmaksızın ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi “istifa” olarak nitelendirilmelidir.
    İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla iş ilişkisi sona ermekte olup, işçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ancak irade fesadı altında düzenlenen istifa dilekçesinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemeyeceği gibi, işçinin haklı nedenle derhal fesih nedenlerinin mevcut olduğu ve buna uygun biçimde fesih yoluna gideceği sırada iradesi fesada uğratılarak işveren tarafından istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmayacaktır.
    Yine istifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması halinde de, işçi tarafından bildirilen somut nedenlerin yani istifanın ardındaki gerçek durumun araştırılmasında da hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, dosya kapsamında 27.05.2008 tarihli ibraname mevcut olup davacı tarafından imzalanan bu belgede “03.09.2008 tarihinden beri çalıştığım iş yerinden kendi isteğim ile ayrıldım” ifadesi bulunmaktadır.
    19.04.2010 tarihli dava dilekçesinde, davacı vekili müvekkilinin gözünde görme kaybı olduğuna ilişkin raporu ile işverene başvurduğunu ve yaptığı işin niteliği gereği diğer gözünü de kaybetme riski olduğunu açıkladığında işveren vekilleri tarafından azarlandığını ve önüne ne olduğunu bilmediği bir takım evrak konulduğunu, kendisinin de sinirlenerek bu evrakı imzaladığını, ardından kendisine işle ilişiğinin kesildiğinin söylendiğini belirtmiştir. Davalı tanığı Hanife, davacının işten ayrılırken dilekçe verdiğini ve ona işten çıkış belgelerini imzalattırdıklarını, daha doğrusu belgeleri verip yanlarında imzaladığını bildirmiş diğer davalı tanıkları ise, davacının gözünden ameliyat olacağını söyleyerek işyerinden ayrıldığını beyan etmişlerdir.
    Davacı 27.05.2008 tarihli ibranamede iş yerinden kendi isteği ile ayrıldığını açıkça belirtmiştir. İbranamede davacının imzası yer almakta olup, davacı bu belge altındaki imzasını kabul etmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin işverenle görüşmesi sırasında önüne ne olduğunu bilmediği bir takım evrak konulduğunu ve kendisinin de sinirlenerek imzaladığını belirtmiş ise de irade fesadına ilişkin somut bir bilgi ve olay ortaya koyamamıştır. Bu durumda irade fesadı hâlinin usulünce kanıtlanamadığı da açıktır. Nitekim davacı tanıklarının iş sözleşmesinin feshine ilişkin olarak herhangi bir bilgilerinin olmadığı ve açıklamada bulunmadıkları görülmüştür.
    Hâl böyle olunca, davacı tarafından istifa beyanını içeren belgeye ilişkin irade fesadı bulunduğu hususu, somut bir şekilde ortaya konulamadığı gibi tüm yargılama süreci boyunca iddia usulüne uygun delillerle ispatlanamaması karşısında, davacının iş sözleşmesini istifa yoluyla sonlandırdığının kabulü gerekmiştir. Bu nedenle mahkemece, davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken bütün bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınmaksızın kabulü doğru olmamıştır.
    Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 29.11.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi