Esas No: 2018/456
Karar No: 2021/238
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/456 Esas 2021/238 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Edimin ifasına fesat karıştırma suçundan sanıklar ..., ... ve ..."ın TCK"nın 236/2-e, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.03.2013 tarihli ve 357-89 sayılı hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 22.03.2016 tarih ve 747-2933 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Sanıklar müdafisince yargılamanın yenilenmesi talebinin Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince 21.10.2016 tarih ve 357-89 sayı ile reddedilmesi üzerine bu karara sanıklar müdafisince yapılan itiraz üzerine inceleme yapan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince 29.11.2016 tarih ve 520 değişik iş sayı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
Bu karara yönelik olarak Adalet Bakanlığının 19.09.2017 tarihli ve 94660652-105-06-7753-2017-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02.10.2017 tarihli ve 53804 sayılı ihbarname ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesince 27.11.2017 tarih ve 5653-5000 sayı ile;
"İhale kabul komisyon üyesi olan sanıkların, Çankaya Belediyesi çağrı merkezi hizmet alımı ihalesi ile ilgili edimin ifası sırasında verilen hizmetin teknik şartnameye uygun olmadığı hâlde, 28.12.2006 tarihli rapor ile kabulünü yaparak ihaleyi alan şirkete fazla para ödenip Belediyenin zararına neden olmaları sebebiyle cezalandırılmalarına karar verildiği, verilen bu kararın Dairemizin 22.03.2016 tarihli ilamı ile onanarak kesinleştiği, sanıklar müdafisince yeni delil olarak ileri sürülen 01.06.2006-25.07.2006 tarihleri arasındaki çizelgede sigorta primi yatırılan işçiler dışında ...,...,...,...,... ve ..."in imzalarının bulunduğu, hizmet tespitine ilişkin iş mahkemesi kararlarına göre ... ve.... dışındaki işçilerin hizmet alımı yapılan birimde çalışmadıkları, Beyaz Masa Başvuru Formlarında ... ve ... haricinde işçi ismi bulunmadığı ve sigorta kayıtlarından primleri ödenen işçilerin ihale konusunu teşkil eden işte çalıştıklarının anlaşılamaması nedeniyle CMK"nın 311/1-e maddesi kapsamında yargılamanın yenilenmesine esas teşkil edecek yeni delil sayılamayacağının anlaşılmış olması karşısında, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2016 tarihli ve 2016/520 değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin reddine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.07.2018 tarih ve 47814 sayı ile;
“Sanıklar müdafisince hükümden sonra ibraz edilen delillerin mahkemesince değerlendirilmesinde yarar bulunduğu, bu nedenle Ankara İş Mahkemelerindeki hizmet tespit davalarına ilişkin dosyaların getirtilip incelenmesi, belediye arşivinden temin edilen işçi devam çizelgeleri (imza föyleri) ile beyaz masa biriminde bir kısım işçiler tarafından kendi el yazıları ile tutmuş oldukları şikâyet formları temin edilerek delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun yeniden tayin ve takdiri yerine, eksik soruşturma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu ve hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 10.09.2018 tarih ve 8161-5508 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanıklar ..., ... ve ... ile sanıklar ... ve ... hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ..., Sema Bitik ve ... hakkında edimin ifasına fesat karıştırma suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliğince düzenlenen 01.04.2009 tarihli ve 4763 sayılı rapora göre; 2006/28325 ihale kayıt numarası ile Çankaya Belediyesinde bulunan çağrı merkezi için açık ihale usulü ile personel hizmeti alım ihalesi yapıldığı, ihale komisyonunun ... başkanlığında, ..., ..., ... ve ...’ten oluştuğu, ihaleye katılan iki firmadan Süper ... İnş. Tem. Gıda Sav. San. Güv. Hizm. San. ve Tic. A.Ş’nin 155.190 TL, Çankaya İmar Belde Gereksinimleri, Proje ve İnş. Mlz. Müteahhitlik San. ve Tic. A.Ş’nin ise 153.500 TL teklif verdiği, ihalenin ekonomik açıdan en avantajlı teklif veren Çankaya İmar Belde Gereksinimleri, Proje ve İnş. Mlz. Müteahhitlik San. ve Tic. A.Ş’ye verildiği, idare tarafından 01.06.2006 tarihinde sözleşme yapıldığı ve işin başlangıç tarihinin 01.06.2006 olarak belirlendiği, 27.12.2006 tarihli fatura doğrultusunda yükleniciye 29.12.2006 tarihinde ödeme yapıldığı, yüklenici firmanın Haziran ayında 12 personel çalıştırdığı, bu personellerin de Haziran ayı içerisinde çeşitli tarihlerde görev yaptığı (hepsinin aynı anda çalıştırılmadığı), ihale konusu hizmetin eksik ifa edildiği, ancak idare tarafindan yüklenici firmaya 30+3 personel için tam (30 gün) ödeme yapılarak idarenin zarara uğratıldığı, yüklenici firmanin taahhüt ettiği personelleri Temmuz ayında da tam çalıştırmadığı, bu personelleri ay içerisinde çeşitli tarihlerde çalıştırmaya başladığı, (hepsinin aynı zamanda birlikte çalıştırılmadığı), dolayısıyla öngörülenden daha az sayıda eleman çalıştırıldığı, ancak idare tarafindan iş tam yapılmış gibi evrak tanzim edilip yüklenici firmaya tam gün ödeme yapılarak idarenin zarara uğratıldığı, ayrıca, idareden alınan hizmeti gerçekleştiren personellerin günlük devam cetvellerinden de hizmetin fiili olarak 25.06.2006 tarihinde başladığı, Haziran ayında 12 personel çalışıp 22.679,41 TL, Temmuz ayında 21 personel çalışıp 13.168,69 TL ödeme yapılarak toplam 35.848,10 TL fazladan ödeme yapıldığının belirtilmesi üzerine kabul komisyonu üyesi olan sanıklar ..., ... ve ... hakkında soruşturmaya başlandığı,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 01.10.2009 tarihli iddianame ile; ..., ... ve ...’