Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/13606
Karar No: 2013/17872
Karar Tarihi: 12.12.2013

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/13606 Esas 2013/17872 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2013/13606 E.  ,  2013/17872 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : AYDIN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 08/05/2013
    NUMARASI : 2011/589-2013/328

      Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalı ile kardeş olduklarını, genellikle birlikte yaşadıklarını, davalının büyük olmanın verdiği avantajı kullanıp maddi ve manevi baskı uyguladığını, 24.09.2011 tarihinde emniyete yansıyan bir kavga olaylarının olduğunu, ancak davalının baskısı ile şikayetini geri aldığını, daha sonra davalının eve kapatarak hürriyetini tahdit ettiğini, kimseyle görüştürmediğini, fiziki baskı ve şiddet uygulayarak, ölümle tehdit ederek 26.09.2011 tarihinde otomobilini, 27.09.2011 tarihinde de kat mülkiyeti kurulu 1573 ada 4 parseldeki 8 nolu meskeni ile kat irtifakı kurulu 520 ada 17 parseldeki 2 nolu meskeninin yarı paylarını kendisine devrettirdiğini, kaçıp kurtularak savcılığa şikayette bulunduğunu, korkudan halen bir arkadaşının evinde saklandığını ileri sürerek, tapu kayıtları ile aracın trafik kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının ikrah hukuksal nedenine dayandığı,  Borçlar Kanunu"nun 19 ve 21. maddesinde düzenlenen yasal şartların oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.

    Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 12.12.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar  verildi.

     -KARŞI OY-

    Davacı Rabia dava dilekçesinde, davalı ile kardeş olduklarını, davalının yaşça büyük olduğunu, kendisinin çalıştığını, birtakım taşınır ve taşınmaz mallar edindiğini, davalının çalışmadığını, davacı ile birlikte oturduğunu, davalının maddi ve manevi baskı ve şiddet uygulandığını, bu yüzden kardeşinin her dediğini yaptırdığını, taraflar arasında 24/09/2011 tarihinde tartışma çıktığını, polise yansıdığını, davalının baskısı nedeniyle şikayetini geri aldığını, davalının kendisini eve kapattığını, göndermediğini, bir hafta fiziki baskı ve işkence uyguladığını, bunun sonucunda da 09 HR 987 plakalı aracın 26/09/2011 tarihinde devrini sağladığını, yine baskı ve cebir uygulayarak 27/09/2011 tarihinde Aydın Merkez 1573 ada 4 parsel 8 nolu bağımsız bölüm ile  Cumhuriyet Mah. 520 ada 17 parsel 2 nolu bağımsız bölümün devrini sağladığını, davacının hiçbir şekilde satış iradesinin olmadığını, kaldı ki devir karşılığında bir bedel de ödenmediğini, bu konuda C. Savcılığına da suç duyurusunda bulunduğunu, böylelikle BK"nin 18 ve 29. maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, bu devirleri davalının korkutma ve baskısı nedeniyle yaptığını belirterek, dava konusu taşınırın devir kaydının iptaline, taşınmazların tapu kayıtlarının iptaline ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, dosya içerisinde mevcut dava konusu taşınmazların resmi satış akit tabloları, 26/09/2011 tarihli araç satış sözleşmesi, Aydın 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/127 E -2012/131 K sayılı kararından davalının davacıya 29/09/2011 tarihinde eline vurmak, saçını çekmek sureti ile dövdüğü, söz konusu eylemin davacının taşınmazların satışını ve aracın satışını davalıya haksız yere yapmasını sağlayacak kuvvet ve derecede olmadığı, hayatın olağan akışı içerisinde hiç kimsenin bu şekildeki bir darbe ile tapuya giderek ve notere giderek zorla satış yaptığından söz edilemeyeceği, hayatın olağan karinelerine de davacı iddialarının uymadığı gibi davacı kişinin haftalarca eziyet gördüğü ve işkenceye uğradığının da davacı tarafça ispatlanamadığı, davacı tanık anlatımlarından anlaşıldığından BK 19 ve 21 maddesindeki yasal şartlarının oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere ikrah, bir kimsenin yapmak istemediği bir hukuki işleme, aksi takdirde zarara uğrayacağı tehdidi ile razı olmasını sağlayan korkutmadır. Örneğin, bir şahsa razı olmadığı takdirde öldürüleceği veya evinin ateşe verileceği veya bir sırrının açıklanacağı tehdidi ile bir sözleşme yaptınldığı hallerde "ikrah" vardır.
