1. Hukuk Dairesi 2013/15825 E. , 2013/17680 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, husumetten reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalının taşınmazda dava dışı paydaşa teban yer kullandığı, bu nedenle kendisine husumet düşmeyeceği gerekçesiyle davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de, davacının paydaş olduğu çekişmeli taşınmazda davalının da dava dışı paydaşlardan olan kayınvalidesine teban yer kullandığı dosya içeriği ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır.
Ancak, haksız fiil niteliğindeki el atmanın önlenmesi davalarının kural olarak taşınmaza fiilen müdahale eden kişi ya da kişilere karşı açılması gerektiği gözetildiğinde, eldeki dava bakımından davalıya husumet yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı açıktır.
Diğer taraftan, davalının taşınmazda teban yer kullanıyor olması halinde, davanın, paydaşın paydaş aleyhine açtığı el atmanın önlenmesi davası kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği yargısal uygulamada benimsenmiştir.
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 706., 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 213.(6098 sayılı Türk Borçler Kanunu"nun 237.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pekçok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi M.K."nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve uygulama yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.