ın ihale kabul komisyonu üyesi oldukları, Çankaya İmar Belde Gereksinimleri, Proje ve İnş. Mlz. Müteahhitlik San. ve Tic. A.Ş’nin söz konusu ihaleyi aldıktan sonra Haziran 2006 ve Temmuz 2006 aylarında ihale sözleşmesine aykırı olarak eksik personel çalıştırdığı, mevcut bilirkişi raporunda da ne şekilde eksik personel çalıştırıldığının ayrıntılı olarak belirtildiği, bu sebeple Çankaya Belediyesinin anılan şirkete 35.373,52 TL fazla ödeme yaptığı, belediyenin söz konusu ödeme miktarı kadar zarara uğratıldığı, sözleşmeye aykırı şekilde eksik personel çalıştırılmasına rağmen 28.12.2006 tarihli raporda, kabul komisyonu üyesi olan sanıklar Erhan, Semra ve Bekir"in yüklenici firmanın sözleşme hükümlerine uygun personel çalıştırdığını belirttikleri, fazla ödemenin bu rapora istinaden yapılmış olması nedeniyle şüpheliler Erhan, Semra ve ..."nin edimin ifasına fesat karıştırma suçunu işledikleri iddiasıyla TCK"nın 236. maddesinin 1-2-3. fıkraları gereğince cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı,
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sırasında, sanıklar Erhan ve Semra müdafisinin 07.10.2010 havale tarihli dilekçe ile; Belediyece tutulan imza cetvelleri dosyada yer alsa da bunun 25.06.2006 tarihinden itibaren tutulmaya başlandığı ve belediyenin her biriminde de tutulmadığı anlaşıldığından eksik personel çalıştırıldığına dair iddianın tek dayanağının SSK prim cetvelleri olduğu, tanık olarak dinlenen ve 2006 yılının 6 ve 7. aylarında çalıştıklarını belirten...,...,...,..., ve ...e ait SSK prim cetvelleri incelendiğinde, bu kişilerin her iki ayda da çalıştığı anlaşıldığından söz konusu iki ayda çalışmadığı belirtilen kişilerin durumlarının da aynı olduğunu, onların da dinlenmesi ve SSK prim cetvellerinin incelenmesi hâlinde gerçeğin ortaya çıkacağı, ancak bu konuda mahkemece bir araştırma yapılmadığı gibi gerekçeli kararda da bu hususun irdelenmediği hususlarının belirtildiği,
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince 26.03.2013 tarih ve 357-89 sayı ile; sanıkların TCK"nın 236/2-e ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verildiği, hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edildiği, yapılan temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 5. Ceza Dairesince hükümlerin onanmasına karar verilmesi suretiyle mahkûmiyet kararlarının kesinleştiği,
Yerel Mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra sanıklar müdafisinin 17.10.2016 havale tarihli dilekçesi ile; 2006 yılı Haziran ve Temmuz aylarına ait eksik imza föyleri (işçi devam çizelgeleri) Belediyenin arşivinden haricen elde edildiğinden ve fotokopisi de ekte yer aldığından bunların hükümde eksik olarak ele alınıp değerlendirilmesi karşısında, yeni delil niteliğinde olduğu, Belediyede çalışmadığı iddia edilen işçilerin dava sürecinde ve sonraki yıllarda Belediye ve ihaleyi alan şirket aleyhine Ankara İş Mahkemesinde açtıkları hizmet tespiti ve tazminat davalarında söz konusu işçilerin 2006 yılının Haziran ve Temmuz aylarında Belediyede çalıştıkları anlaşıldığından yeni delil niteliğinde olduğu, Belediyede çalışmadığı belirtilen işçilerin söz konusu tarihlerde Belediyenin Beyaz Masa biriminde çalıştıkları ve bu birimde çalıştıklarına ilişkin kendi el yazıları ile tuttukları formlar dikkate alındığında yeni delil niteliğinde olduğu, Belediyede çalışmadığı belirtilen aşamalarda araştırma yapılmaksızın SGK primleri yatırılmadığı tezine dayanan işçilere ait sigorta kayıtlarının haricen temin edilmesi neticesinde söz konusu aylarda sigorta primlerinin yatırıldığını ve bunların yeni delil niteliğinde olduğunu ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu,
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince 21.10.2016 tarih ve 357-89 sayı ile; sanıklar müdafisinin yargılanmanın yenilenmesi talebinin CMK"nın 311. maddesinde sayılan yargılamanın yenilenmesi nedenlerini içermediği gerekçesiyle reddine, itiraz kanun yolu açık olmak üzere karar verildiği,
Sanıklar müdafisinin yapmış olduğu itirazın Yerel Mahkemece yerinde görülmemesi üzerine dosyanın gönderildiği itiraz mercisi olan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2016 tarihli ve 2016/520 değişik iş sayılı kararında; Yerel Mahkemece verilen ek kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine kesin olmak üzere karar verildiği,
Adalet Bakanlığınca 19.09.2017 tarih ve 2017 sayı ile merci kararının kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.10.2017 tarihli ve 53804 sayılı ihbarnamesinde; davaya konu 2006 yılı Haziran ve Temmuz aylarına ait eksik imza föyleri (işçi devam çizelgeleri) hükmün kesinleşmesinden sonra ilk kez hükümlüler müdafisince belediye arşivinden temin edilerek, belediyede çalıştırılmadığı iddia edilen 11 işçinin ilgili belediye ve ihaleyi alan şirket aleyhine Ankara İş Mahkemeleri nezdinde açtıkları 2006 yılı Haziran ve Temmuz aylarını da kapsayan ve kesinleşen hizmet tespiti ve tazminat davalarına ilişkin mahkeme kararlarının, bahse konu çalıştırılmadığı iddia edilen işçilerin belirtilen tarihlerde ilgili Belediyenin Beyaz Masa biriminde çalıştıklarına dair kendi el yazıları ile tuttukları şikâyet ve başvuru örneklerinin ve yine çalıştırılmadığı iddia edilen işçilerin SGK primlerinin yatırıldığına dair sigorta dökümlerinin, CMK’nın 311/1-e maddesi uyarınca yeni delil olarak ilk kez mahkemeye sunulmasına karşın mahkemesince belirtilen deliller yeni delil mahiyetinde kabul edilmeyerek yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinin belirtildiği,