    818 sayılı Borçlar Kanununun 29. (6098. K. m.37) maddesine göre, diğer tarafın veya üçüncü bir şahsın ikrahiyle bir sözleşme yapan kimse, o sözleşme ile bağlı olmaz, sözleşmeyi feshedebilir.
    İkrah halinde de, irade ile beyanı arasında bir uygunsuzluk yoktur. İradenin meydana gelmesi sırasında bir sakatlık (fesad) söz konusu olmaktadır.
    Sözleşmeyi yapan kimseye veya yakınlarından birine yönelmiş bir tehlike söz konusu olmalıdır. BK. m. 30"a göre, ikrahın iradeyi sakatlayan bir sebep (irade fesadı) sayılabilmesi için, "korkutulan taraf, duruma ve yerine göre kendisinin yahut yakın akrabasından birinin hayat veya namus yahut mallarının ağır ve derhal meydana gelecek bir tehlikeyle karşı karşıya olduğuna kanaat getirmelidir".
    Tehlike, ağır ve derhal meydana gelecek nitelikte olmalıdır. Bir kimsenin kendisine veya yakınlarına yöneltilen tehlikenin ağırlığına ve ciddiyetine kanaat getirmesi, objektif şartlar olduğu kadar, duruma göre sübjektif şartlar da gözönünde bulundurularak tayin edilmelidir. Örneğin, tek başına yaşıyan, zor hareket eden yaşlı bir kadının evine geceleyin giren kimse, elindeki sözleşmeyi imzalamadığı takdirde evi ateşe vereceğini söyler ve bu suretle sözleşmeyi imzalatırsa, bu korkutma (ikrah) dikkate alınır, sözleşme bağlayıcı olmaz.
    Bu genel ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; müşteki ve şüphelinin kız kardeşi E. Ç.(Çelimli) ve eşi G.Ç."nun alınan beyanlarında; ev ve arabanın satışının nasıl olduğunu bilmediklerini, böyle olduğunu müşteki R.Ç."nin anlatması ile öğrendiklerini, ev ve arabayı müştekinin ablası H."den korkması nedeniyle verdiğini, ondan çekindiği içinde kimseye bir şey söylemediğini, daha önceleri büroda bulundukları bir sırada davalı H.in R."ya vurduğunu gördüklerini belirmişlerdir.
    Kollukta ifadesi alınan C.G."nun beyanında ise kendisinin müteahitlik yaptığını, müşteki R. Ç."nin 17 yıldır yanında işçi olarak çalıştığını, bu nedenle yakınen tanıdığını, ablası H. Ç."yi de tanıdığını, genelde işsiz olduğunu, bildiği kadarıyla aynı evde kaldıklarını, çalıştığı süre içinde müşteki R.Ç.."nin zaman zaman bir günlüğüne işe gelmediği günlerin olduğunu, kendisine neden gelmediğini sorduğunda her seferinde ablası H. Ç."nin göndermediğini, işi bırakması konusunda baskı yaptığını, hatta başka müteahitlerin yanında çalıştırmak istediğini, ara sıra dövdüğünü, kendisini fuhuş yaptırmak için tehdit ettiğini, hatta üzerine kayıtlı bulunan evlerin ve aracın satışını istediğini, baskı yaptığını söylediğini, hatta zaman zamanda iş yerinde ağladığını gördüğünü, takriben bir ay kadar öncede R. Ç.."nin 15 gün kadar işe gelmediğini, kendisini telefon ile tüm aramalarına rağmen ulaşamadığını, neden işe gelmediğini merak ettiğini, birkaç kez telefonuna kısa süreli cevap verdiğini, işe gelemeyeceğini, konuşamayacağını, müsait olmadığını bildirdiğini, iyice meraklandığını, tarihini tam olarak hatırlamadığı Eylül ayının son günlerinde R.Ç."nin iş yerine gelerek ablası H. Ç."nin kendisini tehdit ederek işe göndermediğini, evden çıkmasına izin vermediğini, üzerinde kayıtlı aracını ve evlerinin yarı hisselerini zorla herhangi bir ücret ödemeden baskı ile aldığını anlatması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunması gerektiğini söylediğini belirtmiştir.
