20. Hukuk Dairesi 2012/10800 E. , 2013/2529 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sırasında, .... Beldesi, 3392 ve 3394 parsel sayılı sırasıyla 680,40 m² ve 88,90 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereği orman niteliğini kaybedip, orman kadastro komisyonlarınca orman alanı dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle, tutanağın beyanlar hanesine 2/B madde ve 3392 parsel yönünden davacılardan ..., 3394 parsel yönünden davacılardan ... lehine kullanım şerhi verilerek, Hazine adına tarla niteliğiyle tespit edilmiştir.
Davacı gerçek kişiler vekili, müvekkilleri lehine kullanım şerhi verilen taşınmazların orman sınır noktalarının hatalı uygulanması nedeniyle yüzölçümünün eksik ölçüldüğü iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve dava konusu .... Beldesi, 3392 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın 21.02.2012 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 174,28 m² yüzölçümündeki bölümünün kullanıcı şerhi verilmeksizin orman vasfıyla Hazine adına, aynı krokide (B) harfi ile gösterilen 506,12 parsel sayılı taşınmazın zeytinli tarla niteliğiyle ve beyanlar hanesine “parsel ....oğlu ...’in kullanımındadır” şeklinde kullanıcı şerhi ile birlikte Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine, dava konusu 3394 parsel sayılı taşınmazın ise, tesbit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 28.05.1945 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1744 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 03.03.1978 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 16.12.1988 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanununun 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece verilen karar, usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, davacı gerçek kişiler vekili, müvekkilleri lehine kullanım şerhi verilen taşınmazların 2211 ve 2212 sayılı orman sınır noktalarının hatalı uygulanması nedeniyle yüzölçümünün eksik ölçüldüğü iddiasıyla dava açmıştır. Yörede 3402 sayılı Kanunun (5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen) Ek 4. maddesi gereğince yapılan kulanım kadastrosu sırasında davacıların eksik kalan bölüm olarak dava ettikleri 2211 ve 2212 orman sınır noktalarının batısında yer alan taşınmaz hakkında kullanım kadastro tutanağı düzenlenmediği, mahkemece mahallinde yapılan keşif ve uygulama ile belirlenmiştir.
Kadastro mahkemesinin görevi, kadastro tutanağının tanzimi tarihinden tutanağın kesinleşmesine kadar geçecek zaman içindeki itiraz ve davalar için söz konusudur. Başka bir anlatımla; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. maddesinin 4. fıkrasına göre, kadastro mahkemesinin yetkisi, kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Hakkında tutanak düzenlenmeyen veya düzenlenmiş olup kesinleşen taşınmazlarla ilgili iddiaların (davaların) genel mahkemede görülmesi gerekir. Tutanak kesinleştikten sonra kadastro mahkemesinin görevi sona erer. Görev, kamu düzenine ilişkin olup istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi zorunludur.
Hal böyle olunca; mahkemece, görevsizlik kararı ve dava konusu olmadığı anlaşılan 3392 ve 3394 parsel sayılı taşınmazların tutanak aslının olağan yolla kesinleştirilmek üzere kadastro müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar gözetilmeksizin dava edilen taşınmaz hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden yazılı şekilde dava konusu olmayan taşınmazlar hakkında hüküm kurulması, usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre ise, hâkim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK. madde 26/l) ve iki taraftan birinin talebi olmaksızın re"sen bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz (HMK.md.24/l). Somut olayda, dava konusu 3392 ve 3394 parsel sayılı taşınmazlar beyanlar hanelerine davacı gerçek kişiler lehine kullanım şerhi verilerek tespit edilmişlerdir. Davacı gerçek kişilerin sözü edilen taşınmazların yüzölçümünün eksik ölçüldüğü iddiasıyla dava açmışlardır. Kural olarak; hukuki yarar dava koşulu olduğu gibi hiç kimsenin kendi aleyhine hukuksal sonuç doğuracak biçimde dava açmasına olanak yoktur. Aksinin kabulü hayatın olağan akışına, hukukun temel kurallarına aykırıdır. Bu durumda; Hazine veya Orman Yönetimi tarafından taşınmazların eylemli orman olduğu iddiasıyla veya kullanım şerhlerinin iptali istemiyle açılan bir dava da olmadığı halde, davacı gerçek kişilerin açtıkları dava ile 3392 parsel sayılı taşınmazın krokide (A) ile gösterilen bölümün re’sen kararla orman vasfıyla tapuya tesciline karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 11/03/2013 günü oy birliği ile karar verildi.