Yargıtay 5. Ceza Dairesince 27.11.2017 tarih ve 5653-5000 sayı ile; sanıklar müdafisince yeni delil olarak ileri sürülen 01.06.2006-25.07.2006 tarihleri arasındaki çizelgede sigorta primi yatırılan işçiler dışında ...,...,... ve ..."in imzalarının bulunduğu, hizmet tespitine ilişkin İş Mahkemesi kararlarına göre ... ve ... dışındaki işçilerin hiz... ... ve ... haricinde işçi ismi bulunmadığı ve sigorta kayıtlarından primleri ödenen işçilerin ihale konusunu teşkil eden işte çalıştıklarının anlaşılamaması nedeniyle CMK"nın 311/1-e maddesi kapsamında yargılamanın yenilenmesine esas teşkil edecek yeni delil sayılamayacağının anlaşılmış olması karşısında, Yerel Mahkemenin yargılamanın yenilenmesi talebinin reddi kararında isabetsizlik bulunmadığına ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine dair merci kararına yönelik yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin reddine karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.07.2018 tarihli ve 47814 sayılı itiraz kanun yolu başvurusunda; sanıklar madafisince hükümden sonra ibraz edilen delillerin mahkemesince değerlendirilmesinde yarar bulunduğu, bu nedenle Ankara İş Mahkemelerindeki hizmet tespit davalarına ilişkin dosyaların getirilip incelenmesi, Belediye arşivinden temin edilen işçi devam çizelgeleri (imza föyleri) ile Beyaz Masa biriminde bir kısım işçiler tarafından kendi el yazıları ile tutmuş oldukları şikâyet formları temin edilerek delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının yeniden tayin ve takdiri yerine eksik soruşturma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı görüldüğü,
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 10.09.2018 tarihli ve 8156-5508 sayılı kararında; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz dilekçesinde ileri sürülen düşünce yerinde görülmediğinden itirazın reddine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında bulunan ... Mali Hizmetler Müdürlüğünün 21.01.2009 tarihli ve 130 sayılı yazısına ve yazının ekine göre; Çağrı Merkezi hizmet alımı ihalesi ile ilgili olarak Beyaz Masa kısmında görev yapan personele ait imza föylerinin ekte sunulduğu, ihaleye konu söz konusu 30+3 personelin çalıştırıldığı, bu kişilerin de Temizlik İşleri Müdürlüğünde 2, Yapı Denetim Şube Müdürlüğünde 1, Sağlık İşleri Müdürlüğünde 1, Gecekondu ve Sosyal İşler Müdürlüğünde 1, Yol Şube Müdürlüğünde 2, Yapı Sanatlar Şube Müdürlüğünde 2, Park Bahçeler Müdürlüğünde 2, Asfalt Şube Müdürlüğünde 2, Fen İşleri Müdürlüğünde 2, Emlak İstimlak Müdürlüğünde 2, Çevre Müdürlüğünde 2 personel olmak üzere muhtelif birimlerde çalıştırılmış olup bu birimlerde imza föyü bulunmadığı, Çağrı Merkezinde çalışan işçilerin ise imza föyünün 25.06.2006 tarihinden itibaren imzalanmaya başlandığı,
Sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden sonra Belediye arşivinden alındığı belirtilen Çağrı Merkezi imza çizelgesine göre; çizelgenin başlangıç tarihinin 01.01.2006 olduğu ve Haziran ayında.., ... ve ...’in imza attıkları, bu kişilerin müfettiş raporu kapsamında alınan Haziran ve Temmuz aylarına ilişkin sigorta prim bildirgesinde adlarının olmadığı,
Sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden önce mahkemeye sunulan ancak yargılama aşmasında ve gerekçeli kararda değerlendirilmeyen bir kısım personele ait SGK kayıtlarına göre; ...,...,...,... ve ...’un Haziran ve Temmuz ayları 2006 yılında sigorta primlerinin yatırıldığı, bu kişilerin dosya kapsamında bulunan ve müfettiş raporu kapsamında alınan Haziran ayına ilişkin sigorta prim bildirgesinde isimlerinin olmadığı, Temmuz ayında adlarının olduğu,
Sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden sonra haricen alındığı belirtilen SGK kayıtlarına göre; müfettiş raporu kapsamında alınan sigorta prim bildirgesinde Temmuz ayı 2006 yılında sigorta primi yatırıldığı hâlde Haziran ayı 2006 yılında sigorta primi yatırılmadığı gözüken...,...,...,...,...,...,..., ... ve ... ’un Haziran ayı 2006 yılında sigorta primlerinin yatırıldığına dair belgelerin dosyaya sunulduğu,
Sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden sonra sunulan ... Beyaz Masa Başvuru Formlarına göre; Haziran ve Temmuz aylarında düzenlenen başvuru formlarının ... ve ... tarafından düzenlendiği, müfettiş raporuna göre bu kişilerin Haziran ve Temmuz aylarında çalışan personel sayısına dahil edildiği,
Sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden sonra dosyaya sunulan İş Mahkemesi kararlarına göre, Ankara 10. İş Mahkemesinin 28.04.2011 tarihli ve 1067-282 sayılı kararına göre, davacının ... , davalının Çankaya Belediyesi, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 08.02.2006 tarihinden itibaren Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği, bu şahsın alınan müfettiş raporuna göre Haziran 2006’da sigorta girişinin yapılmadığı; Ankara 6. İş Mahkemesinin 28.02.2013 tarihli ve 1016-121 sayılı kararına göre, davacının ..., davalının Çankaya Belediyesi, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 06.02.2006 tarihinden itibaren Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği, bu şahsın müfettiş raporuna göre Haziran 2006’da sigorta girişinin yapılmadığı; Ankara 17. İş Mahkemesinin 27.02.2014 tarihli ve 1350-119 sayılı kararına göre, davacının Ayhan Büyükyaprak, davalının Çankaya Belediyesi ve... Mad. Nak. İnş. İth. İhr. San. Ltd. Şti, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 25.05.2006-25.07.2006 tarihleri arasında Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verildiği, müfettiş