Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/615
Karar No: 2021/270

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/615 Esas 2021/270 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/615 E.  ,  2021/270 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 19. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ... 1. Fikrî ve Sınai Haklar Ceza
    Sayısı : 160-204


    Marka hakkına tecavüz suçundan sanık ..."in 5833 sayılı Kanun"la değişik 556 sayılı KHK’nın 61/A-1, TCK’nın 62, 50/1-a, 52/2, 52/4, 53/5 ve 54. maddeleri uyarınca iki kez hapisten çevrilen 6.000 TL ve doğrudan verilen 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin ... 1. Fikrî ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesince verilen 23.09.2013 tarihli ve 852-459 sayılı hükümlerin, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Ceza Dairesince 08.02.2018 tarih ve 19499-1081 sayı ile;
    "Katılanlar vekilinin 07.08.2012 tarih ve 16.08.2012 tarihli şikâyet dilekçelerinde; sanığın ... ve ... bayisi olmadığı hâlde; iş yeri tabelasında ... ve ... şirketleri adına tescilli marka ve logoları kullandığı, katılan şirketlerin yetkili bayisiymiş gibi izlenim yaratıp bu şirketler adına müşterilerle sözleşmeler yaparak menfaat sağladığı ve katılan şirketlerin müşterilerini başka bir kampanyadan yararlanacaksınız diye kandırarak başka servis sağlayacılarının haksız kazanç elde etmesine aracı olduğu şeklindeki iddiaları da ileri sürmesi karşısında; iddianame içeriği de gözetilerek, marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilen eylemin dolandırıcılık suçunun hileli davranışı olma ihtimaline binaen, sanık hakkında dolandırıcılık suçundan işlem yapılması için suç duyurusunda bulunulup sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 04.06.2018 tarih ve 160-204 sayı ile;
    "Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 26.02.1998 tarih, 44/1543 sayılı kararında, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin kararında dolandırıcılık suçu ile marka hakkına tecavüz suçunun birleştiği durumlarda gerçek içtima hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin bu suçlara baktığı dönemdeki uygulaması da aynı yöndedir. Ayrıca doktrinde gerçek içtima uygulanacağı görüşü hâkimdir (Örnek Dr. Fatih Birtek, Marka ve Üretim Korsanlığı Suçu, İpek Yolu Canlanıyor Türk- Çin Hukuk Zirvesi"nde sunulan bildirim metni)." gerekçesiyle direnerek, sanığın önceki hükümler gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.10.2018 tarihli ve 2018/68839 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesiyle değişik CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 19. Ceza Dairesince 05.12.2018 tarih ve 7145-12921 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin marka hakkına tecavüz suçunu mu yoksa dolandırıcılık suçunu mu oluşturduğunun tespiti bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    ... AŞ vekilleri tarafından düzenlenen 07.08.2012, ... AŞ vekilleri tarafından düzenlenen 16.08.2012 tarihli şikâyet dilekçelerinde; ... Mahallesi, 2 Sokak, No: 3 Bornova/... adresinde ... ve ... markalarının izinsiz olarak kullanıldığının, bu adreste anılan şirketlere ait sözleşmeler ve kampanya ürünlerinin izinsiz şekilde bulunduğunun, anılan adreste daha önceden ...’un bayisi olan ancak 11.10.2011 tarihinde sözleşmesi feshedilen ...İnşaat Turizm Telekomünikasyon Pazarlama Tic. Ltd. Şti’nin faaliyet gösterdiğinin, aynı adreste yan yana yer alan ve ... logolu olan iki işletmenin birinde tahsilat yetkisi olmadığı hâlde anılan şirketler adına fatura tahsilatı yapıldığının, faturalarda bu şirketlerin logosunun bulunduğunun, tahsil edilen ödemelerin marka sahibi şirketlerin hesaplarına süresinden sonra geçirildiğinin veya hiç geçirilmediğinin, “... Telekomünikasyon ve Aracılık Hizm.” ismi ile çalışan işletmenin marka sahibi şirketlerin müşterilerini başka bir kampanyadan yararlanmak vaadiyle kandırarak mağdur ettiğinin, başka servis sağlayıcıların haksız kazanç elde etmesini sağlayarak ... ve ... markalarının itibarını zedelediklerinin, müvekkillerinin hizmetlerin sunulması, pazarlanması, tarife değişikliği, abonelik işlemleri ve fatura tahsilatı için ... Müdürlükleri, ... ve ... bayilikleri, ADSL çözüm ortakları, ofis ve çağrı