Yanlar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tescile dayanak gayri menkul satış vaadi sözleşmesinde yer alan kimlik bilgilerinin aksinin ispatlanamadığı ve iddianın inandırıcı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, 305 ada 2 parsel sayılı taşınmazda babası olan miras bırakanın “E. oğlu S.B." yazılı adının ve soyadının “E.oğlu S.. D.” olarak düzeltilmesini istemiştir.
Bilindiği üzere;her hangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişilerin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkün değil ise de, böyle bir durumda davacının tapu kayıtlarında intikal yaptırabilmesi için, “çoğun içinde az da vardır” kuralından hareketle, başka bir deyişle davacının talebinin, tapu maliki ile mirasbırakanının aynı kişi olduğunun tespitini de içerdiği gözetilerek bu yönden inceleme yapılarak tespit kararı verilebileceği açıktır.
Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/9-ç maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür ve işin niteliği itibarıyla maktu harç alınır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.
Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisi vardır.
HMK"nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus müdürlüğünden, talep konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır.
Ancak, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kaydında düzeltme yapılması istenen 1999 tarihli ifrazla oluşan 305 ada 2 parsel sayılı taşınmazın geldisi 22.02.1968 tarih ve 16 sıra numarası ile C..oğlu K.. Ö. adına kayıtlı iken 07.08.1978 tarih ve 3338 yevmiye nolu gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi dayanak yapılmak suretiyle 19 ada 2 parsel "E. oğlu S.B." adına 24.04.1984 tarihinde tespit edilmiş ve 05.02.1985 tarihinde ise tescil edilmiştir. Nüfus Müdürlüğünden yapılan araştırmada tapu kayıt maliki “E. oğlu S.B.” ile davacının murisi "E. oğlu S.. D."a" ait nüfus kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.Veraset ilamından ise yersel yazım nedeniyle nüfus kaydına ulaşılamayan "E. oğlu S.D."ın” davacının babası olduğu görülmüştür.Taşınmazın bulunduğu mahalde zabıta aracılığı ile yapılan araştırmada kayıt maliki “S. B.” ile davacının murisi "S.D."ın” aynı kişi olduğu ve taşınmazın davacının tasarrufunda olduğu belirlenmiş ve tespit bilirkişilerinin sağ olmadığı bildirilmiştir.
Hal böyle olunca, sağ iseler gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinde tanık olarak adları geçen 1951 doğumlu S.A.ve 1328 doğumlu İ.A. ile mahalli bilirkişi olarak tespit edilip duruşmaya davet edilen A. K.,R..Ş..ve H..Ç. ve komşu taşınmaz maliklerinin de katılımı ile taşınmaz başında keşif yapılıp, toplanmış diğer delillerle birlikte değerlendirilerek gerçek malikin kim olduğu şüpheye yer vermeyecek şekilde saptandıktan sonra tapu malikinin davacının murisi ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmesi aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve soruşturmaya dayalı ve çelişki giderilmeden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı vekilinin, temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.