raporuna göre bu şahsın Haziran 2006’da sigorta girişinin yapılmadığı; Ankara 6. İş Mahkemesinin 28.02.2013 tarihli ve 1016-121 sayılı kararına göre, davacının ... , davalının Çankaya Belediyesi, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 06.02.2006 tarihinden itibaren Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği, bu şahsın alınan müfettiş raporuna göre Haziran 2006’da sigorta girişinin yapılmadığı; Ankara 11. İş Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 1039-1292 sayılı kararına göre, davacının ..., davalının Çankaya Belediyesi, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 25.06.2006 tarihinden itibaren Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu şahsın alınan müfettiş raporuna göre Haziran 2006’da sigorta girişinin yapılmadığı; Ankara 4. İş Mahkemesinin 25.02.2013 tarihli ve 786-196 sayılı kararına göre, davacının Merve Gürkaş, davalının Çankaya Belediyesi, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 06.09.2005-26.05.2009 tarihleri arasında Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği, müfettiş raporuna göre bu şahsın 2006 yılı Haziran ve Temmuz aylarında sigorta girişinin yapıldığı; Ankara 3. İş Mahkemesinin 05.11.2009 tarihli ve 888-588 sayılı kararına göre, davacının ... , davalının Çankaya Belediyesi ve Çankaya Belde Gıda Kültür Sosyal Sanatsal Etkinlikler San. Tic. A.Ş, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 22.06.2009 tarihinden itibaren Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verildiği, müfettiş raporuna göre bu şahsın 2006 yılında Haziran ve Temmuz aylarında sigorta girişinin yapıldığı; Ankara 4. İş Mahkemesinin 28.02.2013 tarihli ve 785-250 sayılı kararına göre, davacının Burcu Altınbilek, davalının Çankaya Belediyesi, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 10.01.2007-23.07.2009 tarihleri arasında Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği, bu şahsın alınan müfettiş raporuna göre 2006 yılında Haziran ve Temmuz aylarında sigorta girişinin yapıldığı; Ankara 13. İş Mahkemesinin 19.10.2011 tarihli ve 357-611 sayılı kararına göre, davacının Gamze Bozkurt, davalının Çankaya Belediyesi, davanın alacak davası olduğu, hükümde davacının 25.05.2005 tarihinden itibaren Belediyede çalıştığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu şahsın alınan müfettiş raporuna göre Haziran 2006’da sigorta girişinin yapılmadığı,
Tespit edilmiştir.
5271 sayılı CMK"nın "Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri" başlıklı 311. maddesi;
"(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür.
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır." biçiminde düzenlenmiştir.
CMK"nın 311. maddesinde hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenlerine yer verilmiş ve bunlar sınırlı biçimde sayılmıştır. Bunun dışındaki nedenlerle hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesinin istenilmesi mümkün değildir.
Kamu düzeninin sağlanması, davaların bir noktada sona ermesi sonucunu, yani kesin hükmü doğurmuştur. Kesin hükümle birlikte artık yargılamaya konu sorun çözülerek, maddi gerçeğe ulaşıldığından kesin hükümle sonuçlanmış bir ihtilaf kural olarak yeniden yargılama konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte bir yargılama faaliyeti sonucu verilen kesin hükümde adli hataların yapılması da mümkündür. Hükmün kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan maddi olaylar kesin hükmün maddi gerçeği yansıttığı kabulünü ve kesin hükmün ispatla ilgili temellerini sarsabilecektir. Bu durumda, bir yanda kesin hüküm, diğer yanda ise adli hatanın düzeltilmesi zorunluluğu söz konusu olacaktır. Bu iki değerden birinin tamamen göz ardı edilmesi mümkün olmadığından kanun koyucu maddi temelleri sarsılmış kesin hükümden fedakarlık yapmak zorunda kalmış ve bunun şartlarını belirlemiştir. Bu açıdan yargılamanın yenilenmesi kesin hükmün dokunulmazlığının istisnasını oluşturmaktadır. Kesinleşen hükmün, maddi gerçeğe uymadığına ilişkin kanunda belirtilen şartları taşıyan taleplerin değerlendirilmesi ve yapılacak değerlendirme sonucunda şartların oluşması halinde kesinleşen hükmün düzeltilmesi gerekmektedir. İşte bu nedenlerle kanun koyucu bu sorunu çözebilmek için yargılamanın yenilenmesi müessesesinin şartlarını ayrıntılı olarak düzenlemek suretiyle ihdas etmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi ancak kesinleşmiş hükümlerde başvurulacak bir yol olup hukuki niteliği itibarıyla CMK"nın sistematiği, düzenleniş şekli ve düzenlendiği yer dikkate alındığında tereddütsüz olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın yenilenmesindeki amaç, kanunda istisnai ve sınırlı olarak sayılan hâllerin gerçekleşmesi hâlinde gerçeğin araştırılması, böylece toplum ve sanığın menfaatinin korunması olduğundan, kesin hükme yönelik olarak ileri sürülen ve gerekli şartları taşımayan her türlü yenilenme talebinin dikkate alınması da söz konusu olmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında yargılamanın yenilenmesini; kanunda sınırlı şekilde sayılan yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin en az birisine dayalı olarak kesinleşmiş bir hükümde adli hata bulunduğu iddiasıyla kural olarak hükmü veren mahkemeye başvurulmasıyla başlayan, hükmü veren hâkimin katılımı olmaksızın, mahkemece başvurunun şekil ve esas açısından kabulüne karar verilmesi hâlinde devam edilerek hükme konu sanık ve fiil hakkında yeniden kovuşturma yapılmasına imkan sağlayan, olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlamak mümkündür.