merkezi ve web sitesi dışında sözleşme ilişkisi ile bayilik verilmesine ilişkin sözleşmeler yaptığının, 2001 21570 sayılı ... ve 2007 19161 sayılı ... markasının kullanımı için izin verdiğinin, bu kanallar dışında markalar kullanılarak anılan hizmetlerin verilemeyeceğinin ve fatura tahsilatı yapılamayacağının, marka sahibi şirketler tarafından belirtilen adreste faaliyet gösteren iş yerine verilmiş bir iznin bulunmadığının, bayilerin anılan şirketlerin izni dışında alt bayilik vermek yetkisine de sahip olmadıklarının, adı geçen iş yerinde ... ve ... bayisi izlenimi vererek izinsiz şekilde ... ve ... markasıyla ürün/hizmet satışı yapıldığının, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet suçlarından şikâyetçi olduklarının, anılan iş yerinde arama yapılmasını talep ettiklerinin belirtildiği,
    Sanığa ait iş yerinde işlem yapan müşterilerin katılan şirketlere hitaben dilekçe yazdıkları, bu dilekçelerde müşterilerden ...’in; ücretinin daha uygun olacağı söylenerek hattının başka bir sağlayıcıya taşındığını, ...’ün; Bornova Merkezdeki ... bayisinden yeni avantajlardan yararlanmak için bilgi almak istediğini, kendisine farklı ürün sattıklarını, ürünü iptal ettirip ... aboneliğini devam ettirdiğini, fatura geldiğinde bu durumdan dolayı mağdur edildiğini tespit ettiğini, mağduriyetinin giderilmesini istediğini, ...’nun; ...Telekomünikasyon tarafından yanıltıcı bilgi verilerek xxx 35 35 numaraya ait aboneliğinin “...” firmasına taşındığını, bu işlemin iptalini istediğini, dilekçe ekinde bulunan 29.03.2012 tarihli talep formunda ve yetkili bayi bölümünde yer alan kaşe üzerinde “...Telekomünikasyon ve Aracılık Hiz. 2 Sk. No: 3 Bornova ..., Bornova VD, T.C.: ..., Tel: ...” bilgilerinin yer aldığını, soy ismi okunamayan ... isimli şahsın; aboneliğinin bilgisi dışında “...” firmasına taşındığını, ...’nin; aboneliğinin ...... bayisi tarafından yanıltıcı bilgi verilerek Türk ... başka bir firmaya taşındığını, ...’ın; sabit telefon hattının ödemelerini ...Telekomünikasyon bayisine ödemesine rağmen ödemelerinin merkeze aktarılmadığı için hattının kapatıldığını, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ile ad-soyad bilgileri okunamayan şahısların; ...Telekomünikasyona ödeme yaptıkları hâlde ödeme yapılmamış gözüktüğünü beyan ettikleri, dilekçe eklerinde yer alan tahsilat makbuzlarının üzerinde “... ...Telekomünikasyon”, “... ... Online”, “...”, “...Telekomünikasyon, ... Mah., 2 Sokak, No: 3 Bornova/...” bilgilerinin yer aldığı,
    Şikâyet dilekçesi ekinde yer alan 01.07.2009 tarihli, tarafları ... ve ...İnşaat Turizm Telekomünikasyon Pazarlama Tic. Ltd. Şti. olan bayilik sözleşmesinde; bayinin sözleşme ile aldığı hakları ve yetkileri tamamen veya kısmen üçüncü şahıslara devredilemeyeceğinin ve izinsiz şube açılamayacağının kararlaştırıldığı, Beşiktaş 6. Noterliğinin 11.10.2011 tarihli ve 38476 sayılı ihtarnamesi ile; ... AŞ’nin ... Mah., 2 Sok. No: 3/C Hükûmet Konağı Meydanı ... adresinde bayilik yapan ...isimli şirketle aralarında imzaladıkları bayilik sözleşmesinin feshedildiği,
    ... (Kapatılan) 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 07.08.2012 tarihli ve 520 sayılı kararı ile anılan iş yeri ve bitişiğindeki iş yerinde arama yapılmasına karar verildiği,
    İş yerine ait vergi levhasında; mükellef ..., iş yeri adresi ... Mah., 2 Sok. No: 3/C-D Bornova/..., işe başlama tarihi 23.08.2011 olduğu, kira sözleşmesinde; anılan adreslerin kiracısının ... olduğunun ve kiralanan yerin ..., ... ve ... bayiliği olarak kullanılacağının belirtildiği,
    ... tarafından 29.11.2011 tarihli, “..., Telekomünikasyon ve Aracılık Hiz., 2 Sk., No: 3 Bornova ..., Bornova V.D., T.C. : 3*********4, Tel: 0232 xxx 03 73” kaşeli ve ... ... İl Müdürlüğüne hitaben yazılan dilekçede; iş yerinde 3 aydır ... alt bayi olarak hizmet verdiğini, iş yerinin ... başvuru noktası olarak hizmet vermesi için izin istediğini beyan ettiği, ... yetkilisi tarafından sanık ...’e gönderilen maile göre bu talebin olumsuz sonuçlandığı,
    ...’in ... ve iştiraklerinin servis ve ürünlerini şubelerden tanıtma ve talep toplama hizmetlerinin verilmesine yönelik ... Teknoloji San. ve Tic. Ltd. Şti. ile ... Telekomünikasyon ve Aracılık Hizmetleri arasında 27.09.2011 tarihinde ... Site Satış Kanalı Sözleşmesi imzalandığı,
