1. Hukuk Dairesi 2013/8301 E. , 2013/17861 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TENKİS
Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil veya tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacı, babası ..."un 01/03/2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ilk evliliğinden olan kendisi ile ikinci evliliğinden sağ kalan eşi davalı ve ikinci evliliğinden olan dava dışı oğlu ..."un kaldığını, murisin emekli subay olduğunu, evlilikten sonra 1 parselde 11 numaralı bağımsız bölümün ve 2016 parselde 2 nolu bağımsız bölümün alındığını ve yine davalı üzerine bir aracın alındığını, murisin 26 yıllık evliliği boyunca biriken parasını eşine vererek kendisinin saklı payına tecavüz eder şekilde taşınmazın alındığını ileri sürerek tapu kaydının iptaliyle veraset ilamı uyarınca pay oranında adına tesciline; mümkün olmadığı halde veraset ilamı uyarınca pay nispetinde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu taşınmazların muris tarafından davalıya temlik edilmediği, miras bırakan tarafından bizzat davalıya yapılan bir temlik bulunmadığı, muris muvazaasından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, davacı, anılan temliklerde bedeli murisin ödediğini iddia ederek eldeki davayı açmıştır.
1- Miras bırakanın bedelini üçüncü kişiye ödeyerek sicil kaydının davalı adına tescilinin sağlanması gizli bağış (elden bağış) niteliğinde olup, 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri olmadığı gözetildiğinde, mahkemece tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olması bu gerekçe ile sonucu itibariyle doğru olduğundan, davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;davacı tapu iptal ve tescil isteğinin yanında terditli olarak da tenkis isteğinde de bulunmuştur.. Bu durumda, temliki işlem gizli bağış (elden bağış) suretiyle yapıldığına göre, koşullarının bulunması halinde tenkise tabi olacağı da kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul, miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince; mahkemece tenkis isteği yönünden, yukarıda belirtilen ilkeleri kapsar biçimde bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleme imkânı bulunmamaktadır.
O halde, terditli olan tenkis isteği yönünden yukarıdaki ilkeler doğrultusunda bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve olayda uygulama yeri olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.