Hukuk Genel Kurulu 2015/1582 E. , 2017/1409 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kocaeli 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.01.2012 gün ve 2010/761 E., 2012/7 K. sayılı kararın davalı ... Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 29.01.2013 gün ve 2012/11797 E., 2013/1255 K. sayılı kararı ile;
(...Davacı işçi iş sözleşmesinin feshedilmesi sonrası iş kurumuna başvurarak işsizlik ödeneği talebinde bulunduğunu ve İş Kurumunun 11.08.2010 tarihli kararı ile talebinin reddedildiğini belirterek, 11.08.2010 tarihli iş kurumu kararının iptali ile işsiz kaldığı dönemler için işsizlik ödeneği ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili işe iade kararı sonrası işverene başvurulup başvurulmadığı konusunda işçi ile işveren arasında tereddüt yaşanan durumlarda, mahkeme tarafından hükmolunan işe başlatmama tazminatının ödendiği ispatlanana kadar işsizlik ödeneğinin verilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece işverenin birden fazla adres edinerek kendisine tebligat yapılmasını zorlaştırmasının olumsuz sonuçlarının işçiye yüklenemeyeceği belirtilerek davanın kabulüne, ... Kocaeli İl Müdürlüğü"nün 11.08.2010 tarihli kararının iptali ile davacının işsiz kaldığı dönemler için işsizlik ödeneği verilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine göre, davacının, iş sözleşmesinin feshi sonrası, işsiz kaldığı dönem için, işsizlik ödeneği verilmesine ilişkin talebinin ... Kocaeli İl Müdürlüğünün en son, 11.08.2010 tarihinde reddedilmesi üzerine, kurumun red kararının iptali ile işsizlik ödeneğinin verilmesi gerektiğinin tespitini istediği, mahkemece talebin kabulü ile işsizlik ödeneği verilmesi gerektiğinin tespitine karar verildiği görülmektedir. Bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının hemen tespit edilmesinde hukuki yarar bulunan durumlarda tespit davası açılabilir. Eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında meydana getirdikleri kesin hüküm etkisi bakımından hiçbir fark bulunmadığı durumlarda, yani tespit davası ile istenen hukuki koruma eda davası ile tamamen elde edilebilecekse davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. (HMUK Prof. Dr. Baki Kuru, Cilt 2 Syf. 1446 vd). Açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozma nedeni yapılmıştır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalı Kurum tarafından işsizlik ödemesinin yapılmamasına ilişkin kararın iptali ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca işsizlik ödemesinin yapılması istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin dava dışı işveren tarafından 01.03.2008 tarihinde işten çıkarıldığını, 03.03.2008 tarihinde işsizlik ödeneğinden yararlanmak için davalı kuruma başvurduğunu, bu arada feshin geçersiz olduğundan bahisle işe iade davası da açtığını, davalı kurum tarafından başvurusunu iş sözleşmesinin feshinin tartışmalı olduğu ve açılan işe iade davasının kesinleşmesi gerektiğinden bahisle reddedildiğini, işe iade davasının yapılan yargılama sonucunda mahkemece reddine karar verilmesi üzerine temyiz başvurusu sonucunda Yargıtay tarafından kararın bozularak müvekkilinin işe iadesine kesin olarak karar verildiğini, bu karar üzerine 11.02.2010 tarihinde dava dışı işverenlere müracaat etmesine rağmen işverenlerce bu talebine yanıt verilmediğini, işten haksız ve gerekçesiz çıkarıldığının tespit edilmesi üzerine müvekkilinin 11.02.2010 tarihinde talebini yineleyerek tekrar davalı kuruma başvurduğunu ancak bu talebinin de 08.06.2010 tarihli kurum yazısıyla yine reddedildiğini ve ret gerekçesi olarak da davacının işe başlatılma talebinde bulunmaması olarak gösterildiğini, yanlışlığın düzeltilmesi için yapılan üçüncü başvurusunun da davalı kurumun 11.08.2010 tarihli kararıyla reddedildiğini, ret kararlarının tamamen hukuka ve 4447 sayılı Kanundaki düzenlemelere aykırı olduğunu belirterek davalı kurum tarafından aylık işsizlik ödemesi yapılmamasına ilişkin 11.08.2010 tarihli B.13.1.TİK.2.41.00.00-550.01-290118 sayılı kararın iptali ve müvekkili işçiye 4447 sayılı Kanuna göre işsiz kaldığı dönemler için işsizlik ödeneği ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili kurum kayıtlarının tetkiki sonucu iş sözleşmesinin feshi sonucunda işe iade davası açan davacı