    ... 1. Noterliğinin 07.02.2012 tarihli ve 04074 sayılı fesih ihbarnamesi ile; 15.09.2011 tarihinde ...İletişim Teknolojileri San. ve Tic. Ltd. Şti. ile imzalanan ... Çözüm Ortaklığı Sözleşmesini sanık ...’in 07.02.2012 tarihi itibarıyla tek taraflı feshettiği,
    ... Telekomünikasyon Aracılık Hizmetleri ile ... Gıda Tic. ve San. Ltd. Şti. arasında 28.08.2012 tarihli fatura tahsilat sözleşmesi ve 22.08.2012 tarihli yetkili satış noktası sözleşmesi yapıldığı, 03.09.2012 tarihinde ...İletişim yetkilisi ile sanık arasında gerçekleşen mail içeriğinde; 2012 yılı içerisinde 135 işlemin Bornova ...-... isimli iş yerinden yapıldığının, ...’in ... bayiliği için başvurduğunu, bayilik verilmemesi sebebiyle ...’da bulunan ...İletişim adlı satış kanalından temin ettiği MTS kullanıcı adı ve şifresiyle giriş yaptığının belirtildiği,
    ...İletişim Teknolojileri San. ve Tic. Ltd. Şti. ile ... AŞ arasında 17.02.2011 tarihli site satış sözleşmesi ve ...İletişim Teknolojileri San. ve Tic. Ltd. Şti. ile ... Teknoloji San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında 05.09.2011 tarihli satış sözleşmesi tanzim edildiği,
    ... Teknoloji San. ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi ...’in mahkemeye ibraz ettiği yazılı dilekçeleri ve eklerinde; telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren çok firmalı grup şirketler topluluğu olduklarını, ... ile ... AŞ arasında bayilik sözleşmesi olmadığını, ... AŞ ile de doğrudan sözleşme olmadığını ancak grup firmalarından ...İletişim Teknolojileri San. ve Tic. Ltd. Şti. ile ... arasında 17.02.2011 tarihinde bayilik sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmenin 31.03.2012 tarihinde feshedildiği, ...İletişim olarak sanık ... ile Eylül 2011 ve Şubat 2012 tarihleri arasında ticari ilişkileri olduğunu, bu süre zarfında ... tarafından ...şirketine 6 adet fatura kesildiğini, 31.03.2012 tarihinden sonra ... ile ...arasında ticari ilişki kalmadığını, ...firması olarak ... ile 1 yıllık sözleşme süresi boyunca hem satış hem de kurulum işleri için çalıştıklarını, ...’in isteği üzerine satış ve kurulum işlerini ayırmak amacıyla ... gibi sadece satış yapıp kurulum yapmayan satış noktalarını ... firması vasıtasıyla yönetmek için ...ile ... firmaları arasında ... ürün satış sözleşmesi yaptıklarını, ... ile de ... firması üzerinden satış/pazarlama hizmetleri için anlaştıklarını ancak ... ile ... arasında imzalanan anlaşmanın fiilen yürürlüğe girmeyip ticari faaliyetlerinin Eylül 2011 ile Şubat 2012 arasındaki 4 aylık dönemde ...firmasından gerçekleştiğini, ... ile ticari faaliyetleri bittiği Şubat 2012’den sonra da ... ve ... ürünlerinin ... tarafından pazarlanmaya devam edildiğini beyan ettiği,
    Dosya arasında bulunan havalesiz ve fotokopi belgeye göre; sanık ...’in 08.08.2012 tarihli dilekçe ile ... Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak ..., ..., ... ve ... isimli şirketler ile ..., ..., ..., ... hakkında şikâyetçi olduğu ve ... bayiliğinin devri esnasında kandırıldığını, zarara uğratıldığını ve iş yerinin elinden alınmaya çalışıldığını iddia ettiği, sanık tarafından sunulan evraka göre ... 10. Sulh Hukuk Mahkemesince 23.05.2012 tarih ve 49 sayı ile sanığa ait iş yerinde tespit yapıldığı,
    07.08.2012 tarihli arama tutanağına göre; iş yerine gelindiğinde önünde ... bayrağı ve reklam dubası, iş yeri giriş kapısının karşısında 2 adet masa ve masanın karşısında bulunan rafta ... amblemli 7 adet modem, masa üzerinde çeşitli ebatlarda ... ve ... logolu reklam broşürleri, 1 adet ... abonelik sözleşmesi bulunarak el konulduğu, iş yeri bitişiğinde bulunan ... abone merkezinden 1 adet üzerinde ... ve ...’in amblemleri ve destek hat numaraları bulunan boş fatura ve 476 adet çeşitli ebatlarda ...’a ait reklam broşürüne el konulduğu, iş yeri sorumlusu ... tarafından bayilik sözleşmesi ile bitişikteki iş yerinin fatura tahsil etmeye yetkili olduğunu gösterir belge sunulamadığı, reklam dubası ve bayrağa da el konulduğu,
    ... (Kapatılan) 15. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.08.2012 tarihli ve 482 sayılı kararı ile anılan iş yeri ve bitişiğindeki iş yerinde arama yapılmasına karar verildiği,
