Esas No: 2018/96
Karar No: 2021/262
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/96 Esas 2021/262 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 171-838
Sanık ..."in 4733 sayılı Kanun"un 8/4, TCK"nın 62, 51/1-3-7-8, 52/2-4 ve 54/4. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 200 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Bakırköy 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.06.2013 tarihli ve 171-838 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 20.12.2017 tarih ve 3889-10915 sayı ile;
""5271 sayılı CMK"nın 116-119. maddelerinde arama kararının hangi hallerde ve ne şekilde alınacağı kanun koyucu tarafından açıkça düzenlenmiş olup, sanık ... dava konusu kaçak eşya hakkında mahkemece verilmiş bir arama kararı olmadığı gibi, gecikmesinde sakınca olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet savcısı tarafından da verilmiş bir yazılı arama izni ya da Cumhuriyet savcısına ulaşılamaması nedeniyle kolluk amirince verilmiş yazılı arama emri de bulunmaması karşısında, hukuka aykırı arama sonucu ele geçen eşyanın yasak delil niteliğinde olduğu, eşyanın kaçak olmasının durumu değiştirmeyeceği nazara alındığında, Anayasa"nın 38/2, 5271 sayılı CMK"nın 206/2-a, 217/2, 230/1. madde ve fıkralarına göre, hukuka aykırı surette elde edilen delillere dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulamayacağı gözetilerek sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
1-Her ne kadar sanığın zararı gidermemesi nedeniyle CMK"nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesine objektif koşullar bakımından engel hali bulunsa da; sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının tekrar suç işlemeyeceği yönünde mahkemede olumlu kanaat oluştuğundan bahisle ertelenmesine karar verildiği halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmamasına ilişkin karar verilmesi sırasında ise sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluşmadığının belirtilmesi suretiyle hükümde çelişki yaratılması,
2- 01/03/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasa"nın 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK"nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan "yaptırım" ibaresinin "tedbir" olarak değiştirilip, 5275 sayılı Yasa"nın 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, yine 01/06/2014 tarihli 6545 sayılı Yasa"nın 81. maddesi ile 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler ve 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğine karar verilmesi,
3-Suçtan doğrudan zarar görmeyen Gümrük İdaresi"nin katılan olarak kabulü ile lehine vekalet ücretine hükmolunması,"" isabetsizliklerinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi .... ise ""Olayın oluş şekli itibari ile, 5271 sayılı CMK"nın 116-119. maddelerine göre bir arama yapılmadığı gibi, suçüstü hali itibari ile suçun işlendiği sabit olduğundan sayın çoğunluğun beraatine yönelik bozma görüşüne katılmıyorum."" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da 19.01.2018 tarih ve 356498 sayı ile;
""...Olay günü olan 10.01.2013 günü saat 20.30 sıralarında bildirilen adreste yer alan büfede bandrolsüz sigara satıldığı ihbarını alan polis olay yerine intikal ediyor. İstihbarat bilgisinin diğer bir delil ile doğruluğu teyit edilmeden arama kararı verilemeyeceği gözetilerek, sivil giyimli polis memurları büfe sahibi sanık ..."e "Kaçak sigara var mı?" diye soruyorlar. "Var, 4 TL" cevabını almaları üzerine 50 TL uzatıyorlar ve suça konu kaçak sigarayı alıyorlar. Atılı suç bu aşamada tamamlanıyor. Bu aşamaya kadar olan eylemde suç tespiti işlemi vardır. Herhangi bir arama işlemi yoktur. Bu nedenle arama izin veya kararı almayı gerektirir bir hâl de mevcut değildir. Suçun ticari amaçla bandrolsüz sigara bulundurmak şeklinde yer alan tüm unsurları vücut bulmuştur. Sivil polisler suçu bu şekilde tespit ettikten ve delillendirdikten sonra herhangi bir arama izin veya kararı olmaksızın işyerinde sanığın muvafakati ile arama yapmışlar ve 37 paket daha bandolsüz sigara ele geçirmişlerdir. Muvafakatlide olsa işyerinde veya konutta adli arama yapılamayacağı bilinmektedir. Ancak olayımızda 37 paket sigara ele geçirilmemiş olduğu aşamada suç tamamlanmış ve delillendirilmiş olduğundan, sonraki usule aykırı arama işlemi fuzuli ve sonuca etkisizdir.
Açıklanan nedenle sanığa atılı bandrolsüz sigarayı ticari amaçla bulundurma suçu herhangi bir arama işlemi olamaksızın delilendirilmiştir. Aksi yöndeki yüksek Dairenin bozma kararı usul ve yasalara aykırıdır.
Diğer bozma nedenlerinden kabule göre (1)"in sonuca etkili olmadığı, (2) ve (3)"ün ise düzeltilerek onamaya konu edilebileceği düşünülmekle yerel mahkeme mahkumiyet hükmünün bir bütün olarak düzeltilerek onanması"" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 07.02.2018 tarih ve 1012-954 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın büfesinde arama kararı olmaksızın ele geçen 36 paket kaçak sigaranın dışında, sivil polis ekiplerine sattığı bir paket kaçak sigaranın hukuka uygun yöntemle ele geçirilip geçirilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
10.01.2012 tarihinde Bahçelievler Mahallesinde bulunan ""... Büfe"" adlı iş yerinde kaçak sigara satışı yapıldığına ilişkin gelen ihbar üzerine, sivil giyimli polis memurlarının adı geçen büfeye giderek sanıktan ""Prestige"" marka sigara istedikleri; sanığın adı geçen kaçak sigarayı uzatarak ""4 TL"" dediği ve aralarında para alışverişi yapıldıktan sonra polis memurlarınının polis tanıtma kartlarını göstererek sanığın rızası ile büfede yaptıkları aramada 36 paket daha bandrolsüz ve kaçak sigara yakaladıkları,
11.01.2012 tarihli ""Savcı görüşme tutanağı"" başlıklı tutanak içeriğine göre; nöbetçi Cumhuriyet savcısı ile yapılan telefon görüşmesinde sanıktan ele geçen kaçak sigaralara el konulması ve Gümrük Muhafaza Depo Müdürlüğüne teslim edilmesi için mahkeme kararı aldırılmasının istenmesi ile evrakın ikmalen gönderilmesi talimatının verildiği,
Bakırköy 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012-167 değişik iş sayılı kararı ile; sanıktan ele geçen 37 paket kaçak sigara hakkında el koyma kararı verildiği,
24.04.2012 tarihli kaçak eşyaya mahsus tespit varakasına göre, eşyanının CİF kıymetinin 55.50 TL, gümrük vergisinin 175.01 TL, gümrüklenmiş değerinin ise 230.51 TL olduğu,
05.03.2013 tarihli bilirkişi raporuna göre, dava konusu sigaraların bandrolsüz ve kaçak olduğunun ve toplam CİF değerinin 31.58 TL olduğunun rapor edildiği,
Sanık kollukta; Olay tarihinde Bahçelievler Mahallesi, Adnan Kahveci Bulvarı üzerinde bulunan ""... Büfe"" adlı işyerindeyken sivil kıyafetli iki şahsın, büfesine gelip 50 TL uzatarak ""Prestige"" marka kaçak sigara istediklerini, paketinin 4 TL olduğunu söyledikten sonra 50 TL"yi alıp kaçak sigarayı ve 46 TL para üstünü verdiğini, şahısların polis tanıtım kartlarını göstermesinden sonra dükkânda bulunan 36 paket kaçak sigarayı da ele geçirip hakkında işlem yaptıklarını, ele geçen 37 paket kaçak sigarayı içmek için bulundurduğunu, sigaraları E-5 Karayolunda eşkalini hatırlamadığı bir şahıstan aldığını,
Mahkemede ise; Sigaraların ele geçtiği büfenin abisine ait olduğunu, abisi hasta olduğu için büfeye baktığını, sigaraları içmek için aldığını, sigaraların faturası, belgesi ve bandrolünün olmadığını, sigaraları büfeye giderken yanına aldığını, satmak için bulundurmadığını, sigaraları polise satmaya kalkışmadığını aslında ücretsiz vermeyi düşündüğünü bu yüzden ""Sigara var."" dediğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi bakımından ceza muhakemesi hukukunun en önemli ilkelerinden biri olan "Delillerin serbestliği" ve "Hukuka aykırı yöntemle elde edilen delillerin kullanılması" konuları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğe ulaşılmasında kullanılan yegane araç deliller olup 5271 sayılı CMK"nın "Delilleri takdir yetkisi" başlıklı 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir." şeklindeki hüküm ile bu husus açıkça belirtilmiştir. Bu düzenleme ile ayrıca "Delillerin serbestliği" ilkesine de vurgu yapılmaktadır. Buna göre, ceza muhakemesinde hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp yargılama yapan hâkim, hukuka uygun şekilde elde edilen tüm delilleri kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de araştırıp değerlendirerek, her türlü şüpheden arınmış bir neticeye ulaşmalıdır. Dolayısıyla yargılamaya konu olan olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir.
Maddi gerçeğin araştırılması aşamasında şahsi ya da toplumsal değerlerin korunması da zorunludur. Bu değerlerin korunabilmesi amacıyla kanun koyucu, delillerin serbestliği ilkesine; "Delil yasakları" olarak adlandırılan bir takım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları; "Delil elde etme" ve "Delil değerlendirme" yasağı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara "Delil elde etme yasakları" hukuka uygun elde edilmiş olsa bile, delilin yargılamada ortaya konulup değerlendirilebilmesine ilişkin yasaklara ise "Delil değerlendirme yasakları" denilmektedir.
CMK"nın 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir." şeklindeki hükümle, ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre bütün deliller kanunda gösterilen yönteme uygun olarak elde edilmelidir.
Konuya ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi 01.02.2018 tarihli ve 2014/4704 sayılı bireysel başvuru kararında;
"…Kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece mahkemelerince hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabileceği dikkate alınmalıdır. Ceza muhakemesinde delillerin elde ediliş şekli ve mahkûmiyete dayanak alınma düzeyleri, yargılamanın bütününü hakkaniyete aykırı hâle getirebilir.
Mahkeme kararından anlaşıldığına göre mahkûmiyet hükmü, belirleyici olarak hukuka aykırı arama sonucunda elde edilen delillere dayandırılmıştır (bkz. § 18). Mahkûmiyet hükmünün esaslı ve belirleyici delilleri, aramada ele geçirilen hassas terazi ve uyuşturucu maddelerdir. Dayanılan diğer deliller ise arama yapan ve rüşvet suçundan mahkûm olan polis memurlarının ifadeleri ile başvurucunun uyuşturucu madde kullandığına dair beyanıdır. Hâlbuki mahkûmiyet kararı uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilmiştir. Kararda, başvurucunun aramanın icra ediliş şekline yönelik iddia ve itirazları hakkında bir değerlendirme yapılmamıştır.
Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda, hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilen arama sonucu elde edilen delillerin belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği görülmektedir. Aramanın icrasındaki "kanuna aykırılığın’ yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu… (§§ 45, 54, 55)." sonucuna ulaşmıştır.
Bu aşamada soruşturma işlemlerine ilişkin düzenlemelere değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
CMK"nın 2. maddesinde soruşturmanın tanımına yer verilmiş, aynı Kanun"un 158. maddesinde ihbar ve şikâyet, 160. maddesinde bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi, 161. maddesinde Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri, 164. maddesinde ise adlî kolluk ve görevi düzenlenmiştir.
CMK"nın 2. maddesinin (e) bendinde soruşturma; "Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi... ifade eder." şeklinde tanımlanmış,
“İhbar ve şikayet” başlığını taşıyan 158. maddesi;
"(1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.
(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye"nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.
(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.
(6) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.",
“Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” başlığını taşıyan 160. maddesi;
"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.",
"Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri" başlığını taşıyan 161. maddesi;
"(1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/24 md.) Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.
(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür...",
"Adlî kolluk ve görevi" başlığını taşıyan 164. Maddesi ise
"...(2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir."
Şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza muhakemesinin kurallarının uygulanmaya başlaması "Başlangıç şüphesi" ile olmaktadır. Başlangıç şüphesinin, dayandığı deliller basit, diğer aşamalarda elde edilebilecek delillere göre yetersiz ve/veya sayıca az olmakla birlikte en azından belirti düzeyinde delillere dayanıyor olması ve bir suçun işlendiği yolunda akla ve mantığa uygun bir şüphe ortaya koyması gerekmektedir. Bu bakımdan somut olaylara dayanmayan, soyut iddia ve tahminler başlangıç şüphesi olarak kabul edilemeyecek, buna karşılık başlangıç şüphesinin belirli bir kişiye yönelmesi de gerekmeyecektedir. Ortada bu nitelikte bir şüphe yokken ceza muhakemesi soruşturmasının başlatılması ve koruma tedbirlerine müracaat edilmesi hâlinde, bu işlemin kaynağı hukuki olmayacağından keyfilik olarak değerlendirilmesi söz konusu olacaktır (Bahri Öztürk, Ceza Hukukunda Koğuşturma Mecburiyeti, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1991, s. 54, Feridun Yenisey, Hazırlık Soruşturması ve Polis, Beta, 1. Bası, Mayıs 1987, s. 45).
CMK"da ayrıntılı olarak açıklanmayan başlangıç şüphesine ilişkin olarak 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun"un 4. maddesinin 3 ve 4. fıkralarında;
"Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur. Bu şartları (üçüncü fıkradaki) taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir. Ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz."
Biçiminde ayrıntılı düzenlemeye yer verilmiştir.
Soruşturma işlemlerine fiilen başlamak için gerekli şüphe bakımından getirilen bu kriterlerin sadece bu kanun kapsamındaki kamu görevlileri açısından değil tüm soruşturmalar için uygulanması soruşturmaların hukuka uygun olarak başlatılması ve yürütülmesi noktasında yararlı bir yaklaşım tarzı olacaktır. Suç işlendiği izlenimi yaratan bir durumun ihbar, şikâyet veya resen yetkili makamlar tarafından öğrenilmesi üzerine durum derhâl Cumhuriyet savcısına bildirilip alınan talimatlar doğrultusunda konunun araştırılması gerekmektedir. Cumhuriyet savcısı soruşturma evresini başlatacak olan şüphenin somut olayda bulunup bulunmadığını takdir edecek, soruşturma başlatacak şüphe olduğunu değerlendirmesi durumunda maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için emrinde bulunan adli kolluk görevlileri aracılığı ile şüphelinin lehine ve aleyhine olan bütün delilleri toplayıp şüphelinin haklarını korumak için gerekli olan tedbirleri alacaktır. Adli kolluk görevlileri el koyduğu olayları, uyguladığı tedbirleri Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve aldığı emirleri yerine getirmek zorundadır. Ceza muhakemesinde yapılan işlemlerin tekrarlanma fırsatının olmaması, sürecin hızlı işlemesi nedeniyle adli kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısından aldığı talimatlara uygun bir biçimde delil toplaması, toplanan delilleri muhafaza etmesi ve yetkililere teslim etmesi gerekmektedir.
Kolluk görevlilerinin, CMK"nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delilleri şüpheliyi suça azmettirmeden ve teşvik etmeden toplaması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
10.01.2013 tarihinde Bahçelievler Mahallesinde bulunan evlendirme dairesi yanındaki ""... Büfe"" adlı iş yerinde kaçak sigara satıldığına dair gelen ihbar üzerine sivil giyimli polis memurlarının bahsi geçen büfeye gidip 50 TL uzatarak bir paket ""Prestige"" marka kaçak sigara istedikleri, sanığın da bir paket adı geçen markada sigara ile 46 TL para üstünü görevlilere verdiği, ardından söz konusu büfede yapılan aramada farklı markalara ait 36 paket daha kaçak sigaranın ele geçirildiği, ele geçirilen toplam 37 paket kaçak sigaradan, usulüne uygun yazılı arama emri veya arama kararı bulunmaksızın iş yerinde yapılan arama sonucunda el konulan 36 paket kaçak sigaranın hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediği hususunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmayan olayda;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatları uyarınca CMK"nın 139. maddesi dışındaki suçlar yönünden de kolluk görevlilerinin CMK"nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delil toplamak için suça azmettirmeksizin veya teşvik etmeksizin bilgi toplayabilmeleri mümkün ise de;
CMK"nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca kolluk görevlilerine nöbetçi Cumhuriyet savcısınca verilmiş yazılı veya sözlü bir talimat olmaksızın ve sanığın kaçak sigara satmaya yönelik iradesini ortaya koyan bir tespitin de bulunmadığı aşamada doğrudan iş yerine gidip “Prestige” marka sigara satın almak istediklerini söylemek suretiyle, bir anlamda sanığı suça teşvik ederek suça ve uyuşmazlığa konu bir paket kaçak sigarayı ele geçirmelerinin hukuka uygun olmadığı, elde edilen delilin yasak delil niteliğinde olduğu CMK’nın 217. maddesi uyarınca hükme esas alınamayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı bir nedene dayanmayan itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE;
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.