    Aydın Aile Mahkemesi 2012/18 D.İş Esas ve 2012/17 Karar sayılı olup 01/02/2012 tarihinde aldığı kararda; "Ailenin korunmasına yönelik tedbirlere karar vermekteki yasa koruyucunun amacı aynı çatı altında yaşayanlar arasındaki kavgalı sorun çözümleninceye kadar şiddet önlemek üzere geçici olarak başvurulabilecek yöntemleri göstermektedir. Dosya incelendiğinde; müşteki R.ile aleyhine tedbir istenenin kardeş oldukları, R.Ç."nin ablası H. Ç. tarafından darp ve hakarete maruz kaldığından dolayı şikayetçi olduğu, aldırılan raporda R.Ç."nin basit tıbbi müdahaleyle iyileşebilecek şekilde yaralandığı, H.Ç."nin kardeşi R. Ç."ye birden fazla defa hakaret ve basit yaralama suçlarını işlediğinden bahisle H. Ç. hakkında Aydın Sulh Ceza Mahkemesi"ne dava açıldığı anlaşılmakla; talebin kabulü ile aleyhe tedbir istenen H. Ç."iın 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 5636 sayılı Kanunla değişik 1. maddesi gereğince, 2 ay süreyle aynı çatı altında yaşayan aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması konusunda karar alındığı, bu karara H."in itiraz ettiği, aynı mahkemece verilen 20/02/2012 tarihli ek kararla; R.Ç.tarafından ablası H. Ç. hakkında darp ve hakarete maruz kaldığnıdan bahisle şikayetçi olduğu, Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2012/211 no.lu iddianame ile H. Ç. hakkında kardeşe karşı basit yaralama ve hakaret suçundan dava açıldığı, tarafların suç tarihi olan 29.09.2011 tarihinden beri ayrı evlerde yaşadıkları, R.Ç."nin ablası H.ile yaşadığı evi terk ederek ablası A.K.ile yaşadığı sabittir. H..Ç..her ne kadar mahkememize itiraz ederek verilen kararın kaldırılmasını talep etmiş ise de tedbirin kaldırılmasını gerektirecek yeni bir olay ve delil sunamamıştır.Üstelik 4320 sayılı Yasaya göre koruma kararı tedbir mahiyetinde sorun çözümleninceye kadar şiddet önlemek üzere geçici olarak başvurulabilecek yöntemlerdendir ve verilen kararlar kesindir." gerekçesiyle H. Ç."nin itirazının reddine karar verilmiştir.
    Davacı R. kolluktaki ifadesinde; "Şikayetçi olduğum ablam Hilal kendisi şeker hastasıdır ayrıca çok asabidir, sinirlidir. Şikayetçi olduğum tarihten bir ay öncesine kadar ben kendisini idare ettim. Saygınlığımı korudum. Ancak şikayette bulunduğumdan bir ay kadar önce ablam H. çok kıskanç birisi idi ve benim her şeyime karışıyordu. Kimse ile görüşmemi istemiyordu. Hatta ailem ile kardeşimle bile görüşmemi istemiyordu. Benim işime gitmemi dahi istemiyordu. Hatta bu nedenle beni tehdit etmişti, ağza alınmayacak sözler söylüyordu. Hatta bazen darp ediyordu. Bıçakla üzerime saldırıyordu. Hatta evdeki bu durumları başka birine anlatmam halinde beni öldüreceğini, kezzap dökeceğini, geneleve satacağını söylüyordu. takriben 10-15 gün kadar bana bu şekilde baskı yaparak evden dışarı çıkmamı engelleyip işe göndermemeye başladı. Son bir ay içinde artık iş yerime ara sıra gitmeye ve gittiğim sırada da geç gitmeye başladım.
    Ben yukarıda da belirttiğim gibi ablam çok kıskanç biriydi. Benim yaptıklarımı kıskanıyordu. 2007 yılında kendime yeni bir araç aldığımda kendisi hep kullandı, direksiyona bile geçemedim. Arabanın asıl anahtarı dahi ondaydı. 2011 yılında dükkanı alınca iyice bu kıskançlık hat safhaya ulaştı. Bariz şekilde bana baskı yapmaya başladı ve bu baskı sonucunda da arabayı üzerine geçirmemi istedi. Ben karşı çıktım ancak beni tehdit ettiğinden dolayı 26/09/2011 tarihinde Aydın 2. Noterliğinde aracın devrini üzerine yaptım. Ertesi gün 27/09/2011 günü de oturduğumuz evin ve 2011 yılında aldığım dükkanın yarısını tapudan devir etmek zorunda kaldım. Bunları devrederken ben kesinlikle ablam H. Ç."den para filan almadım. Baskı altında devretmek zorunda kaldım. Bu gayrimenkullerde ve arabada hiç bir hakkı yoktur. Hiç bir bedel ödememiştir. Beyanında neden bu şekilde beyanda bulunduğunu bilemiyorum. Ben şikayetten bulunduktan 15-20 gün sonra 12/10/2011 günü benim devrettiğim aracıda satmıştır. Bu da ablamın iyi niyetli davranmadığının bir göstergesidir. 28/09/2011 günü saat: 14.00 sıralarında ablam banyoya girdiği esnada fırsatını bularak ablamın benden aldığı telefonu da almak suretiyle evden ayrıldım. Hemen büyük ablam A.K."ü aradım, patronu aradım. Avukatımı aradım ve bu şekilde şikayette bulundum.
    Ablam bana gerçekten bana bunları yapmıştır. Baskı yapmıştır, tehdit etmiştir, korkutmuştur, ablam olduğu için kimselere söyleyemedim. Kardeşlerim patronum, çalışmış olduğum şirkette çalışan birkaç kişi ablamın nasıl bir insan olduğuna şahit olmuşlardır. Onların ifadelerinin alınması için tanık olarak göstermiştim. Zaten ifadelerinde bunları belirtmişlerdir.
    Ablam devirden önce 24/09/2011 Cumartesi günü iş yerinde beni dövdü. Gerekçe olarak ta kardeşlerimle görüştüğümden dolayı bana kızıp vurdu. Kardeşlerimde olaya müdahil oldular. Daha sonra hatta iş yerine gelerek karakola giderek müracaatta bulundular, ancak ben ablam ile birlikte gittiğimiz sırada polisler bizi durdurdu, karakola götürdüler, ancak ablam karakolda bayılınca ben şikayet edemedim, bir şeyde söyleyemedim. Oradan hastaneye Adnan Menderes"e gittik. Aslında ablamın hiç bir şeyi yokmuş, aslında ablam numara yapmış. Daha sonra kardeşlerim, diğer ablam onlarla gelmemi istediler ancak ben ablam H."i yalnız bırakmak istemedim. Birlikte onunla eve döndük. Döndükten sonra beni evden dışarı çıkartmadı, kimseyle konuşturtmadı. Hatta pazar günü bana artık Kuşadası"na taşınacağımızı, oradan bir ev satın alacağımızı, benimde oradan bir iş bulacağını ve çalışacağını söyledi. Sonra pazartesi günüde aracın devrini üzerine istedi. Ben kendisine neden benim arabamı sana devredeyim dedim. O da zaten herkes benim aracım olarak biliyor, hep ben kullanıyorum, bu nedenle benim üzerime olsun dedi. Ben buna karşı çıkınca vereceksin dedi, hatta bana vurdu, bende çekindiğimden, korktuğumdan dolayı pazartesi günü notere giderek aracın devrini verdim. Devir verdikten sonra bu sefer benim üzerime olan iki evin yarısını da üzerine vermemi istedi. Bende kendisine neden evlerin devrinin yarısını istiyorsun dediğimde, bu sefer bana "sen beni bırakma, hiç bir tarafa kaçma, ömür boyu bana bağlı kal diye bu şekilde istiyorum" dedi. Ben yine karşı çıktım, ancak yine tehdit baskı neticesinde ertesi gün salı günü tapuya giderek evlerin yarısının tapusunu kendisine verdim.  Kendinde altınlarım da kaldı. Hatta, tapu masrafı bu altın ve bileziklerin satılması ile yapıldı. Kendisinden şikayetçiyim, ancak ne yapacağımı bilmiyorum, çünkü sonuçta ablam, zaten onun yüzünden evlenemedim, bir düzen oturtturamadım. Malesef ablam olduğu içinde bu zamana kadar sırtımda taşıdım, şikayetçiyim" demiştir.