    16.08.2012 tarihli arama tutanağına göre; sanığa ait iş yerinde yapılan aramada 2 adet masa üzerinde ... logolu 165 adet, raflarda ... logolu 250 adet broşür ve 30 adet modem, ... logolu 6 adet reklam afişi, 1 adet flama, 1 adet bez afiş, 1 adet bayrak, 9 adet abonelik sözleşmesi ve bilgi formu ele geçirildiği,
    Türk Patent Enstitüsü Sicil Kaydı ve Marka Tescil Belgesine göre; “...” markasının; marka numarası 2001 21570-Hizmet/Ticaret, marka sahibi ... AŞ, emtiası 09-35-38, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’ya göre 22.10.2001 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği ve 22.10.2011 tarihinden itibaren de 10 yıl süreyle yenilendiği, “...” markasının ise; marka numarası 2007 19161-Hizmet, marka sahibi ... AŞ, emtiası ... ve televizyon yayın hizmetleri, haberleşme hizmetleri(internet servisi sağlama hizmetleri dahil), haber ajansı hizmetleri olduğu, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’ya göre 22.05.2007 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği,
    28.09.2012 tarihli bilirkişi raporunda; şikâyet dilekçelerine dayanak olan 2001 21570 tescil numaralı markanın; 35. sınıfta(hizmet) “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri.” ve 38. sınıfta(hizmet) “haberleşme hizmetleri” sınıfında ... AŞ adına ve suç konusu ürün sınıfında; 2007 19161 tescil numaralı markanın da, 38. sınıfta “Radyo ve televizyon yayın hizmetleri, haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil), haber ajansı hizmetleri.” sınıfında ... AŞ adına tescilli olduklarına, şikâyet tarihi itibarıyla tescil korumalarının devam ettiğine, 2007 19161 tescil numaralı markanın aynı zamanda TPE’de özel korunan/tanınmış marka statüsünde yer aldığına, belirtilen markaların sahipleri olan şirketler lehine tescilden kaynaklanan ve 556 sayılı KHK’da belirtilen hukuki koruma haklarını sağladıklarına, anılan markalardan 2001 21570 tescil numaralı markanın tescilli hâliyle, 2007 19161 numaralı markanın ise tescilli hâlinden farklı kullanıldığına, iş yeri girişindeki tabela ve panolarda, bez afişlerde, flamalarda, ... AŞ adına tescilli markayı aynen (iktibas suretiyle), ... AŞ adına tescilli markayı benzer (iltibaslı) ancak ... AŞ tarafından piyasada kullanıldığı şekli ile aynen ve bu markaların tescilli oldukları sınıflarda katılanların izni dışında kullandıklarına, iş yerinde ele geçen broşürler, modemler, flash bellekler, sözleşmeler, kapalı zarf ve dosya kapaklarında da anılan markaların yukarıda belirtildiği şekilde yer aldıkları, sanığın söz konusu ürünleri, alt bayilik anlaşması yaptığı ... bayisinden tedarik ettiğini bildirmesi ve sözleşme örneğini de dosyaya sunması sebebiyle sanığa atılı suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı hususundaki değerlendirmenin, katılan vekilince sunulan bayilik sözleşmesindeki hükümlerin de değerlendirilmesi suretiyle yapılabileceği, hukuki değerlendirme kapsamında olan bu hususun savcılığın takdirinde olduğuna ilişkin görüş sunulduğu,
    ... AŞ’nin 14.09.2012-17.05.2013 ve ... AŞ’nin 02.10.2012 tarihli yazılarına göre; şirketleri ile ... Teknoloji San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında bayilik veya aracılık sözleşmesi olmadığı,
    Ulusal Yargı Ağı Projesinde (UYAP) yapılan incelemede; ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/72542 sayılı dosyasında sanık hakkında (2012 suç tarihli) dolandırıcılık suçundan yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu kararın 19.12.2013 tarihinde kesinleştiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Tanık ... mahkemede; yazılı beyanında bildiklerini ifade ettiğini,
    Katılan vekili mahkemede; sanık ile katılanlar arasında imzalanmış bir bayilik sözleşmesi olmadığını, sanığın örneklerini ibraz ettiği alt bayilik sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, katılanların bayilerinin alt bayilik sözleşmesi imzalamasının mümkün olmadığını, sanığın iş yerinden alınan bütün sözleşmelerin, broşürlerin, reklam içeren belgelerin orijinal olup ... ile ...’a ait olduğunu, sanığın yetkili biri olmadığını, sanığın ...’in ve ...’un sözleşmeli bir bayisinin yetkililerini kullanmak suretiyle iş yerindeki faaliyetlerini yürüttüğünü, şirketlerin internet sistemlerine girip tahsilat yaptığını, sanığın faaliyet gösterdiği adreste daha önce ...isimli