14. Hukuk Dairesi 2014/14298 E. , 2014/13400 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki müdahalenin men"i, tespit ve sınırlandırma davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 29.05.2014 gün ve 2014/2946-7105 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu iptali ve mera özel siciline yazılması ile meraya müdahalenin önlenmesi istemlerine ilişkindir.
Davalı ... tüzel kişiliği, dava konusu edilen parsellerin bir kısmının davacı köye ait arazi iken 1991 yılındaki kadastro çalışmaları sırasında davacı... Köyünün yetkililerinin çalışma alanına gelmemesi, kadastro ekiplerinin de gösterilen sınırları yanlış belirlemeleri sonucu sıkıntı doğduğunu savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 29.05.2014 tarihli 2014/2946 Esas 2014/7105 Karar sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
Dairemizin onama kararına karşı davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)
Somut olaya gelince; davacı dava dilekçesinde 101 ada 192 parsel sayılı taşınmaz ile 102 ada 8 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının esasında kendi köylerine ait kadim mera olduğu halde kadastro çalışmaları sırasında davalı köyün sınırları içerisine alındığını belirterek 101 ada 192 parsel ile 102 ada 8 parselin dava ettikleri kısımlarının davalı ... adına olan kaydının iptali ile kendi köyleri adına tespit ve sınırlandırılması ile davalı köyün müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece kurulan hükümde dava konusu meranın aidiyetinin belirlenmesinde yukarıda değinilen 31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi hükümlerine aykırı şekilde taraf köylerin idari sınırlarının esas alındığı görülmüştür. Bu şekilde verilecek karar infazda tereddüte ve zorluklara neden olacaktır.
Mahkemece, idari sınırlara itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken maddi hata sonucu onandığı bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 29.05.2014 tarihli 2014/2946 Esas 2014/7105 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizin 29.05.2014 tarihli 2014/2946 Esas 2014/7105 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILARAK, hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlanının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 26.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.