    Tarafların küçük kız kardeşleri E. Ç.beyanında; "H.ablam çok sinirli bir insandır. sürekli ailede huzursuzluk çıkartır. Herkese iftira atar. Büyük ablam A."nin eşini arayıp iftira atmıştır. Ayrıca benim yeni evlenmeme rağmen eşimi arayarak evlenmeden önce birçok erkekle ilişki yaşadığımı söyleyerek eşim ile aramın bozulmasına da neden oldu. Bu yüzden ben eşim ile birlikte kaldığımız evden ayrılarak yaklaşık bir haftadır annemin evinde kalmaktayım. Bana, A. ablama biz onunla birlikte yaşamadığımız halde bu şekilde davranan bir kişi, R. ablama ne şekilde davranır onu siz düşünün. 11 yıldan beri birlikte kalıyorlar. Baştan itibaren aralarında geçimsizlik oluyordu. Ancak son zamanlarda iyice arttı. H. ablam geceleri eve gelmiyor. Gece 1 , 2, 3 lere sabah ezanlarına kadar dışarıda eğleniyor, R. ablamı da sürüklüyor ve R.ablamda işe yorgun argın gelerek perişan olmasına neden oluyor. R.ablam bu zamana kadar dayanmış ancak son zamanlarda sürekli eziyet ve tehditlerde bulunmaya başlamış, en son olarak ta ablamın üzerine kayıtlı evin yarısı ile bulundukları iş yerinin mülkiyetinin yarısını ve arabayı  üzerine zorla tehditle döverek almış, ancak ben tehdit ettiğini zor kullandığını, dövdüğünü görmedim. Ablam bana söyledi. Ancak ben bu olaydan yaklaşık bir yıl kadar önce bir olaya şahit oldum.
    O gün, R. ablamın iş yerinde bilgisayarla ilgilendiğim sırada H. ablam iş yerine geldi. Ben diğer odada olduğum için beni görmedi ve hiç bir sebep olmadan R. ablamı dövmeye başladı. Aralarında hiçbir konuşma olmamıştı. Direk H. ablam geldi, R.ablama vurmaya başladı. Ben bağrışmaları duyunca hemen odadan içeriye girdiğimde, H., ablam R. ablama vuruyordu. Araya girdim. Hatta, bana da saldırdı. Böyle bir olaya şahit oldum. Ancak arabanın ve tapuların verilme olayından önce herhangi bir görgüye dayalı bir bilgim yoktur, ancak ben ne zaman R.ablamı görsem yüzünde gözünde kollarında morarma izleri görüyordum. Sorduğumuzda da bize anlatmıyordu. Şikayetten sonra biz olayları öğrendik." demiştir.
     Tarafsız tanık Y.Ç. beyanında; "Büroda olduğum sırada R.hanımın ablası H. hanımda oradaydı. Aralarında tartışma olduğunu duydum. Onların yanına gittiğimde H. hanım elinde bir cisim ile kardeşine saldıracaktı, ben engel oldum." demiştir.
    Mahkemede ifadesi alınan Davacı tanığı E. Ç.;"Eylül ayının son günlerinde noter ve tapu dairesinde araç ve taşınmaz satışı işleri yapılmış, davacı ablam birkaç gün sonra evden kaçarak yanımıza geldi. Satış olaylarını anlattı bize, davalının kendisini ölümle tehdit etmesi nedeniyle dairelere giderek satış işlemlerini yaptığını söyledi. Resmi dairede satış işlemleri sırasında korktuğu için satış işlemini yapmıştır. Bu tarihten sonra Rabia ablamızı yanlış bırakmıyoruz." demiştir.