şirketin katılanların bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, bu firmanın sözleşmesinin feshedildiğini, sanığın ...firmasının sözleşmesinin feshedilmesinden sonra aynı yerde bayiymiş gibi faaliyet yürütmeye başladığını, iş yerinde ... isimli kişinin bulunduğu için tutanakları onun imzaladığını, iki ayrı arama kararı ve tutanağının mevcut olduğunu,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; iş yerinin kendisine ait olduğunu, 27.09.2011 tarihinden itibaren ... Teknoloji Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ile imzaladığı sözleşmeye dayanarak ... ve ..."un alt bayiliğini yaptığını, bu sözleşmeyi ifade ekinde sunduğunu, iş yerinde ele geçirilen broşür vb. ürünlerin ... ve ... bayilerinin tedarik ettiğini, ... Batı Satış Müdürü ... ve Bölge Müdürü ...’ın iş birliği ile iş yerini Bayraklı ... AŞ bayisi ...’e devretmeye çalıştıklarını, ...’a 29.11.2011 tarihinde müracaat ederek alt bayilikten normal bayiliğe geçmek istediğini ancak kabul edilmediğini, bunun üzerine alt bayilik sözleşmesine dayanarak işe devam ettiğini, ..., elektrik, su, doğalgaz, GSM gibi tüm faturaların tahsilatına aracılık ettiğini, ... ve ... AŞ fatura tahsilat aracılığını ..., ..., ... gibi ... bayileri adına yaptığını, aracılık hizmeti için bu firmalara yıllık program kullanım ücreti ödediğini, aracılık için firmalardan ya da müşterilerden para almadığını, faturaların sistemden düşmesinin 3 iş gününü bulabildiğini, bazen hiç ödenmemiş olduğunu, bu durumlarda sorumluluğun kendilerine ait olduğunu, zararların giderildiğini veya giderileceğini, ayda ortalama 40 bin makbuz kestiğini, 5-10 hatalı işleme dayanarak kendilerinin dolandırıcı gösterildiğini, iş yerinde aylık ortalama 2.000.000 TL tahsilat yapıldığını, ... AŞ bayilerinin de manuel tahsilat yaptığını, ekte sunduğu faturaların da başka bir alt bayide yatırıldığını, bu faturada da anılan şirketlerin logosunun bulunduğunu, ... AŞ’nin ... 10. Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açtığını, bu menfaat ilişkisini ortaya çıkarmak için 2012/70930 sayılı dosyada suç duyurusunda bulunduğunu, iş yerinden alınan ürünlerin iade edilmesini istediğini, suçlamaları kabul etmediğini,
    Mahkemede; ..."de ... ve ... alt bayiliği ile faaliyet gösteren bir şirket işlettiğini, suç tarihinde doğrudan ... ile imzalanmış bir sözleşmesi olmadığını, ...un sözleşmeli bayisi olan ... Teknoloji Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ve ... Gıda Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. ile alt bayilik sözleşmeleri imzaladığını, onların verdiği yetkiye dayanarak işlerini yürüttüğünü, marka hakkının ihlalini kabul etmediğini, ...un bayilere verilen ... isimli sisteme sahip olduğunu, IP numarası ile bu sistemin çalıştırıldığını, kendisinin de bu sistemde yer aldığını, ... ile çalıştığını ve evrak teslim ettiğini gösteren belgelerin de bulunduğunu, başka bir firma ile çalışmadığını, ödemelerini Telekoma yaptığını gösteren başka belgelerin de bulunduğunu, olay günü yapılan aramada çekilen fotoğraflardan bir kısmının doğru olduğunu, iş yerinin hemen yanında ... bayisinin bulunduğunu, oradaki bazı belgelerin fotoğrafları çekilip iş yerindeki fotoğrafların arasına katıldığını, ... tahsilatı ile ilgili fotoğrafların doğru olmadığını ancak ... ve ... yazılarını içeren fotoğrafların iş yerine ait olduğunu, iş yerinin adresinde daha önce ...firmasının bayilik yaptığını, ...firmasını sözleşme ile devraldığını, 2,5 ay ...firmasının belgelerini kullanarak fatura tahsilatı yaptığını, sonra Telekomun kendisine yetki vermeyince tahsilatı bıraktığını, sadece sözleşme yapmaya başladığını, arama tutanağında ismi geçen ...’nın Türksatın bayisi olduğunu, kendisiyle bir ilgisi olmadığını, iş yerinden tahliye edildikten sonra ...un buraya ... Limited Şirketini getirdiğini, kendisinin de hem ... Ltd Şti.’ni, hem Türk ... hem de ...şirketini savcılığa şikâyet ettiğini, ...şirketinin ...’a olan borcunu ödediğini, ...firmasının sözleşmeli abonelerin parasını ...’a ödemediği için ihtilaf çıktığını, bozma sonrası ise ... ile ...in bayileri ile yaptığı anlaşma üzerine kendi çalışanlarından bir tanesinin ismini, kimliğini, iş yerindeki bilgisayarın statik IP numarasını katılan şirketlere bildirdiğini ve onların onayı ile bu bildirdiği bilgisayar üzerinden katılanların bilgisayar sistemine erişme izni aldığını, bu izin uyarınca anlaştığı bayinin işlemlerini alt bayi olarak yürüttüğünü, fiili bir rızanın söz konusu olduğunu, suç kastı olmadığını, bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmasını ve savunmasının denetlenmesini istediğini, suçu kabul etmediğini,