Yargılamanın yenilenmesi, mutlaka istek üzerine yapılabilecek, davasız yargılama olmaz ilkesinin doğal sonucu olarak mahkemece re"sen yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi mümkün olmayacaktır. Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü de yargılamanın yenilenmesine engel teşkil etmeyecektir.
Yargılamanın yenilenmesi başvurusu kural olarak herhangi bir süre sınırlamasına tâbi tutulmamış olup, talep hükmü veren mahkemeye yapılmalıdır. Yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması kesinleşen hükmün infazını kendiliğinden etkilemeyecek, ancak mahkemenin infazın geri bırakılmasına ya da durdurulmasına karar vermesi mümkün olabilecektir.
Yargılamanın yenilenebilmesi için hükümde önemli bir adli hatanın yapılmış olması gereklidir. Yargılamanın yenilenmesini gerektiren bu hata, hükümlünün lehine ya da aleyhine olarak yapılmış olabileceğinden hukukumuzda yargılamanın yenilenmesi hem hükümlünün lehine hem de aleyhine olarak başvurulabilecek bir kanun yolu olarak düzenlenmiştir.
CMK"nın 311. maddesinde belirtildiği üzere, kesinleşen bir hükümle sonuçlanan davanın, yargılamanın yenilenmesi yolu ile hükümlü lehine yeniden görülebilmesi için;
a- Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliğinin anlaşılması,
b- Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması veya görüş bildirmesi,
c- Kararı veren hâkimlerden birinin görevini yaparken kusurlu davranması,
d- Kararın dayandığı hukuk mahkemesi kararının kesinleşmiş bir kararla bozulması,
e- Hükümlünün beraatini veya daha hafif bir suçtan cezalandırılmasını gerektirecek yeni delil ve olayların ortaya çıkması,
f- Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması gerekir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması bakımından yargılamanın yenilenmesi nedenlerinden olan "yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulması" kavramının üzerinde ayrıntılı olarak durulmasında yarar bulunmaktadır.
"Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulması"na ilişkin yenileme nedeni CMK"nın 311. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde;
"Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa" şeklinde düzenlenmiştir.
Delil; ceza muhakemesinin konusu olan olayda maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla kullanılan ispat aracı olup ceza muhakemesi hukukunda "delil serbestisi" ilkesi gereği akılcı ve gerçekçi olmak ve hukuka aykırı bulunmamak şartıyla her beyan, belge veya belirti, delil olarak kabul edilebilecektir.
Olay ise, doğrudan doğruya veya dolayısıyla muhakeme hukuku içinde ispat vasıtası olarak kabul edilen, diğer bir anlatımla doğrudan veya dolaylı olarak ispat aracı olarak kullanılabilecek ve yargılama sonucunu etkileyecek olgulardır.
Delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için "yeni" olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın "yeni" olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da "yeni" sayılmalıdır. Bu doğrultuda hükmü veren mahkemeye bildirilmediğinden yargılama yapılırken değerlendirilemeyen her türlü olgu ve delil de "yeni" sayılmaktadır.
Daha önceden mahkemeye bildirilen ancak mahkeme tarafından değerlendirilerek inandırıcı bulunmadığı için dikkate alınmayan delil ve olgular "yeni" değildir. Buradaki yenilikten anlaşılması gereken taraf bakımından değil, mahkeme bakımından olay ya da delilin yeni olmasıdır. Mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen deliller "yeni delil veya olay" kapsamındadır. Yenilik açısından önemli olan delil vasfına sahip olacak biçimde içerikteki yeniliktir. Bu nedenle hükümlünün bildiği veya bilmesi gereken bir olay veya delil, mahkemece bilinmiyorsa veya öğrenilmekle birlikte değerlendirilmemişse yargılamanın yenilenmesi nedeni olabilecektir.
Yeni olay ya da delilin yargılamanın yenilenmesi sebebi olması için aynı zamanda "önemli" de olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile yeni deliller ve olaylar ortaya konulduklarında tek başlarına ya da önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde sanığın beraatini veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmalıdır.
Yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule şayan olup olmadığı konusunda şekil şartının yerine getirilmesi yeterli olmayıp, ikame olunan olay ve delillerin önceden ileri sürülmeyen ve tamamen yeni nitelik taşıyan yapıda olması ve tek başına veya diğer deliller ile birlikte incelendiğinde hükümlü lehine değerlendirmeye ve önceki hükmü değiştirmeye mahkemeyi yönlendirecek ciddiyette bulunması gerekmektedir. Bu özelliği taşımayan iddialarla, sırf şekli unsurların yeterliliğinden bahisle yargılamanın yenilenmesinde delil toplamaya ya da bu safha aşılarak duruşmalı incelemeye yönelmek kanun koyucunun amacıyla ve olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesinin yapısıyla uyuşmamaktadır. Diğer bir ifade ile yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilebilmesi için kesin hükümden dönülmesini gerektirecek, duruşma açılmasını haklı ve gerekli kılıcak ciddiyette yeni delil ve olayların ortaya konulması zorunludur.
