Yanlar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Talep, tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkin olup, davanın kabulüne dair verilen karar, Yargıtay 14. Hukuk Dairesince; ""...Dava konusu taşınmazların kadastro tespit tutanakları incelendiğinde, taşınmazların B. kızı E."nin 1969 yılında ölümü ile kocası C.ve evlatları M., S. ve B."ye intikal ettiği belirtilerek tespit edildiğinin görüldüğü, ancak dosya içerisinde mevcut B. Kızı E."nin nüfus kayıt örneği incelendiğinde M.A ve B. isimli evlatlarının bulunmadığının anlaşıldığı, tapulama tutanağının iktisap sütununda ismi geçen kişiler ile nüfus kayıtlarında ismi geçen kişiler arasındaki çelişki nedeniyle tapu kaydında isim düzeltme davası ile mülkiyet nakline yol açılıp açılmadığı hususunda tüm şüphenin giderilerek sonuca varıldığının söylenemeyeceği, bu farklılığın yarattığı şüphenin giderilmesi için dava konusu taşınmazlara ait kadastro tespit tutanaklarının varsa dayanak kayıtları ve hükmen tescil dosyalarının getirtilmesi, mümkün olmadığı takdirde tescil kararlarının getirtilmesi, belirtilen ilkeler doğrultusunda tapu kayıtlarında malik görünen ""C."" ile davacının murisinin ve yine Tapu kayıtlarında malik görünen ""C. oğlu S. B."" ile davacının aynı şahıs olup olmadığının araştırılması, tam bir kanaat oluşmadığı takdirde mahallinde keşif yapılarak taraf tanıkları, tespit bilirkişileri ve komşu taşınmaz malikleri dinlenerek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, öte yandan talep olmadığı halde davacının baba adının da düzeltilmesinin doğru olmadığı "" hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davacının ıslah dilekçesi de gözetilerek, yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; bozma ilamında uyuşmazlığın niteliği vurgulanmak suretiyle izlenmesi gereken yol açıkça belli edilmiştir.
Bilindiği üzere, bozmaya uyulmuş olmakla bozma gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunlu olup, bu durum usuli kazanılmış hakkın bir gereğidir.
Ne var ki; mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki; talebe konu taşınmazlardan 61, 142 ve 153 parsel sayılı taşınmaz haricindeki parsellerin tapu kayıtları ile, bir kısım taşınmazlara kadastro sırasında revizyon gören tapu kayıtları ile dayanaklarının getirtilmediği, ilçe ve il bazında C. oğlu S. adına bulunan tüm nüfus kayıtlarının istenmediği, öte yandan, talebe konu taşınmazlarda kayıt maliklerinden C."in yalnızca isminin, S."ın ise ismi ile baba adının yeraldığı gözetildiğinde, mahallinde keşif yapılarak, kadastro tespit bilirkişileri, taraf tanıkları ve komşu taşınmaz maliklerinin bilgilerine başvurulmadığı, varsa komşu parsellere revizyon gören taşınmazların tapu kayıtlarında talebe konu taşınmaz sınırını ne okuduğu ve gösterdiğinin denetlenmediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; bozma ilamında belirtilen ilkeler ve yukarıda değinilen olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
İlgili tapu müdürü vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.