1. Hukuk Dairesi 2013/14102 E. , 2013/17522 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-ECRİMİSİL
Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava,çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, kısa kararda 14.500,00.-TL ecrimisile hükmedilmiş ise de, gerekçeli karar yazılmadan önce davacı vekilinin verdiği dilekçe üzerine, 27.03.2013 tarihli tavzih kararı ile kısa kararda hüküm altına alınan 14.500,00.-TL ecrimisilin, 16.116,48.-TL olarak düzeltilmesine karar verilmiş, gerekçeli kararda da 16.116,48.-TL ecrimisilin tahsiline karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 305. maddesinde belirtildiği üzere, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyor ise, taraflarca hükmün icrasına kadar açıklanması veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesi istenebilir. Ancak tavzih yolu ile hükmün değiştirilmesi veya hükme ilâve yapılması olanaksızdır.
1)-Somut olayda; kısa kararda yapılan değişiklik tavzih yoluyla yapılabilecek bir düzeltme niteliğinde olmadığı gibi mahkemece yapılan tavzihte HMK"nun 306.maddesinde öngörülen usule de uyulmadığından öncelikle 27.03.2013 tarihli tavzih kararının ORTADAN KALDIRILMASINA.
2)-Diğer yandan, bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve HMK"nin 186. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı Yasanın 297. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK"nin 297. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HMK"nin 294. maddesinin 4. fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HMK"nin 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ve HUMK."nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek kısa kararda “14.500,00.-TL” ecrimisilin tahsiline karar verildiği halde, gerekçeli kararda “16.116,48.-TL“ ecrimisilin tahsiline karar verilmesi suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, 10.04.1992 gün,1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.