18. Ceza Dairesi 2015/8094 E. , 2016/16595 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi
HÜKÜMLER : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Mülga 2821 ve 7.11.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6356 sayılı Kanunda sendikalar “işçilerinin ve işverenlerin çalışma ilişkilerinde ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek üzere oluşturulan tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” olarak tanımlanmıştır.
6356 sayılı Kanun"un 6552 sayılı Kanun"un 20. maddesiyle değişik 41/1 maddesinde “Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. Bu yasal düzenlemeye göre toplu iş sözleşmesi yapabilmek için sendikaların kurulu bulunduğu işkolunda ve işyerinde çalışan işçilerin çoğunluğunun kendi üyesi olması gerekmektedir. Bu çoğunluğu sağlayamayan sendikalar toplu iş sözleşmesi yapabilme yetkisi kazanamayacaktır.
AİHM Danilenkou/Rusya (B. No: 67336/01) kararında "Kaliningrad Ticaret Limanı isimli özel bir şirkette çalışan işçiler şirketin yeniden yapılandırılması nedeniyle işten çıkartılmıştır. Ancak başvurucular sendika üyesi olmalarından dolayı ayrımcı ve yasa dışı muameleye maruz kalma şikayetiyle çeşitli davalar açmışlardır. Her bir dava sonunda hukuk mahkemeleri kendilerine hak vermiş, şirketi ilgililere mahrum kaldıkları miktarları ödemeye mahkum etmiştir. Ancak savcılık şirket yetkilileri hakkında ceza kovuşturması açmayı reddetmiştir.
Her maaşlı veya işçi hiçbir ceza tehdidi olmaksızın bir sendikaya üye olma veya olmama konusunda özgür olmalıdır. Ayrımcı bir muameleye tabi tutulan kişilerin buna itiraz edebilmesi ve şikayet konusu duruma gerçek ve etkili bir çözüm sunabilecek bir hukuk yoluna başvurma hakkına sahip olması belirleyici bir öneme sahiptir. .... Şirketi, çalışanların sendikalarını terk etmeleri için çeşitli yollara başvurmuştur; onları sınırlı olanaklar sunan özel çalışma ekiplerine nakletmiş, mahkemelerin sonradan yasadışı olduğuna karar verdikleri işten atmalara başvurmuş, ilgililerin maaşlarını düşürmüş, disiplin cezalarına başvurmuş ve lehlerine verilen mahkeme kararlarından sonra UDR üyelerini tekrar işe almayı reddetmiştir. Başvurucuların UDR üyeliklerinin onlar üzerinde doğurduğu açık olumsuz etkiler AİHS’nin 11. maddesi tarafından güvence altına alınan haklardan yararlanması konusunda bir ayrımcılık yapıldığına dair bir delil başlangıcı oluşturma açısından yeterlidir. Rus hukuku kesin bir şekilde bir sendikaya üye olma veya olmamadan kaynaklı her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır. Başvurucular ayrımcılık şikayetlerini, Rus medeni kanunun genel hükümleri ile bu konuda lex specialis olan sendika kanunu çerçevesinde bir mahkemeye inceletme hakkına sahiptiler. Başvurucuların ayrımcılık şikayetlerinin incelenmesi, ayrımcılığın sadece bir ceza yargılaması çerçevesinde kanıtlanabileceği gerekçesiyle, ulusal yargı organları tarafından reddedildiğinden dolayı bu olayda söz konusu hükümler kadük kalmışlardır. Ceza yoluna başvurmayla ilgili olarak, AİHM bu yolun temel sorununun sübjektif sorumluluk ilkesine dayanan ve şirket yöneticilerin sendika üyelerine karşı kasıtlı olarak ayrımcılık uyguladıklarının “her türlü şüpheden uzak bir şekilde” kanıtlanmasını gerektirmesi olduğu kanaatindedir. Bu kasıt kanıtlanamadığından ceza kovuşturması açılmamasına karar verilmiştir. Ayrıca, ayrımcılık mağdurları ceza kovuşturmasının açılması ve yürütülmesinde sadece çok küçük bir rol oynayabiliyorlardı. Dolayısıyla AİHM otoritelerin suçluları ortaya çıkarma ve ayrımcılık yapmaya yönelik kasıtlarını kanıtlama kapasitelerine bağlı olan ceza kovuşturmasının iddia konusu sendika karşıtı ayrımcılığı gerçekçi ve uygun bir şekilde telafi edebileceğine inanmıyor. Öte yandan, bir hukuk yargılaması başvurucuların işverenleriyle ilişkileriyle ilgili, liman işçilerinin ... üyeliklerinden vazgeçmeleri için başvurulan çeşitli yollar dahil, bütün unsurları incelemekten ibaret hassas görevi yerine getirmeye izin verebilirdi. Başvurucuların ayrımcılığa maruz kalmama haklarının korunmaması çalışanlarda ayrımcılığa maruz kalma korkusu yaratabilir ve böylece bir sendikaya üye olma konusunda onların cesaretlerini kırabilir ve sonuçta bu sendikanın ortadan kalkmasına yol açabilirdi. Kısacası, devlet sendika üyeliğine dayanan ayrımcılığa karşı açık ve etkili bir adli koruma sağlama pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.” denilmektedir.
Üyelerinin çalışma koşullarının, ekonomik ve sosyal olanaklarının iyileştirilmesini temel erek olarak belirleyen sendikalar için toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi elde edebilmek bir yaşam koşuludur. Bu nedenle bir sendikaya üyeliğin engellenmesi halinde gerçek kişi olan işçinin suçun mağduru olabileceği ancak sendikaların da bu eylem sonucu üyelerini ve bunun sonucunda toplu iş sözleşmesi yapma yetkisini kaybetme olasılığı karşısında, suçun doğrudan zarar göreni olarak kamu davasına katılma hakları bulunduğunun kabulü zorunludur.
Yasal düzenlemeler ve AİHM kararı birlikte değerlendirildiğinde; Tek Gıda İş Sendikasının davaya katılmasına karar verilmesi yerinde görülerek, temyiz isteğinin reddi nedenleri de bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
Eylemlere ve yükletilen suça yönelik katılan ... Sendikası vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 25/10/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.