Esas No: 2019/895
Karar No: 2021/1589
Karar Tarihi: 10.02.2021
Danıştay 6. Daire 2019/895 Esas 2021/1589 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/895
Karar No : 2021/1589
TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Belediye Başkanlığı - …
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı - ANKARA
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
DAVALI YANINDA MÜDAHİLLER: 1- … İnşaat Gayrimenkul Yatırım ve Danışmanlığı A.Ş.
2- … İnş. Mim. Mühendislik
3- … Proje Mob. İnş. Metal San. Tic.Ltd.Şti.
4- … İnş. Emlak Makine San. Tic.ltd.Şti.
5- … İnş. Gayrımenkul Danışmanlık Gıda Oto. Turizm. Tic. Ltd. Şti.
6- … İnş. Mad. Hay. Tic. Ltd. Şti.
7- …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN ÖZETİ : … İdare Mahkemesi'nce verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı dava konusu işlemin iptaline dair karara karşı yapılan istinaf başvurusunun gerekçeli reddi yolundaki ... İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:…sayılı kararın bozulması ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Ankara ili, … ilçesi, … parsel sayılı taşınmaz ve çevresine ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin onaylanmasına ilişkin … tarihli, … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi'nce verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı kararda, İdare Mahkemesince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu plan değişiklikleri ile Mogan Gölü çevresindeki büyük bir alanın plansız durumunun önlenmesinin amaçlandığı, bu kapsamda dava konusu plan değişikliği yapılmasının imar mevzuatı açısından bir zorunluluk olduğu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 24.02.2014 tarihli ve 3022 sayılı Oluru ile onaylanan ve daha sonra mahkeme kararı ile iptal edilen Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesine ait 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinde, dava konusu planlama alanının “Kentsel Yerleşim Alanları” kullanımında kaldığı, bu kapsamda dava konusu plan değişikliklerinin genel olarak 2014 yılı onaylı Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesine ait 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği hükümleri ile çelişmediği, ancak söz konusu üst ölçekli planın … İdare Mahkemesi’nin … tarihli, E….-K…. sayılı ve … tarihli, E….-K…. sayılı kararları ile iptal edildiği, dava konusu plan değişikliklerinin değerlendirilebileceği özel çevre koruma (ÖÇK )alanına ilişkin yürürlükte olan bir üst ölçekli plan bulunmadığı, Ankara kenti için referans plan özelliğini taşıyan 1/25000 ölçekli 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planında, “Gölbaşı ÖÇK havzası (Konya Yolu Koridoru) Koruma Öncelikli Nazım İmar Planı havza bütünü ölçeğinde tamamlanmadan koruma havzasında hiçbir suretle yapılaşmaya izin verilemeyeceği” hüküm altına alındığı, bu kapsamda havza bütününde hazırlanmış bir üst ölçekli plan olmaksızın, alanın bazı kısımlarının dava konusu plan değişiklikleri ile plan kapsamına alınmasının üst ölçekli planlama yaklaşımı ve alanın doğal yapısı ve ekolojik dengesini ön plana çıkarılarak korunması yaklaşımı ile çelişeceği, alanda 11.07.1992 tarihinde önce kısmi yapılaşma olduğuna ilişkin dosyasına yeterli bilgi ve belge sunulmadığı, ayrıca 1991 yılı onaylı planların daha sonra yapılan planlarla yürürlükten kalkması ve söz konusu planların mahkeme kararlarıyla iptal edilmesi de gözönüne alındığında, kısmi yapılaşma kararının önceki planların iptaline ilişkin mahkeme kararlarına aykırı olacağı, Bölgeye ilişkin yapılan ilk plan olan 1985 yılı onaylı planda bölgenin kendine has doğal yapısı ve ekolojik dengesi nedeniyle korumaya yönelik daha hassas bir planlama yaklaşımın benimsenmişken, dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinde nüfus ve yapılaşma yoğunluğu artırılmasına rağmen, sosyal ve teknik donatı alanlarının aynı oranda artırılmadığı, 1985 planından gelen açık yeşil alanların yapılaşmaya açılarak azaltıldığı ve yerine eşdeğer alan ayrılmadığı, planlama alanında yol amaçlı ayrılan alanların dava konusu planda önemli oranda azaltıldığı, bölgede düzenlenen günübirlik tesislerin, ticari ve rekreasyon kullanımlarının bulunması da dikkate alındığında, bölgede bazı güzergahlarının