    Savunmuştur.
    Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından, marka hakkına tecavüz ve dolandırıcılık suçları üzerinde durulması gerekmektedir.
    Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlükte marka; "Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret." şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca marka için; "Taciri ve/veya işletmeyi değil, belli bir işletmeye ait mal veya hizmetin tanıtılması ve ayırt edilmesine yarayan işaret." şeklinde tanımlama da bulunmaktadır (Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, ..., 2017, s. 285.). Mülga 556 sayılı KHK’nın "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinde ise marka, ortak markalar ve garanti markaları dahil ticaret markaları veya hizmet markalarını ifade ettiği belirtilmiş ve 5. maddesi ile markanın içereceği işaretler belirlenmiştir. Anılan maddeye göre; marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.
    Marka hakkının ihlali suçu, suç tarihi itibarıyla yürürlükte olup 10.01.2017 tarihli ve 29944 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6769 sayılı Kanun"un 191. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 556 sayılı KHK"nın 5833 sayılı Kanun ile değişik 61/A. maddesinde tanımlanmış olup madde metni;
    "Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal veya hizmet üreten, satışa arz eden veya satan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
    Marka koruması olan eşya veya ambalajı üzerine konulmuş marka koruması olduğunu belirten işareti yetkisi olmadan kaldıran kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.
    Yetkisi olmadığı halde başkasına ait marka hakkı üzerinde satmak, devretmek, kiralamak veya rehnetmek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
    Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
    Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır.
    Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.
    Üzerinde başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara elkonulmasını sağlaması halinde hakkında cezaya hükmolunmaz.",
    Mülga 556 sayılı KHK"nın 5833 sayılı Kanun ile değişik "Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller" başlıklı 61. maddesi;
    "Aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
    a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
    b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
    c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak.
    d) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.",
    Mülga 556 sayılı KHK"nın 5833 sayılı Kanun ile değişik "Marka tescilinden doğan hakların kapsamı" başlıklı 9. maddesi ise;
    "Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir:
    a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması.
    b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
    c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye"de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması.
    Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
    a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması.
    b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması.
    c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.
    d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
    e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması..." şeklinde düzenlenmiş iken,
    10.01.2017 tarihli ve 29944 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6769 sayılı Kanun"un "Marka hakkına tecavüze ilişkin cezai hükümler" başlıklı 30. maddesi;
    "(1) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
    (2) Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
    (3) Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
    (4) Bu maddede yer alan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
    (5) Bu maddede yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır.