işçinin, Yargıtay kararı ile işe iadeye hak kazanarak 11.02.2010 tarihinde Kocaeli İl Müdürlüğüne işsizlik sigortası hizmetlerinden yararlanmak için başvuruda bulunduğunu, Kocaeli İl Müdürlüğü tarafından sigortalının ayrıldığı dava dışı İztemsan Tem. Güv. Serv. Ltd. Şti. unvanlı iş yerinin sigortalının talep dilekçesinde bildirdiği adresine adı geçen kişinin işbaşı yapıp yapmadığının tespiti için yazı yazıldığını, yazının işverenin adresten ayrıldığı gerekçesiyle iade olduğunu, bunun üzerine işverenin kurum portalında bulunan adresine aynı yazının gönderildiğini, söz konusu yazının tebliğ edilmesine rağmen işverenin bilgi vermemesi üzerine işverene idari para cezası uygulandığını, idari para cezasına işverence itiraz edilerek davacı işçinin işe iade davası sonucu herhangi bir başvurusunun olmadığının belirtildiğini, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 21"inci maddesi hükmü uyarınca işe iade davası açan işsizin, lehine sonuçlanan kesinleşmiş mahkeme kararı ile birlikte süresi içinde işverene işe iade edilmek amacıyla başvurması gerektiğini, söz konusu sürede başvurmayanlar için ilk feshin geçerli olacağını, işverene başvurulup başvurulmadığı konusunda işçi ile işveren arasında tereddüt yaşanan durumlarda mahkeme tarafından hükmolunan işe başlatılmama tazminatının ödendiği ispatlanana kadar işsizlik ödeneği ödenmediğini, bununla birlikte ilk feshin 4447 sayılı Kanunun 51"inci madde kapsamında ise veya kapsam dışı olmakla birlikte ihbar ve/veya kıdem tazminatlarının ödendiğini gösterir bordro veya banka dekontu ibraz edilmesi halinde ilk feshe göre işsizlik ödeneği hak sahipliğinin belirlendiğini, kurumca yapılan işlemlerin meri mevzuat kapsamında olduğundan yasal dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece 4447 sayılı Kanun uyarınca iş sözleşmesinin işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesini gerektirmeyecek biçimde sonlandırılması durumunda işsizlik ödeneğinin verilmeyeceği, bunun dışındaki işveren fesihlerinde işsizlik ödeneğinin verileceğinin açık olduğu, davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından geçersiz ve haksız olarak sonlandırıldığının Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 12.11.2009 gün ve 2009/3813 E., 2009/30087 sayılı kararı ile kesinleştiği halde davalı kurumun davacının işsizlik ödeneği isteğini işverene süresi içinde başvurma durumunun davacı ile işveren arasında ihtilaflı olduğu gerekçesiyle reddettiği, 4447 sayılı Kanunun 48 ve 51"inci maddelerinde işsizlik ödeneğinin verilmesi konusunda böyle bir koşulun bulunmadığı, davacının iş sözleşmesinin sonlandırılmasının hemen ardından 03.03.2008 tarihinde ilk kez davalı kuruma işsizlik ödeneği başvurusunda bulunduğu ve bu konudaki başvurusunun süresi içinde yapıldığının kabulü gerektiği, feshin haklılığı ve geçerliliği konusunda yapılan yargılama tamamlandıktan sonra gerçekleştirilen başvuru ve fesihten hemen sonraki başvuru dikkate alınarak sigortalıya ödeme yapılması gerekirken işverenin birden fazla adres edinip kendisine tebligat yapılması konusunu zorlaştırmasının olumsuz sonuçlarının işçiye yüklenmesi suretiyle gerçekleştirilen kurum işleminin sosyal güvenlik ilkesi ile bağdaşmadığı gerekçesiyle “kurum işleminin iptali ile davacıya 4447 sayılı Kanuna göre işsiz kaldığı süreler için işsizlik ödeneği verilmesi gerektiğinin tespitine” şeklinde davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
Hükmün davalı ... Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkemece davanın açıldığı tarihte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda tespit davalarına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte Yargıtay uygulamaları ile bozma gerekçesinde belirtilen görüşün geçerlilik kazandığı, hüküm tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106"ıncı maddesinde tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması gerektiği düzenlenmiş, 107"inci maddesinde ise kısmi eda davasının açılabildiği hallerde tespit davasının da açılabileceği ve bu durumda hukuksal yararın var olduğunun kabul edildiği şeklinde düzenlemeye yer verildiği, somut olayda davacının isteminin davalı kurumun davacıya işsizlik ödeneği verilmemesine ilişkin kararının iptali ve davacının işsiz kaldığı dönemler için işsizlik ödeneği ödenmesi gerektiğinin tespitine ilişkin olduğu, kurum işleminin iptali ve davacıya işsiz kaldığı süreler için işsizlik ödeneği verilmesi gerektiğinin tespitine karar verildikten ve bu karar kesinleştikten sonra yeni bir inşai davaya gerek kalmaksızın davacının işsizlik ödeneğinden yararlanmasının mümkün olduğu, kurumun ödenek verilmemesi yönündeki olumsuz işlemin iptalinin istenmesinde ve bu iptalin ardından iptal edilen işlemin tersine bir tespitin yapılmasında davacının hukuksal yararı bulunduğu, kararın kesinleşmesi halinde kurum tarafından işleme konulması durumunda alacak hesaplanıp ödenebilir duruma geleceği ve ikinci bir davaya gerek kalmayacağı oysa bozma kararına uyulması halinde açılacak olan eda davasının gereksiz masraf ve zaman kaybına sebep olmasının kaçınılmaz olduğu, kısmi eda davası açabilecek durumda olan davacının tespit davası açmakta hukuksal yararının bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı ... Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; işsizlik ödemesi yapılmamasına ilişkin kurum işleminin iptali ile işsizlik ödeneği ödenmesi istemli eldeki davada davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tespit davası; mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda açıkça düzenlenmiş değildir. Fakat bazı tespit davalarını düzenleyen özel kanun hükümleri bulunmaktaydı (TMK.m.25; İİK.m.69, II, m.72, m.89, III; HUMK.m.519; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri K. m.15, III.m.67, II; TK m.58/a).
Türk Öğretisinde ve Yargıtay uygulamalarında istikrarlı şekilde caiz olduğu belirtilen tespit davaları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)" nun 106"ncı maddesinde:
“(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.
(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu madde hükmüne göre; bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut da bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesini hedefleyen davalara tespit davası denir.
Tespit davası açan davacı, eda davası ile inşai davalardan farklı olarak dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu hususunu açıkça ortaya koymak, hukuki yararını ispatlamak zorundadır.
Maddi vakıalar tek başına tespit davasına konu yapılamaz, ancak bir hakkın yahut bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun belirlenmesi tespite konu yapılabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı işçi, dava dışı şirket tarafından işten çıkarılması üzerine 03.03.2008 ile 11.02.2010 tarihlerinde işsizlik ödeneğinden yararlanmak için davalı Kuruma yaptığı başvurularının reddedildiği, ikinci başvurusunun reddedilmesi üzerine 02.07.2010 tarihinde yapılan üçüncü başvurusunun da davalı Kurum tarafından 11.08.2010 tarihli kararıyla reddedilmesi karşısında bu ret kararlarının 4447 sayılı Kanuna aykırı olduğunu belirterek davalı Kurum tarafından aylık işsizlik ödemesi yapılmamasına ilişkin 11.08.2010 tarihli kararın iptali ve 4447 sayılı Kanuna göre işsiz kaldığı dönemler için işsizlik ödeneği ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Görüldüğü üzere davacının talebi ... Genel Müdürlüğünün ret kararının iptaline ve işsizlik ödeneği ödenmesine karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda Kurum işleminin iptali ile davacıya 4447 sayılı Kanuna göre işsiz kaldığı süreler için işsizlik ödeneği verilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Dava dilekçesindeki talep ile davalı Kurumun kamu kurumu olma niteliği gözetildiğinde, mahkemece kurum işleminin iptaline ilişkin kararın kesinleşmesi halinde davacı işçinin işsizlik ödeneğinden yararlanmayacağına dair tespitin de ortadan kalkacağı, bu nedenle davalı Kurumun davacının hak kazanabileceği işsizlik ödeneğinin ödenmesi için gerekli işlemleri yerine getirmesi gerekeceği sonucuna varılmakla davacının güncel hukuki yararının bulunduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğuna ilişkin direnmesi yerinde olup direnme kararı onanmalıdır.
Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalı ... Genel Müdürlüğü vekilinin esasa ilişkin diğer temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan davalı ... Genel Müdürlüğü vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.11.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.