genişliğinin daraltılması ve otopark alanlarının kaldırılmasının bölgedeki ulaşım sistemini olumsuz etkileyeceği, Bakanlık Makamının 06.05.2016 tarih ve 4758 sayılı Oluru ile onaylanan, daha sonra askı ilan süresinde yapılan itirazlar sonrası Bakanlık Makamının 15.11.2016 tarihli, 11763 sayılı Olurları ile tekrar onaylanan ve itirazların reddedildiği Bakanlık Makamının 30.01.2017 tarihli, 1121 sayılı oluru ile kesinleşen … Parsel ve Çevresine İlişkin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin imar mevzuatı, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: "Dava konusu planlama alanının büyük ölçüde Mogan Gölü Kıyı şerinden oluştuğu, kıyı sahilinin (ilk 100 m ve ikinci 100 m) 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümleri uyarınca planlanacağı, bunun dışında kalan planlama konusu alanın ise 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümleri dışında genel planlama alanlarına ilişkin mevzuat (3194. sk., 644 s.KHK vs.) hükümleri kapsamında planlanabileceği tabi olup, bu alanlara ilişkin sosyal ve teknik altyapı alanlarının 3621 sayılı Kıyı Kanunu uyarınca planlama konusu yapılacak alanlardan karşılanmasının mümkün olmadığı da açıktır." gerekçesi eklenerek istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERiN İDDİALARI:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, Dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli nazım imar planının İmar Kanunu, ilgili yönetmelikler ile Mekansal planlar yapım yöntemeliğine uygun olduğu, Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 16. maddesinin (b) bendi hükmüne göre Kıyı Kanununun ilgili maddelerinden muaf olduğu, bu nedenlerle İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
Gölbaşı Belediye Başkanlığı vekili tarafından, Uyuşmazlık konusu nazım ve uygulama imar planının İmar Kanunu ve ilgili yönetmeliklere uygun olduğu, alanın %50 sinda ruhsatlı yapılaşma olduğu bu nedenle kısmi yapılaşma şartı gerçekleştiği için Kıyı Kanununa uygun olarak imar planlarının yapıldığı, bu nedenle İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY : Davacının hissedarı olduğu, Ankara ili, … ilçesi, … parsel sayılı taşınmazı kapsayan alanda yapılan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planının, Mahkemelerin iptal kararları üzerine yeniden yapılan dava konusu imar planlarında Mahkeme kararlarında belirtilen iptal gerekçelerine uyulmadığı, üst ölçekli planlara aykırı olduğu, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına ve mevzuata aykırı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT
1982 Anayasasında da 1961 Anayasasındaki gibi kıyılar, 'Tabii kaynaklar ve servetler' olarak kabul edilmiş; ayrıca, ülkemiz açısından giderek artan ekonomik ve sosyal değerleri gözönünde bulundurularak bu konuda özel düzenlemeye gidilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, Kıyılardan yararlanma başlıklı 43. maddesinde: "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir." hükmü yer almıştır.
Anayasada 'kıyılardan yararlanma' koşulları düzenlenirken sadece kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunun belirtilmesi ile yetinilmeyip ayrıca deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği ve kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının yasayla düzenleneceğine ilişkin kurallara da yer verilmiştir.
Kıyı konusunda, 6785 sayılı İmar Kanununun Ek 7. ve Ek 8. maddelerine göre çıkarılan Yönetmelik ile herkesin kıyılardan mutlak bir eşitlik ve serbestlikle yararlanmasını sağlamak, kıyıların doğal yapısının değiştirilmesini önlemek ve atıklarla kirletilmesini engellemek için kurallar getirilmiş ise de; anılan Yönetmelik 6785 sayılı İmar Kanunu ile birlikte yürürlükten kalkmış olup; Kıyılar yönünden, 1982 Anayasası döneminde yapılan ilk düzenleme 01.12.1984 tarihinde yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanunu ve buna dayanılarak çıkarılan ve 18.05.1985 günlü, 18758 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliktir.
3086 sayılı Yasanın tümü Anayasa Mahkemesinin 25.02.1986 günlü, 1985/1, K:1986/4 sayılı kararı ile iptal edilmiş; iptal kararının Resmî Gazetede yayımlandığı 10.07.1986 tarihini izleyen altı ay sonra ise 3086 sayılı Yasa yürürlükten kalkmıştır.