    (6) Bu maddede yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.
    (7) Başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara elkonulmasını sağlaması hâlinde hakkında cezaya hükmolunmaz.",
    Aynı Kanun’un "Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller" başlıklı 29. maddesi;
    "(1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
    a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
    b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
    c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
    ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
    (2) 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.",
    "Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları" başlıklı 7. maddesi ise;
    "(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
    (2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
    a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
    b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
    c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
    (3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
    a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
    b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
    c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
    ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
    d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
    e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
    f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması..."
    Şeklinde düzenlenmiştir.
    Buna göre mülga 556 sayılı KHK’nın 61/A-1. maddesinde düzenlenen marka hakkına tecavüz suçunun oluşabilmesi için;
    1- Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek,
    2- Mal veya hizmet üretmek, satışa arz etmek veya satmak fiillerinden birinin gerçekleştirilmesi gerekirken,
    6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu"nun 30. maddesinde düzenlenen marka hakkına tecavüz suçunun oluşabilmesi için ise;
    1- Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek,
    2- Mal üretmek veya hizmet sunmak, satışa arz etmek veya satmak, ithal ya da ihraç etmek, ticari amaçla satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak fiillerinden birinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
    Marka hakkına tecavüz fiili, bir markanın sahibi olmaksızın veyahut marka sahibinin yasal ve usule uygun izni olmaksızın ilgili markanın kullanılması olarak ifade edilebilir. Mülga 556 sayılı KHK’nın 61/A-1 ve 6769 sayılı Kanun’un 30. maddeleri, suçun temeline marka hakkına tecavüz fiilini koymaktadır.
    Mülga 556 sayılı KHK’nın 61 ve 6769 sayılı Kanun’un 29. maddelerinde ise marka hakkına tecavüz sayılan fiiller açıklanmıştır. Anılan maddelerin birinci fıkralarının (a) bentlerinde markayı KHK’nın 9 ve Kanun’un 7. maddelerinde belirtilen biçimlerde kullanmak eylemlerinin marka hakkına tecavüz sayılan fiillerden olduğu belirtildiği için KHK’nın 9 ve Kanun’un 7. maddelerinin de incelenmesi gerekmektedir. Sonuç olarak hangi hâllerin "iktibas" veya "iltibas" suretiyle tecavüz sayılacağının tespiti için mülga 556 sayılı KHK’nın 61 ve aynı maddenin yollamasıyla 9. maddeleri ile 6769 sayılı Kanun’un 29 ve aynı maddenin yollamasıyla 7. maddelerine bakılacaktır.
    Mülga 556 sayılı KHK ile 6769 sayılı Kanun’da yer bulan marka hakkına tecavüz suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Bu nedenle hükümlerde sayılan hareketlerden birinin veya birden fazlasının işlenmesi hâlinde tek bir suç oluşur.
    Üretmek, satışa arz etmek veya satmak şeklindeki seçimlik hareketler mülga 556 sayılı KHK ile 6769 sayılı Kanun’da ortak sayılmış olup 6769 sayılı Kanun’da ayrıca ithal ya da ihraç etmek, ticari amaçla satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak fiilleri seçimlik hareket olarak sayılmıştır.
    Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlükte üretmek; "Oluşturmak, yaratmak, meydana getirmek.", satmak; "Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek.", arz etmek; "Sunmak.", nakletmek; "Nakil işini yapmak, bir yerden başka bir yere geçirmek, iletmek.", ithal etmek; "Bir ülkeye başka ülkelerden mal getirmek.", ihraç etmek; "Yurt dışına mal veya hizmet satmak." şeklinde tanımlanmıştır.
    Marka hakkına tecavüz suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup bu suçun mağduru, marka sahibidir. Marka sahibi, mülkiyet hakkına benzer bir hak kabul edilen marka hakkının tescil suretiyle maliki olup marka hakkının ihlali karşılığında öngörülen cezai yaptırımın koruduğu hukuki menfaatin sahibi olan kimsedir.
    Marka hakkına tecavüz suçu bakımından görevli mahkeme; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156. maddesine göre ihtisas mahkemesi olarak kurulan Fikrî ve Sınai Haklar Ceza Mahkemeleridir. Anılan mahkemelerin bulunmadığı yerlerde ise il ve ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenecek olan o yerdeki asliye ceza mahkemesi görevli olacaktır.
    Bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için dolandırıcılık suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
    Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK"nın 157. maddesinde; "Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir." şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.

    Mal varlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
    1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
    2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
    3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
    Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.
    Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece mal varlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi niyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestîsinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.
    5237 sayılı TCK"nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
    Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.
