3. Hukuk Dairesi 2015/1298 E. , 2016/1678 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin tarımsal sulama abonesi olduğunu, söz konusu aboneliği 15.08.2011 tarihinde .... Noterliği"nde düzenlenen satış sözleşmesiyle önceki abone ..."tan satın aldığını, satın alma tarihinden sonra elektrik tüketimi yapmadığını, buna rağmen davalı ... şirketinin sayacın bozuk olduğundan bahisle geçmiş döneme ilişkin olarak kıyas yoluyla müvekkili aleyhine 19.816,20 TL ek tahakkuk yaptığını belirterek; sayaçta eksik tüketim olmadığının tespiti ile eksik tüketim olsa bile bu bedelden müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, mahkemece müvekkilinin sorumluluğu cihetine gidilecek ise gerçek tüketim miktarının bilirkişi marifetiyle belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıya ait sayacın arızalı olduğunun 13.10.2011 tarih ve 9634 seri numaralı sayaç raporu ile tespit edildiğini, bunun üzerine Elektrik Piyasası Müşteri Yönetmeliği"nin 19. ve 20. maddeleri göz önünde bulundurularak, abonenin geçmiş iki dönem tüketim ortalamaları baz alınarak fatura tahakkuk ettirildiğini, hesaplamada herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını, davacının aboneliği dava dışı kişiden satın aldığı ve daha önceki tüketimlerin kendisini ilgilendirmediği iddiasının yersiz olduğunu, abonelikle ilgili tarlanın davacı ile dava dışı .... adına kayıtlı olduğunu, bu kişilerin tarlayı önceki dönemde de birlikte kullandıklarını, davacının önceki dönem tüketim ekstrelerinin hesaplamada baz alınmasını engellemek için trafo satış sözleşmesi yaptığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davalı ... şirketinin davacı abone hakkında yaptığı tahakkukun Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği"nin 19 maddesine uygun bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Davacı vekilinin kabul gören temyiz itirazına gelince;
Dava; abonenin elektrik sayacının bozuk olduğundan bahisle aleyhine tahakkuk ettirilen fatura borcundan sorumlu olmadığının ve faturadaki hesaplamanın hatalı yapıldığının tespitine yönelik açtığı menfi tespit istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından; dava konusu uyuşmazlığın çözümü açısından yargılama sırasında iki ayrı bilirkişi raporu alındığı, 10.09.2012 tarihli ilk raporda; 2011 yılı için kıyaslama yoluyla hesaplanan vergi ve fonlar dahil ana paranın 15.505,37 TL olduğu, davacının bu miktar kadar borçlu olabileceğinin rapor edildiği, itiraz üzerine alınan 08.08.2014 havale tarihli raporda ise sayacın toplam tüketimi doğru kaydettiği ancak T3 okuması ayarlanan 22.00-06.00 saatleri arasında yapılmadığından arızalı olduğu, davacının 19.816,20 TL borçlu olduğunun rapor edildiği, mahkemece; raporlar arasındaki bu çelişki giderilmeden ikinci rapora dayalı olarak davanın reddine karar verdiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, yargılama sırasında alınan iki raporda, davacının sorumluluğu açısından fark bulunmaktadır.
Kural olarak takdiri delil olan bilirkişi raporu hakimi bağlamaz, hakim raporu serbestçe takdir eder. Ancak yargı kararlarının gerekçeli olması emredici kural olduğundan, hakim dosyada bulunan bilirkişi raporuna aykırı hüküm tesis ederken gerekçelerini açıklamakla yükümlüdür.
Diğer taraftan, raporlar arasında çelişki bulunması halinde iki bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için mahkemece üçüncü defa bilirkişi incelemesi yaptırılarak varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekir.
Somut olayda raporlar arasındaki çelişki giderilmeden; ikinci bilirkişi raporuna göre karar verilmiş; ancak, ilk rapora neden değer verilmediği, ikinci rapora neden üstünlük tanındığı, hükmün gerekçesinde açıklanmamıştır.
Raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, hükme neden esas alındığı belirtilmeksizin ikinci bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan, yöntemince düzenlenmiş, tarafların itirazlarını karşılayan, denetime elverişli bir rapor alınıp, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, birbiriyle çelişen raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, itiraza uğrayan rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.