Anayasa Mahkemesi kararında, 3086 sayılı Kanunun 4. maddesinde yer alan kıyı kenar çizgisi ve kıyı tanımları Anayasanın 43. maddesine aykırı görülmüştür. Anılan Mahkeme kararında, 3086 sayılı Yasanın 6. maddesinin iptali istemine yönelik olarak, Anayasa koyucunun kıyıda kamu yararı yanında, kişilerin de bazı haklarının bulunduğu gerçeğini gözönünde tutarak, kamu yararı ile kişi haklarını bağdaştırmaya çalıştığı ve sonuçta bu madde ile ulaşılmak istenen amacın, kıyıda mevzuata ve hukuka uygun olarak kazanılmış hakları korumakla birlikte kıyıları kamuya açmak olduğu gerekçesine yer verilmiş; bu çerçevede, 3086 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1 fıkrasında yer alan '...bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz' biçimindeki ibare Anayasaya aykırı bulunmamıştır.
3086 sayılı Yasanın yerini, 17 Nisan 1990 günü yayımlanarak yürürlüğe giren 3621 sayılı Kıyı Kanunu almış ve Anayasanın kıyıya ilişkin kuralları Anayasa Mahkemesi kararının gerekçeleri de dikkate alınarak yaşama geçirilmiştir.
3621 sayılı Yasanın 4. maddesinde: "Sahil Şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde;
a) Uygulama imar plânı yapılacak alanlarda yatay olarak en az 20 metre genişliğindeki alanı,
b) Uygulama imar planı bulunmayan belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 metre genişliğindeki alanı,
c) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki iskân dışı alanlarda çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alanı" ifade edeceği şeklinde tanımlanmıştır.
Anayasanın Mahkemesinin 18.09.1991 günlü, E:1990/23, K:1991/29 sayılı kararı ile bu tanımlardan 4. maddenin 1. fıkrasının a) bendindeki tanım iptal edilmiştir.
İptal kararından sonra yasa koyucu tarafından 4. maddenin sahil şeridine ilişkin kuralları 3830 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile: "Sahil şeridi Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alan" olarak tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı görülemeyen 3086 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1. fıkrasında yer alan '...bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz' biçimindeki kuralın yerini, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile getirilen Geçici Maddedeki "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerlidir. Ancak, 8 inci maddenin ikinci fıkra hükümleri saklıdır." kuralı almıştır.
11 Temmuz 1992 tarihinde yürürlüğe giren 3830 sayılı Kıyı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici Maddesiyle de; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanması öngörülmüştür.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik 03.08.1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin 4. maddesinde kısmi yapılaşma tanımlanmıştır.
Buna göre: "Kısmi Yapılaşma: 17 Nisan 1990 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parseller ile üzerine birden fazla yapı yapılması mümkün olan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar plânı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az su basman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumudur."
Anılan Yönetmelikteki kısmi yapılaşma tanımında, 30.03.1994 günlü, 21890 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Yönetmelikle değişikliğe gidilmiştir. Bu değişikliğe göre:
"Kısmi Yapılaşma: a) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında; 11 Temmuz 1992 tarihinden önce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzii imar planlarının, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarında; üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam taban alanının yüzde ellisinden fazla olması durumudur.
Üzerinde birden fazla yapı yapılması mümkün olan parseller, en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış olmak kaydı ile taban alanı veya yapı sayısı itibariyle bu kapsamda değerlendirilir." düzenlemesi getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca, imar planının uygulama imar planı ya da mevzi imar planı olma durumuna göre kısmi yapılaşma durumları imar adası veya imar planı bazında değerlendirilmektedir. Kısmi yapılaşma değerlendirmesi mevzi imar planlarında imar adası bazında, uygulama imar planlarında ise sahil şeridinde kalan imar adalarının bütününe göre olması gerekmektedir. Mevzi imar planlarının olduğu yerlerde imar adası bazında değerlendirme yapılmış ve yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumu, uygulama imar planlarının olduğu yerde de plan kapsamındaki imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında anılan koşulların bulunması kişilere korunacak haklar sağlayan ölçüt olarak alınmıştır.
Anayasal konumu ortaya konulan kıyılar üzerinde "kazanılmış hak" kavramının ne derece geçerli olduğu konusu, Kıyı Kanunu ve bu Kanunun uygulanması yönünden büyük önem taşımaktadır.
Sahil şeritlerinde kazanılmış hakların korunmasına yönelik olarak iptal edilen 3086 sayılı Yasanın yerini alan ve halen yürürlükte olan düzenleme 3621 sayılı Yasanın Geçici Maddesidir. Buna göre; 3621 sayılı Yasanın yayım tarihinden (17 Nisan 1990) önce kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümlerine geçerlilik tanınmıştır. Kıyı Kanununda değişiklik yapan 3830 sayılı Yasanın Geçici Maddesi ise; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanması zorunluluğu getirmiş, kazanılmış haklara ilişkin düzenleme getirmemiş, 3621 sayılı Yasaya göre sahil şeritlerinde kazanılmış hakkın doğmadığı alanlarda imar planı revizyonuna gidilmesini öngörmüş bulunmaktadır.
Bu yasal çerçeveye göre, sahil şeritlerinde 17 Nisan 1990 tarihinden önce olup, geçerlilik tanınan uygulama imar planları; kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlara yönelik bulunmakta; 03.08.1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik, 3621 sayılı Yasanın yayım tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar plânı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az subasman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumunu kısmi yapılaşma olarak tanımlamaktadır.
3830 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra Yönetmelikte yapılan değişiklikle kısmi yapılaşma benzer şekilde yeniden tanımlanırken; farklı olarak kısmi yapılaşmanın olmadığı alanlardaki plan revizyonları için tarih, 3830 sayılı Yasanın yayım tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihine taşınmıştır.
3621 sayılı Kıyı Kanununun Geçici Maddesi kapsamında geçerli kabul edilebilecek planlar, kısmen veya tamamen planlanmış alanlardaki sahil şeritleri iken, 3830 sayılı Yasa ile gelen Geçici Madde ise, kısmen veya tamamen yapılaşmamış sahil şeritlerinde plan revizyonu yapılmasını, başka bir ifade ile kazanılmış hakkın doğmadığı alanlarda planların revizyonunu öngörmektedir.
Kanuna, Kıyı Kanunundan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiş ve buna uygun olarak Yönetmelikle kısmi yapılaşma tanımlanmış ve mevcut hakların sınırları belirlenmiştir.
Geçici maddeler kanunların geçiş hükümlerini düzenleyen maddeler olup, yeni düzenleme yürürlüğe girinceye kadar geçecek süre içinde yapılacak işlem ve düzenlemeler ya da uyulacak ilke ve kurallar ile daha önceki düzenlemelerden doğan hakların korunmasına ilişkin hususlar ve benzeri geçiş hükümleri geçici maddelerle düzenlenir.
Kıyı kanununa eklenen geçici madde de yukarıda belirtilen özellikte bir geçici madde olduğundan önceden var olan hakların sınırsız olarak korunması durumu söz konusu değildir.
Yönetmelik maddelerinde yer alan bu düzenleme göz önüne alındığında, daha önce kanunla belirlenmiş hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Ancak imar hukukunda, kazanılmış hak kavramı ile ilgili olarak belli bir ölçütün, Kıyı Kanununun amacına uygun olarak belirlenmesi zorunludur. Bir kez yasanın bir kuralına aykırı biçimde edinilen hakka, daha üstün bir hak bulunmasına karşın, sonsuza değin geçerlilik tanımak, kazanılmış hak durumunu genişleterek Anayasa'nın özel kuralı karşısında sağlıklı kabul etmek kötü niyetlileri bu yolda davranmaya özendirir ve böylece kıyıların daraltılması sonucu kıyılardan yararlanmada önceliği kamuya veren Anayasa ile bağdaşmaz.
Kanun ve Yönetmelik hükmüne göre kısmi yapılaşma olması durumunda kazanılmış hak; anılan yapıların mevcut haliyle korunmasına ilişkin olup, geçici maddede belirtildiği gibi kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanarak, kısmi yapılaşma durumunun tespit edilmesi gerektiği, 11 Temmuz 1992 öncesi yapılan veya yapılmaya başlayan yapılar hakkında kazanılmış hak oluştuğu, daha sonra yapılacak imar planlarında 100 metrelik sahil şeridinin Kıyı Kanununa uygun olarak planlanması ve yeni yapılaşmaların Kıyı Kanununa uygun olması gerektiği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan kanunun ve yönetmeliğin amacı bir yıl içinde kısmı yapılaşma durumunun ve sahil şeridindeki doluluk boşluk oranlarının tespit edilerek buna göre imar planlarının yapılmasıdır.
İmar planları belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus planı ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular gözönüne alınarak koşulların zorunlu kıldığı biçim ve zamanda mevzuatta öngörülen yöntemlerle değiştirilebilir ve yeni kullanımlar getirilebilir. Bu kapsamda kısmi yapılaşma gereği kazanılmış hakkı bulunan sahil şerdindeki yapı sahiplerinin yapıları ekonomik varlığını sürdürene kadar korunmakla beraber bu yapıların bulunduğu taşınmazların da yeni yapılacak imar planında kullanım durumları değiştirilebilir.
Bu husus göz önüne alındığında kanun ve yönetmelik hükmü gereği kazanılmış hakkı bulunan parsellerin ve kısmi yapılaşmadan yararlanan yapılaşmamış taşınmazların ilanihaye bu haktan yararlanacağı kabul edilerek sürekli yapılaşma hakkı tanınması ve sonraki tarihli planlarda kullanım kararlarının değiştirilmemesi Kıyı Kanunun ruhuna imar planlama esas ve tekniklerine uygun olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Kıyı kanununda belirlenen kısmi yapılaşma hakkından yararlanarak tamamlanmış binaların imar planlarındaki yeni fonksiyonları yaşama geçirilme sürecine değin ekonomik ömürlerini sürdürene kadar varlıklarını sürdürecekleri, ancak bundan sonra yeni plan hükümlerine tabi olacakları açıktır.
Bu durumda Kıyı Kanununun çıktığı tarih itibariyle oluşan hakkın daha sonra yapılan imar planlarında da aynen korunması mümkün olmadığından 100 metrelik sahil şeridinin Kanunda belirtildiği şekilde imar planıyla kamunun yararlanmasına açılması zorunluluk arz etmektedir.
Uyuşmazlık, bir kısmı sahil şeridinde kalan davacının da hissedar olduğu 74 parsel sayılı taşınmazın, içerisinde yer aldığı kıyının Anayasal konumu, Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğine göre bu alanda kazanılmış hakkın bulunup bulunmadığı, kısmi yapılaşma durumunun olup olmadığından kaynaklanmaktadır.Bu nedenle plan hiyerarşisinden önce Kıyı Kanunu hükümleri esas alınarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 1975 yılında ve 2005 yılında iki ayrı kıyı kenar çizgisi belirlendiği, uyuşmazlığa konu nazım ve uygulama imar planlarında hangi tarihte belirlenen kıyı kenar çizgisinin esas alıdığının tespit edilememesi nedeniyle Dairemizin 21.09.2020 tarihli E: 2019/895 sayılı ara kararı ile davalılardan 2005 yılında ve 2005 yılından önce belirlenen kıyı kenar çizgisinin farklı renkli kalem ile işaretlenmiş şekilde imar planı paftaları istenilmiş ise de, davalı Gölbaşı Belediyesi tarafından ara kararına verilen 2.12.2020 havale tarihli dilekçe ile 1975 yılında onaylanan kıyı kenar çizgisinin paftasına aktarıldığı arşivlerinde 2005 yılında onaylanan kıyı kenar çizgisinin bulunmadığı ifade edilmiştir. Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ara kararına verilen 23.11.2020 havale tarihli dilekçe de ise 2005 yılı tarihinden önce ve sonra onaylanan imar planları CD olarak sunulmuş ise de anılan CD deki planlar bilgisayar ortamında açılamadığından gerekli inceleme yapılamamıştır.
Bu durumda İdare Mahkemesince uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu alanda yürürlükte olan kıyı kenar çizgisinin hangisi olduğu, neden kıyı kenar çizgisinde 2005 yılında değişiklik yapıldığı, 2005 yılında ve daha önce belirlenen kıyı kenar çizgisine karşı dava açılıp açlmadığı, açıldı ise sonucunun ne olduğu hususları araştırılarak elde edilecek bilgiye göre, 2005 yılında ve daha önce belirlenen kıyı kenar çizgilerinin ve buna göre sahil şeritlerinin uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde farklı renkli kalemler ile işaretlendiği imar planı paftası da temin edilerek, yürürlükte olan en son kıyı kenar çizgisine göre dava konusu imar planlarının kıyı kanununa, imar mevzuatına ve kamu yararına uygun olup olmadığı hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılarak elde edilecek sonuca göre yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle dava konusu işlemin iptaline ilişkin idare mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun gerekçeli olarak reddine ilişkin idari dava dairesi kararında isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun gerekçeli olarak reddi yolundaki temyize konu ... İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 10/02/2021 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.