Buna göre, yargılama aşamasında yerel mahkemece temas edilen, bilgi sahibi olunan, incelenen ve hüküm verilirken göz önüne alınan, temyiz aşamasında da Özel Dairece incelenip değerlendirilen bir delile ilişkin olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmak mümkün olmadığı gibi, bu tür nedenlere dayalı olarak yapılan taleplerin de kabul edilmemesi gerekmektedir.
Bu nedenle, gerek ilk derece yargılamasında gerekse temyiz aşamasında ileri sürülen, yargılama makamlarının bilgi sahibi olduğu, suçun sübutu ve nitelendirmesi bakımından göz önüne alınan, bu şekilde aşamalarda değerlendirilen olay ve delillere dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması durumunda, CMK"nın 318. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca mahkemece yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule değer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.06.1995 tarihli ve 164-190 sayılı kararında; "Yargılanmanın yenilenmesi bakımından yeni delil ve vakıanın varlığından bahsedebilmek için delil ve olayın daha önce mahkemeye sunulmamış, mahkemenin bilgisi dışında kalmış, yalnız başına veya diğer delillerle birlikte sonuca etkili olması gerekmektedir. Bu nitelikleri taşımayan delil veya olaylara "yeni delil ve olay" niteliği yüklenemez", 15.10.1990 tarihli ve 214-236 sayılı kararında; "Yargı kararının verildiği tarihte, mahkemece bilinmeyen ve mahkûmiyet hükmü kurulurken değerlendirme dışı tutulan yeni delil veya yeni olay diye tanımlanabilecek yeni bir durum ortaya çıkmadığından, önceki hükmün tasdikine ilişkin yerel mahkeme kararı ile bu hükmü onayan Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır", 01.10.1990 tarihli ve 190-212 sayılı kararında; "Yerel mahkeme yargılamanın yenilenmesi davası sırasında, sanığın ileri sürdüğü hususlarda gösterdiği tanıkları dinlemiş, bu tanıkların tümü de sanığın ileri sürdüğü hususları doğrular nitelikte anlatımda bulunmuşlardır. O hâlde sanığın dilekçesinde ileri sürdüğü hususların doğruluğu kanıtlandığına göre, bu hususların yargılamanın yenilenmesi davasına konu, yargı kararının verildiği tarihte, yargılama heyetinin bilmediği delil veya olay diye tanımlayabileceğimiz yeni delil veya yeni olay olup olmadığına bakılmalı, bu soruya bulunacak cevap olumlu olduğu takdirde, hükümlünün beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren yasa hükmünün uygulanmasını gerektirip gerektirmediğini saptamak gerekecektir", 27.05.1985 tarihli ve 72-306 sayılı kararında ise; "Öğreti ve uygulamada kabul olunduğu üzere "yeni vakıa ve delil", evvelce yargıya sunulmamış olan onun bilgisi dışında kalmış olan delildir" sonucuna ulaşılmıştır.
Öğretide de; "Yeni vakıa, yahut yeni delil mahkemece bilinmeyen yani mahkemenin hüküm verdiği esnada vakıf olmadığı vakıa yahut delil demektir. Yenilik, vakıa veya delilin vukuu zamanına, yani kronolojik bir esasa göre değil, mahkemece bilinmiş olup olmadığına göre tâyin edilir" (Baha Kantar, Ceza Muhakemeleri Usulü Üçüncü Kitap Kanun Yolları, Ankara, 1953, s. 411.), "Muhakemenin yenilenmesi için sebep olarak gösterilen vakıa veya delillerin "yeni" olması şarttır. Hükümlünün bildiği veya bilmesi lâzım geldiği bir vakıa veya delil, mahkemece malûm değil ise, yenilenme sebebi olabilir" (Faruk Erem, Muhakemenin Yenilenmesi Hakkında Genel Bilgiler, AÜHFD, S. 1-4, C.19, Ankara, 1962, s. 25.), "Muhakemenin iadesi sebebi olabilmesi için dermeyan edilen vakıaların veya delillerin yeni olması gerekir. Yeni demek, hüküm tesis olunduğu zaman mahkemece bilinmeyen ve failin kusurluluğunu tesbitte tesir icra edebilen ve ilk hüküm tesisinde hiç nazara alınmamış bulunan hususlardır. Bir vakıa veya delil hüküm tesisi zamanında fail tarafından bilinse, fakat mahkemeye ikâme edilmemiş olsa ve bu sebeple de hükümde değerlendirilmemiş veya hükme tesir etmemiş olsa, bu iadei muhakeme sebebi olabilecektir; zira, bahis konusu olan yenilik fail bakımından değil mahkeme bakımından aranmalıdır" (Ayhan Önder, Ceza Muhakemesi Usulü Hukukunda Yeni Vakalar ve Yeni Deliller Sebebiyle Muhakemenin İadesi, İÜHFM, C. 31, No: 1-4, İstanbul 1966, s. 63.), "Hükmü veren mahkemede bildirilmemiş veya bildirilememiş ve bu sebeple hükümde nazara alınmamış olan her türlü vakıa ve deliller, mahkûm tarafından bilinip bilinmemelerinin bir ehemmiyeti olmaksızın yeni sayılırlar. Yani yenilik taraf bakımından değil, mahkeme bakımındandır. Delil ve vakıaların evvelki duruşmada dermeyan edilmemiş ve neticede mahkemenin malûmatı dışında kalmış olmaları yeni kabul edilmeleri için yeterlidir. Evvelki duruşmada dermeyan edilmiş fakat mahkemece inandırıcı görülmeyerek nazara alınmamış delil ve vakıalar "yeni" sayılmazlar" (Eralp