Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/291
Karar No: 2021/259

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/291 Esas 2021/259 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/291 E.  ,  2021/259 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ceza Dairesi

    Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık ..."in TCK’nın 103/2, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Kahramanmaraş 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.06.2017 tarihli ve 132-207 sayılı hükmün sanık ... müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 22.02.2018 tarih ve 2261-276 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 26.12.2018 tarih, 5681-7767 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
    Daire Üyesi M. Can Korkarer;
    "Sanığın aşamalarda mağdureyle Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde tanıştıklarını ve onbeş yaşından küçük olduğunu bilmediğine yönelik savunması, mağdurenin annesi Gülşen"in soruşturmada kızının dış görünüş itibariyle 18-19 yaşlarında gösterdiğine dair beyanı ve tüm dosya kapsamına göre Anayasa Mahkemesinin 25.03.2015 gün ve 2014/6419 başvuru numaralı kararı da dikkate alınarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 30. maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin uygulanma koşullarının mevcut olup olmadığı tartışılıp tüm deliller birlikte değerlendirilerek hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.01.2019 tarih ve 41591 sayı ile;
    “... İddia, tevilli ikrar içeren savunma ve mağdurenin iç çamaşırında sanığa ait meninin tespit edilmesi ve diğer dosya içeriği ile; 09.01.2003 hastane doğumlu olup, olay tarihinde 15 yaşından küçük olan mağdure ..."ın olay tarihinden önce sanıkla sosyal paylaşım sitesi üzerinden tanışıp arkadaş oldukları, 03.01.2017 tarihinde sanık ile mağdurun mesajlaşma yoluyla buluşmayı kararlaştırdıkları, buluşmalarına müteakip sanığın kullanmış olduğu araç ile Kahramanmaraş il merkezindeki Çamlık Mesire alanına gittikleri, burada sanığın mağdure ile anal ve vajinal yoldan cinsel ilişkiye girdiği, akabinde sanığın yengesi Ayşe"nin evine gittikleri ve burada da sanığın mağdure ile anal ve vajinal yoldan cinsel ilişkiye girdiği, ardından sanığın köyündeki eve gittikleri, burada üç gün birlikte kaldıkları ve kaldıkları zaman diliminde birden fazla kez cinsel ilişki yaşadıkları, akabinde mağdurenin sanık tarafından şehir merkezine bırakıldığı sabittir.
    Hükmün tefhim edildiği 08.06.2017 günlü celsede sanık müdafii, mağdurenin 13 yaşından büyük gösterdiğini, kendini sanığa 19 yaşında tanıttığını ve müvekkilinin mağdurenin yaşı konusunda hataya düştüğünü savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında bu savunma hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamış, savunmaya itibar edilmeme nedenlerini açıklamamıştır. Keza temyize konu kararı veren Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi de, istinaf dilekçesinde açıkça bu hususa yer verilmesine rağmen istinaf isteminin reddine dair kararının gerekçesinde bu konuya yer vermemiştir. Hataya ilişkin savunma temyiz dilekçesinde de ileri sürülmüş, bu temyiz nedenine ilişkin bir açıklamaya yer verilmeden Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi kararının onanmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
    Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlara ilişkin CMK.nun 230. maddesi;
    "(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
    a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
    b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
    c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62 nci Maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı Maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
    d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
    (2)...." düzenlemesini getirmiştir.
    Anayasa Mahkemesinin, 25.3.2015 günlü, 2014/6419 Başvuru Numaralı Mürsel Bayrak başvurusu hakkında yaptığı inceleme sonucunda, benzer bir savunmanın ilk derece mahkemesi ve temyiz mahkemesi tarafından gerekçesiz bırakılması halini Anayasanın 36. maddesinde yazılı adil yargılanma hakkı kapsamında, gerekçe hakkının ihlali olarak gördüğü anlaşılmaktadır.
    İlk derece mahkemesinde yapılan savunmalarda, ilk derece mahkemesinin mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurunda ve nihayetinde Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin kararına karşı başvurulan temyiz aşamasında ısrarla mağdurenin yaşı konusunda hataya düşüldüğü hususunun ileri sürülmesine karşı bu aşamalarda verilen kararların tamamın gerekçesinde, bu savunmaya itibar edilmemesinin neden ya da nedenlerine dair bir açıklamaya yer verilmediği, bu suretle sanığın gerekçe hakkının ihlaline neden olunacağı gözetilerek, anılan ihlali önleyebilmek adına Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi kararının bu nedenle bozulması gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 17.04.2019 tarih, 1001-9177 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında Yerel Mahkemece kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf istemi esastan reddedilerek kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; katılan mağdurenin 18-19 yaşında gösterdiği konusunda katılan mağdurenin annesinin beyanda bulunmasına, sanığın katılan mağdurenin, kendisine 19 yaşında olduğunu söylediğine yönelik savunmasına ve katılan mağdurenin yaşı dolayısıyla suçun unsurları konusunda TCK’nın 30. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin sanık müdafisinin savunmalarına karşın gerekçeli kararda bu konuda bir değerlendirme yapılmaması nedeniyle Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği, bu bağlamda bu hususu değerlendirmeyen Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan mağdure ..."ın 09.01.2003 tarihinde hastane doğumlu olduğu ve olay tarihlerinde 14 yaşında bulunduğu (Katılan mağdure ..."dan kararın devam eden kısımlarında "mağdure" olarak söz edilecektir.),
    04.01.2017 tarihinde Şehit Murat Örümcek Polis Merkez Amirliğince düzenlenen yazıya göre; katılan ... Kuşçu’nun mağdurenin 03.01.2017 tarihinde saat 17.00 sıralarında evden habersizce ayrıldığını, ondan haber alamadığını belirttiği, katılanın çocuk şube müdürlüğüne yönlendirildiği,
    06.01.2017 tarihinde düzenlenen teslim-tesellüm tutanağına göre; mağdureden alınan bir adet vajinal, bir adet anal swap örneği ile bir adet iç çamaşırının delil poşetine konulduğu, kolluk görevlisine teslim edildiği,
    09.01.2017 tarihinde Adli Tıp Kurumu Kahramanmaraş Adli Tıp Müdürlüğünce düzenlenen rapora göre; 06.01.2017 tarihinde mağdureyle yapılan görüşmede; 14 yaşında olduğunu, 8. sınıfta okulu terk ettiğini, 3 kardeşin en büyüğü olduğunu, anne ve babasının ayrı yaşadıklarını, günde 1-2 paket sigara içtiğini, 4-5 adet enerji içeceği tükettiğini, daha önce ilk kez 2015 yılında kandırılması sonucunda bir cinsel ilişki yaşadığını, 2016 yılında da erkek arkadaşıyla cinsel ilişkiye girdiğini, en son 4 gün önce Facebook isimli siteden tanıştığı bir kadının yanına gittiğini, sonra arabaya bindiklerini, 3 erkeğin daha araca bindiklerini, bir köye gittiklerini, kendisine beyaz toz hâlinde bir madde verdiklerini, maddeyi dilinde erittiğini, sonra kendisini tuhaf hissettiğini, midesinin bulandığını, gittikleri köy evinde adını bilmediği bir kişiyle birkaç kez anal ilişkiye girdiğini, kişinin kayganlaştırıcı olarak tükürük kullandığını belirttiği, yapılan fiziki muayenesinde; perianal bölge hijyeninin kötü olduğunun, anal mukozada yoğun hiperemi görüldüğünün, sfinkter tonusunun doğal bulunduğunun, fissür, ekimoz ve kanama bulgularının olmadığının belirtildiği, litotomi pozisyonunda yapılan hymen muayenesinde; labium minus ve çevresinin hiperemik olduğu, taze kanamalı lezyon izlenmediği, hymenin annuler, esnek yapıda olup saat kadranına göre 3 hizasında kaideye uzanmayan, kenarlarında nedbe dokusu olmayan çentik izlendiği, fevhasının ise yaklaşık 2.5 cm olduğu gözlemlendiği, sonuç olarak; kızlık zarının yırtılmaksızın ereksiyon hâlindeki penis veya benzer cesamette cisim duhulüne müsait bulunduğu, anal mukoza ve sfinkter tonusunun doğal bulunduğu, anal yolla ırza geçme sonrası görülmesi beklenen ekimoz, mukoza veya sfinkter yırtığı gibi travmatik değişikliklerin olmadığı, mağdurenin yaşı, fizik gelişimi, olay sırasında penis girişini kolaylaştırıcı kaygan madde kullanımı ile hile, tehdit ya da rıza gibi nedenlerle direncinin kırıldığı durumlarda anal sfinkterin çok büyük travmatik değişim olmaksızın penisin girişine müsait olacak şekilde genişleyebileceğinin de tıbben mümkün olduğu dikkate alındığında livataya uğrayıp uğramadığının tespitine tıbben imkân bulunmadığının mütalaa edildiği,
    10.01.2017 tarihinde sosyolog bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre; 10.01.2017 tarihinde mağdureyle yapılan görüşmede; 03.01.2017 tarihinde Salı günü arkadaşı olan sanıkla mesajlaştığını, sanığın görüşme talebini kabul edip evden izinsiz ayrıldığını, sonra sanığın kendisini arabasına bindirdiğini, birlikte ormanlık bir alana gittiklerini, orada birlikte olduklarını, sonra oradan ayrıldıklarını, sanığın kendisini "Ayşe" isimli bir kadının evine götürdüğünü, orada bir gece sanıkla kaldıklarını, 04.01.2017 tarihinde sanığın benzin alıp Bertiz köyünde bulunan babasının evine kendisini götürdüğünü, evde anne ve babasının bulunduğunu, sanığın kendisini onlarla tanıştırdığını, orada kaldıklarını, anne ve babasının sanığa herhangi bir şey demediklerini, sanığın köyde sürekli ava gittiğini, o sürede kendisinin ev işlerine yardım ettiğini, bu şekilde 3 gün köyde sanıkla beraber kaldıklarını, o süre zarfında sürekli birliktelik yaşadıklarını, sanığın zorlamadığını, kendi rızası dahilinde sanıkla birlikte olduklarını, 05.01.2017 tarihinde polislerin sanığı telefonla arayıp kendisini sorduklarını, sanığın polislere "Gözde yanımda değil." dediğini, bunun üzerine polislerin sanığın annesini telefonla aradıklarını ve gece boyunca telefon aramalarının devam ettiğini, bunun üzerine sanığın annesinin 06.01.2017 tarihinde saat 05.00 sıralarında kendilerini uyandırdığını, gece boyunca polislerin telefonla aradıklarını söyleyerek kendisini götürüp ailesine teslim etmesini sanıktan istediğini, bunun üzerine sanıkla arabaya binip yola çıktıklarını, yolun kar nedeniyle kapalı olduğunu, sanığın önce yolu açtığını, sonra şehir merkezine geçtiklerini, sanığın kendisini bırakıp gittiğini, yoldan geçen iki çocuktan telefon isteyip polisleri aradığını, polislerin kendisini aldığını ve karakola gittiklerini, daha önce korkması nedeniyle yanlış ifade verdiğini, hâlihazırda anlatmış olduğu her şeyin doğru olduğunu,
    12.01.2017 tarihinde düzenlenen canlı teşhis tutanağına göre; mağdurenin teşhis odasına alındığı, 03.01.2017-06.01.2017 tarihleri arasında maruz kaldığı çocuğun cinsel istismarı olayının şüphelisinin teşhis odasında bulunup bulunmadığının sorulduğu ve şahsı göstermesinin mağdureden istenildiği, mağdurenin, 2. sırada bulunan sanık ...’i göstererek kendisine cinsel istismarda bulunan şahıs olarak teşhis ettiğini belirttiği, mağdurenin teşhis odasından çıkartılarak teşhise katılan kişilerin yerlerinin değiştirildiği, mağdurenin tekrar 3. sırada bulunan sanık ...’i kendisine cinsel istismarda bulunan şahıs olarak teşhis ettiği,
    07.03.2017 tarihinde Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen uzmanlık raporunda; mağdureye ait mavi renkli külot üzerindeki meni örneklerinin sanıktan alındığı belirtilen kan örneğinden elde edilen genotip ile uyumlu olduğunun belirtildiği,
    05.06.2017 tarihinde Kahramanmaraş 1. Ağır Ceza Mahkemesi yazı işleri müdürü tarafından mağdurenin tarafı olduğu başka bir dosyanın Uyap kayıtlarından alınan evraka göre; Hayat Hastanecilik Sağlık Hizmetleri Tic. San. A.Ş.’nin 19.12.2016 tarihli yazısında; mağdurenin annesi katılan ... Yenipınar’ın 09.01.2003 tarihinde sağ bir kız çocuğu dünyaya getirdiği,
    Sanığın 06.06.2017 tarihinde duruşmada sunduğu dilekçede; hâlihazırda cezaevinde bulunan 5 kişiye karşı da mağdurenin benzer ithamlarda bulunduğunu, bu kişilerden ve kendisinden şikâyetten vazgeçme karşılığında para istenildiğini, mağdurenin ve annesinin suç örgütü kurduğunu, kumpas yaptıklarını, eliyle boşalmak üzere iken mağdurenin ısrarı üzerine mağdurenin vajinasının üzerine boşaldığını bildirdiği,
    08.06.2017 tarihinde sanık müdafisi duruşmada esas hakkındaki mütalaaya karşı ve özetle; mağdurenin sanığa 19 yaşında olduğunu söylediğini, bu durumu mağdurenin Kolluktaki ifadesinde de belirttiğini, sanığın mağdurenin yaşı konusunda hataya düştüğünü, mağdureye bakıldığında da fiziki olarak 13 yaşından büyük biri olduğunun görüldüğünü belirttiği,
    Sanık müdafisi tarafından sunulan 11.07.2017 havale tarihli istinaf dilekçesinde; sanığın, mağdurenin 15 yaşından büyük olduğunu düşündüğünü, bu nedenle mağdurenin görünüm itibarıyla 15 yaşından küçük olduğunun anlaşılıp anlaşılamayacağının tespit edilmesi gerektiğini ifade ettiği,
    Sanığın 18.12.2017 tarihli dilekçesinde; mağdurenin 18 yaşında gösterdiğini savunduğu,
    Sanık müdafisi tarafından sunulan 23.03.2018 havale tarihli temyiz dilekçesinde; sanığın, mağdurenin 15 yaşından büyük olduğunu düşündüğünü, bu nedenle mağdurenin görünüm itibarıyla 15 yaşından küçük olduğunun anlaşılıp anlaşılamayacağının tespit edilmesi gerektiğini belirttiği,
    Sanık müdafisi tarafından sunulan 07.05.2019 havale tarihli temyiz dilekçesinde; mağdurenin aldatıcı beyanda bulunarak sanığa yaşını büyük söylediğini, fiziksel olarak da 18 yaşından büyük gösterdiğini, bu nedenle TCK’nın 30. maddesinin uygulanması gerektiğini belirttiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdure 06.01.2017 tarihinde Kollukta; anne ve babasının boşandıklarını, o nedenle annesi, dedesi, ninesi ve kardeşiyle birlikte kaldığını, Facebook isimli site üzerinden kendisini bir kadının eklediğini, onunla muhabbet edip arkadaş olduğunu, ona güvendiğini, kadının kendisiyle Pınarbaşı’nda buluşmak istediğini, 03.01.2017 tarihinde saat 17.00 sıralarında evden ayrıldığını, Paşa Düğün Salonu"nun yakınlarına saat 17.30-18.00 sıralarında gittiğinde 17 yaşlarında bir erkek ve 20 yaşlarında bir kadın gördüğünü, kadının kendisini "Hatice" olarak tanıttığını, kendisini Toros marka beyaz bir araca aldıklarını, aracın plakasının 46 Dx xx0 olduğunu, "Biraz gezelim. Doğum gününü kutlarız." dediklerini, erkek olan kişinin kendisini "İsa" olarak tanıttığını, sonra hep birlikte kadının... Düğün Salonu yakınlarındaki evine gittiklerini, kadının eşyalarını alıp oradan ayrıldıklarını, Bertiz köyünün girişinde beyaz renkli Doğan ya da Şahin marka plakası 02 ile başlayan bir araçtaki kişilerle buluştuklarını, araçta 19-22 yaş aralığında 3 erkeğin olduğunu, kişilerin isimlerini bilmediğini ancak gördüğü takdirde onları tanıyabileceğini, şahıslarla beraber köyde 3 odalı ve tek katlı bir eve gittiklerini, İsa isminde olduğunu söyleyip kendisini ilk arabaya bindiren kişinin "Benimle sevgili olur musun?" dediğini, kabul etmediğini, sonra İsa’nın kendisine Maraş otu verdiğini, otu alıp ağzına attığını, sonra İsa’nın kendisini bir odaya aldığını, odada iki tane divan ve divanın üzerinde asker kıyafetleri olduğunu, ayrıca odada kırmızı renkli yastık, mor çarşaf ve mavi battaniye bulunduğunu, kendisinin divanlardan bir tanesinin üzerine yattığını, şahsın "Kalk. Biraz konuşalım." dediğini, kendisinin daha sonra uyuduğunu, sabah uyandığında üzerinin giyinik olduğunu, yanındaki şahsın da uyuduğunu gördüğünü, kahvaltı yaptıklarını, İsa’nın viski getirdiğini, 4 erkek ve 2 kız olarak viskiden içtiklerini, sonra başının dönmeye başladığını, İsa’nın kendisini alıp yattıkları odaya götürdüğünü, "Gel ilişkiye girelim." dediğini, kendisinin kabul ettiğini, pantolonunu çıkardığını, arka bölgesinden ilişki yaşadıklarını, toplam 4 kez ilişkiye girdiklerini, İsa’nın cinsel organını gördüğünü, sonra İsa’nın kendisinin vücuduna boşaldığını, daha önce ilişki yaşaması nedeniyle bunu sorun olarak görmediğini, evde toplam 3 gece 4 gün kaldığını, İsa’yla sadece ilk gün ilişki yaşadığını, evde kaldığı süre boyunca İsa’nın akşamları saat 21.30 sıralarında ava gitmek için ayrıldığını, saat 02.00 sıralarında döndüğünü, 06.01.2017 tarihinde sabah saatlerinde İsa’nın ava gitmek için evden ayrıldığını, Hatice ve ismini bilmediği bir erkek şahsın Merkeze döneceklerini öğrendiğini, onlara "Burası çok pis kokuyor. Ben buradan gitmek istiyorum artık. Beni de götürün." dediğini, Hatice’nin kabul ettiğini, kırmızı renkli araçla kendisini ...civarında indirdiklerini, sonra oradaki bir vatandaş vasıtasıyla polisi aradığını, polislerin gelerek kendisini aldığını, İsa isimli kişinin köyde bulundukları sırada "Aileni öldüreceğim. Bu evden gidemezsin." demek suretiyle kendisini tehdit ettiğini, o nedenle korkup eve dönemediğini, kendisini kaçırıp tehdit eden, alıkoyan ve istismar eden İsa’dan ve Hatice’den şikâyetçi olduğunu,
    10.01.2017 tarihinde Kollukta; daha önceki ifadesinde birlikte olduğu kişiden çekinmesi ve korkması nedenleriyle yanlış ifade verdiğini, yurtta kaldığı sürede kendisine geldiğini ve oradaki öğretmenlere doğruları anlattığını, 02.01.2017 tarihinde daha önce tanıdığı sanığa Facebook isimli sitede ve Gözde Volkan ismiyle kullandığı hesaptan "Ne yapıyorsun? Herhalde beni unuttun." şeklinde mesaj gönderdiğini, sanığın 03.01.2017 tarihinde "Yok ben seni unutmadım. Sen beni unuttun. Seni unutmak mümkün mü aşkım?" içeriğinde mesajla karşılık verdiğini, sonra saat 16.30 sıralarında sanığın "Hazır ol. Ben Pınarbaşı Düğün Salonunun oraya geliyorum. Seni de alayım. ... isimli yengeme gidelim." şeklindeki mesajı gönderdiğini, hazırlanarak kimseye haber vermeden Paşa Düğün Salonu civarına gittiğini, plaka numarasının 01 ile başladığını hatırladığı beyaz renkli ve markasını bilmediği araçla sanığın geldiğini, aracın ön camında "...." arka camında ise "Bu şehir beni yordu. Hayatta yordu ışıklarda." içeriğinde bir yazı olduğunu, araca binerek Muhsin Yazıcıoğlu Parkının üst kısmındaki çamlık tarafına gittiklerini, kendisinin arka koltukta oturduğunu, sanığın aracı durdurduktan sonra yanına geldiğini, kendisine yaklaşmaya başlayıp dudağından öptüğünü, kendisiyle ön ve arka bölgeden cinsel ilişkiye girdiğini, daha önce evden kaçtığında da sanıkla ilişki yaşadığını ancak o ilişkiyi verdiği ifadesinde anlatmadığını, o yüzden sanığın araçta kendisiyle rahatça birlikte olduğunu, sonra giyindiklerini, sanığın telefonla yengesi tanık Ayşe’yi aradığını, Ayşe’nin... Düğün Salonu yakınlarındaki evine gittiklerini, orada yemek yediklerini, Ayşe bulaşıkları yıkarken sanığın Ayşe’ye bir saat içeri gelmemesini söylediğini, sanıkla televizyon, çanak anten, yastık, yorgan ve 4 adet minder olan bir odaya girdiğini, kendisini sanığın tamamen soyundurduğunu ve sanığın da soyunduğunu, rızasıyla sanıkla ön ve arka bölgeden iki kez ilişki yaşadıklarını, sanığın peçeteye boşaldığını, sonra sanığın yengesinin geldiğini, çay içtiklerini, o gece birlikte yattıklarını ve 3 kez daha birlikte olduklarını, sabah uyandıklarında telefonunu sanığın alıp "Bu telefonu satalım. Bizim köye gideriz." dediğini, telefonu sanığa verdiğini, sanığın kendisini bir mahalle arasında bıraktığını, sanığı bir süre beklediğini, sonra sanığın kendisini aldığını, ..., onun eşi ve sanıkla birlikte sanığın köyüne gittiklerini, evde sanığın annesi, babası, Ayşe ve onun eşinin olduğunu, sanığın annesinin kendisine yaşını sorduğunu, sanığın "19 yaşında." diyerek cevap verdiğini, kendisinin de "Evet 19." dediğini, aynı gün akşam polisin sanığı telefonla aradığını, sanığın "Benim yanımda değil." diyerek yalan söylediğini, hep birlikte uyuduklarını, o akşam ilişki yaşamadıklarını, ertesi gün ve orada kaldığı 3 gün 2 gece boyunca birkaç kez ilişki yaşadıklarını, sonra polislerin sanığın annesini telefonla arayıp yaşının küçük olduğundan bahsettiklerini, annesinin de sanığı sıkıştırmaya başlayıp kendisini götürmesini söylediğini, kendisinin de sanığa gitmek istediğini söylediğini, ardından sanığın annesiyle tartıştığını ve şehir merkezine kendisini götürüp Doğukent’e bıraktığını, "Polise bir şey anlatırsan aileni ve kardeşlerini unut." dediğini, polislere ulaşıp yurda yerleştirildiğini,
    Mahkemede; sanığın kendisini telefonla arayıp buluşmak istediğini söylediğini, kafasının dağılması için kabul ettiğini, sonra sanığın bir işinin çıktığını, kendisini tanık Ayşe’nin yanına bıraktığını, sorulması üzerine; Ayşe’nin annesinin evine bıraktığını, evin müstakil olduğunu, 2 odasının bulunduğunu ve fazla eşya olmadığını hatırladığını, yarım saat kadar Ayşe, onun annesi, babası ve kardeşiyle birlikte kaldığını, sanığı telefonla aradığını, sanığın geldiğini, Ayşe’yle birlikte "Fabrikaya gidiyoruz." diyerek evden çıktıklarını, araca bindiklerini, ormanlık bir alana gittiklerini, Ayşe’nin arabada kaldığını, sanıkla ilişkiye girdiklerini, sonra arabaya gidip ormanda başka bir yere geçtiklerini, Ayşe arabada bulunduğu sırada sanıkla tekrar ilişkiye girdiklerini, sonra ayrıldıklarını, ikinci buluşmalarının 2 Ocak tarihinde, ilk buluşmalarının ise okullar açılmadan iki hafta kadar önce olduğunu, tepeye gidip ilişkiye girdiklerini, sonra Ayşe’nin evine gittiklerini, evin 2 oda 1 salondan oluşan müstakil bir ev olduğunu, yerde döşek bulunduğunu, orada sanıkla tekrar ilişkiye girdiklerini, sonra sanığın, dedesinden hatıra kalan, canından çok sevdiği telefonu alarak, kendisine başka bir telefon verdiğini, sabah da sanığın kendisini annesinin köyüne götürdüğünü, sanığın ailesinin evinin yeni yapılmış ve 3 oda 1 salondan oluşan bir ev olduğunu, evde 2 divan bulunduğunu, 4 gün orada kaldığını, kendisini Ayşe’nin arkadaşı olarak tanıştırdıklarını, sanıkla orada bir kez birlikte olduklarını, hep birlikte yattıklarını, kendisinin orada zorla tutulmadığını, Binevler’in orada kendisini bıraktıklarını, polisi telefonla aradığını, çelişki nedeniyle sorulması üzerine; Ayşe"nin evinde soba olduğunu, Tuncay ile 2 Ocak 2017 tarihinde, yani sanıkla birlikte Ayşe"nin evine gittiği zaman tanıştıklarını, kendisinin hap kullanması nedeniyle kafasının sürekli gelip gittiğini, tam olarak olayları hatırlayamadığını, salı günü Ayşe"nin evinde kaldığını, çarşamba ve perşembe günleri köyde sanığın ailesinin yanında kaldığını, cuma günü de sanığın, kendisini Ayşe ile birlikte bıraktığını,
    Mağdurenin ifadesinin alınması sırasında hazır bulunan bilirkişi; mağdurenin zihinsel gelişiminin yaşının çok gerisinde olduğunu, ayları sırasıyla sayamadığını, olayları sırasıyla anlatamadığını düşündüğünü, mağdurenin okuma, yazma becerisi ve matematiksel işlemler yapabilme becerisinin yaşının oldukça gerisinde olduğunu, mağdureye sorulan sorular kısa ve net olursa mağdurenin anlayabildiğini ve kısa ve net cevaplar verebildiğini, mağdurenin, çevresinden çok kolay etkilenebildiğini,
    Katılan ... Kuşçu 04.01.2017 tarihinde Kollukta; avukat yanında işçi olarak çalıştığını, mağdurenin annesi olduğunu, mağdurenin 13 yaşında olduğunu ancak 18-19 yaşlarında göründüğünü, mağdurenin 03.01.2017 tarihinde saat 17.00 sıralarında evden ayrıldığını, ondan sonra tüm aramalarına rağmen onu bulamadığını, mağdurenin hâlihazırda cep telefonu kullanmadığını, ayrıca daha önce 3-4 kez daha evden kaçtığını ancak 1 gün içerisinde polisin mağdureyi bulduğunu ya da mağdurenin kendiliğinden eve geldiğini, mağdure büyük görünse de onun hayatından endişe ettiğini,
    06.01.2017 tarihinde Kollukta; 06.01.2017 tarihinde polislerin mağdureyi bulduğunu, mağdureyle konuştuğunu, mağdurenin yaş olarak çok küçük olduğunu, o nedenle mağdureyle ilişki yaşayan şahıs ya da şahıslardan davacı olduğunu, raporunun alınmasından sonra mağdurenin yurda teslim edilmesini istediğini,
    Mahkemede; 7 Ocak olan doğum gününde mağdurenin beyaz renkli Şahin marka araca binerek gittiğini komşularından öğrendiğini, yaklaşık 5 gün mağdurenin kaybolduğunu, üçüncü gününde Ayşe Soydan isimli bir kişiden mesaj geldiğini, mesajda mağdurenin ..."in yanında olduğunun yazılı olduğunu, mesajı gönderen kişiyi Facebook’tan engellediğini, o nedenle yazışmaların silindiğini, mağdurenin daha önce bir kez daha evden kaçtığını, mağdurenin psikolojik danışmanlık tedbiri aldığını, sürekli tedavi gördüğünü, çelişki nedeniyle sorulması üzerine; doğum günlerini karıştırdığını, 6 Ocak tarihinin oğlunun doğum günü olduğunu, mağdurenin 4 Ocak"ta gittiğini, 6 Ocak"ta ise bulunduğunu, kızının mağdur olduğu 2 davanın daha bulunduğunu,
    Tanık ... 13.01.2017 tarihinde Kollukta; yaklaşık üç ay kadar önce eşiyle sorunlar yaşadığını, o nedenle evden kaçtığını, iki gün dışarıda kaldığını, mağdureyle Ulu Camii yakınlarında tanıştığını, 15-20 dakika kadar konuştuklarını, mağdurenin kendisine evden kaçtığını ve işe ihtiyacı olduğunu söylediğini, mağdureye kaç yaşında olduğunu sorduğunu, mağdurenin kendisine 2003 doğumlu olduğunu söylediğini, bunun üzerine mağdureye kimsenin onu işe almayacağını söylediğini, onun dışında mağdureyle aralarında başka bir konuşmanın geçmediğini, o günden sonra mağdureyi tekrar görmediğini, evinin olduğu yerde... Düğün Salonu isimli bir yerin olmadığını, ...Düğün Salonu"nun evine yakın olduğunu, evinin 3 oda 1 salondan oluşup oturma odasında bir sedir, 3-5 tane minder ve tüplü bir televizyon bulunduğunu, salonda sadece sobada yakılmak üzere odun bulunduğunu, mutfakta mutfak eşyalarının, yatak odasında karyola ve çamaşır dolabının bulunduğunu, diğer odaların boş olduğunu, 03.01.2017 tarihinde bel fıtığı ameliyatı geçirmesi nedeniyle annesinin yanında kaldığını, o gün eşinin 16.00-24.00 vardiyasında çalıştığını, eşinin eve gelme saatinden bir saat kadar önce yani saat 24.00’te eve gittiğini, o gün kaynı olan sanığın ya da başka birisinin eve gelmediğini, saat 01.00’de eşinin geldiğini, sabah eşiyle birlikte çarşıya giderek eşinin ailesine lazım olan malzemeleri aldıklarını ve sanıkla beraber köye gittiklerini, o günün akşamı polislerin telefonla sanığı arayıp "Kızı getirin." dediklerini, sanığın "Yanımda kız yok. Ben köydeyim." diyerek cevap verdiğini, kar nedeniyle yolların kapalı olduğunu, o gece köyde kaldıklarını, ertesi gün eve döndüklerini,
    Mahkemede; görümcesi doğum yaptığı gün hastaneden dönerken parkta bulunan mağdureyi de aldıklarını, onun dışında mağdureyi görmediğini, evde yatak odası, sedir, 2 tane dolap, LCD televizyon ve tüplü eski küçük bir televizyonun olduğunu, soba ve oturma grubu olmadığını, yatak ve birkaç tane minder bulunduğunu, mağdureyi arabaya aldıklarında kendisinin ve eşinin mezarlığın orada indiklerini, çelişki nedeniyle sorulması üzerine; daha önceki ifadede çarşıda mağdureyle karşılaştığını söylemiş ise de o ifadesinin doğru olmadığını, eşinden ayrıldığı o dönemde karşılaştığı kişinin adının da Gözde olduğunu, duruşmadaki mağdurenin daha önce karşılaştığı kişi olmadığını,
    Tanık ... 13.01.2017 tarihinde Kollukta; mağdureyi tanımadığını, yaklaşık 5 ay önce eşiyle sorunlarının olduğunu, eşinin evi terk edip ailesinin yanına gittiğini, eşinin ailesiyle de tartışıp bir gün dışarıda kaldığını öğrendiğini, sonra eşiyle barışıp onu eve getirdiğini, mağdureden o zaman eşinin bahsettiğini, isminin Gözde olduğunu 13.01.2017 tarihinde söylediğini, 03.01.2017 tarihinde saat 16.00-24.00 vardiyasında çalıştığını, ardından eve gittiğini, evde eşinin dışında kimsenin olmadığını, sabah eşi ve kardeşi sanık ...’le birlikte sanığın kullandığı araçla köye gittiklerini, yanlarında başka kimsenin olmadığını, Metin’in hiçbir zaman eve mağdure veya başka bir kız arkadaşıyla gelmediğini,
    09.05.2017 tarihinde Mahkemede; mağdureyi daha önce bir kez gördüğünü, ablasının doğum yaptığı zaman hastaneden dönerken kardeşi sanık ... ve eşi tanık Ayşe ile mağdureyi parkta gördüklerini, mağdureyi de araca aldıklarını, mezarlık civarında kendisinin ve eşinin araçtan indiklerini, daha sonra mağdureyi hiç görmediğini, evine mağdurenin hiçbir zaman gelmediğini, evin 1 oda, 1 salon ve mutfaktan ibaret olduğunu, evde odunla yanan sobanın bulunduğunu, televizyon olmadığını, yaklaşık 1 ay kadar önce annesinin LED tipi televizyon gönderdiğini, evde eşya olarak sadece oturma grubu ve bir tane yatak olduğunu,
    Tanık ... aşamalarda; sanığın annesi olduğunu, mağdureyi tanımadığını, oğlunun başına gelen olaylardan sonra Gözde isimli bir kızın olduğunu öğrendiğini, mağdureyle telefonda görüşmediğini, sorulması üzerine; oğlunun kendisine mağdureden bahsederek "Bu kız senin gelinin olacak." dediği yönündeki sanığın Savcılık beyanını kabul etmediğini, Bahçeli köyünde ikamet ettiğini, eve sanıkla birlikte Gözde isimli kızın gelmediğini, sanık hakkında polis soruşturma yapınca olaylardan haberdar olduğunu,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık Kollukta; 9 çocuklu ailesiyle birlikte ikamet ettiğini, işsiz olduğunu, babasının emekli olup çiftçilikle uğraştığını, annesinin ev hanımı olduğunu, kasten yaralama suçundan daha önce hakkında iki kez işlem yapıldığını, takma isim veya lakabının bulunmadığını, annesine ait 01 xx xx5 plakalı Tofaş-Şahin marka ve beyaz renkli aracı kullandığını, arabanın ön camında adının yazılı olduğunu, arka camında "Işıl ışıl caddeler güler yüzlü kahpeler." şeklinde yazının bulunduğunu, Hatice Bulut, Şule isimli bir kişi veya bu takma isimleri kullanan bir kadın ile İsa isimli kişileri tanımadığını, bu kişilerle aralarında herhangi bir bağlantı bulunmadığını, ... isimli kişinin, öz kardeşinin eşi olduğunu, tanık Ayşe’nin daha önce fabrikada işçi olarak çalıştığını ancak hâlihazırda ev hanımı olduğunu, Doğukent’te ikamet ettiklerini, mağdure ...’la Facebook isimli site üzerinden tanıştığını, mağdureyle sosyal arkadaş olduklarını, aralarında herhangi bir ilişki veya husumet bulunmadığını, mağdureyle site üzerinden tanıştıktan sonra yazışmaya başladıklarını, mağdurenin 19 yaşında olduğunu söylediğini, mağdurenin ailesi, işi ve ikamet yeri konusunda konuşmadıklarını, tanıştıktan bir süre sonra mağdurenin kendisiyle buluşmak istediğini söylediğini, gündüz saatlerinde meslek lisesinin üst taraflarında buluştuklarını, annesine ait araçla buluşma yerine yalnız bir şekilde gittiğini, mağdureyi aldıktan sonra Doğukent’te bulunan bir parka geçtiklerini, orada kola içip sohbet ettiklerini, mağdurenin kendisine başından geçen olayları anlattığını, daha önce başka bir şahısla sevgili olduğundan ve o kişiyle cinsel ilişki yaşadığından, sonra sevgilisinin yakalanıp cezaevine atıldığından bahsettiğini, sevgilisi dışında da 3-4 kişiyle ilişkiye girdiğini anlattığını, o gün yaklaşık 2-3 saat boyunca sohbet ettiklerini, sonra aldığı yere mağdureyi bıraktığını, 8-10 gün sonra mağdurenin kendisine siteden "Ne yapıyorsun? Beni unuttun mu?" içerikli bir mesaj gönderdiğini, bu mesajı ertesi gün gördüğünü, onu unutmadığını mağdureye söylediğini, mağdurenin tekrar buluşmak istediğini, gündüz vaktinde işi olduğunu ve sonra buluşabileceklerini mağdureye söylediğini, aynı gün öğle saatlerinde bir parkın orada yalnız olan mağdureyi gördüğünü, mağdurenin arkadaşlarıyla buluşmaya geldiğini söyleyip 2-3 isimden bahsettiğini, sonra mağdureyi arabaya aldığını, arabada kardeşi tanık Tuncay ve onun eşi Ayşe’nin de olduğunu, Şeyh Adil Mezarlığı civarında araçtaki kişileri bırakıp ayrıldığını, o tarihten sonra mağdureyi hiç görmediğini, onunla konuşup yazışmadığını, mağdurenin 03.01.2017 tarihli ifadesinde anlattığı olaylardan sadece telefon olayının doğru olduğunu, mağdureyle buluştuklarında mağdurenin kendisinden akıllı cep telefonunu satmasını istediğini, bunun üzerine o telefonu aldığını, kendisine ait olan kullanmadığı bir telefonu mağdureye verdiğini, mağdureye verdiği telefonu mağdurenin gidip sattığını öğrendiğini, kendisinin de bir gün sonra mağdureden aldığı telefonu 250 TL karşılığında bir telefoncuya sattığını, onun dışında mağdurenin iddialarının yalan ve iftira olduğunu, anne ve babasının köyüne mağdureyi götürmediğini, onunla ilişkiye girmediğini, mağdureyi sadece kardeşi Tuncay ve yengesi Ayşe’yle tanıştırdığını, kendisinin mağdureye daha önce söylemiş olması nedeniyle anne ve babasının adını mağdurenin bildiğini, Tuncay’ın evinde kendisinin en son 1 ay önce kaldığını,

    13.01.2017 tarihinde Savcılıkta; mağdureyle bir ay önce Facebook isimli siteden tanıştıklarını, mağdurenin Gözde Volkan ismini, kendisinin ise gerçek adını kullandığını, arkadaşlıklarının ilerlediğini ve sevgili olduklarını, 10 gün kadar önce mağdurenin kendisine Facebook’tan "Buluşalım mı? Beni unuttun mu?" içeriğinde mesaj gönderdiğini, mağdureye "İşim var." dediğini, sonra Kahramanmaraş merkezinde dolaşırken Namık Kemal Taziye Evinde mağdureyle karşılaştıklarını, mağdureye nereden geldiğini sorduğunu, mağdurenin "İki arkadaşımın yanından geliyorum. Arkadaşlarımla gezdim." dediğini, ardından mağdurenin kendisine paraya ihtiyacı olduğunu ve elindeki telefonu satmak istediğini söylediğini, bunun üzerine kendi telefonunu ve mağdurenin telefonunu 500 TL karşılığında sattıklarını, 250 TL ile kendi telefon borcunu ödediğini, 250 TL’nin ise mağdurede kaldığını, mağdurenin kalacak yeri olmadığını söyleyerek "Ev tutalım." dediğini, öğle saatlerinde mağdureyi Şeyh Adil Mezarlığı civarında bıraktığını, o esnada yanında yengesi tanık Ayşe ve erkek kardeşi tanık Tuncay’ın olduğunu, onları da bırakarak evine döndüğünü, sorulması üzerine; 01 xx xx 5 plakalı araçla Çamlık tarafına götürerek araç içerisinde mağdureyle ön ve arkadan ilişkiye girdiği yönündeki mağdurenin iddiasının doğru olmadığını, sorulması üzerine; mağdureyi, yengesi Ayşe’nin evine götürüp orada yemek yediği ve cinsel ilişkiye girdiği yönündeki iddiayı da kabul etmediğini, sorulması üzerine; mağdureyi Bertiz / Bahçeli ismindeki köylerine götürmediğini, mağdureyi, annesine götürüp "Bu yeni gelinin." demediğini, sadece telefonda annesi tanık Kifayet’le konuşturduğunu, sonra annesinin kendisine "Bu kim?" diye sorduğunu, annesine "Gelinin." diyerek cevap verdiğini, ilk etapta mağdureye karşı ciddi bir niyetinin olduğunu, mağdureyle aynı boyda olduklarını, onunla evlenmeyi düşündüğünü ancak mağdurenin kendisine geçmişte başka kişilerle cinsel ilişki yaşadığını söylediğini, bunun üzerine mağdureyle sevgili olmaktan da vazgeçtiğini, kesinlikle mağdureyi "Polise bir şey anlatırsan aileni ve kardeşlerini unut." diyerek tehdit etmediğini,
    Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; önceki ifadelerini tekrar ettiğini,
    Mahkemede; hastaneden aldığı kardeşi tanık Tuncay ve yengesi tanık Ayşe ile mağdureyi parkın orada gördüğünü, onunla konuştuğunu, mağdurenin, kendisini çarşıya bırakmasını istediğini, arabaya bindikten sonra ise yalnız konuşmak istediğini söylediğini, bunun üzerine ağabeyini ve yengesini parka bıraktığını, yaklaşık 5 dakika mesafede bir yere arabayla gittiklerini, mağdurenin birden ağlamaya başladığını, tecavüze uğradığını söyleyip omzuna başını koyduğu, onu teselli etmeye çalıştığını, o sırada mağdurenin "Cinsel anlamda birlikte olalım." gibi şeyler söylediğini, elini tutup göğsüne değdirdiğini, sonra parmağını vajinasına sokup "Birlikte boşalalım mı?" dediğini, kendisinin sesini çıkarmayıp mağdurenin üzerine boşaldığını, cinsel birliktelik veya organ sokma şeklinde bir ilişki yaşamadığını, sonra mağdureyi mezarlığın oraya bırakıp eve gittiğini, onunla tekrar görüşmediklerini, Ayşe"nin evine gidip orada kalmadıklarını, köye gitmediklerini, mağdurenin hiçbir zaman Ayşe"nin evine gitmediğini, mağdureyle sadece bir gün görüştüğünü, olay günü mağdurenin telefonunu satması için kendisine verdiğini,
    Savunmuştur.
    Yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece verilen 08.06.2017 tarihli kararın hüküm ve gerekçe kısımlarında TCK’nın 30. maddesinin göz önünde bulundurulmamasının sebepleri tartışılmamıştır. Kararın istinaf edilmesiyle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bu kararın da sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece onama kararı verilmiştir.
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir",
    "Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
    "(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
    a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
    b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
    c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
    d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
    (2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
    (3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
    (4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir",
    "Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
    "(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
    (2) Hükmün başında;
    a) Hükmü veren mahkemenin adı,
    b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
    c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
    d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
    Yazılır.
    (3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
    (4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
    (5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
    (6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
    (7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir",
    Hükümlerine yer verilmiştir.
    Buna göre, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. "Başlık" bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
    Öte yandan, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
    Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 25.03.2015 tarihli ve 2014/6419 numaralı uyuşmazlık konusunun ele alındığı başka bir olaya ilişkin Bireysel Başvuru kararında;
    “Anayasa’nın ‘Hak arama hürriyeti’ kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
    ‘Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.’
    Anayasa’nın ‘Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması’ kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
    ‘Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.’
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ‘Adil yargılanma hakkı’ kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
    ‘Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.’
    Gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi, adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa"nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme"nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
    Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ... davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
    Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).
    Yargıtay uygulamasına göre; fail, cinsel ilişkide bulunduğu mağdurenin 15 yaşını doldurmadığı halde, 15 yaşını doldurduğu düşüncesiyle mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkide bulunur ve şikâyetçi olmayan mağdurenin yaşı konusundaki hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde failin hukuki durumu belirlenirken 5237 sayılı Kanun’un 30. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca suçun maddi unsurlarından olan mağdurun yaşına ilişkin bu hatası gözönünde bulundurulmaktadır. Bunun sonucu olarak, fail yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve bu suçun taksirle işlenmesi hali kanunda cezalandırılmadığından 17/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) bendi gereğince beraatine karar verilmesi gerekecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17/6/2014 tarih ve E.2014/14-88, K.2014/334 sayılı kararı)
    Çorum Devlet Hastanesi tarafından 9/7/2009 tarihinde düzenlenen sağlık kurulu raporunda, mağdurenin klinik ve radyolojik olarak 17-18 yaş civarında olduğu belirtilmiştir.
    Başvurucu, Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde ve Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusu sırasında, mağdurenin yaşını 17 olarak zannettiğini, duruşmada ise gerçek yaşını bilmediğini, 15-16 civarında olarak bildiğini ifade etmiş; mağdure ise duruşmada ‘Mürsel benim 15 yaşından küçük olduğumu polislerin kontrolü sırasında anlamıştır, daha önceden beni 15-17 yaşlarında zannediyordu, kimliğimi alıp kontrol etmemişti…’ şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
    Başvurucu, mağdurenin suç tarihi itibarıyla görünüm olarak 15 yaşından büyük olduğunu zannettiğini ifade etmesine ve bu hususta adli rapor olmasına rağmen, bu yöndeki savunmasının neden kabul edilmediğine ilişkin olarak gerekçeli kararda bir ibareye yer verilmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu tarafından, mağdurenin yaşı konusundaki esaslı hatanın kastı kaldıracağı yönünde itirazda bulunulmuş olmasına rağmen, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında bu hususa ilişkin bir gerekçeye yer verilmediği gibi temyiz aşamasında da bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir (bkz. § 8).
    Bu durumda, başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren, uyuşmazlığın çözümü için esaslı bir iddia olan mağdureyi suç tarihi itibarıyla görünüm olarak 15 yaşından büyük zannettiği ve bu beyanının adli raporla doğrulandığı iddiası, tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Bu nedenle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
    Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” sonucuna ulaşmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Hayat Hastanecilik Sağlık Hizmetleri Tic. San. A.Ş.’nin yazısından 09.01.2003 tarihinde doğduğu ve olay tarihlerinde 14 yaşında bulunduğu anlaşılan mağdure ile sanığın farklı günlerde cinsel ilişkiye girdikleri, soruşturma aşamasında mağdurenin eve gelmemesi üzerine mağdurenin annesi katılan ...’in emniyet amirliğine müracaatta bulunarak mağdurenin 13 yaşında olduğunu ancak 18-19 yaşlarında göründüğünü belirttiği, mağdurenin 10.01.2017 tarihinde Kollukta sanığın köyüne gittiklerini, sanığın annesinin kendisine yaşını sorduğunu, sanığın "19 yaşında." dediğini, kendisinin de "Evet 19." diyerek bu beyanı teyit ettiğini ifade ettiği, sanığın Kollukta mağdureyle Facebook isimli sitede tanıştıktan sonra yazışmaya başladıklarını, mağdurenin 19 yaşında olduğunu söylediğini savunduğu, sanık müdafisinin 08.06.2017 tarihli duruşmada esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanında mağdurenin sanığa 19 yaşında olduğunu söylediğini, bu durumu mağdurenin Kolluktaki ifadesinde de belirttiğini, sanığın mağdurenin yaşı konusunda hataya düştüğünü, mağdureye bakıldığında da fiziki olarak 13 yaşından büyük gösterdiğini ifade ettiği, gerekçeli kararda ise bu konuda ileri sürülen iddiaların tartışılmadığı, sanık müdafisi tarafından sunulan 11.07.2017 havale tarihli istinaf dilekçesinde; sanığın, mağdurenin 15 yaşından büyük olduğunu düşündüğünün, bu nedenle mağdurenin görünüm itibarıyla 15 yaşından küçük olduğunun anlaşılıp anlaşılamayacağının tespit edilmesi gerektiğinin belirtildiği, sanığın 18.12.2017 tarihli dilekçesinde; mağdurenin 18 yaşında gösterdiğini savunduğu, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, sanık müdafisi tarafından sunulan 23.03.2018 havale tarihli temyiz dilekçesinde; 11.07.2017 havale tarihli istinaf dilekçesinde belirtilen hususların tekrar edildiği, sanık müdafisi tarafından sunulan 07.05.2019 havale tarihli temyiz dilekçesinde; mağdurenin aldatıcı beyanda bulunarak yaşını büyük söylediğinin, fiziksel olarak da 18 yaşından büyük gösterdiğinin ileri sürüldüğü ve bu nedenle sanık hakkında TCK’nın 30. maddesinin uygulanması gerektiğinin talep edildiği ancak Özel Dairece sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün onandığı anlaşılan dosyada;
    Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olması, bu bağlamda yargılama sonucunda ulaşılan kanaatin, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eylemlerinin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açıkça hükmün gerekçesine yansıtılmasının gerekmesi karşısında, ilk derece mahkemesince sanık hakkında TCK’nın 30. maddesinin hangi sebeple uygulanmadığına ilişkin olarak bir gerekçe gösterilmeksizin, CMK"nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aykırılık oluşturacak şekilde hata hâlinin uygulanmamasına ilişkin deliller tartışılıp değerlendirilmeden kurulan hükmün ve bu hükme dair Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararının Anayasa’da ve Ceza Muhakemesi Kanunu"nda öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 26.12.2018 tarihli ve 5681-7767 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 22.02.2018 tarihli ve 2261-276 sayılı kararının, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle istinaf isteminin kabulü yerine esastan reddine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi