17. Hukuk Dairesi 2018/4035 E. , 2020/4370 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; vergi kimlik numaralı mükellefi olan ... Yapı Boya Kimya Sanayi ve Tic. Ltd. Şti."nin halen tasfiye halinde olduğunu, mükellefiyetinin devam ettiğini, 28/11/2012 tarih itibari ile vergi dairesine, vergi aslı ve ferileri dahil toplam 5.736.632,22 TL borcunun bulunduğunu, ..."ın 19/02/1997 tarihinden itibaren şirketin %35 oranında hissedarı olduğunu, borçtan sorumlu şirket ortaklarından davalı ..."a 09/08/2012 tarihinde ödeme emri tebliğ edilmiş olmasına karşın herhangi bir ödemede bulunmadığını, ..."ın 8 kalem halinde dilekçede belirttikleri muhtelif taşınmazları 01/02/2008 tarihinde satış göstererek 3. dereceye kadar olan bir kısım kan hısımlarına devrettiğini, tasarrufların 3. dereceye kadar kan hısımları ile yapıldığından 6183 sayılı Yasanın 28/1. maddesine göre bağışlama hükmünde olduğunun ve hükümsüz olduğunu belirterek yapılan tasarrufların 6183 sayılı Yasanın 24 ve devamı maddeleri gereğince iptali ile alacağın bütün ferileri ile birlikte karşılanması için taşınmazlar üzerine cebri icra yetkesinin tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilleri; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davalı borçlu ..."ın (...) davacıya olan borcunu ödememek amacıyla veya muvazaalı olarak bu devirlerin yapıldığı sonucuna varılamayacağı, tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere miras taksiminin bir kısmının mal olarak, mal almayanların veya eksik alanların nakit para almaları suretiyle miras taksimi yapıldığı, mal kaçırma amacının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İptal davasından maksat, İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarruflarının iptaline hükmettirmektir. Bu davanın ön koşulu ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunmasıdır. Ön koşulun bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddede akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK"nın 283/1,2. maddesi uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda; tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere miras taksiminin bir kısmının mal olarak, mal almayanların veya eksik alanların nakit para almaları suretiyle miras taksimi yapıldığı, mal kaçırma amacının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmişse de dosya kapsamı ve içeriğine göre varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Davacı tarafından; davalı ... ile diğer davalılar arasında akrabalık ilişkisi olduğu ileri sürülmüş, davalıların da kabulünde olduğu gibi nüfus kayıtlarına göre davalı ...’ın davalı borçlunun dayısı, diğer davalıların ise kardeşi olduğu anlaşılmaktadır. Davalıların arasında akrabalık ilişkisi olduğunun anlaşılmasına, her ne kadar davalılar arasında miras taksim sözleşmesi olduğu iddia edilmişse de; davalı borçlu ...’a herhangi bir taşınmaz bırakılmamasına, nakit para verildiğinin de ispatlanamamasına, davalı ...’ın davalı borçlunun dayısı olup mirasçı olmamasına rağmen taşınmaz devredilmiş olmasına göre davalı borçlu ile diğer davalılar arasında miras taksim sözleşmesi gereği taşınmazların davalılara devredildiği ispatlanamadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece bu maddi ve hukuksal olgular irdelenmeksizin yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Kabule göre de; 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168. maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı Yasanın 35. maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmünü içerdiğinden maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 06/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.