Özgen, Ceza Muhakemesinin Yenilenmesi, Ankara, 1968, s. 95.), "Yargılaşan kararın verildiği tarihte hâkimin bilmediği delil veya olay diye tarif edebileceğimiz yeni delil veya olayın yenileme sebebi olabilmesi için yalnız başına veya eskilerle birlikte nazara alındığında hükümlünün beraatini veya daha hafif bir cezayı havi kanun hükmünün, yani sonuç cezanın tayininde kullanılması takdire bırakılmayıp, kanun gereği olan normların uygulanması ile mahkûm olmasını gerektirecek nitelikte olması gerekir" (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi, 18. Bası, İstanbul, 2010, s. 1493.), "Şüphesiz muhakemenin iadesi için ileri sürülen delil veya vakıanın yeni olması gerekir. Buradaki "yenilik"ten kasıt, daha önce bilinmeyen, bildirilmemiş veya sonradan ortaya çıkan delil veya olay olabileceği gibi, bir tarafça bilinmekle birlikte mahkemece bilinmeyen veya mahkemeye ismen bildirilmekle birlikte incelenmemiş, üzerinde delil veya olay muhakemesi yapılmamış, kısaca hiç dikkate alınıp değerlendirilmemiş hususlar da olabilir. Çünkü buradaki "yenilik", taraf bakımından değil, mahkeme bakımındandır. Dermeyan edilmeyip, sadece kendisinden bahsedilerek hiçbir şekilde dikkate alınmayan ve inceleme dışı tutulan delil ve olay arasında fark bulunmamaktadır. Bunlar da kendileri dikkate alınmadan yapılan yargılama açısından "yenilik" vasıflarını yitirmeyip sürdürürler" (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, C. 2, 8. Baskı, Ankara, 2013, s. 494.), "Yeni delil, mahkemeye sunulmamış, sunulsa bile mahkemece irdelenmemiş, dikkate alınmamış delildir. Bununla birlikte delil irdelenmiş ancak hükme esas alınmamış ise yeni değildir. Yeni delil aslında önceki hükmün yanlış olduğunu gösteren delildir. Buna göre fiil hakkında mahkemenin verdiği karar hukuksal dayanağını kaybediyor veya eski ispat olgusunda şüphe doğuruyorsa, bunu ortaya koyan vakıa ve/veya delil, yeni vakıa ve delildir" (Veli Özer Özbek-Mehmet Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Baskı, Ankara, 2012, s. 806.), "Hükmü veren mahkemeye bildirilmediği için hüküm kurulurken dikkate alınmamış her türlü olgu ve deliller yeni sayılır. Daha önceden mahkemeye bildirilen, ancak mahkemece inandırıcı bulunmadığı için dikkate alınmayan delil veya olgular yeni sayılmaz" (Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Bası, İstanbul, 2013, s. 793.), "Muhakemenin yenilenmesi nedeninin oluşması için olay ve delilin yeni olması gerekmektedir. Kanun koyucu burada yeni kelimesini, oluş tarihinden itibaren çok zaman geçmemiş anlamında değil, daha önce söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş anlamında kullanmıştır. Bu nedenle delilin yeni sayılması için ceza muhakemesi sırasında mahkemece varlığının bilinmemesi veya bilindiği hâlde olay ya da delile ulaşılmaması gerekir" (Ahu Karakurt, Ceza Muhakemesi Hukukunda Muhakemenin Yenilenmesi, Ankara, 2009, s. 111.), "Mahkemece yargılama sırasında bilinmeyen, bilindiği hâlde ulaşılamayan ve bu nedenle de kısmen veya tamamen hükmün kurulmasında dikkate alınmamış olan delil yeni delildir" (İlhan Akbulut, Ceza Muhakemesi Usulü Hukukunda Muhakemenin İadesi, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 78, 2004/4, s. 1559.), "Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunların yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olması yargılamanın lehe yenilenme nedenidir" (Sevi Bakım, Ceza Muhakemesi Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Özel Sayı, Prof. Dr. Nur Centel"e Armağan, İstanbul, 2013, s. 933.) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Çankaya Belediyesinin çağrı merkezi için açık ihale usulüyle yaptığı personel hizmeti alımı ihalesini, ...İmar Belde Gereksinimleri, Proje ve İnş. Mlz. Müteahhitlik San. ve Tic. A.Ş’nin kazandığı, sanıklar ..., ... ve ...’in ihale kabul komisyonu üyesi oldukları, ihaleyi kazanan yüklenici firmanın 2006 yılının Haziran ve Temmuz aylarında ihale sözleşmesine aykırı olarak eksik personel çalıştırdığı hâlde tam personel çalıştırılmış gibi ödeme yapılarak ... Belediyesinin anılan şirkete 35.373,52 TL fazla ödeme yaptığından bahisle sanıklar hakkında edimin ifasına fesat karıştırma suçundan açılan kamu davasında Yerel Mahkemece sanıkların TCK"nın 236/2-e ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verildiği, hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edildiği, yapılan inceleme sonucu Yargıtay 5. Ceza Dairesince onanmasına karar verilen hükümlerin kesinleştiği, sanıklar müdafisince yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, Yerel Mahkemece talebin reddine karar verildiği, bu karara yapılan itirazın da mercisince reddedildiği anlaşılmaktadır.
