8. Hukuk Dairesi 2010/6256 E. , 2011/3885 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Kavşak Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Bismil Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 07.07.2010 gün ve 36/355 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın Dicle Nehir yatağı olarak tespit dışı bırakılan yerlerden olduğunu, 30 yılı aşkın bir süreden beri vekil edeni tarafından imar ve ihya edildiğini, aralıksız çekişmesiz malik sıfatıyla zilyet olduğunu açıklayarak dava konusu taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, 27.01.2010 tarihli yargılama oturumunda eksikliklerin giderilmesini istemiştir.
Davalı ... Tüzel Kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişi harita mühendisi Veysel Çeri’nin 16.04.2010 günlü raporuna ekli krokide B harfiyle gösterilen 40.000 m2 yüzölçümlü taşınmaz hakkındaki davanın kabulüne, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmaz, 1976 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında “Dicle Nehir Yatağı” olarak tapulama harici bırakılan bir yerdir. Kural olarak; bu tür yerlerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar dava konusu taşınmazın, teknik bilirkişi ve uzman bilirkişisi ziraat mühendisi tarafından uygulanan 1984 yılına ait hava fotoğraflarına göre; tarım arazisi olduğu ve buna bağlı olarak imar ve ihyanın tamamlandığı açıklanmış ise de, kural olarak hava fotoğraflarının konunun uzmanı bulunan jeodezi ve fotoğrametri uzmanı mühendis tarafından uygulanması gerekmektedir. Mahkemenin bu yönündeki görüşüne ve uygulamasına bu bakımdan katılma olanağı bulunmamaktadır. Bundan ayrı, 10.04.2010 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, taşınmazın bitişiğinde bulunan 185 sayılı parsel ile 71 sayılı parselin mera parselleri olduğunu açıklamışlardır. 71 sayılı parsele ait tapulama tutanağı dosya arasında bulunmamakla birlikte komşu 185 sayılı parsel 429.500 m2 yüzölçümlü, büyük bir yer olup, mera niteliğiyle ve belgesizden köy orta malı olarak sınırlandırıldığı, dosya arasında bulunan tapulama tutanağı kapsamından anlaşılmaktadır. Yine dosya arasında bulunan Bismil Kadastro Mahkemesinin 22.09.2005 tarihinde kesinleşen 05.02.2003 tarih ve 1979/638 Esas, 2003/95 Karar sayılı kararına göre; Hazine ve bazı gerçek kişiler tarafından tespit maliklerine karşı açılan dava sonunda; 273 sayılı parselin bir kısmı gerçek şahıslara bırakılmakla birlikte anılan mahkeme hükmü ile krokide B harfiyle gösterilen 63.750 m2’sinin ise, mera olarak sınırlandırıldığı, sınırlandırılan bu kısmın da yine dava konusu taşınmazın bitişiğinde olduğu belirlenmiştir.
Saptanan bu durum karşısında taşınmazın niteliği hususunda duraksama söz konusudur. Meralar nitelikleri itibariyle kamu düzenini ilgilendirdiğinden kendiliğinden araştırma ve inceleme kuralına tabidirler. Bu nedenle, tahsisli ve kadim mera araştırmasının yapılması zorunludur. O halde, öncelikle Kavşak Köyü’ne ait tahsisli ve kadim mera kayıtlarının olup olmadığının İl Özel İdare, İlçe Özel İdare, Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüklerinden sorulması, varsa tahsisli ve kadim meraya ait kayıt ve belgeler ile haritalar, ayrıca 273 nolu parsele revizyon gören Çemipiri Mevkiine ilişkin 18 tahrir nolu vergi kaydı ile dava konusu yere komşu 71 nolu mera parseline ilişkin tapulama tutanağı ve tapulama sırasında bu parsele revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, uzman bilirkişi jeodezi ve fotoğrametri mühendisi, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla tüm kayıt ve belgelerin zemine uygulanması, dava konusu taşınmazın tahsisli ve kadim mera kayıtları ve haritaları ile 18 tahrir nolu vergi kaydı kapsamında kalmadığının saptanması, komşu kayıt ve belgelerin taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, uzman bilirkişiye krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Bundan ayrı, dava konusu taşınmazın tahsisli ve kadim mera kayıtları kapsamında kalmadığının belirlenmesi halinde bu takdirde kadim mera araştırmasının yapılması, kadim meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından yerel bilirkişilerin mahkemece seçilmesi, aynı şekilde komşu köyler halkı arasından dava konusu yeri bilen yaşlı tanıklarını bildirmeleri için taraflara süre ve imkan tanınması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258. maddesi gereğince keşif yerine davetiye ile çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle aynı Kanunun 259. maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenilmeleri, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HUMK.nun 265. maddesi gereğince aykırılığın giderilmesi, dava konusu ve kabulüne karar verilen taşınmaz bölümünün komşu kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenmek suretiyle çifte tapunun önlenmesi açısından dava konusu yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, 1984 tarihli hava fotoğraflarının jeodezi ve fotoğrametri uzmanı aracılığıyla keşifte uygulanması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle ve üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildiği tarihe göre taşınmazın imar ve ihyasının tamamlanıp kültür arazisi haline getirilip getirilmediğinin belirlenmesi veya hangi durumda olduğunun saptanması, bu konuda uzman bilirkişiden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli raporun alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.