8. Hukuk Dairesi 2011/166 E. , 2011/4014 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.07.2010 gün ve 264/327 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak davalı Hazine adına tespit ve tescil edilen 106 ada 18, 113 ada 28 ve davalı köy adına tespit ve tescil edilen 129 ada 5 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili 106 ada 18 ve 103 ada 28 parsel sayılı taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davalı ... temsilcisi... davacı tanığı sıfatı ile 129 ada 5 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olduğunu bildirmiştir.
Mahkemece, 113 ada 28 parsel yönünden açılan davanın reddine, 106 ada 18 ve 129 ada 5 parsel yönünden kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından 106 ada 18 parsele münhasır olarak temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, taşınmazın yaklaşık 25-30 seneden beri tasarrufunda bulunduğunu ileri sürerek, adına iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmazın davacıdan önce babasına ait olduğunu ve babasından sonra davacı tarafından kullanıldığını bildirmişlerdir. Dosya içinde bulunan davacıya ait vukuatlı nüfus örneğine göre miras bırakan...15.06.1993 tarihinde ölmüş olup davacıdan başka mirasçıları da bulunmaktadır. Davacı taşınmazın taksim sonucu kendisine kaldığını ileri sürmediği gibi mahalli bilirkişi ve tanıklar da tüm mirasçıların katılımıyla yapılmış bir paylaşımdan söz etmemişlerdir.
Taşınmaz murisinden intikal ettiğine göre, TMK.nun 640/2 ve 702/2.maddelerine göre, mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Tasarruf işlemleri için ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerekir. Davacının tek başına taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemesi mümkün değildir. Çünkü aktif dava açma hukuki ehliyeti bulunmamaktadır (TMK. m. 702). Böyle bir dava 11.10.1982 gün ve 3/2 sayılı YİBK"na göre de dava dışı paydaşların sonradan muvafakatlarının alınması ya da miras şirketine mümessil tayini suretiyle taraf teşkili sağlanıp yürütülemez.
İştirak halindeki mülkiyette paydaşlar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu kuralı ve davanın açılmasındaki ittifak şartı dava şartı niteliğindedir. Elbirliği ile açılmayan davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapılarak davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.07.2011 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi
KARŞI OY
Davacı, dava dilekçesinde “dava konusu taşınmazlara 25-30 yıldan beri zilyet olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptaliyle (tamamının) adına tesciline” karar verilmesini istemiştir. Keşif yerinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın dedesinden babasına, ondan da davacıya kaldığını, yaklaşık 30 yıldan beri davacının kullandığını bildirmekle birlikte davacıya intikal şekli hakkında bir açıklama yapmamışlardır. Bu husus tahkikat hakimi tarafından da sorulup belirlenmemiştir.
HUMK.nun 76.maddesi hükmüne göre, davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. Hakim tarafların yargılama oturumlarında ve dilekçesinde kullandıkları nitelendirme ile bağlı değildir. Mahkemece, dilekçenin içeriğine göre davacının isteğini ve amacını belirleyip uyuşmazlığın ona göre çözüme kavuşturulması gerekir. İddianın ileri sürülüş şekline göre; davacı dava konusu taşınmazların tereke malı olmaktan çıktığını, mülkiyetinin kendisine geçtiğini ileri sürerek tamamının adına tescili isteğinde bulunmuştur. Davacının bu açıklamasına göre, davanın tereke adına açılmadığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Eldeki dava, mirasçılık sıfatı olmayan üçüncü kişi durumundaki Hazine ve köy tüzel kişiliğine karşı açılmıştır.
Davacı taraf, taşınmazların tamamının kendi adına tescilini istediğine göre; uyuşmazlık konusu taşınmazların, dedesinden babasına, ondan da davacıya devir şekli (taksim, bağış, satış v.s.) üzerinde durulması dava şartı bakımından önemlidir. Dava şartı, kamu düzeni ile ilgili olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi taşınmazın davacıya geçiş şekli mahkemece kendiliğinden araştırılıp belirlenmelidir. Kaldı ki; HUMK.nun 75/2. maddesine göre, hakim müphem ve mütenakız gördüğü iddia veya sebepler hakkında açıklama isteyebilir. Aynı kanunun 213/1, 230. maddelerine göre de davanın her aşamasında tahkikat hakimi iki tarafı veya vekillerini çağırarak davanın maddi olguları hakkında beyanlarını dinleyebilir. Davanın doğru biçimde sonuçlandırılması için davanın ne olduğunun anlaşılması gerekir. Davanın niteliği anlaşılamadan hangi kanuni düzenlemeye göre sonuçlandırılacağı noktasına ulaşılamaz.
Mahkemece; belirtilen usul hükümleri uyarınca tereke adına dava açmayan ve taşınmazların tamamının dedesinden ve babasından kendisine kaldığını iddia eden davacıdan bu devir hakkında açıklama istemesi, taksim, bağış, satış vs. gibi nedenlerden birine dayanması durumunda, bu hususu kanıtlaması için süre ve imkan verilmesi, bundan sonra iddianın ileri sürülüş şekline, toplanan delillere ve gerekirse getirtilecek mirasçılık belgesine göre öncelikle dava şartı üzerinde durulması, çekişme konusu taşınmazın halen el birliği mülkiyetinde olduğunun anlaşılması durumunda, davacı tereke adına dava açmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi, aksi durumda ise dosya içeriğine, toplanacak delillere göre, uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, belirsiz olan bu durum açıklığa kavuşturulmadan taşınmazın elbirliği mülkiyeti hükmüne tabi olduğu varsayımından hareketle, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi yönündeki sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmamaktayım. 07.07.2011