    Davacı tanığı A. K.; "Tam tarihini hatırlamıyorum geçen yıl eylül ayının sonlarıyda davacı telefonla beni aradı buluştuk. Benimle konuştuğunda aracını ve 2 evi davacıya satmış, ben 7 gün içinde iptal edilebileceğini söyledim. Davacı R. eve gitmesi gerektiğini davalıyı ayarlayıp daha sonra evden ayrılacağını söyledi. Baskı ve korku altında olduğu için eve döndü. Bu konuşmadan 2 gün sonra evden ayrıldı, yanımıza geldi. İlk buluştuğumuzda resmi makamlara gitme yolunda bir teşebbüs olmadı, davalıyı şüphelendirmek istemediğini söyledi. İlk buluştuğumuzda bir hafta kadar öncesinden olmuş ellerinde ve ayaklarında morluklar vardı." demiştir.
    Yine Aydın 1.Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/127 E sayılı dosyasında ifadesi alınan tanık Y Ç..; Büroda iken birden bir çığlık sesi geldi. Koşarak gittim. R. yerdeydi. H.onun başında ayakta idi. H."in elinde inşaat korkuluklarında kullanılan türde bir demir çubuk vardı. H.. bir taraftan da kardeşine "oruspu, kahpe, seni yaşatmayacağım" diye bağırıyordu. Ben müdahale ederek H."i mutfağa götürdüm. Yatıştırıcı birşeyler söyledim. R.. bana ablasının sürekli kendisini dövdüğünü söyledi. Dedi.
    Dosya kapsamına göre, M.. ... ada 4 parsel 8 nolu bağımsız bölümünün ve C...... 520 ada 17 nolu parsel 2 nolu bağımsız bölümün tapu kaydından 27/09/2011 tarihinde ve 18270 yevmiye nolu işlemle R.. Ç. ait iken 1/2 hisselerinin H.Ç."ye satıldığı, 8 nolu bağımsız bölümün 30.000.-TL bedel karşılığında, 2 nolu bağımsız bölümün ise 11.000.-TL karşılığında satışının yapıldığı, satış bedelini nakden ve tamamen satıcı R.."nin aldığı yazılıdır.
    26/09/2011 tarihli 21394 yevmiye nolu Aydın 2. Noterliğine ait araç satış sözleşmesinde 09 HR 987 plakalı aracın 15.250.-TL bedelle satıcı R..Ç..tarafından alıcı H..Çelimliye satıldığı belirtilmektedir.
    Aydın 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/127 E - 1131 K sayılı kararından katılanın R. Ç.., sanığın  H..Ç.., suçun basit yaralama ve hakaret, suç tarihinin 29/09/2011 olduğu, sanık hakkında kardeşini kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Tüm deliller birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı R.. ile davalı H."in birlikte yaşadıkları, H."in 1974, R."nın ise 1977 doğumlu olduğu, ikisinin de evlenmeyip birlikte yaşadıkları, H."in kişilik olarak baskıcı ve sinirli bir yapıda, R."nın ise ezik, çekinik ve daha sessiz bir yapıda olduğu, davalı R."nın bu kişilik özelliklerini de kullanarak sürekli bir şekilde davacıyı baskı aldında tuttuğu, başkaları ile görüşmesini sınırlandırdığı, sürekli bir şekilde ağır hakaretlerde bulunduğu ve darpettiği, hatta bu nedenlerle bir çok kez durumun karakola intikal ettiği, bir soruşturmadan da H."in ceza aldığı, aile hukuku yönünden koruma kararı alındığı, itirazların reddedildiği, davalının davacının bu çekinik psikoljik durumunu kendi menfaati için değerlendirerek ve onun üzerinde çok büyük bir baskı kurup, bir çok kez yumrukla ve demir sopa ile onu dövüp ağır hakaretler edip hatta geneleve satma tehdidinde bulunduğu ve ağır bir baskı altında tuttuğu, davalının uyguladığı bu ağır baskı altında dava konusu araba ve taşınmaz devirlerini sağladığı, davacının bu taşınmazları satması için makul bir gerekçesinin bulunmadığı davalının çalışmadığı ve alım gücünün de olmadığı gibi, bu temlikler karşılığında bedel ödediğini usulünce ispatlayamadığı anlaşılmış bulunduğundan, sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum ve bu nedenlerle davanın kabulü yönünde kararın bozulması gerektiğini düşünüyorum.
                                                              .

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi