1. Hukuk Dairesi 2013/2519 E. , 2013/17592 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
AVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TAZMİNAT
Yanlar arasında görülen tapu iptali, tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tazminat isteği yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.12.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ..... davacı ...... vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkin olup, Mahkemece, tazminat isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; davacının, dava konusu 284 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki A blok Z-... kat 16 nolu bağımsız bölümün satışı için önceden tanıdığı davalı ..."ı vekil tayin ettiğini, ancak, ..."ın taşınmazı eşi olan davalı ..."ya muvazaalı olarak tapuda satış yolu ile devrettiğini, satış bedelinin ödenmediğini, satış işleminin karı_koca olan davalılar arasında vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı; davalı ..."ın, 50.000,00.-TL"nı banka havalesi ile davacıya ödediğini, davacının,borcuna teminat teşkil etmek üzere çekişmeli taşınmazı dilediği kişi veya kişilere satma ve bedellerini alma yetkisini içeren vekâletnameyle kendisini vekil tayin ettiğini ancak, davacının 50.000,00.-TL"nı ödemeden ortadan kaybolduğunu, bunun üzerine kendisinin de alacağına teminat teşkil etmek üzere taşınmazı eşi olan davalı ..."ya temlik ettiğini, vekâlet görevini kötüye kullanmadığını, davacının, halen 50.000,00.-TL borcunu ödemediğini belirterek davanın reddini savunduğu, davalı ..."nın ise davaya yanıt vermediği görülmektedir.
O halde, dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki çekişmenin vekalet görevinin kötüye kullanılmasından değil, inançlı işlemden kaynaklandığı, öncelikle bu hususun çözüme kavuşturulması gerekeceği açıktır.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
İnançlı işlemle, borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Borçlar Kanunu (BK) mad.81 Türk Borçlar Kanunu 97.md. İnanç sözleşmesine ve buna bağlı işlemle alacaklı olan taraf, ödeme günü gelince alacağını elde etmek için dilerse; teminat için temlik edilen şeyi “ ifa uğruna edim “ olarak kendisinde alıkoyabileceği gibi; o şeyi, açık artırma yoluyla veya serbestçe satıp satış bedelinden alma yoluna da başvurabilir. Bu sonuçlar kendine özgü bu akdin tabiatında mevcuttur. Sözleşme ile öngörülen ifa süresi içerisinde, sırf sözleşmeyi imkansız kılmak amacıyla muvazaalı olarak yapılan temliklerin yasal koruma altında tutulamıyacağı ise izahtan varestedir.
Hemen belirtilmelidir ki; 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği; böyle bir belgenin yokluğu sebebiyle inançlı işlem iddiası kanıtlanamıyorsa, yazılı delil başlangıcı sayılacak nitelikteki bir olgunun varlığı halinde buna itibar edilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince; davalı ..."ın, davacıya 10.6.2009 tarihinde banka havalesiyle 50.000,00.-TL gönderdiği, aynı gün davacının, davaya konu taşınmazın satışına ilişkin olarak davalı ..."ı ...41. Noterliğinin 10/06/2009 tarihli 22507 yevmiye nolu vekâletnamesi ile vekil tayin ettiği, dava konusu taşınmaz davacı adına kayıtlı iken, davalı ..."ın davacıya vekaleten, taşınmazı 27/09/2010 tarihinde eşi olan davalı ..."ya satış yolu ile temlik ettiği, ayrıca, davacı ..."nın borçlu, davalı ..."ın alacaklı olduğu, 10.6.2009 tanzim ve 10.2.2010 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli borç senedinin tahsili için yapılan...23.İcra Müdürlüğünün 2012/3315 esas sayılı icra takibine karşı, davacı ..."nın itirazının,...24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.06.2013 tarihli, 2012/337 esas, 2013/ 412 karar sayılı kararıyla asıl alacak olan 50.000,00.-TL üzerinden iptaline, faizle ilgili talebin reddine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin 10.9.2013 tarihinde kesinleştiği sabittir.
Bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, davalı ..."ın savunmasını ispat bakımından ibraz ettiği banka kayıtları, borç senedi ve alacağın tahsili için davacı aleyhine yapılan icra takip dosyası, kesinleşen itirazın iptali kararıyla taraflar arasındaki inanç sözleşmesinin kanıtlandığı, vekâletnamenin davalı ..."a borca teminat teşkil etmek üzere verildiği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca; 50.000,00.-TL senet icra takibine konu edildiğine ve icra takibi kesinleştiğine göre, BK 81. (TBK 97.) maddesi hükmü gereğince senet bedelinin ödenip ödenmediği üzerinde durulması, buna ilişkin taraf delillerinin toplanması; senet bedelinin ödendiğinin belirlenmesi halinde, davalıların karı koca oldukları, kayıt maliki ...nın, davacı ile davalı ... arasındaki anlaşmayı bildiği de gözetilmek suretiyle tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın kabulüne; aksi halde ise, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin ve davalı ... vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.