11. Ceza Dairesi 2018/3198 E. , 2020/5778 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçun, TCK"nin 86/2. maddesi uyarınca hükmolunan basit yaralama suçu olduğu; 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesi “uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir” şeklinde değiştirilmiş ise de, 5237 sayılı TCK’nin 86/2. maddesinde düzenlenen yaralama suçunun değişiklikten önce de uzlaşma kapsamında olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25/10/2018 tarihli, 2018/4-394 Esas ve 2018/478 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı CMK’nin 253/18 maddesi gereği “uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilmez” hükmü karşısında yeniden uzlaşma yoluna gidilemeyeceği, suça konu belge aslı üzerinde Heyetimizce yapılan gözlemde; dosya numarası, tarih, imza, icra müdür yrd. isim ve sicil numarası kaşesi yazılı olduğu, yapılan sahteciliğin ilk bakışta anlaşılamadığı ve suça konu belgenin bu haliyle aldatma niteliğinin bulunduğunun anlaşıldığı, sanığın beyanında geçen avukat ...’un... 7. Asliye Ceza Mahkemesince 01.10.2010 tarihinde talimat yoluyla beyanının alındığı, suça konu belge 13.04.2009 tarihinde tapu müdürlüğüne ibraz edildiği gibi, ibraz öncesi 10.04.2009 tarihinde tanık ...’a teslim edildiği dolayısıyla sanığın iletişim tespitinin şubat- mart- nisan aylarında yapıldığı hususu dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nin 217. maddesi uyarınca duruşmadan edindiği kanaate göre delilleri değerlendirip, vicdani kanıya ulaşan Mahkemenin takdir ve kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamede bozma isteyen düşüncelere iştirak edilmemiş, 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak değerlendirildiği, fiilin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı, incelenen dosyaya göre kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükmün ONANMASINA, hükmün açıklanmasının şartları oluştuğuna dair ön sorun yönünden Üye ..."ın, esas yönünden ise Üyeler ... ve ..."ın karşı oyu ve oy çokluğu ile 13.10.2020 tarihinde karar verildi.
Başkan Üye (M) Üye Üye Üye (M)
... ... ... ... ...
KARŞI OY (USUL YÖNÜNDEN)
Dairemizin 13/10/2020 tarih, ... Karar sayılı çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerden katılmıyorum.
Sanığın, 5237 sayılı TCK’nin 204/1, 62/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince 1 Yıl 8 Ay Hapis Cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanması suretiyle kurulan ...3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18/12/2014 tarih 2014/602 Esas, 2014/351 Karar sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece 03/12/2010 tarih 2010/403 Es., 2010/508 Kr. sayıyla verilen hükmün CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında ...5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 04/09/2014 tarih 2010/49 Esas, 2014/172 Karar sayı ile TCK’nin 86/2, 62/1, 52/2. maddeleri uyarınca doğrudan 2.000 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükme istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Oysa aynı kararda sanık hakkında TCK’nin 106/1-1. cümlesi ile aynı yasanın 62 ve 51. maddeleri uyarınca 5 Ay erteli hapis cezasınında verildiği görülmektedir. Temyiz incelemesine konu (tehtit suçundan verilen mahkumiyet) kararının ilgili dairesinde aşamalarda yürürlüğe giren ve uzlaştırmanın kapsamını genişleten CMK’nin 253. maddesi uyarınca bozulduğu UYAP üzerinden yapılan incelemeden anlaşılmaktadır. Dolayısı ile hem tehtit hem hakaret suçlarının beraberce uzlaştırma işlemine tabi tutulması mümkündür. Sonucuna göre sanığın deneme devresi içinde işlemiş olduğu yeni suçlarından dolayı hükmün açıklanma şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmelidir.
Hal böyle iken (yani temyiz incelemesine konu erteli mahkumiyet kararının kesinleşmesi beklenmeden) kesin olarak verilen adli para cezasına istinaden hükmün açıklanması koşulları oluşmamıştır.
Kesin olarak verilen hükümlerin olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının öncelikle hükmün açıklanma koşullarının bulunmadığı sebebi ile bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun (hükmün açıklanma koşullarının oluştuğu yönündeki) onama görüşüne ek gerekçe ile katılmıyorum. Muhalif Üye
KARŞI OY (ESAS YÖNÜNDEN)
Dairemizin 13/10/2020 tarih, ... Karar sayılı çoğunluk görüşüne aşağıda açıklanan nedenlerle katılmıyoruz.
Sanık ...’ın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunun hem konusu hem de delili niteliğinde olan... 21. İcra Müdürlüğünden ...Tapu Sicil Müdürlüğüne yazılan 13/03/2009 tarih 2009/1974 sayılı;
“İLGİ: Müdürlüğünüze 23/02/2009 tarih ve 1916 evrak numarası ile kayıtlı bulunan müzekkereniz.
İlgili sayı ile haczedilen borçlu ... adına kayıtlı bulunan tüm taşınmazlar üzerindeki dosyamız haczinin alacaklı vekilinin talebi üzerine kaldırılmasına karar verilmiştir. 13/03/2009”
İbareli belgenin sağ alt kısmındaki... 21. İcra Müdürlüğü yazısının üzerinde Müdür ...ismi ile imzası bulunurken, mühür yerine de “Mühür zayi olduğunda basılmamıştır” şeklinde baskı yazı mevcuttur.
Suça konu söz konusu belgenin muhatap Tapu Sicil Müdürlüğünce de şüpheli bulunması nedeniyle soruşturmaya konu olayın ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
Resmi belgelerdeki genel yazım tarzı ile ortalama düzeydeki Türkçe yazım kuralları nazara alındığında söz konusu belgenin bir kamu görevlisince yazıldığı veya yazdırıldığı hususunda ilk bakışta bir duraksama meydana gelmektedir.
Bu tür yazılarda üzerine haciz konulan ve üzerinden haciz işlemi kaldırılan taşınmazların ada, pafta ve parsel ile varsa bağımsız bölüm numaralarının ayrı ayrı belirtilmesi gerekir. Ayrıca muhatap kurumlara yazılan talimat niteliğindeki yazılarda gereğinin yapılmasına dair rica ifadesi bulunur. Kaldı ki mührün zayi olduğuna dair ifade de (mühür zayi olduğunda basılmamıştır) ortalama Türkçe bilgisi ile bağdaşmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında suça konu sahte olarak düzenlenen resmi belgenin içerik ve format olarak aldatıcılık niteliğinin bulunmadığı görüşü ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 13.10.2020
... ...
Muhalif Üye Muhalif Üye