    "Hile", Türk Dili Kurumu sözlüğünde; "Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika" (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891.) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; "Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez." biçiminde tanımlanmıştır.
    Öğretide de hile ile ilgili olarak; "Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir." (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453.), "Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir." (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, ... 2011, Beta Yayınevi, 2. Baskı, Cilt I, s. 456.) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.
    Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
    Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: "Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir." (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... 2012, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, s. 650.), "Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır." (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 6. Baskı, s. 343.), "Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir." (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, ... 2011, Beta Yayınevi, 2. Baskı, Cilt I, s. 462.).
    Esasen, hangi davranışların hileli olup olmadığı konusunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, bu konuda olaysal olarak değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    ...Telekomünikasyon ve Aracılık Hizmetleri isimli firmanın sahibi ve yetkilisi olan sanık ...’in ... Mahallesi, 2 Sokak, No: 3/C-D Bornova/... adresinde katılanlar ... AŞ ve ... AŞ’nin bayisi olmadığı hâlde iş yeri tabelasında ... ve ... şirketleri adına tescilli marka ve logoları kullandığı, katılan şirketlerin bayisiymiş gibi izlenim yaratıp bu şirketler adına müşterilerle sözleşmeler yaptığı, fatura tahsil ettiği ancak faturaların hesaba geçmediği ve katılan şirketlerin müşterilerini başka bir kampanyadan yararlandıracaklarını söyleyerek abonelikleri diğer servis sağlayıcılarına taşıdığı, sanığa ait anılan iş yerinde işlemler yapan müşterilerin katılan şirketlere başvurmaları üzerine marka hakkı sahibi olan ... AŞ’nin 2007 19161 ve ... AŞ’nin ise 2001 21570 sayılı markalarının izinsiz kullanıldığından bahisle sanık hakkında marka hakkına tecavüz suçu bakımından şikâyetçi oldukları, sanığa ait iş yerinde yapılan aramalarda; katılanların hak sahibi olduğu markaların bayrak, duba, modem, broşürler, faturalar, flama ve abonelik sözleşmesi gibi ürünler üzerinde kullanıldığı tespit edilerek bu ürünlere el konulduğu anlaşılan olayda;
    ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 05.12.2012 tarih ve 38199-604 sayı ile düzenlenen iddianamede hizmetin verilmiş olması sebebiyle eylemlerin başka bir suçu oluşturmadığı hususu vurgulanarak mülga 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 61/A-1 maddesinin sevk maddesi gösterilmek suretiyle ihtisas mahkemesi olan ... Fikrî ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesine hitaben sanıklar hakkında yalnızca marka hakkına tecavüz suçundan iddianame düzenlenmesi, sanığın katılanlar ... AŞ ve ... AŞ’nin sahibi oldukları marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek hizmet sunduğu şeklinde anlatılan eylemlerin marka hakkına tecavüz suçunu oluşturması, iddianamede nitelenen eylemlerin marka hakkına tecavüz suçunun unsurlarını kapsadığı hâlde dolandırıcılık suçunun unsurlarını kapsamaması, TCK’ya hâkim olan ilkenin gerçek içtima olması sebebiyle "Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacağından mağdurları, suçların konusu, fiil ve netice, korunan hukuki değer ve yargılama usulleri farklı, birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan “dolandırıcılık” ve “marka hakkına tecavüz” suçlarının birbirine dönüşmeyeceği gibi hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olmaması sebebiyle de farklı neviden fikri içtimanın şartlarının da oluşmayacağı anlaşıldığından somut olayda gerçek içtima ilkesinin geçerli olması, Cumhuriyet savcısı tarafından zamanaşımı süresi içerisinde dolandırıcılık suçundan ayrıca bir soruşturma yapılması mümkün olup bu soruşturma sonucunun marka hakkına tecavüz suçuna ilişkin yargılamayı da etkilemeyeceği, dolandırıcılık suçunun genel mahkemelerde görülebilir nitelikte olan davalardan olması ve bu suça ilişkin yapılacak olan soruşturmada toplanan delillerin marka hakkına tecavüz suçu bakımından yapılan yargılama sonucunu da değiştirmeyeceği hususları göz önünde bulundurulduğunda, sanığın eyleminin marka hakkına tecavüz suçunu mu yoksa dolandırıcılık suçunu mu oluşturduğunun tespiti bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerdeki direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve uygulamanın denetlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... 1. Fikrî ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 04.06.2018 tarihli ve 160-204 sayılı kararında, sanığın eyleminin marka hakkına tecavüz suçunu mu yoksa dolandırıcılık suçunu mu oluşturduğunun tespiti bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulmadığına ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Dosyanın, uygulamanın denetlenmesi için Yargıtay 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi