3. Hukuk Dairesi 2015/19221 E. , 2016/1784 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki nafakanın kaldırılması-iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların Bozüyük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/252 Esas ve 2012/481 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, müşterek çocuk 1998 doğumlu B., 2010 doğumlu A."in velayetlerinin müvekkiline bırakıldığını, söz konusu karar ile müşterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmediğini, davalı lehine ise aylık 250 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, aradan geçen sürede davalının çalışmaya başladığını, müşterek çocukların ise ihtiyaçlarının arttığını, bu nedenle davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması ile müşterek çocuk B. için 250 TL, müşterek çocuk A. için 200 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ekonomik durumunun iyi olduğunu, kendisinin ise kazancının nafakanın kaldırılmasını gerektirecek kadar olmayıp, gelirinin giderini karşılamadığını, sabit ve düzenli bir işinin olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davalı lehine takdir edilen aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 175,00 TL"ye indirilmesi ile müşterek çocuklar B. ve A."in her biri için dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 75,00 TL nafakanın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması ve iştirak nafakası istemine ilişkindir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin yoksulluk nafakasına ilişkin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin iştirak nafakasına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
TMK."nın 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.
Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir.
Mahkemece, iştirak nafakası takdir edilirken; müşterek çocukların yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur.( TMK. nun 330/1. maddesi ).
İştirak nafakası (TMK 182/2.maddesi) miktarının belirlenmesinde ana babanın özelliklerine ilişkin ilkelerden bir diğeri sonuncusu ana babadan geliri olmayan iştirak nafakası vermemelidir ilkesidir. Ekonomik sosyal durumu yetersiz ise katılmak zorunda da değillerdir. Örneğin velayet kendisinde bulunmayan taraf yoksulluk nafakası alıyorsa iştirak nafakası vermek başka bir anlatımla çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmak zorunda değildir. Kendi geçimini sağlamaktan yoksun olanın katkısının beklenemeyeceği doğaldır. Velayet hakkına sahip olmayan eşin çalışamayacak durumda olduğu sağlık kurulu raporu ile ve gelirinin bulunmadığı soruşturma yazılarıyla anlaşılmış ise ödeme gücü bulunmayan ana ya da babanın iştirak nafakası ile yükümlü tutulması elbette olanaklı değildir. (Ö. U. G, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara 2008, sayfa 1323-1324)
Yargıtayın yerleşik görüşüne göre de, yoksulluk nafakası alan eşten iştirak nafakası talep edilemez.
Somut olayda, dosyadaki belgelerden tarafların 27.12.2012 tarihinde boşandıkları, bu karar ile ortak çocukların velayetlerinin babaya verildiği, davalı kadın yararına aylık 250.00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, B."nın 1998, A"in 2010 doğumlu olduğu, davacının demir döküm fabrikasında işçi olarak çalıştığı, asgari ücret aldığı, kendisine ait evde kaldığı, davalının ise B. Pastanesinde işçi olduğu, asgari ücret ile çalıştığı anlaşılmaktadır.
Davacıdan halen yoksulluk nafakası alan, asgari ücretin üzerinde bir geliri olmadığı belirlenen davalıdan ortak çocuklar yararına iştirak nafakası talep edilemeyeceği, bu nedenle iştirak nafakası istemi yönünden davanın reddi gerektiği halde mahkemece yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan