Hukuk Genel Kurulu 2015/3519 E. , 2017/1442 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“DAVA: Dava dilekçesinde, davacının açtığı boşanma davasının ihbar olunan hakim tarafından karara bağlandığı, davacının, ihbar olunan hakkında HSYK nezdinde şikayette bulunduğu, bu durumun basına yansıdığı ve ihbar olunan hakimin şikayeti üzerine kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verildiği, tekzip isteminin de reddedildiği, ihbar olunan hakim tarafından boşanma davası hakkında internet üzerinden açıklama yapılarak özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği ileri sürülerek 1,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi talep ve dava olunmuştur.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, hak düşümü süresinin geçirildiği ve sorumluluk koşullarının da oluşmadığı savunulmuştur.
GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.
Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları HMK"nın 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasada gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu, davacının tarafı olduğu boşanma davası ile ilgili olarak ihbar olunan tarafından yapılan açıklamalardır. Bu konuda davacının basına beyanları olmuş ve dava konusu açıklamalar yapılmıştır. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 49. maddesi uyarınca davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken artırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-HMK"nın 46. maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın esastan reddine,
2-Takdiren 700,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline,
3-Alınması gereken 27,70.-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 24,30.-TL"nin düşümü ile kalan 3,40.-TL"nin davacıdan tahsiline ve Hazine"ye gelir kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 3.000,00.-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,”
Dair oybirliği ile verilen 24.03.2015 gün ve 2014/21 E., 2015/17 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, ihbar olunan Hâkim ...’ı davalı göstererek İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesine açmış olduğu dava dilekçesinde, davalı ...’ın aile mahkemesi hâkimi olup eşi ile kendisinin boşanma davasında hâkim olarak görev yaptığını, mahkemedeki tutum ve davranışlarından dolayı kendisini HSYK’ya şikâyet ettiğini, konunun medyada haber olarak yer alması üzerine davalının kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, Cumhuriyet Savcılığınca takipsizlik kararı verildiğini, ayrıca davalının tekzip taleplerinin reddedildiğini, bunun üzerine davalının “açıklama” adı altında basın ve internet medyasında duyuru yaptığını, davalının aile birliği içindeki en mahrem iddiaları kamuoyuna açıkladığını, özel hayatın gizliliğini ihlal ederek suç işlediğini, açıklamanın halen internet sitelerinde yayında olduğunu belirterek yayında olan açıklama metninin internet sitelerinden silinmesine-kaldırılmasına ve 1,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosya İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesince de görevsizlik kararı verilerek dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince davalı sıfatı ile Maliye Hazinesine dava dilekçesi tebliğ edilmiştir.
Davalı ... Hazinesi vekili uğranıldığı iddia edilen zararın yasal dayanağının olmadığını, yapılan işlemlerde kusur, kast ve hatanın bulunmadığını, idareye atfedilecek bir kusurun da mevcut olmadığını, HMK’nın 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını, sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delilin sunulmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İhbar olunan Hâkim ... vekili cevap dilekçesinde müvekkilinin davacı ile eşinin boşanma davasında hakimlik görevini yürüttüğünü, yargılama devam ederken davacı tarafından müvekkili hakkında taraflı davrandığı, kasıtlı olarak davalı lehine karar verdiği, ihsas-ı rey niteliğinde eylemlerde bulunduğu ve tanık ifadelerini çarpıtarak zapta geçirdiği iddialarını ortaya attığını ve iddiaların ulusal basına da verildiğini, müvekkili tarafından tekzip davası açılarak haberlerin tekzip edildiğini, davacı tarafından yayınlanan tekzip metni gerekçe gösterilerek manevi tazminat davası açıldığını, huzurdaki uyuşmazlığın hakimin yargılama faaliyetinden değil şahsi olarak yayınladığı tekzip metninden kaynaklandığını, bu nedenle dava konusu olayda Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin görevsiz olduğunu, müvekkilinin boşanma davasında verdiği kararın Yargıtay 2. Hukuk Dairesince onandığını, davacı tarafından sunulan şikâyet dilekçesinin HSYK tarafından işleme konulmadığını, tekzip metninin mahkeme kararı uyarınca yayınlandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce eldeki davanın, hâkimin yargılamaya ilişkin hizmet kusurundan mı, yoksa kişisel kusurundan mı kaynaklandığı, burada varılacak sonuca göre Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin mi yoksa İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin mi görevli olduğu hususu ön sorun olarak görüşülüp tartışılmış, uyuşmazlığın hâkimin yargılamaya ilişkin işlemlerinden kaynaklandığı, bu nedenle Özel Dairenin görevli olduğu sonucuna varılarak ön sorun oyçokluğuyla aşılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Bu noktada, Özel Dairece Maliye Hazinesinin resen davalı olarak davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilip edilemeyeceğinin irdelenmesi gerekir.
Bilindiği üzere, davacı, dava dilekçesinde tarafların kimler olduğunu belirtir ve dava, dava dilekçesinde gösterilen taraflar arasında devam eder. Ancak davanın açılmasından sonra dava dilekçesinde gösterilen taraflarda değişiklik yapılması ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu değişiklik örneğin, taraflardan birinin dava sırasında ölmesinde veya dava yürürken dava konusunun devrinde olduğu gibi zorunlu (yasal) nedenlerle olabileceği gibi, davacının iradesine bağlı (iradi) değişiklik şeklinde de olabilir (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s.812).
İradi taraf değişikliğinde; bu durum davayı değiştirme anlamına geldiğinden, zorunlu taraf değişikliğinden farklı bir rejime tabidir. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm içermemekle birlikte, yerleşik Yargıtay uygulaması ile genel olarak, davada iradi taraf değişikliğine izin verilmemiştir. Bu durumun özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tabi tutulmasını dikkate alan yasa koyucu, 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi ile belirli hallerde iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirilmiştir .
Anılan Yasaya göre bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür (m.124/1). Ancak yasa koyucu bu konuda yasalarda yer alan özel hükümleri saklı tutarak (m.124/2) hâkimin izni ile taraf değişikliği yapılabilecek hallere de yer vermiştir. Anılan iki fıkra çerçevesinde maddî bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği gibi, tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması durumunda da hâkimin izniyle taraf değişikliği yapılabilecektir (HMK m.124/3,4). İradî taraf değişikliğine ilişkin hükme istinaden gerek davacı gerekse davalı tarafta, iradî taraf değişikliği yapılması mümkündür (Taş Korkmaz, H.: Medenî Usûl Hukukunda İradî Taraf Değişikliği, Ankara 2014, s.169; Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Medenî Usûl Hukuku, 14.b., Ankara 2013, s.310; Saldırım, M.: Açıklamalı ve İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve İlgili Mevzuat, Ankara 2011, s.103). Yargıtay uygulaması da bu yöndedir (Bkz. HGK, 19.09.2012 gün ve 2012/6-338 E., 2012/586 K.).
Yapılan bu açıklamalar dikkate alındığında, somut olayda Özel Dairece, yukarıda belirtilen usul hükümleri gerekleri yerine getirilmeksizin Maliye Hazinesinin “davaya dâhil edilmesi” yönünde karar verilmesi yerinde bulunmamıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; davalı ... Hazinesinin yasal hasım olduğu, Özel Dairece Maliye Hazinesinin resen davalı olarak dahil edilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu yönünde görüş belirtilmiş ise de, Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş kabul edilmemiştir.
S O N U Ç: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.11.2017 gününde oy çokluğu ile karar verildi.