8. Hukuk Dairesi 2010/6164 E. , 2011/4051 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Çiftlik Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 23.06.2009 gün ve 8/111 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Meray Akbay tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, miras yoluyla intikal, eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak dedesi ve babasından kaldığını açıkladığı 123 ada 13 ve 15 sayılı parsellerin davalılara ait tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan ..., 123 ada 15 parselin kendisine eşinin babası ...tarafından çeyiz olarak verildiğini ve davacının herhangi bir hakkı olmadığını, diğer davalı ... ise, 123 ada 13 parselin ...’dan geldiğini, ölümü ile taksim sonunda kendisine düşen taşınmazı Ali Akbay’dan satın aldığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazların davacının dedesi ...’dan kaldığı ve davacının da mirasçılar arasında olduğunun veraset ilamından anlaşıldığı, evvelce davacı dikkate alınmadan yapılan taksimin kanunen geçerli olmadığı gerekçesi ile kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 123 ada 13 ve 15 sayılı parsellere ait tapu kayıtlarının iptali ile veraset belgesi dikkate alınarak 30/120 payın davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, 123 ada 15 parsel yönünden davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 123 ada 15 parsel, senetsizden tarla niteliğiyle 7448,60 m2 yüzölçümlü olarak 26.2.2007 tarihinde ... adına tespit edilmiş ve itirazsız olarak 8.5.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Tapu kaydı halen davalı ... üzerindedir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dosya arasında bulunan mirasçılık belgesine göre; davacının üst miras bırakanı ... 1.7.1985 tarihinde ve miras bırakanı ... ise 31.4.1971 tarihinde ölmüştür. Muris Hamdi"nin davacıdan başka mirasçıları da bulunmaktadır. Davacı, dava konusu taşınmazın kendisine paylaşım sonucu kaldığını ileri sürmediği gibi yerel bilirkişi ve tanıklar da taşınmazın miras bırakanın ölümünden sonra tüm mirasçıların katılımı suretiyle yapılmış bir paylaşımdan söz etmemişlerdir. Şu halde, gerek davacının, gerekse yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımlarına göre yanların ortak miras bırakanının terekesi paylaşılmadığına göre, miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. TMK.nun 701. maddesinde; "Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir" şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup, terekenin tamamını kapsar. Aynı kanunun 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin kendi payını ileri sürerek dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla, bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılardan birisinin kendi payı hakkında açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından terekeye temsilci tayini suretiyle (TMK.640.mad) veya diğer mirasçıların olurlarının alınması suretiyle de davaya devam edilemez. Mirasçılar arasında terekedeki hak ve borçları kapsayan ortaklık söz konusudur, mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Bir mirasçının taşınmaz üzerinde sürdürdüğü zilyetlik elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre murisin diğer mirasçıları adına da sürdürülmüş sayılır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca, davacının terekeye dahil bir mal için üçüncü kişi durumundaki davalı ...’a karşı tek başına dava açma sıfat ve yetkisi bulunmadığından davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak işin esasına girilmek suretiyle yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davalı ...’ın temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün 123 ada 15 sayılı parsele yönelik bölümünün HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA ve 87,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 11.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.