Hükmün kesinleşmesinden sonra sanıklar müdafisinin yaptığı yargılamanın yenilenmesi isteminin Yerel Mahkemece reddedilmesi üzerine bu karara yönelik yapılan itirazın, mercisince reddine ilişkin karara yönelik talep edilen kanun yararına bozma istemine gerekçe olarak ileri sürülüp Özel Dairece yargılamanın yenilenmesi için gerekli şartları taşımadığına karar verilen eksik imza föyleri (işçi devam çizelgeleri), Belediyede çalışmadığı iddia edilen işçilerin bu dava sürerken ve sonraki yıllarda Belediye ve ihaleyi alan şirket aleyhine Ankara İş Mahkemesinde açtıkları hizmet tespiti ve tazminat davaları, Belediyede çalışmadığı belirtilen işçilerin söz konusu tarihlerde Belediyenin Beyaz Masa biriminde çalıştıkları ve bu birimde çalıştıklarına ilişkin el yazıları ile tuttukları formlar, Belediyede çalışmadığı belirtilen işçilere ait sigorta kayıtlarının, kesinleşmiş hükümlere karşı kabul edilmiş olağanüstü bir kanun yolu olan ve kesin hükmün dokunulmazlığının istisnasını oluşturan yargılamanın yenilenmesi talebi bakımından ayrı ayrı incelenmesi sonucunda;
Belediye tarafından çağrı merkezi hizmet alımı ihalesi ile ilgili olarak görev yapan personele ait sunulan imza föylerinin başlangıç tarihi dosya kapsamında soruşturma aşamasında alınan müfettiş raporu ekindeki çizelgeye göre 25.06.2006 iken sanık müdafisince hükmün kesinleşmesinden sonra Belediye arşivinden temin edildiği belirtilen imza föylerinin başlangıç tarihinin 01.01.2006 olduğu, idari şartname ve hizmet alım sözleşmesine göre de 01.01.2006 tarihinden itibaren 30+3 personelle söz konusu hizmetin yedi ay süreyle verileceği anlaşılmakla, sanıklar müdafisi tarafından sunulan imza föyleri fotokopisine göre Haziran ayında Cansel Özbek, Deniz Güç ve Songül Esen’in çalıştığına dair imzalar olduğu, bu kişilerin müfettiş raporu kapsamında alınan Haziran ve Temmuz aylarına ilişkin sigorta prim bildirgesinde adlarının olmadığı anlaşıldığından söz konusu imza föylerinin (işçi devam çizelgelerinin) hükümden önce eksik olarak dosya kapsamına alınması nedeniyle sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden sonra dosyaya sunulan imza föylerinin yeni delil niteliğinde olduğu,
Sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden önce mahkemeye sunulan SGK kayıtlarına göre; tanıklar Ahu Uzun, Gamze Parlak, Neşe Alptekin, Özlem Odabaşı ve Sevtap Bulut’un Haziran ve Temmuz ayları 2006 yılında sigorta primlerinin yatırıldığı, bu kişilerin dosya kapsamında bulunan ve müfettiş raporu kapsamında alınan Haziran ayına ilişkin sigorta prim bildirgesinde isimleri olmayıp Temmuz ayında adlarının olduğu anlaşılmakla, bu delil yargılama aşamasında sanıklar müdafisi tarafından mahkemeye sunulmuş ise de mahkemece irdelenmediği ve dikkate alınmadığı göz önünde bulundurulmakla birlikte, sanıklar müdafii tarafından hükmün kesinleşmesinden sonra haricen alındığı belirtilen SGK kayıtlarına göre; Temmuz ayı 2006 yılında sigorta primi yatırıldığı hâlde Haziran ayı 2006 yılında sigorta primi yatırılmadığı gözüken 25 kişinin, söz konusu ayda sigorta primlerinin yatırıldığına dair sigorta prim bildirgesi dosyaya sunulduğundan ve yargılama yapılırken bu delil değerlendirilmediğinden, söz konusu delilin yeni delil niteliğinde olduğu,
Sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden sonra sunulan ... Beyaz Masa başvuru formlarına göre; Haziran ve Temmuz aylarında düzenlenen başvuru formlarının ... ve ... tarafından düzenlendiği, müfettiş raporuna göre bu kişiler Haziran ve Temmuz aylarında çalışan personel sayısına dahil edilmiş olup eksik olarak çalışan personel kapsamında kalmadığından söz konusu kayıtların sonuca etkili olmadığı,
Sanıklar müdafisi tarafından hükmün kesinleşmesinden sonra sunulan İş Mahkemesi kararlarına göre; Ankara İş Mahkemesince ...,...,...,...,... ve ...’in, Çankaya Belediyesi aleyhine açtıkları alacak davalarında Haziran 2006 tarihinde Belediyede çalıştıkları kabul edilerek karar verildiği anlaşılmakla birlikte müfettiş raporuna göre bu kişilerin Haziran 2006’da sigorta girişlerinin yapıldığının belirtildiği ve çalışan personel kapsamında değerlendirildiği anlaşıldığından, bu kişilerin açmış oldukları davaların sonuca etkili olmadığı, ancak sanıklar müdafisince hükmün kesinleşmesinden sonra dosyaya sunulan ...,...,...,... ve ...’un Çankaya Belediyesi aleyhine açtıkları alacak davalarında yapılan yargılama sonucunda Ankara İş Mahkemelerince verilen kararlarda, bu kişilerin Haziran 2006 tarihinde de Belediyede çalıştıklarının kabul edildiği, müfettiş raporuna göre ise adı geçen kişilerin Haziran 2006’da sigorta girişlerinin yapılmadığı anlaşıldığından ve Belediyede çalışmayan işçi sayısı kapsamında değerlendirildiğinden anılan kişiler hakkındaki söz konusu dosyalar getirilerek bu kişilerin belirtilen tarihte Belediyede çalışıp çalışmadıkları hususunun tespit edilmesi gerektiğinden bu delillerin yeni delil niteliğinde bulunduğu ve söz konusu bu delillerin sanıkların beraatlerini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmelerini gerektirecek nitelikte olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin red kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece verilen yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine ilişkin kararının CMK"nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 27.11.2017 tarihli ve 5653-5000 sayılı red kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteminin kabulü ile Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2016 tarihli ve 520 değişik iş sayılı kararının, yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin bulunması isabetsizliğinden 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, MÜTEAKİP İŞLEMLERİN MAHALLİNDE YAPILMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.