10. Hukuk Dairesi 2014/4122 E. , 2015/2594 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekillerine temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 18.03.2007 tarihli trafik kazası sonucu geçici iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan tedavi masraflarının ve geçici iş göremezlik ödemelerinin rücuan tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı Kurumun ilgili Jandarma Komutanlığına kazaya karışan aracı kimin kullandığını sorması ve ilgili Jandarma Komutanlığınca sigortalının arkadaşı olan dava dışı ...."ın kullandığına ilişkin cevabi yazı esas alınarak, sigortalının içinde bulunduğu aracı kullanan dava dışı ..."ı tam kusurlu kabul ederek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 39’uncu maddesidir.
506 sayılı Kanunun 39’uncu maddesinde; “kasdi veya suç sayılan hareketi ile sigortalının hastalanmasına sebep olan kimseye, bu kanun gereğince hastalık sigortasından yapılan her türlü giderler tazmin ettirilir.” hükmü öngörülmüş olup, maddesinin uygulanması için öngörülen “kusur” koşulunun, sigorta şirketi için de ayrıca aranmasına gerek olmadığı gibi, anılan madde de, kusurlu kişilerden söz edilmesinin, bunlardan başkasına, özellikle sigortacılarına, rücu edilemez anlamında yorumlanamayacağı da ortadadır. Kurumun rücu hakkı ise, 506 sayılı Kanunun hangi maddesinden kaynaklanırsa kaynaklansın halefiyete değil Kanundan kaynaklanan bağımsız rücu hakkı ilkesine dayanır. Buna göre üçüncü kişiye verilen zarardan bu kişiye karşı birinci derecede sorumlu olan sigorta şirketinin, yardımın Kurum tarafından yapılmasından yararlanarak sorumluluktan kurtulması, sigorta hukuk ilkeleri ile bağdaşmaz, aksine sigorta şirketlerinin kuruluş amacı böyle bir sorumluluğu zorunlu kılar.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91’inci maddesine göre, işletenler motorlu taşıtların kullanılmasından doğan, üçüncü kişilere verdikleri zararları karşılamak üzere zorunlu mali mesuliyet sigortası yaptırmak zorundadırlar. Bu sigorta türünde sigorta şirketi birinci, aracı sigorta ettiren ikinci, bu iki kişinin dışında olup da zarar gören kişi ise üçüncü kişi konumundadır. Madde de sigorta ettirenin “işleten” sıfatına sahip kimseler olabileceği hükme bağlanmıştır. Sigorta şirketi, araç sahibinin, gerek müstahdeminin kusurundan ve gerekse bizzat kendi kusurundan doğacak mali mesuliyetini temin etmektedir. Bu yönden sigorta şirketleri işletenin yada şoförlerinin, kusurları ile neden oldukları olaydan dolayı doğan mali sorumluluklarının belirli limit dahilinde kefili durumundadır. Bu nedenle de zarar gören kişi, kendisine zarar veren aracı sigorta eden sigortacıya, zararını tahsil etmek için başvurabilmektedir. Sigorta şirketlerinin sorumluluğu akdi sorumluluk olup poliçe limiti ile sınırlıdır. Dava zarar verene karşı açılabiliyorsa, onun hukuki ve mali sorumluluğunu teminat kapsamında yükümlenen Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısına davanın açılanmayacağının kabulü Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile oluşturulan yapıya aykırıdır. Bu sigorta ile asıl güvence altına alınan menfaat, sigorta ettirenin menfaatidir. Sigorta ettiren, zararı karşıladıktan sonra kendi sigortacısından limitler dâhilinde ödemesini talep edebilecektir.
25.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi değiştirilerek, trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın ... tarafından karşılanacağı hükmü getirilmiş, 6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren geçici 1. maddesinde de, Kanunun yayım tarihinden önce gerçekleşen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin ... tarafından karşılanacağı öngörülmüştür. Şu durumda, ilgililerin sağlık hizmet bedelleri (tedavi giderleri) yönünden sorumluluğunun ortadan kalktığı belirgin olup, Kurumca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin ise anılan yasal değişiklik ve düzenlemelerin kapsamı dışında tutulduğu da açıktır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, inceleme konusu davada, taraflar arasında uyuşmazlık konusu yapılan trafik kazası sonucu Kurum sigortalısına sarf edilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun ortadan kalktığı, geçici iş göremezlik ödenekleri bakımından ise davalı sigorta şirketince, zorunlu mali mesuliyet sigortası yapılan aracı kullanan kişinin kusuruna göre sorumluluğu esas olduğu gözetilerek, ceza dosyası araştırılıp celbedilmeli, sigortalının yaralanmasına neden olan trafik kazasını yapan aracı kimin kullandığı gerktiğinde dava dışı ..."ın da beyanına başvurularak tespit edilmeli, uzman bilirkişi heyetinden, kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınıp, tüm dosya kapsamından elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu geçici iş göremezlik ödeneklerine ilişkin istemin de reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre; mahkemece, icra takip tarihi itibariyle davalı yönünden kesinleşmiş bir kusur ve likit bir alacak söz konusu olmadığı ve alacak miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiği halde, davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması; icra takibine konu alacak tutarı yönünden karar tarihi itibariyle kendisini vekil ile temsil eden davacı Kurum lehine karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre nisbi vekalet ücreti hükmedilmemesi ve karar tarihindeki yürürlükte bulunan tarifeye göre, hüküm altına alınan ve itirazın iptal edildiği icra takibine konu alacak tutarının binde 68.31"ine göre uygulanması gereken karar ve ilam harcının eksik hesaplanması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, tarafların vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davalıya iadesine, 19.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.